“İzmitli gazeteci Güngör Arslan, sahibi olduğu Ses Kocaeli gazetesinin ofisinde silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Tetiği çeken R.Ö. isimli şahıs kısa süre içinde yakalandı.” Geçtiğimiz cumartesi günü, Güngör Arslan’ın öldürülmesi aşağı yukarı bu cümlelerle önce Kocaeli’de, sonra ülke genelinde duyuldu.
Güngör Arslan bir röportajında kendisini şöyle tanıtıyor: “1962 İzmit doğumluyum, İzmit’in yerlisiyim. 1985’te mesleğe muhabirlikten başladım. 2001 yılında Bizim Kocaeli gazetesini kurdum. Çalışanlarının da gazeteye ortak olduğu benzerine az rastlanan bir oluşumdu. (…) 15 Temmuz’a geldiğimizde şeytanın bile aklına gelmeyecek bir dava ile gazetem kapatıldı ve tüm mal varlığıma el konuldu” (KHK TV).
İsterseniz filmi biraz başa saralım ve önce Güngör Arslan’ın gazetecilik yaptığı İzmit yerel basınının nereden nereye geldiğini, ardından da Arslan’ın yazdıkları üzerinden bu cinayetin nasıl bağıra bağıra geldiğini özetlemeye çalışalım.
İzmit, yerel gazete kültürü bakımından Trabzon, Bursa, Adana gibi Türkiye’nin sayılı kentlerinden biridir. Güngör Arslan’ın Bizim Kocaeli’yi (halk arasında Yeşil Kocaeli olarak bilinir) kurduğu 2000’li yılların başında, İzmit yerel basını âdeta fırtınalar estiriyordu. Bu dönemde Özgür Kocaeli (Mavi Kocaeli) günlük 11 bin gibi bir kent gazetesi için telaffuz edilmesi zor bir tiraja ulaşmış durumdaydı. Halkın yerel gazetelere bu kadar rağbet etmesinin birçok nedeni bulunuyordu. Pazar eki, spor eki, magazin ekiyle birlikte çıkan yerel gazetelerde, sadece “organik” yerel haberler vardı. Düğün, eğlence, konser, toplantı vs. gibi cemiyet haberlerinden; doğum, ölüm haberlerine, spor haberlerinden iş ilanlarına kadar herkesi ilgilendiren birçok yerel konu işleniyordu gazetelerde.
Bu dönemde iki rakip gazetenin genel yayın yönetmenleri pazartesi günleri “Mektup” adı altında okuyucuyla buluştukları köşeler yazıyordu. Bu uygulamayı Özgür Kocaeli’de İsmet Çiğit başlatmıştı. Okuyucuyla dertleşilen bu köşeler bir bakıma rakip gazeteyi kötüleme platformları haline gelmişti. İsmet Çiğit ve Güngör Arslan’ın birbirlerine oldukça ağır sözler sarf ettikleri bu atışmaları takip eden hatırı sayılır bir kile oluşmuştu.
Yerel gazetelerin hem okuyucuya ulaşması hem de ayakta kalabilmesi için kentin yerel siyasi dinamikleri arasında iyi bir denge kurması gerekir. Sözünü ettiğimiz dönemde Özgür Kocaeli ve Bizim Kocaeli gazeteleri bu dengeyi çok iyi şekilde kurdukları için halkın da ilgisine mazhar oluyorlardı. Güngör Arslan bu konuyu şöyle dile getiriyor: “Bizim Kocaeli’nin muhalifliği siyasi bir muhaliflik değildi. Biz yerel gazeteyiz. Biz gazeteyi kurduğumuzda İzmit’te Sefa Sirmen belediye başkanıydı. Sefa Sirmen’i gördüğümüz yanlışlardan dolayı ağır cezada yargılattık. Ben her ne kadar sol görüşlü olsam da gazete böyle bir yapıda değildi. Burada yerelde kim iktidarsa onun yanlışlarını dile getiriyorduk” (KHK TV).
İki gelişme Türkiye’deki bütün yerel gazeteleri bugünkü içler acısı duruma getirdi. Bunlardan ilki ucuz, hızlı ve güncellenebilir olan internet gazeteciliğinin, basım ve dağıtım maliyetlerini karşılayamayan basılı gazete karşısında üstünlüğünü ilan etmesidir. Nitekim 15 Temmuz’un ardından bütün mal varlıklarına el konulan ve gazetesi kapatılan Güngör Arslan, Ses Kocaeli gazetesini basılı olarak çıkarmayı denese de ilan ve reklam ambargosu, salgın ve sözünü ettiğimiz koşullar nedeniyle buna en fazla yetmiş gün dayanabildi. Ardından gazete eskisi gibi yayın hayatına online olarak devam etti. İkinci neden ise iktidarın baskısı nedeniyle Türkiye’de artık bağımsız yerel gazeteciliğin yapılamayacak hale gelmesidir. Bugün Türkiye yerel basını, havuz medyası olarak tabir edilen, manşetleri bile tek tipleşmiş basının daha kötü bir kopyasından başka bir şey değil. Çünkü satışları dibe vurmuş yerel basının ufak tefek reklamlar dışında neredeyse tek gelir kalemi iktidarın sağladığı reklam ve ilan gelirleridir.
Güngör Arslan aynı söyleşide, yerel basının bu dönüşümünü şöyle anlatıyordu: “Bizim şanssızlığımız, seçimlerden sonra Kocaeli siyasi iktidarın adeta kalesi olmasıydı. Bütün belediyeler onların oldu. Biz de belediyeleri yazıyoruz. Hal böyle olunca çok hedefte olduk. 15 Temmuz’a gelene kadar bu gazeteye ilan ambargoları yapıldı, davalar açıldı. Cumhuriyet’e, Evrensel’e, Birgün’e yapılanları biz yıllar önce yaşadık. Bütün bu yolları denediler. Hiçbirinde başarılı olamadılar” (KHK TV).
İktidarın, Gezi olaylarının ve 17-25 Aralık’ın ardından otoriterliğe meyletmesi İzmit yerel basınının da bitişinin miladı oldu. Bir dönem tiraj rekorları kıran Özgür Kocaeli’nin imtiyaz sahiplerinden biri olan İsmet Çiğit çareyi gazetesini iktidarla arası gayet iyi olan müteahhit Haldızlar grubuna satmakta buldu. Bu döneme kadar iktidarla nispeten mesafeli bir ilişki kuran Özgür Kocaeli’de artık suya sabuna dokunmayan yazılar kaleme alınıyor, muhalif isimler bir bir gazeteden kovuluyor, satışlar ise günden güne eriyordu. İsmet Çiğit her ne kadar çizgisini bozmadığını söylese de o da eskisi gibi kalemini oynatamıyordu. Ancak Haldızlar grubu bu yazılara da tahammül edemedi ve 2019’a gelindiğinde İsmet Çiğit’in gazetedeki işine son verildi.
Bu dönem Bizim Kocaeli için çok daha sancılı geçmişti. Çünkü 15 Temmuz darbe girişimi Güngör Arslan’ın susturulması için bir imkân yaratmıştı. 12 Eylül 1980 döneminde sol görüşlü olduğu için hapis yatan ve solcu kimliğini hiçbir zaman gizlemeyen Güngör Arslan FETÖ’cülükle itham edilecekti. Arslan başına gelenleri şöyle anlatıyor:
Ellerine bir fırsat geldi. Bizi de 15 Temmuz çuvalına koydular, gazetemizi de kapattılar. 12 Eylül olduğunda 15 Eylül’de gözaltına alındım, sekiz gün işkencede kaldım. Cezaevinde yattım. Zaten siyasi düşüncem de belli açıkçası. Ben bu Fetöcülerin hepsiyle de mahkemeliğim. Örneğin sorguda bana ‘Kocaeli il imamını tanıyor musun?’ dediler. ‘Evet tanıyorum’, deyince ‘ha bak tanıyormuş’ dediler. ‘Adamla mahkemeliğim oradan tanışıyoruz’ dedim. (…) Açıkçası böyle bir itham şeytanın bile aklına gelmezdi. Ne dünya görüşüm ne yaşantım buna uyuyor. Ben herkesin dünya görüşüne saygı duyarım ama böyle bir yapının bana mal edilmesi aklıma gelecek bir şey değil; aklın durduğu yer (KHK TV).
Bütün malına, mülküne el konulan, gazetesi kapatılan Güngör Arslan, yirmi dokuz gün gözaltında kaldıktan sonra cezaevinden çıkar. Hakkında açılan FETÖ davası halen devam etmektedir. Hakan Lamper, bu dönemde Güngör Arslan’ın hem şahsi hem de şirketinin avukatlığını yapmaktadır. Bu konu hakkında görüştüğüm Lamper, Güngör Arslan cinayetine ilişkin şunları söylüyor:
Güngör Arslan eski arkadaşımdır. 2017 yılına dek avukatlığını da yaptım. Cinayete ilişkin süren bir soruşturma var ve basına yansıyan, doğruluğu kesin olmayan bilgiler dışında şu aşamada söylenebilecek fazla bir şey yok. Fakat ben cinayetin sebebi ve arkasındaki kişilerin ortaya çıkarılacağı konusunda iyimserliğimi korumak istiyorum. Güngör Arslan’ın son beş yılda başına gelenlere baktığımızda yargı adına, hukuk adına sıkıntılı durumlar var. Türkiye’de Güngör Arslan kadar uğraşılan gazeteci olduğunu sanmıyorum. 15 Temmuz sonrası Güngör Arslan’ın aleyhine kimsenin aklının almadığı bir FETÖ soruşturması yapıldı. Bu soruşturmada Arslan’ın avukatlığını ben yapmıştım. Yirmi dokuz gün gözaltında kaldı, bu çok uzun bir süre idi ama o dönemde hukuk bundan daha iyi durumda olsa gerek, tutuklanmadı. Soruşturma sonucu açılan davası ise hâlâ sonuçlanmadı. KHK ile şirketi ve mallarına el kondu. Bu malların bir kısmı ya da tamamı bildiğimiz kadarı ile satılmış. Ama hakkında bir mahkûmiyet kararı yok, çünkü davası hâlâ devam ediyor. Enteresan bir durum. FETÖ ile irtibatlı olan ve yargılanan insanlar yargılandı, hatta cezaları infaz edildi ama nedense Güngör Arslan’ın davası bir türlü bitmiyor. Dosyasında şikâyetçi var ama şikâyetçi bir kere bile mahkemeye çağırılıp beyanı alınmadı. Bu dosyada ve soruşturmada yaşadıklarımın hukuk adına beni mesleğimden soğuttuğunu söyleyebilirim. Güngör Arslan’ın şöyle bir yapısı vardı. Kim olduğu önemli değil, iktidarda kim varsa onun üzerine giderdi. Bu dönemde rahatsız ettiği birçok kişi ve grup oldu. 15 Temmuz onu da bu çuvala koymak için bir fırsattı. Bu sayede onu susturacaklarını zannettiler. Terör suçlamasıyla tutuksuz yargılanan Güngör Arslan’ı geçen yaz, uyduruk saçma sapan bir suçlamayla, şantaj suçuyla -ki suçun cezası bir yıldır, yatarı bile yoktur- yedi ay cezaevinde tuttular. Ben yirmi sekiz yıllık avukatım. Gerek bu tutukluluk gerekse beş yıldır sonuçlanmayan FETÖ dosyası yargının olması gereken işleyişine pek uymuyor. Bu da ister istemez bu işlerin arkasında kim ya da kimler var diye düşündürüyor. Terörle suçlanan bir kişinin tutuksuz yargılanırken yatarı olmayan bir suçtan bir kişinin yedi ay cezaevinde tutulabilmesi son beş yılda nereden nereye geldiğimizi de gösteriyor. Bu iki dosya uç örnekler olsa da Güngör Arslan aleyhine Türkiye’de hiçbir gazeteci aleyhine olmadığı kadar çok dava açıldı. Defalarca saldırıya uğradı. Bu cinayeti araştırırken ve üzerinde düşünürken Güngör Arslan üzerinde davalar yoluyla kurulmaya çalışılan baskıları ve bunlar için kimlerin çaba harcadığına da bakmak lazım. Geçen yılki yedi aylık tutukluluk sonrası düşmanlarının düşündüğünün aksine Güngör Arslan yine bildiğini okudu. Tekrar aynı şeyler başıma gelir diye düşünmedi. Dik kafalı bir yapısı vardı. Yine yazamaya ve rahatsızlık vermeye devam etti. Sonuçta nedenini ve arkasını tam bilmesek de Güngör Arslan bir şekilde susturuldu. Güngör Arslan’ın bugün başına gelenleri araştırırken tüm süreci dikkate almak, bunun genç bir çocuğun sinirlenerek işlediği bir cinayet olma ihtimalinin son derece düşük olduğunu düşünmek lazım. Başlangıçta söylediğim gibi, süren bir soruşturma var. Olaya ilişkin spekülatif yorum yapmak doğru değil. Neyse ki fail olduğu iddia edilen biri yakalanmış. Şehrin göbeğinde, güpegündüz işlenen bir cinayet var. Emniyetin bunu aydınlatacağına inanıyorum. Kamuoyunun beklentisi de bu yönde.
Güngör Arslan, Ses Kocaeli’yi bütün mal varlığını kaybettikten sonra kurar. Bu sırada en önemli rakibi İsmet Çiğit de işsiz kalmıştır. Çiğit’e Ses Kocaeli’de birlikte çalışmayı teklif eder. Daha önce birbirlerine söylenmedik söz bırakmayan ikilinin bir araya gelmesi İzmit yerel gündeminde bomba etkisi yaratır. İki eski düşman, onları bu hale getirenlere karşı ittifak yapmış, artık bir kader arkadaşlığına girmişlerdir. Bu iki keskin kalemin bir araya gelmesiyle Ses Kocaeli gazetesi, erişim yasaklarına, reklam ve ilan ambargolarına rağmen kısa sürede İzmit’in en çok tıklanan internet gazetesi olur. Yaklaşık üç yıl süren bu birliktelik döneminde Ses Kocaeli gazetesi kentte gündem belirleyecek işlere imza atar. Örneğin İzmit sınırları içindeki Koruma Tarım Fabrikası’na liman adı altında kimyasal maddelerin istifleneceği tesisin kurulmasını kamuoyu yaratarak engellemeleri bunlardan biridir. Öldürüldüğü günden tam iki yıl önce, 19 Şubat 2020’de “Bizi neden sevmediklerini anladınız mı?” başlıklı köşesinde liman yapılmasının nasıl engellendiğini anlatıyor ve yazısını şöyle bitiriyordu Arslan: “Kapak olsun. Şunu kimse unutmasın. Direnen kazanır, halka rağmen hiçbir şey yapılamaz.”
Güngör Arslan her zaman sivri dilli bir gazeteci olmuştur. Kullandığı ifadeler, lafını sakınmadan söylemesi ve “beyler!” diye başlayan eril dili çoğu zaman rahatsızlık verse de tartışmasız İzmit’in en çok takip edilen gazetecilerinden biriydi. Arslan’ın Ses Kocaeli’de son üç yılda yazdıklarına göz gezdirirseniz bu cinayetin ayak seslerini duyar gibi olursunuz. Örneğin Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” ifadesi üzerine 17 Kasım 2021 tarihli köşesinde “Ben helalleşmeyeceğim” başlığını atıyor ve şunları söylüyordu:
Neredeyse 20 yıldır bu ülkede insanımızın psikolojisini dahi bozacak kadar bir gerginlik, bir huzursuzluk var. Bir KORKU imparatorluğu yaratıldı. İnsanımız arkadaşıyla, anasıyla, babasıyla, kardeşiyle görüşemez oldu. (…) Kılıçdaroğlu’nun bu düşüncesine sonuna kadar katılıyorum. (…) Gelelim bana. Ben HELALLEŞMEYECEĞİM. Çünkü inanılmaz haksızlığa, hukuksuzluğa uğradım. Bu kentte neredeyse 15 yıldır uğramadığım baskı, ZULÜM ve hukuksuzluk kalmadı. Bazı belediye başkanları oturdukları koltukların gücünü kullanarak sürekli baskı, zulüm ve hukuksuzluk yaşattılar. Bazı siyasiler devletin gücü ile yapmadıklarını bırakmadılar. Mafyamatik geçinen aciz zavallılar pek çok kez arkamdan saldırdılar. Kendilerine gazeteci diyen rezil tipler TETİKÇİLİK yaptılar. Tek bir mahkeme kararı olmadan işyerime, evime, arabama el koydular. İşte bunlarla bırakın HELALLEŞMEYİ, HESAPLAŞACAĞIM. Ölüm döşeğine kadar bunlarla savaşacağım, yaptıklarının bedelini ödeteceğim. Ben ölürsem arkamdan gelenlere tek vasiyetim bunların peşini bırakmayın olacaktır.”
Güngör Arslan İzmit’teki birçok siyasi kişilikle, sivil toplum örgütü yöneticisiyle kavgalıydı. Bu kavgalarını da kendine özgü sert üslubuyla sürekli köşesine ve gazetesine taşıyordu. Son birkaç yılda gözaltına alınma, hapis yatmanın dışında sokakta fiziksel saldırılara da maruz kalıyordu. Böyle bir saldırının ardından 8 Ağustos 2020’de “Sen tam bir O… çocuğusun!” başlığıyla kaleme aldığı yazısında uğradığı saldırıyı anlatıyor ve azmettiren kişiye sesleniyordu:
Beni bunlarla yıldıracağını, korkutacağını, sindireceğini zanneden bir zavallısın. Beni öldürmeden daha doğrusu senin bir adamı öldürmeye yüreğin yetmez bu nedenle öldürtmeden benden kurtulamazsın. Çık karşıma. İstediğin yerde istediğin şekilde karşılaşmaya hazırım. Hadi O.. çocuğu hodri meydan sana. Bundan yaklaşık 15 gün önce de restoranda otururken 6 kişi aynı şekilde arkamdan saldırdı sonra istediklerini yapamayınca kaçıp gittiler. Bu olay artık devletin. Ben bu kenti uyuşturucu bağımlısı, psikopat tiplere bırakmam. Ölene kadar bu ve bunun gibi tiplerle mücadele edeceğim. Evet, saldırıya uğradım. Arkamdan saldırdılar ve kaşımı patlattılar. Ben bu saldırılara sadece gazeteci olduğum için maruz kalıyorum. Ne bir kulübün parası için ne birisinin namusuna göz koyduğum ya da yüz kızartıcı bir suç işlediğim için saldırıya maruz kalıyorum. Ben gazeteciyim, gazeteci kalmaya devam edip gazeteci gibi mücadele edeceğim.
19 Kasım 2020 tarihli, “Bunlar bana sökmez, öğrenemediniz mi?” başlıklı köşesini şu şekilde bitiriyordu: “Benden size ekmek çıkmaz. Sizi gözlerinizden öpüyorum. Ha bu arada susturmanın bir tek yolunu size söylerim. Yüreğiniz yetiyorsa HODRİ MEYDAN kafama sıktırın. Buna da yüreğiniz yeter mi bilmiyorum.”
Yazıları içinde bir yolculuğa çıkarsanız Arslan’ın sivri dilinden belediye başkanlarının, parti yöneticilerinin, milletvekillerinin, işadamlarının ziyadesiyle nasiplerini aldıklarını görürsünüz. Tam da bu noktada Arslan için İzmitlilik olgusunun önemli bir değer olduğunu vurgulamalıyız. Arslan bu sert üslubu; doğup büyüdüğü, yaşadığı kente, İzmit’e sahip çıkmak, onu savunmak için kullandığını düşünüyordu. 25 Kasım 2020 tarihli köşesinde “Bu duruma Ünlü’nün söyleyecek sözü yok mu?” yazısında birçok defa aleyhine yazdığı ve hakkında önemli iddialar ortaya attığı dönemin MHP il başkanı Aydın Ünlü’ye Saffet Sancaklı’yı soruyordu.
Hatta ve hatta bu kentin ekmeğini yiyip bu kente ihanet eden vekiller bile var. Mesela MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı. Kartvizitinde Kocaeli milletvekili yazıyor. Bu kentte tanınmasının ya da bu kentle tek hukuku ve ilişkisi Kocaelispor’da top oynaması, kaptanlık yapması. Yani Kocaelispor olmasa Saffet Sancaklı’yı bu kent tanımaz, bilmez. Adam bu kentte bile oturmuyor. Saffet Sancaklı’yı bu kent Kocaelispor sevdası yüzünden destekleyip meclise gönderdi. O ise Kocaelispor’a ihanet ediyor. Nereden geldiği belli olmayan karanlık ve şaibeli bir çeki gücünü de kullanarak icraya verdi ve birinci alacaklı sırasına koydu. Çek 1.5 Milyon dolar. Şimdi Kocaelispor’un maç gelirleri dahil bütün gelirleri unvanında Kocaeli Milletvekili yazan Kocaelispor’un eski kaptanı olan Saffet Sancaklı’ya gidiyor.
Güngör Arslan’ın “ortak hasım” karşısında birlikte hareket ettiği yol arkadaşı İsmet Çiğit, 2021 yılı sonu itibarıyla gazeteden ayrılarak, muhafazakâr bir isim olan Tahsin Keskin’in yönettiği Kocaeli Zirve gazetesine geçti. Böylece aralarındaki ittifak da sona erdi. Bu transferle birlikte İsmet Çiğit’in muhalif dili oldukça yumuşarken Güngör Arslan muhalefetini tek başına sürdürmeye devam etti. Hatta bu sırada bu transferle ilgili olarak İsmet Çiğit’e dokundurmalarda bulunmadan da edemedi. Güngör Arslan’ın 18 Şubat tarihli son yazısı âdeta onun otuz beş yıllık basın hayatının özeti gibiydi. “Zeray’ın iddiaları çok ciddi” başlıklı bu yazısında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Konut ihalesini Haldızlar grubuna vermesine ilişkin Zeray grubunun itirazlarını konu ediyordu.
Güngör Arslan’ın öldürülmesi Türkiye’de bir kere daha gazeteci cinayetlerini gündeme getirse de ilginçtir, Arslan’ın öldürüldüğü kent İzmit’te bu cinayet basının gündeminde ulusal basın kadar yer etmedi. Arslan’ın eski avukatı Hakan Lamper de bu hususa değiniyordu görüşmemizde:
Çok enteresan bir şehir burası. Yerel basın burada çok güçlüdür. Eskiden beri böyledir. Fakat Güngör Arslan cinayeti bugün ulusal medyada ve sosyal medyada yer aldığı kadar Kocaeli yerel basınında yer bulamadı. Hâlâ korkuyorlar, hâlâ tedirginler, çünkü hepsi iktidarla, güç odaklarıyla bir şekilde iç içe geçmişler. Ne acıdır ki Kocaeli’nin en eski gazetelerinin birisinin bugün başyazısı maydanozun faydaları üzerine.
İsmet Çiğit’in transfer olduğu Kocaeli Zirve gazetesi ise Güngör Arslan cinayetini sanki eceliyle ölmüş gibi “Güngör Arslan hayatını kaybetti” şeklinde duyurdu. İlginçtir, Kocaeli Gazetesi ve Kocaeli Barış gazetesi de haberi aynı başlıkla duyurdular: “Güngör Arslan hayatını kaybetti.” Başlı başına bu başlık bile İzmit yerel basını özelinde Türkiye basınının geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
Bir zamanlar, akşam karanlığı çöktüğünde ertesi günün gazeteleri sıcak simit gibi kapışılırdı İzmit sokaklarında. Esnaf, işçi, memur, emekli, işsiz, öğrenci, genç, yaşlı, kısacası herkes kendisine dair bir şeyler bulurdu bu gazetelerde. Okunur, saklanır, konuşur, tartışılır, gündem yaratırdı gazeteler. Siyasiler gazetelerin ofislerine gider, bazen görüşmek için sıra beklerlerdi. Şimdilerde ise ne gazeteler akşamdan satışa çıkıyor ne de belediyelerin reklam bültenine dönen sayfaların yüzüne bakan var. Bu yüzden satış rakamları yerlerde sürünüyor. Gazeteciler ise siyasilerden randevu koparmak için birbirleriyle yarışıyorlar.
Güngör Arslan, sert ve cesur tavrıyla İzmit tarihinde nevi şahsına münhasır bir kişilikti, onun öldürülmesiyle İzmit basınında bir devir de kapanmış oldu.
Kaynakça
KHK TV, “Gazetesi kapatılan Arslan ’15 Temmuz sonrası gördüklerim 12 Eylül’de gördüklerimden daha korkunç’, 10 Ocak 2022, https://www.youtube.com/watch?v=QcfaXdWFppw
Arslan, Güngör, “Bizi neden sevmediklerini anladınız mı?”, 19 Şubat 2020, https://www.seskocaeli.com/makale/3711319/gungor-arslan/bizi-neden-sevmediklerini-anladiniz-mi
Arslan, Güngör, “Ben helalleşmeyeceğim”, 17 Kasım 2021, https://www.seskocaeli.com/makale/8297323/gungor-arslan/ben-helallesmeyecegim
Arslan, Güngör, “Sen tam bir O… çocuğusun!”, 8 Ağustos 2020, https://www.seskocaeli.com/makale/5085604/gungor-arslan/sen-tam-bir-o-cocugusun
Arslan, Güngör, “Bunlar bana sökmez, öğrenemediniz mi?”, 19 Kasım 2020, https://www.seskocaeli.com/makale/5720047/gungor-arslan/bunlar-bana-sokmez-ogrenemediniz-mi
Arslan, Güngör, “Bu duruma Ünlü’nün söylecek sözü yok mu?”, 25 Kasım 2020, https://www.seskocaeli.com/makale/5720047/gungor-arslan/bunlar-bana-sokmez-ogrenemediniz-mi
Arslan, Güngör, “Zeray’ın iddiaları çok ciddi”, 18 Şubat, 2022, https://www.seskocaeli.com/makale/9446381/gungor-arslan/zerayin-iddialari-cok-ciddi
Koceli Zirve, “Güngör Arslan hayatını kaybetti”, 19 Şubat 2022, https://kocaelizirve.com/gungor-arslan-hayatini-kaybetti/8237626/
Kocaeli Barış, “Güngör Arslan hayatını kaybetti”, 19 Şubat 2022, https://www.kocaelibarisgazetesi.com/haber/9449437/gungor-arslan-hayatini-kaybetti
Kocaeli Gazetesi, “Güngör Arslan hayatını kaybetti”, 19 Şubat 2022 https://www.kocaeligazetesi.com.tr/haber/9449431/gungor-arslan-hayatini-kaybetti