Katili Yakalamanın Zorlukları: The Long Shadow

The Long Shadow (2023) yedi bölümlük bir İngiliz dizisi. Böyle bir diziyi spoiler vermeden tahlil etmek olanaksız. Katilin kim olduğunu her şeyden öncelikli sayanlar burada yazıyı terk edebilir. Dizinin son bölümüne kadar seri katilin kim olduğunu öğrenemiyoruz. Fakat kısa bir internet gezinmesi bu ismi hemen söyleyecektir. Dizide suçun izini süren kabiliyetli dedektiflere rastlamıyoruz. Dizi Brecht'in en sevmediği davranıştan da uzak durur ve epik bir etki yaratarak, seyircinin sahnedekilerle empati kurmasına izin vermez. Başarısız şube müdürleri, sevimsiz devlet memurlarına benzerler. Dizide emniyet teşkilatı içinde olağan mesaileri süren polisleri izliyoruz. Aynı bürokrasi içinde sıkışan Dennis gibi yetenekli polisler de tarif edemedikleri bir müşkül içinde buluyorlar kendilerini. Onun gibi iyi polisler terfi aldıkça teşkilattaki yetenek kıtlığı daha da artıyor; iyi bir dedektiften ortalama bir yönetici elde ediliyor. Oysa izlemeye alışkın olduğumuz türde tipik bir polisiye dizinin kahramanı üstüne vazife olmayan işlere girişir. Her devlet dairesi gibi kendi amacını unutan kurumun yapısını bozar. İyi bir dedektif kötü bir bürokrata dönüşünce olağandışı çalışan suçlu zihnini anlamak da zorlaşır. Donald Winnicott’ın “yeterince iyi anne” tarifini emniyet kurumuna uygularsak, mükemmel bir teşkilatı olsun isteyen bir asayiş dairesi amacına hizmet edemez. Kurum bu durumda güvenliği tesis etmek bir yana, onu tehdit eden bir faile dönüşebilir.

Gerçek hadiselerden yola çıkan dizide gerçeklik ve dram payı doğru oranlanmış gibi görünüyor. Belli aralıklarla soruşturmanın kaçıncı gününde olduğumuz hatırlatılıyor. 1975 senesinde başlayarak beş yıl süren ve o tarihe kadar asayişe ayrılmış en yüksek kaynağa sahip bir soruşturmayı takip ediyoruz. Dizinin ilgisi pek dağılmıyor. Seyirci bu sayede olaylara polislerden daha doğru odaklanmaya fırsat buluyor. Fakat elemanlar ciddiyetle çalışsalar da sonuca ulaşamıyorlar. Üstelik mükemmel cinayetler işlemeye heves etmeyen, güdülerine göre ve biraz da dağınık hareket eden, çok zeki olmayan bir katil, yakalanması için ayrılan görkemli bir kaynağa rağmen ortaya çıkarılamıyor. Defalarca soruşturulan ve robot resmi yıllar içinde birçok çekmecede biriken bu adam, bütün kamu ve medya ilgisi üzerinde olsa da ele geçirilemiyor.

Sadece polis teşkilatı değil, bütün ülke bu konuda dayanışma içinde mesai yapıyor. Bir polis memurunun biraz da rastlantısal ilgisiyle yakalanıyor. Filmde yaklaşık yedi saat boyunca gösterilen tek deha belirtisi de budur muhtemelen. Bürokrasiye dolanan soruşturma, göründüğü kadar zor olmayan bir bulmacayı giderek zorlaştırıyor. Katilin yanında teşkilat da ortadaki gizemi ve dehşeti büyütüyor. Yıllar içinde bir şube müdürü diğerine görevi bırakıyor. Dram bir süre sonra kurum içindeki karmaşadan müteşekkil olmaya başlıyor. Memurlar, keyfince hareket eden bir adamın belirsiz yörüngesine bazı yönetmelikler çerçevesinde yaklaşmaya çalışıyorlar. İzleme ve kayıt tekniklerinin fazla gelişmediği bir zamanda katil de kendisini o kadar belli etmiyor. Daire ihtiyaç duyduğu karizmayı o kadar dışlar ki bir süre sonra soruşturma bazı basmakalıp usuller etrafında şekilleniyor.

Max Weber, sadece emniyetin değil, tüm devlet kurumlarının böyle bir karizmayı yok ederek kendisini var edebildiklerini ortaya koyar. Böylece daire gerçekten de bir daire şeklini alır. Dışarıya çıkmanın ve içeriye girmenin katı mevzuatlara bağlı olduğu kapalı devre bir sisteme dönüşür. Her daire çevresini böyle tahkim ettikçe, dışarıdaki veya içerideki saldırılardan ve yeni karizmatik girişimlerden korunmayı umut eder. Kurum surlarını güçlendirdikçe, toplumsal, siyasal veya kültürel işlevi de yok olur. Herhangi bir Kafka romanında olduğu gibi, daire kendi içindeki sorunlara çözümler arayarak günü tamamlayan memurlarla dolu bir yere dönüşür. Çalışanlar en başta memur edildikleri temel vazifelerini unuturlar. Üstelik memurun liyakatli olması veya olmaması bu durumda fark etmez. Az gelişmiş memleketlerin kurumlarında olduğu gibi, liyakat kaybolunca şahsi keyif ve çıkarlar egemen olurken, liyakat düzeni işlediğinde, belli bir tecrübeye sahip erkek memurlar yukarı doğru çıktıkça bu sefer de dairenin toplu çıkarı, keyfi hâkim olmaya başlar. Bu sırada ortalıkta rahatça gezinen katil arkasında sayısız delil bırakır. Ama onları sur dışına çıkıp belirleyecek birisi kalmaz.

Bu sırada yine Kafka romanlarında olduğu gibi, arzusu ve nesnesi kendisi olan bir devlet dairesi teşekkül eder. Bürokrasi böyle bir narsistik kapanımla sadece kendi süreçlerine odaklanır. Seri cinayetlerin beş yıllık tarihçesi boyunca görevi teslim alan şube müdürlerinin hepsi de işini iyi yapmaya çalışan, farklı gündemleri olmayan memurlardır. Bu donanıma ve terbiyeye rağmen işlerini iyi yapmalarına mâni bir yapı bir yerlerde saklanır sanki. Tüm polisler toplandığında cisim kazanan o büyük polis sadece kendisini düşünür. Amacı katili yakalamaktan çok kendisini korumaktır. Bürokratik makineyi oluşturan memurlar dürüstlükle ve gayretle işlerini yapsalar da, en büyük soyut memurun işlevi mevcut yapının ikbalini güvenceye almaktır. Böyle kurumların toplamı olarak devlet veya Leviathan, kadim sözleşmedeki gibi yurttaşların özgürlüğü karşılığında onlara güvenlik vaat etmez. Özgürlüğü de güvenliği de birer medeni kaynak olarak kendisine saklar.

Kafka romanlarında hep böyle bir varlığın duyusuna sahip oluruz. Her memur düzgün bir şekilde mesaisini yapsa da, en tepedeki memurun aklı başka yerdedir. Kendi keyfî gündemleri vardır. Bir yandan da gölgesini uzatmak ister. Bu sebeple gezindiği yerlerde delilleri bizzat karartır, hadiseleri örtbas eder. Dizideki şube müdürleri de biraz bu şaşkınlığı yaşarlar. Sayısız polis, yurttaş, medya çalışanları olanları aydınlatmaya çalışırken, onların toplamından çok daha güçlü bir yapı erkenden kalkıp suç kanıtlarını yok eder sanki. O kadar kaynağa rağmen, tek ellerine geçen yaklaşık kırk bir numara ayakkabı giyen bir adamdır.

Gerçek hadiselerden ilhamla ilerleyen dizi, altını çizdiği böyle belirsizliklerle, bir bakıma seri katil adaylarını cesaretlendirir. Yurttaşın içinde hayat süren polisin hakimiyetini şüpheli kılarak bunu yapar. Her medeni bireyde yerleşik suçlu ve polis diyalektiğini karıştırır. Emniyet kurumu yurttaşların bünyesine nakşedilmiş sivil polislerin yarattığı asayişi bozar. Seri cinayetlerin sebebi ise, kendi ayağına dolaşan polisin katili yakalamak konusunda gecikmesidir. Ortada işbirlikçi, fesat içinde, habis bir memur olmasa da, işler bizzat gizli bir elin denetiminde gibi gelişir.

Dizinin son bölümünde ortaya çıktığı gibi, katil Peter William Sutcliffe'in evinde birçok kez ziyaret edildiğini anlarız. Başka dizilerden alıştığımız dedektifler gibi belirtilere, suç izlerine pek duyarlı olmayan farklı memurların, birbirinden bağımsız şekilde aynı kapıyı defalarca çaldıkları ortaya çıkar. Bu ziyaretlerden birisinin ertesinde bir memurun hazırladığı rapor da dairedeki peşin hüküm duvarına çarpar. Katilin elyazısıyla mektup yazan, sesiyle kaset doldurup gönderen bir adamın sözde itirafları soruşturmanın seyrini değiştirir. Mektup ve kaset geldikten sonra soruşturma, kasetteki şiveye ve mektuptaki el yazısına takılır. Adamın diyalekti ve grafolekti bir çeşit dogma gibi soruşturmayı karartır. Geordie şivesine ve mektuptaki el yazısına sahip olmayan herkes dışarıda bırakılır. Katilin biraz da gelişigüzel gerçekleştirdiği saldırılardan kurtulan bazı kadınların, caninin böyle bir aksana sahip olmadığını ısrarla söylemelerine rağmen, soruşturmayı yürüten erkekler, işkence gören kadınlara güvenmezler.

Teşkilat içinde tipik orta sınıf hanesindekine benzer bir iş bölümü devam eder. Kadınlar büroda oturup kâğıt işlerine, telefonlara bakar, erkekler o zamana kadar tarihin gördüğü “en büyük insan avına” çıkarlar. Henüz bilgisayar marifetiyle arşivlerin düzenlenmediği zamanlarda kadın polisler bu kayıtları özenle tutarlar. Erkek polislerin avları esnasında topladıkları malzemeleri tasnif ve tertip ederler. Fakat kadınların ev içi tertibi veya erkeklerin dışarıdaki avcı-toplayıcı etkinlikleri boşa harcanan emeklerdir. Bu mesailer soruşturma sırasında pek faydalı bir sonuca varmaz. Ancak katil, hayat kadınlarını takip eden bir polisin dikkati neticesinde, biraz da tesadüfen yakalanınca genel tabloyu vermek konusunda çok yararlı olur. Tasnif edilen malzeme, katil Sutcliffe’in defalarca sorguya çekildiğini, eşkalinin yine sayısız kez resmedildiğini ortaya koyar. Polislerin sayısını veya kaynakları artırmanın, tüm ülkeyi bu suça memur etmenin çözüm olmadığı anlaşılır. Akıl dışı, patolojik nüvenin nasıl davrandığını akılcı bir yapı takip edemez. Anahtarını kaybeden bir sarhoşun, sokak lambası altında kaybettiğini araması gibi, polis de aydınlığın dışını yoklayamaz.

The Long Shadow, mümkün mertebe gerçek olaylardan esinlenmiş bir yapım olarak tanıtılır. Fakat bir belgesel bile daha inandırıcı olamazdı muhtemelen. Belgeselin belgelerle konuşma çabası karanlıkta kalana yaklaşmayı bazen zorlaştırır. Ancak herhangi bir kurmaca eserin çekinmediği spekülatif hareketler satır aralarına nüfuz etmeyi kolaylaştırır. Katil mükemmel suç izleğiyle hareket etmez. Karanlık muhitlere, satır aralarına sızar. Yurttaş onun bu cüretini izledikçe, suç işlemenin ne kadar kolay olduğunu görür. Oysa polisiye diziler mükemmel cinayetin mümkün olmadığı, polisin en gizli detaylara nüfuz edebileceği yönünde bir kaygıyı yerleştirmek için etkin işleve sahiptir. Ancak dizide, gelişmiş bir ülkenin polis teşkilatı bütün medya, yurttaşlar ve devlet kaynakları bir araya gelse de, çok da özenle hareket etmeyen alelade bir suçlunun bile yakalanmasındaki zorlukları ayırt ederiz. Suçun, cürmün akılcı işleyen, sağduyulu öznelerden kurulu bir sistem karşısındaki kuvveti dile gelir.

Sadece bir polis teşkilatında değil, genel olarak devlet dairelerindeki temel işleyişi inandırıcı biçimde göstermesiyle dizi bir sistem eleştirisine de kapı aralar. Fakat şunun da altını çizer: Kadınların evlerinden rahatça çıkmalarına engel olan bir suç aynı zamanda ülke genelinde güvenlik duvarlarının daha da yükselmesini sebep olur. Soruşturmadan çıkarılan dersler neticesinde, her sıradan yurttaş bundan böyle bir cani gibi işaretlenebilir. Her erkek bir katil adayına dönüşür, her kadın da bir maktule. Özellikle zamanımızda teknolojik panoptikon sayesinde güvenlik tertibatları suç vuku bulmadan herkesi önceden olağan şüpheli olarak işaretleyerek şekil alır. Algoritmalar tüm nüfusun mümkün mertebe kayıtlı ayak izlerini suç gerçekleştiği andan geriye doğru tarar. Peşin hükümlerden uzak, şivesine bakmadan, belirli bir suç isnadıyla soruşturmayı başlatır; bazı öğretmenlerin sınıfta kabahat saydıkları durumun sorumlusunun kim olduğundan bağımsız herkese sıra dayağı atmaları gibi. Suçluyu belirlemekten çok, masum olanın kendi suçsuzluğunu kanıtlaması icap eder bu koşullarda.

Katilin böyle rahat ve alay eder gibi cinayetler işlemesi teşkilata şunu öğretir: Herhangi bir güvenlik teşkilatı, polis veya asker, biraz gayri nizami şekilde örgütlenmelidir. Olağanüstü veya istisnai anı beklemeden, sıradan, olağan koşulları şüpheli saymalıdır. Diğer türlü suçlu hep kör noktada kalır. Konuya böyle yaklaşmayan emniyet daireleri, adalet sarayları veya askeri örgütler suçluyu, düşmanı cesaretlendiren yerlere dönüşür. Bu durumda dizideki gibi emniyet çalışanları sıradan yurttaştan daha fazlasını öğrenemeyebilir. Dizide polis müdürüne sahte mektup yazan ve kaset doldurup gönderen yurttaşın da hadiseleri gazetelerden takip ettiği, dava nihayete erdikten çok sonra ortaya çıkar. Oysa soruşturma heyeti, katilden başkasının bilmesi mümkün olmayan şeyleri bildiği düşüncesiyle bu şiveli adamın peşine düşerler.

Dizide, polislerin çok boyutlu şaşılıkları yanında, devlet dairelerinin cinayetlerin neden olduğu acılara, hasara dair şuura sahip olmadığını bir alt dram olarak izleriz. Soruşturmada görev alan bazı polisler, katil artık bir isme ve cisme kavuşsa da, onu hala Karındeşen olarak çağırmaya devam ederler. Bir diğer kısmı sonradan döneme ilişkin anılarını “çarpıcı detaylarla” kaleme alır. Son cinayette öldürülen kadının annesi, bunca ölümden sadece katilin sorumlu olmadığını ısrarla dile getirir. Sanki katil yıllarca imtiyazlı çevreleri suçuna ortak etmiş gibi hareket eder. Dizi, kendi ferdi keyfi için hareket eden bir katil için bile bu gizli dayanışmanın varlığını örtük biçimde tespit eder. Bu sebeple beş yıl boyunca milyonlarca sağduyulu görünen kafa bir araya gelip, sınırsız kaynağı arkasına alsa da sıradan bir katili yakalayamaz.