“Ali İsmail… ve İyileştirme Mücadelesi”
Ali İsmail Korkmaz Vakfı Genel Koordinatörü Deniz Umut Eker’le Söyleşi

Üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın, 19 yaşındayken (10 Temmuz 2013), Eskişehir’de Gezi protestoları sırasında linç edilerek öldürülmesinin üzerinden dokuz yıl geçti. Onun adına kurulan vakfın genel koordinatörü Deniz Umut Eker’le, vakfın faaliyetleri üzerine konuştuk.

***

Ali İsmail Korkmaz adı, insanlara ne ifade ediyor, gözlemlerinize göre? Belki şöyle ayırırsak; görece politik insanlara ve o kadar politize olmayanlara, ayrı ayrı…?

Ali İsmail, evine giderken, hiç tanımadığı ve onu tanımayan insanlar tarafından, polis ve vatandaş işbirliği ile dövülerek yaralanan ve hastanede gelişen ihmaller sonucunda hayatını kaybeden bir genç. Yani şehrin herhangi bir yerinde, sokağında, İstanbul’da başlayan ve ülkenin hemen her tarafına yayılan Gezi Direnişi’ne destek olmak için insanlar bir araya geliyor, sonrasında ise evlerine gitmek için dağılıyor. Ali İsmail, en temel insan haklarından biri olan protesto hakkını kullanmak için gösterilerde yer aldı. Ama katılmayabilirdi de… İşinden, okulundan ya da arkadaşlarının yanından ayrılmış ve evine gidiyor da olabilirdi. Her iki koşulda da hiç suçu olmayan bir genç dövülerek komaya sokuldu ve sonunda yaşam mücadelesini kaybetti.

İnsanlar, bu durum benim de başıma gelebilir diye çok rahat empati kurabiliyor. Bu yaşananlar sonrasında, insanlar, Ali İsmail’i ve onun ölümünden sonra Korkmaz Ailesi’nin hem hukuk hem de kendilerini ve toplumu iyileştirme mücadelesini benimsedi.

Bu anlamı ile görece siyasetin solunda yer alan kesimler çoğunlukta olmakla birlikte, hemen her kesimden insan haklarına duyarlı insanlar Ali İsmail’in adıyla yan yana olmaktan ve onu sahiplenmekten çekinmiyor.

Bunu söylerken elbette ülkenin politik ikliminin yaratmış olduğu kutuplaşmayı, ayrışmayı, aynı zamanda da baskı ortamını göz önünde bulundurarak, Vakıf ve Ali İsmail adı ile yan yana gelmek istemeyen bir kesim olduğunu da biliyoruz. Yaratılan algı, olayları ve kişileri anlamanın önüne geçiyor. Ancak bunu da değiştirmenin vakfın bir görevi olduğunu düşünüyoruz. Zamanla bu algıyı değiştireceğiz.

Resmî metinlerinizdeki anlatımın dışında, vakfın amacını, niyetini nasıl anlatırdınız?

Ali İsmail demokratik bir hakkını kullanırken sıralı hak ihlalleri sonucunda kaybettiğimiz bir genç. Ali İsmail, yaşarken tanık olduğu eşitsizlikleri gidermek için arkadaşlarını da örgütleyerek bunları azaltmaya, gidermeye yönelik çalışmalar gerçekleştirdi. Arkadaşları ile yaptığı bu çalışmaları not alıyor ve ileride bunları bir kurum çatısı altında yaygınlaştırmayı planlıyordu. Bir önceki soruda da bahsettiğim politik ortamın yaratmış olduğu ayrıştırma, Ali İsmail’in yapmaya çalıştıklarının herkes tarafından anlaşılır olmasının önüne geçiyor. Bu yüzden öncelikli olarak vakfın, Ali İsmail’in yaptıklarını ve yaşadıklarını herkese anlatması gerekiyor.  

Vakıf, Ali İsmail’in bu ideallerini sahiplenerek Türkiye genelinde hak temelli çalışmalar, projeler yürüterek gençliğin karar alma mekanizmalarına daha etkin katılması yönünde güçlenmesini benimsiyor. Bu anlamda daha yolun başında olduğumuzu düşünüyoruz. En nihai hedefimizin Türkiye’de yazılı bir gençlik politikasının oluşturulmasına katkı sunmak, gençlik ile ilgili alınan kararlara katılmak, alanda araştırmalar yapmak ve bu alana dair yazılı kaynaklar üretmek diyebiliriz.

Son olarak gençliğin sahiplendiği ve yönetiminde gençlerin olduğu bir vakıf olmak istiyoruz.

Türkiye’de ve Türkiye dışında, kendinize benzer gördüğünüz, faaliyetlerini izlediğiniz veya yakınlık kurduğunuz kuruluşlar var mı?

Farklı yönleriyle öne çıkan ve görece yeni bir vakıf olduğumuz için işleyişlerini ve modellerini örnek aldığımız ulusal ve uluslararası kuruluşlar var. Vakıf olarak öncelikli hedeflerimizden bir tanesi ulusal çapta örgütlenerek faaliyetlerimizi tüm Türkiye’ye taşımak. Bunu farklı modeller ile ulusal alanda gerçekleştiren kuruluşları örnek alarak, kendimize özgü bir model geliştirmek istiyoruz.

Yine aynı şekilde kuruluş sürecini ve onun getirdiği sancıları geride bırakmış, kişilerden bağımsız, kendi kendine yetebilen bir vakıf olmak da hedeflerimiz arasında olduğu için Türkiye’de ve dünyada bunu başarmış sivil toplum kuruluşlarını örnek alıyoruz.

Vakfın etkinliğini yerel, yani Hatay’a hitap eden ve ulusal ölçekteki yanlarıyla ayrı ayrı değerlendirir misiniz?

Bu soruyu pandemi öncesi ve sonrası diye cevaplamak isterim. Vakfın merkezi Hatay’da bulunuyor ve faaliyetleri ağırlıklı olarak Hatay’da gerçekleşiyor. Pandemi öncesinde vakıf merkezi gençlerin uğrak yeriydi. Vakıf merkezinde yer alan kütüphane ve yine merkezde, Düş Elçileri programı kapsamında gençlere yönelik uyguladığımız atölyeler, Hatay’daki lise ve üniversite gençliği ile bir arada bulunmamızı sağlıyordu. Hatay’da başlayan Düş Elçileri faaliyetleri, diğer dört ile -Eskişehir, Mersin, İstanbul ve İzmir- faaliyetlere katılan gençlerin üniversiteyi kazanıp o illere gitmesi ile başladı. Yine gençlerin kullanımına ücretsiz olarak sunduğumuz Müzik Stüdyosu ile bu alanda çalışmalar yürütmek isteyen gençler ile de bir araya gelebiliyorduk. ALİKEV Müzik Gurubu da buradan doğdu.

Yine pandemi öncesinde, Hatay genelinde yılda iki defa Ali İsmail’in doğum günü ve ölüm yıldönümü anmaları kapsamında ücretsiz anma konserleri düzenliyorduk. Bir de Ali İsmail’i doğum gününde anmak amacıyla Hatay Barış Koşusu’nu, Hatay Büyükşehir Belediyesi, Defne Belediyesi ve Antakya Ticaret ve Sanayi Odası işbirliği ile pandemi öncesinde iki yıl üst üste geçekleştirdik.

Ancak pandemi ile evden çalışma düzenine geçilmesi ve toplu etkinliklerinin kısıtlanması sonucunda bu kurduğumuz/kurmaya çalıştığımız bağ maalesef zayıfladı. Şimdi yeniden bu bağı kuvvetlendirmeye yönelik neler yapabileceğimizi kendi içimizde konuşuyoruz. İki yıl aradan sonra bu yıl, Hatay Barış Koşusu’nu yine aynı kurumlarla birlikte gerçekleştirdik ve bine yakın koşucu ile Ali İsmail’i andık. Önümüzdeki dönemde yine vakıf merkezinin gençlerin isteyerek geleceği ve vakit geçirebileceği bir yer olması için gerekli çalışmaları yapacağız.

Ulusal ölçekte yürütmeye çalıştığımız Genç Sanatçı Fonu Programı ve Düş Elçileri Programı kapsamında yürüttüğümüz faaliyetleri pandemi ile çevrimiçi olarak yürütmeye çalıştık. Ancak bunda çok başarılı olduğumuzu ya da istediğimiz sonuca ulaştığımızı söyleyemeyiz. Pandemi süreci fizikî olarak bir araya gelmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Aynı programlarda çevrimiçi faaliyetlere devam etmeyi planlasak da yüz yüze faaliyetleri de ekleyerek programların etkisini arttırmayı hedefliyoruz.

Özellikle memnun olduğunuz, iyi sonuç aldığınız tasarılarınızdan ve istediğiniz gibi yürütemediğiniz ya da iyi sonuç alamadığınız tasarılarınızdan bahseder misiniz?

En sonda söylemek istediğimi baştan söyleyeyim: Yürüttüğümüz programların hepsinde derinleşmek, hedef kitlemizle daha derin bağlar kurmak istiyoruz. Bu yönüyle baktığımızda, her geçen yıl birlikte çalıştığımız gençler ile katıldıkları programların nasıl olması gerektiğine dair görüş alışverişinde bulunuyoruz. Kendimizi ve programları geliştirmek, etkisini artırmak için çalışıyoruz.

Genç Sanatçı Fonu Programı, gençlerin kültür-sanat alanında güçlenmesini ve görünür olmasını sağlaması açısında önemli bir program. Kültür-sanat alanında gençlerin kendini ifade etmek için alan açmada zorlandıklarını, yaptıkları işleri ve ürettikleri eserleri görünür kılmaya ihtiyaç duyduklarını biliyoruz. Bu program ile gençlere alan açmayı önemsiyoruz. Bu sene üçüncü döneminde altmışın üstünde başvuru aldık. Bu da bu alanda doğru yolda yürümeye çalıştığımızı gösteriyor diye düşünüyorum. Doğru bir şekilde ve gençlerin katılımıyla kurgulandığı zaman önünün çok açık olacağını düşünüyoruz.

Genç Sanatçı Fonu Programı dışında yürütücülüğünü yaptığımız Düş Elçileri Programı ve Ali İsmail Korkmaz Burs Fonu var. Bu programlarda henüz istediğimizi gerçekleştirmiş değiliz. Düş Elçileri ile ilgili beş ilde çalışmalar yürütmek istiyoruz ancak Hatay dışında yaşadığımız mekânsal kısıtlar nedeniyle ve yine İstanbul ve Hatay dışında programda yer alan gençler ile yeterli zaman geçiremediğimiz için istediğimiz sonucu elde edemiyoruz. Bu nedenle bu programın kurgusu için hâlâ arayış ve dönüşüm içerisinde olduğumuzu söyleyebilirim.

Ali İsmail Korkmaz Bursu, ilk başladığında elli dört bursiyeri vardı. Şu anda ise toplam 250 lise ve üniversite öğrencisine burs sağlıyoruz. Ve bunu da hiçbir kurum desteği almadan sadece bireysel bağışlar ile gerçekleştiriyoruz. Bursun devamlılığı için şartlarımızdan bir tanesi bursiyerlerimizin bir sivil toplum kuruluşunda gönüllülük faaliyetlerine katılması. Gençlerin sivil toplumla tanışmaları, bu alanda varlık göstermeleri Türkiye’deki sivil toplumun gelişimi açısından önemli. Burs programında sivil toplum ile bursiyerlerimiz arasında bir köprü görevi görmeyi, bu alanda güçlenmelerini sağlamak istiyoruz. Bursiyerlerin eğitimlerine, gelecekteki mesleklerine ve özel ilgi alanlarına dair ihtiyaçlarına yönelik içeriklere de bu program kapsamında yer vermek istiyoruz. Ancak bu haliyle bursiyerlerimiz ile olan bağı kuvvetlendirebileceğimizi ve onların vakfa olan aidiyetlerinin artacağını düşünüyoruz.

“Düş Elçileri” programında edinilen deneyimlere ilişkin gözlemlerinizi merak ediyorum, belki bazı örnekler aktarırsınız.

Düş Elçileri Programı, gençlerin çevrelerinde gözlemledikleri herhangi bir soruna dair sosyal sorumluluk projeleri geliştirerek çözüm üretmeleri için hayata geçirdiğimiz bir program. Aslında Ali İsmail’in mirasına denk düşüyor. Bir anlamda vakfın kurulma nedeni.

Bir önceki soruda da bahsettiğim gibi, aslında ilk olarak Hatay’da yer alan vakıf merkezine gelen lise ve üniversite çağındaki gençlerle birlikte başlıyor program. Sonrasında ise yine bu gençlerin, üniversite okumak için başka şehirlere gitmesi ile dört ilde daha uygulanmaya başlıyor.

Bu program ile ilgili amacımız, gençlerin hak temelli projeler üretmesine odaklanmalarını sağlamak. Bunun için geçtiğimiz yıl, yeni atölye içerikleri ürettik. Hak Temeli Çalışma, Toplumsal Cinsiyet, İnsan Hakları, Gençlik Hakları, Kent Hakkı, Çevre Hakkı ve Çocuk Hakları olmak üzere, yedi başlıkta üretilen içerikler Düş Elçisi gençler ile uygulanmaya başladı. Burada söz sahibi, program katılımcısı gençler. Biz sadece projenin gidişatına yönelik geri bildirimler vererek onlara bu süreçte destek olmaya çalışıyoruz.

Gençlere destek, vakfın ağırlıklı uğraşı… İlişki kurduğunuz “yeni gençler” hakkındaki gözlemleriniz nasıl?

Türkiye’de gençler, politikacılar ve sermaye sahipleri tarafından, maalesef sadece oylarına ve emeklerine, görece daha ucuz işgücü olarak görülüyor, ihtiyaç olduğu zaman akıllara geliyor.

Gündemdeki tartışma da zaten yaklaşan seçim nedeniyle büyük bir oy potansiyeline sahip olmalarından dolayı. Ancak dönen tartışmalar, düşünceler, katılımlarından daha ziyade temsil yetkisini devretmek üzerine kurulu. Onlarla ilgili konuşurken sürekli geleceğe vurgu yapılması gerçekten rahatsız ediyor ve taleplerinin ne kadar anlaşılmadığını ortaya koyuyor. Son günlerde ortaya çıkan, KYK geri ödemelerine dair tartışma hem iktidar hem de muhalefetin, bu soruna ne kadar hazırlıksız olduğunun göstergesi. Yıllardır var olan, gençleri daha işsizken icralık duruma düşüren bu durum için kalıcı bir çözüm hazırlanmamış. Genel geçer Twitter mesajları ile gençliğe mesaj verilmeye çalışılıyor. Bunun yanında ilk kez bir nesil, ebeveynlerinden daha "eğitimli" ya da "nitelikli" olsa da onlardan daha refah dolu bir yaşam kuramıyor. Hatta tam zamanlı çalışan dahi olsa ailelerinden özerk bir yaşamdan yoksunlar. Gençliğin bugün yaşadığı tüm sorunların kalıcı çözümü için tüm gençleri kapsayan, katılımcı bir gençlik politikası oluşturmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.

“Yeni gençler” yaşayışları, inançları, izledikleri ya da okudukları nedeniyle homojen bir grup değil. Ama talepleri çok benzer ve basit. Gençler, kendilerini rahat hissedebildikleri yerlerde var olmak istiyor. Bunun da belli koşulları olduğunu görüyoruz; kendileri ve kurum ile ilgili kararlarda söz sahibi olmak, kimliklerinden dolayı yargılanmadıkları bir ortamda bulunmak. Bunu sağlayacak mekanizmaları kurmak için samimi olmak gerekiyor. O da kendi içinizde ne kadar gence alan açtığınız ile ilgili. Her kurum için söylüyorum, karar alıcıların yaşlarına baktığımızda bu samimiyeti görmek oldukça zor.