Türk hareket etmeye kalktı mı kılı kırk yarar. Tabir caizse, hareket ederken bir devlet kadar hantaldır. Söz konusu hareketsizlik olunca, vazgeçişin bütün bireysel imkânlarını kullanır.
Ben de gökten düşmedim buralara. Türk Türk dediğimde kendimi zinhar içine katmıyorum sanmayın. Türk’ün ruhunun grameri benim ruhumun da grameri olmasa, nasıl anlayacağım neler olup bitiyor? Bir yabancı Türkiye’de her şeyi anlayabilir de, Türk’ün sınırsız itaatinin sırrına az da olsa nüfuz edebilmek için buralı olmak gerekir.
Kraldan çok kralcı olanların memleketinde yaşıyoruz. Kralların bile kralcıları sürekli sukutu hayale uğrattığı bir memleketteyiz. Asker Baykal’ı sukutu hayale uğratıyor. Baykal da seçmenini. Türk Eğitim Sistemi denilen mutlak inkârdan, Talat Paşa’nın 100 yıldır yaşayan ölümsüz derin devletinden öyle bir gaz pompalanmış ki, şimdi buna maruz kalanların hepsini sanki teker teker kucağa almak, bir bebek gibi sırtlarını sıvazlaya sıvazlaya gazlarını çıkarmak gerekiyor. Baykal da bugünlerde sokak sokak bu pışpışı icra ediyor. Bir ‘pışpış odası’, bir ‘gaz alma’ odası kursa daha hayırlı olur.
Bu pışpış günlerinde önümüzde imzaya açılmış önemli bir de girişim var. Bu girişim, Ermenilerden ‘özür’ girişimi adıyla meşhur oldu. Acımasızca Hıristiyansızlaştırılmış bir ülke olduğumuzu tam hatırlayacakken unuttuk, ‘özür’ ne demektir onu konuşuyoruz. Ve maalesef, boşuna da konuşmuyoruz.
Evet, ‘özür’ bu memleketin ruhunun gramerinde çok ağır bir kelimedir. Hele hele bu metindeki gibi, son sözün ‘özür’ olursa, vay haline. Özrün Türkçesi, bana artık her şeyi yapabilirsin, ben seninim, demektir. Özür dileyen, karşı tarafa, ben ettim, sen eyleme der. Özür, Türkçede suçun itirafıdır. Mesela kocasına seni aldattım özür dilerim diyen bir kadın, o andan itibaren bir hukuka sığınamaz, kocasının insafına sığınır. Özür dileyen karşı tarafın âlicenaplığına sığınır. Çünkü hukuksuz memleketimde zulümden ve âlicenaplıktan başka bir hukuk yoktur.
Âlicenaplıktan payını alan da, AKP gibi, bir daha eskisi gibi olamaz. Yani açık ya da zımnen özür dileyen, ruhunu satar. Bunun Türkçesi budur.
Söz konusu Ermenilerden özür metnini İngilizceye çevirseniz, ‘özür dilerim’ kelimelerini pekala ‘I am deeply sorry’ diye çevirebilirsiniz. En azından Amerikan İngilizcesinde, ‘özür’ kelimesinin yerine Türkçede çok sırıtan ‘üzgünüm’ tabirinin kullanıldığının artık hepimiz farkındayız.
Kendinizi hiç mi hiç sorumlu hissetmediğiniz bir kaza sonucu birilerine çok büyük zarar vermiş olabilirsiniz, o zaman İngilizcede ‘I am sorry’ dersiniz. Veya olanlar tamamıyla sizin sorumluğunuzda olabilir, yine ‘I am sorry’ dersiniz. Çünkü sivil ve insan olanın dilinde özür, öncelikle acınızı paylaşıyorum, ortaya çıkan felaketin farkındayım anlamına gelir. Çünkü sivil ve insan olanın diyarında insanları insanlar yargılamaz, hukuk yargılar. Sivil özür cümlesi, insani bir empati cümlesidir. Türkçede ise özür dilemek, aslında siz kazandınız, ben kaybettim anlamına gelir. İçi devlet ve egemenlik ve güç dolu bir kelimedir özür. Birinin acısını paylaşmadan özür dileyebilme kabiliyeti, bu toprakların garabetidir. Türkçede özür dileyen, ola ki üzgünse, olsa olsa, kaybettiğine ve çaresizliğine üzülmektedir.
Ben söz konusu bu metnin altına yalnızca imzamı atmakla kalmıyor, ayrıca özür kelimesinin de metinden çıkarılmamasını arzu ediyorum. Çünkü bu kelime burada, özürsüzleşmiş dilimizin de özrünü diliyor. Özür kelimesine sivil ve insani bir anlam katıyor.
Bir gün devletimizin de ‘özür’ dileyebilmesini istiyorsak, özrün ruhumuzdaki anlamını ve referanslarını sivilleştirmeye başlamamızda fayda var.
Ben, bu yüzden, bilhassa özür dilemek istiyorum. Buna ihtiyacım var.
Bu metinde özür kelimesinin varlığına karşı olup bu yüzden imza atmayacak olanlardan da canı gönülden özür dileyerek, –çünkü onları da anlıyorum-, bu kelimenin burada kalmasında ısrar ediyorum.
Zehirlenmiş bir bünyenin panzehire ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir bünyeyi anında öldürecek bir panzehir, zehirlenmiş bir bünyeyi ayağa kaldırabilir. Bu metindeki mükemmel panzehir de artık iyice belli ki, özür kelimesidir.
Özürsüzlüğümüzün ‘karakutusunun’ anahtarı biraz da bu özürde gizlidir.
Not: Söz konusu metnin İngilizcesinde, özür kelimesi tercüme edilirken İngilizcede gündelik dilde neredeyse hiç kullanılmayan ‘apologize’ tabiri kullanılmıştır. Bu kelimenin İngilizce metinden çıkarılması, yerine üzüntü içeren bir özür metni kurulması belki bu konuda rahatsızlık duyanları rahatlatabilir. Hoş, ‘apologize’ kelimesi de bence sorunsuzdur. Anadili İngilizce olan bir insan için ‘apologize’ kelimesi bu metindeki bağlamında, bireyin taşımaktan çekineceği bir ağırlıkta değildir.
Yani aslında, bizim Türkçedeki ‘özür’ kelimesinin özgül ağırlığının bir tercümesi yoktur. Çünkü insani özrün Türkçede bir karşılığı yoktur. Mesele de zaten budur. İlacı da, özür kelimesini kendini sakınmadan, pervasızca kullanmaktır.
Taraf, 15.12.2008