Amerika Birleşik Devletleri’nin en uzun savaşı sona erdi. Afganistan, Vietnam ve Irak müdahale-işgalini süre olarak aşarak yirmi yıla ulaşmıştı. Obama ile başlayan niyet, Trump ile ete kemiğe büründü ve Biden ile tamamlandı. ABD ile Taliban arasındaki sürecin Trump’ın eseri olduğunu söylemek daha doğru.
Orta Asya’da büyük güçlerin rekabet alanı Afganistan Soğuk Savaş sırasında olduğu gibi sonrasında da rakipler için bir bataklığa dönüştü. Kendi kontrolündeki Afgan yönetimini korumak için başlattığı işgal, Sovyetler Birliği’nin sonuna giden yolu kısaltacaktı. Hatta ABD’nin bu bataklığa saplanması için Sovyet işgaline ses çıkarmadığı, göz yumulduğu da bilinir. 1979’da Sovyetlerin Afganistan işgalinin başladığında dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbiginew Brzezinski “Afganistan’ın Sovyetlerin Vietnam’ı olmasına ümit ettiğini” söylemişti. Sovyetlerin Vietnam’ı şimdi ABD’nin Afganistan’ı oldu.
Mihail Gorbaçov’un Afganistan’dan ayrılma karar sonrası, o dönem mücahit olarak adlandırılan ve ABD tarafından Sovyetler’e karşı örgütlenen gruplar arası iç savaş birkaç yıl sonra Taliban iktidarı ile sonuçlanmıştı. O dönemde Pakistan Gizli Servisi’nin örgütlemesi, ABD silahları ve Suudi finansmanı ile donatılan bu gruplar arasından Taliban sıyrılmıştı.
Taliban iç savaş sonrası 1996’da iktidara gelmişti. Şimdi Taliban’a karşı bir iç savaş yakın bir ihtimal olarak görülmüyor. Belki bir süre sonra Tacik, Özbek, Türkmenlerin Taliban’la çelişkileri artacak, çıkar çatışmaları bir iç savaşa evirilebilecek. Çünkü başta hükümet güçleri olmak üzere bazı yerel güçler ya Taliban’la çatışmadı ya da saldırmazlık anlaşması yaparak örgüte yol verildi. Bu durumu bir taktik olarak değerlendirmek mümkün. Önümüzdeki dönem ülkedeki ekonomik ve siyasi paylaşım mücadelesinin şiddetini belirleyebilir. Çünkü ABD’ye karşı mücadele vermekle ülkeyi yönetmek aynı şey değil. Özellikle etnik zemine dayanan örgütlenmeler, yerel liderler, savaş baronları ve uyuşturucu ticareti üzerine kurulan grupların memnuniyeti ve siyasi sürece katılımı önemli. Büyük bir olasılıkla çelişkiler zamanla artacak. Öte yandan bir iç savaş için dış desteğe ihtiyaç olduğu bilinir. Şimdilik, herkes bekleme döneminde, diğer gruplar Taliban’ın pozisyonu, siyaseti ve gelir paylaşımına göre tavır alacak gibi. Ayrıca bu grupların bir iç savaş için henüz yeterli motivasyonları yok; Tacik lider Şah Mesud’un oğlunun Pencir bölgesine çekilip direnişe geçmesi gibi. Pencir o dönem Şah Mesud’a bağlı “mücahitlerin” Sovyet birliklerine ağır hasar verdikleri bölge.
ABD çekilirken ülkeyi Taliban’a terk etti. Zaten ortada ne bir hükümet ne de Taliban’ı durdurabilecek bir ordu vardı. Oysa daha önce Afgan ordusu için harcanan finansman, verilen eğitimin Taliban’ı durdurabilecek nitelikte olduğunu başta Biden olmak üzere, askeri yetkililer arasında söyleyenler çoğunlukta iken ortaya çıkan manzara çok farklı oldu. Amerikan askeri raporlarında yer almasa bile, 2010 sonrası birçok gazetecinin yerinde gözlemi ve röportajları tersini söylüyordu. Afganistan’ın sosyolojik yapısı olduğu gibi askeri yapısını da etnik, mezhebi, yerel ayrımlar oluşturuyor. Ortak bir Afgan kimliğinin olmaması da ordunun çok kolay biçimde yer değiştirebilme nedenlerinden.
Sovyetler Birliği nasıl Afganistan’ın toplumsal, sosyolojik, dinsel ve coğrafi yapısını göz önüne almadan ülkeyi işgal ettiyse, ABD’de Sovyet tecrübesinden ders almayarak aynı yanlışları yaptı. Hatta yine biliyoruz ki Amerikan tarafı Sovyet deneyiminin belli yönlerini bire bir uygulamaya çalıştı. Stratejiden taktiğe, sivillere yaklaşımdan ulus inşasına kadar... Her ikisi de Kabil ile belli merkezler dışında Afganistan’a hakim olamadı.
ABD’nin, Sovyetler’e karşı örgütlediği cihatçı gruplar “komünizme” karşı mücadele ederken, ABD ile işbirliği yapmakta beis görmemişlerdi. Yani bugün ABD’ye karşı zafer ilan eden Taliban o günlerde bizzat ABD ile işbirliği yapmaktan kaçınmamıştı. Tabii ki tersi de doğru yani ABD’nin “özgürlük savaşçıları” sonradan “terörist” oldu, şimdi de ülke bu “teröristlere” teslim edildi.
Öte yandan bu konuda Taliban ya da diğer İslamcı gruplar bugüne kadar ABD ile yaptıkları işbirliği konusunda özeleştiri bile vermiş değiller. Bugün Taliban bütün dünyaya değiştiğini göstermek için yumuşak açıklamalar yapma yarışında. Ama niyetini de gizlemiyor ve söylüyor: “Tüm uygulamalar İslami kurallar yani Taliban şeriatı çerçevesinde olacaktır.”
Taliban dünyaya açılmakla, uluslararası muhatap olarak kabul edilmekle birlikte, ideolojik yapısı ve yaklaşımı çok fazla değişmeyecektir. Ancak, şimdiden Çin gibi birçok ülke Taliban’ı tanımak için sıraya girmiş durumda. Belli ki Afganistan’dan gelen görüntüler ve Taliban ideolojisi belli başkentlerde rahatsızlık yaratmıyor. Zaten uzun süredir jeopolitiğin soğuk yaklaşımı insan hakları, demokrasi, ilkeler vb. unsurları geriye atmış durumda.
2001 yılındaki Amerikan işgali 11 Eylül sonrasında gelmişti. Gerekçe ise Taliban’ın El Kaide’ye ev sahipliği yapması ve üyelerini teslim etmeye yanaşmamasıydı. El Kaide büyük oranda Afganistan’da yenildi ve dünyaya yayıldı. ABD için tarihinin en uzun savaşı El Kaide tehdidi ortadan kalktığı gerekçesiyle sonlandırıldı. Tabii ki kamuoyu baskısı, Afganistan’da 20 yılda 2-3 trilyon dolar gibi bir rakamın harcanması, Afganistan’ın yeniden yapılandırılması ve ulus inşasının başarılamaması ABD’nin varlığını gereksiz bir hale getirdi. Çünkü Afgan savaşının başlangıcındaki amaç belli oranda tamamlanmış ama sonrasında amaç ve hedef kaybolmuştu. Yani intikam için başlayan Afganistan operasyonu artık anlamsız hale gelmiş ve nerede duracağı belli olmayan bir maceraya dönüşmüştü.
Sonunda önce gizli sonradan açık bir biçimde Katar’da Taliban’la görüşmeler başladı. Bu noktada Amerikan çıkarcılığı ile Taliban fırsatçılığı görüşme masasında bir araya gelmişti. Şubat 2020’de yapılan anlaşma “Afganistan’a barış getirmek” için imzalanmıştı. ABD ve NATO askerlerini geri çekecek buna karşılık Taliban kontrol ettiği bölgelerde El Kaide veya diğer grupların faaliyet göstermesine izin vermeyecekti. İşin ilginci anlaşma ABD’nin kurdurup desteklediği Afganistan hükümetinin varlığı olmadan yapılmıştı. ABD Taliban kendi ülkesi dışında terör eylemleri düzenlemediği için artık kendine yönelik bir tehdit hissetmiyor. Çin ve Rusya’nın pozisyonu biraz farklı. Çin için Uygur kökenli militanların Ruslar için ise ülke içindeki radikal İslamcıların Afganistan’dan destek bulmamaları şartı yetmiş gibi.
Moda tabiriyle geniş resme bakacak olursak: ABD’nin genel olarak Ortadoğu’dan ve Afganistan’dan çekilip enerjisini Asya Pasifik bölgesine vermek istediği biliniyor. Afganistan’ın enerji tüketen bir ülke olduğunu bilen Washington bu işi Çin’e bırakıyor gibi. Ancak ABD tıpkı Suriye ve Irak’ta olduğu gibi Afganistan’a da gerektiğinde müdahale edebilecek bir politikayı devam ettirecektir.
Peki geride ne kaldı? Tabii ki 20 yıl önceki koşullar değişmiş durumda. Kimilerine göre Taliban da değişmiş durumda. Taliban görüşmeler aracılığı ile bir tür meşruiyet kazandı. Hatta “ılımlı” görünmek için de bazı mesajlar yolladı: Kadınlar için sözüm ona garantiler verildi, yabancılara dokunulmayacağı açıklandı. Günün sonunda “emperyalist” ABD ile işbirliği yapabilen Taliban, ideolojik olarak değişebilecek bir yapı değil. Yine, kadınlar evlere kapanacak, kızlar ilkokul sonrası okula gidemeyecek, var olan şeriat kuralları daha da ağırlaşacaktır. Afganistan’dan gelen fotoğraflar bir süre daha dünyada tepki toplayacak, protestolara sebep olacak ancak başta ABD olmak üzere birçok batı ülkesi için “terör tehdidi oluşturmayan, terör ihraç etmeyen bir Taliban” kabul edilebilir muhatap olabilecek. Ta ki radikal İslamcı örgütler Afganistan’da yeni alanlar bulana kadar. Böyle bir durum kuvvetle muhtemel. Çünkü Taliban’ın bu “ilerleyişi” onlar için de motivasyon oluşturduğu gibi yeni bir toprak parçası da kazandıklarını düşünüyorlar.
Afgan halkı ve Afgan kadınlar için mücadeleyi, Taliban “tehdidinin” kalktığını düşünerek apar topar ülkeden ayrılan “demokratik” yönetimlerden, “Müslüman” ülkelerden çok, hem Afgan kadınlar hem de dünyanın vicdanlı ve duyarlı insanları, kadın hakları savunucuları ve farklı siyasi görüşlerden insanlar yapacak gibi.
Evet, Taliban kendi açısından bir zafer kazandı. Yirmi yıl sonra yeniden iktidara geldi. Ancak Afganistan’ın bir süre sonra yeniden bir iç savaş yaşaması sürpriz olmayacaktır. Amerika sorunlu gördüğü ülkeden çıkarken sorunu daha da büyütüyor; Vietnam ve Irak’ta olduğu gibi. Ancak, Afganistan’da olan biten “Amerikan emperyalizminin yenilgisi ve Taliban’ın zaferi” kolaycılığı ve klişesiyle ele alınamayacak kadar karmaşık ve derin.