Tuleka
Tanıl Bora

Başka kaynakların ve herkesçe malûm sırların yanı sıra Sedat Peker’in neşriyatıyla ortaya serilen yolsuzluk vakaları, gerçekten berbat bir dekadans resmi çiziyor. Yolsuzluk hafif kaçıyor, kolaylık olsun diye diyorum.

***

Bundan üç ay kadar önce Ercan Yıldırım, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının dekadansını İslamcı bakış açısından muhasebe ederken, ortayla çıkan enkazda İslamcılıkla alâkası olmayan bir “seçilmiş elitler” zümresinin belirleyici etkisi üzerinde durmuştu.[1] Yıldırım’a göre zaten “İslamcıları bile dışta bırakacak kadar büzülen” iktidar çevresi, “her işi yapmaya teşne yetersiz isimlerin, yeteneklerinin çapı mevkiini kuşatamayacakların seçkinleşmesi” gibi bir noktaya varmıştı.  Ona göre –kendisi Tahirî lisanla “Kerim Devlet” diyor- kadim devlet, geç Osmanlı döneminde “modernizmle dejenere olana kadar” ehlini bulmaya gayret etmiş; ancak dejenerasyonla birlikte İttihatçıların başlattığı “kaynakları kendi dağıtma, kendi zenginini yaratma usulü” Cumhuriyet dönemine de taşınmıştı.

Yıldırım, “eşraf-müteahhit-teknokrat-memur sınıflarını seçkinleştiren” bu enkazın sürekli büyüdüğü kanısındadır. Şimdi İslamcıların, bu yapıyı değiştirmek yerine “‘seçilmişin seçilmişi’ olmak için her tür sinizmi, kötüyü bildiği halde ona göz yummayı, kariyerist seleksiyonda önde kalmak için her şeyi mubah görmeyi” koyduğundan, enkaz büyüyordur.

Bu yozlaşmış kariyerist ‘sözde’ seçkinleri, “Tuleka”ya teşbih ediyor Yıldırım. Nitekim değişim ve yenilenme çağrısı yapan yazısını “Tuleka’ları temizleyerek arınma başlayabilir!” cümlesiyle bitiriyor.

***

Tuleka -  nereden çıktı şimdi bu tuleka, yazar bu kavramı niçin, nereden keşfetti?

Tuleka, İslam tarihinden bir kavram.[2] Kelime anlamı “âzat edilmiş, serbest bırakılmış” demek olan “talîk”in çoğulu. Peygamberin Mekke’yi fethinden sonra şehrin güçlü ve hâkim kabilesi Kureyşliler’e “Bugün sizler azarlanıp kınanmayacaksınız; gidin, hepiniz serbestsiniz (tuleka)” diye hitap etmesinden hareketle kavramlaşmış. Cehennemde bir müddet ceza çektikten sonra Allah tarafından affedilen günahkâr müminlerin de tuleka sıfatıyla anıldığına dair rivayetler var.

İslam tarihi kaynaklarına göre, tuleka, sahabenin diğer unsurlarına nazaran pek o kadar “faziletli” sayılmayan, ancak tahammül gösterilen bir zümredir. Halife Ömer döneminde tuleka’nın biraz kenarda tutulduğu anlaşılıyor.

Nitekim sonraları tuleka kavramını başlangıçtaki “lütuf ve merhamet” ifade eden anlamından uzaklaştığı, İslam’a karşı son ana kadar direnen ve onu gönülsüz benimseyen münafık bir ‘pozisyonun’ tarifine dönüşmüş. (Şiâ’da, “geç Müslüman olduğu” için Muaviye’yi hor görürken de “tulekadan” tabirinin kullanıldığı aktarılır.)

İhsan Eliaçık'ın anti-kapitalist ilâhiyatında aktardığı, Ebuzer'in Halife Osman'a yönelttiği yozlaşma eleştirisinde de, "tuleka" geçer: “Yakınlarını tayin ediyorsun, adam kayırıyorsun, Tuleka’ya yakınlık gösteriyorsun…”[3]

***

AKP iktidarına dair aktardığım İslamcı muhasebede başvurulan “tuleka” kavramı, devralınan bir zümreyi tarif ediyor. Önceki dönemlerden kalan bir zümre… Ecevitgil tabirle “çıkar çevreleri” de diyebilirsiniz; iltimas tacirleri, makam-mevki aracı-tefecileri, ihale ve taahhüt ‘seçkinleri,’ her devrin danışmanları… Dekadans sınıfı…

Aktardığımız muhasebe ve bizzat “tuleka” kavramı, bu zümrenin mensuplarının İslamcı veya en azından “tipik” İslamcı olmadığı kanısını işliyor. Ruşen Çakır da mesela, Sedat Peker videolarıyla “gündeme gelen” yolsuzluk esnafının, karakteristik AKP’liler olmadığına değinmişti.[4] Polat Alpman’ın bir söyleşide yaptığı, İslamcı olmak için Müslüman olmanın gerekmediğine dair hikmetli tespiti geliyor, aklıma! Belki “tipik” AKP’liler, tam da onlardır?

AKP iktidarının devraldığı bir ‘müesses’ tuleka muhakkak vardır. Fakat sadece onlar mı? Asıl önemlisi, bu iktidar devrinin kendi tuleka’sını yaratmış olması değil mi? Klasik Millî Görüş  devrinde servetin-ganimetin "dava adına" emanetçisi görevinde olan zenginler, şimdi iktidar ve ikbal nişanı olarak teşhire koydukları o zenginliği çoğaltmaya adanmış bir zadegân sınıfı teşkil etmiyorlar mı? Kurum kırımı,[5] liyakatsizleşme ve hukuksuzlaşma, ilişki ağlarına attıkları bir düğüm sayesinde iş takibine, ‘kaynakların dağıtımına’ aracılık eden bir yolsuzluk mekanizmasının oluşmasını kolaylaştırmadı mı - ne kolaylaştırması, teşvik etmedi mi? “Başkan”-merkezli bir tekçi iktidarın himayesi altında birçok ‘feodal’ güç merkezinin oluşumunu mümkün kılan  polikratik yapı,[6] gedik gedik yolsuzluk esnafının şed kuşanmasını ‘kolaylaştırmadı’ mı?

Hatta şu meşhur “kültürel iktidar” cenklerinde de bu tuleka’nın (neo-tuleka veya nev-tuleka mı demeli?) bir yeri yok mu? Değil mi ki, kültürel iktidar dediğiniz, ekonomik iktidarla da alâkalıdır – “Batıcı-seküler-Kemalist-solcu-feminist” kültürel hegemonyaya mukabil bir karşı-hegemonya peşinde olan söz ve kalem sahipleri de bunu görüyorlar. Gücünden kudretinden hayatından memnuniyetini pozlayarak çoğaltan o zırhsı ceketler, o beşuş kasılmalı ‘beden dili,’ şükredişiyle meydan okuyan, şükrü efelenmeye çeviren o edâ da, -gündelik hayattaki hal ve davranış da kültüre ait olduğuna göre-, bir kültürel iktidar kalıbı dökmüyor mu?

***

“Tuleka’dan arınmaktan” söz etmek, "tuleka" kavramını yeniden keşfetmek, fazla kolaycı bir 'ilişik kesme' hamlesi gibi görünüyor. "Yozlaşmayı" eski devirlerin musallat ettiği bir kalıntı gibi görmek ne kolay... Günahkâr sayılsa bile katlanılan bir sözde-seçkinler sınıfının ve onun yol açtığı yozlaşmanın vs. İslamî düşünce dünyasındaki karşılığıysa eğer "tuleka," kadim tarihte hiç olmasaydı bile bugün imal edilmesi gerekirdi.  Bu rejimin alâmet-i farikası sayılacak ağırlıkta bir veçhesini tanımlıyor zira. Keşfedilmekten ziyade, icat edilmesi gerekirdi...


[1] http://ercanyldrm.com/radikal-kurucu-elestiri-tasarim-siyaseti-varolus-dinamikleri/ (ilk yayım tarihi 27 Mayıs 2022)

[2] https://islamansiklopedisi.org.tr/tuleka

[3] https://ihsaneliacik.com/ebu-zer-issiz-colde-yalniz-mezar/

[4] https://www.youtube.com/watch?v=G7v-PbWAkLA&t=1238s

[5] https://birikimdergisi.com/haftalik/7523/kurumlari-yipratmak

[6] Alp Kayserilioğlu’nun mevcut iktidar yapısını analiz ederken “desizyonizm” ve “polikrasi” kavramlarına el atıyor: https://birikimdergisi.com/guncel/11056/patates-sogan-gule-gule-erdogan-turkiyede-hegemonya-mucadeleleri-iii. Bunlardan desizyonizm üzerine daha önce yazmıştım: https://birikimdergisi.com/haftalik/11085/desizyonizm-kararin-iktidari-kararname-rejimi