Sol Siyaset Vicdan Siyasetidir (5)
Erdoğan Özmen

Her zaman, daima söz konusu olan insan ve insanlık kavramlarıdır. Bütün çatışma ve mücadeleler, ilerleme ve gerilemeler, anlaşmazlık ve uzlaşmalar, birleşme ve ayrılmalar, soru ve cevaplar insan ve insanlık kavramları etrafında şekillenir, gelişir. Sol ve sağ siyasetler bu eksen boyunca, bu kavramlara göre var olur. Sol ve sağ arasındaki mücadele en temelde insan ve insanlık kavramları üzerine bir mücadeledir. İnsan varlığı, varoluşu hakkında sürdürülen bir mücadeledir: İnsan mütemadiyen kendi bencil/bireysel çıkar ve hazlarının peşinde koşan, bütün tasa ve ilgisi onları çoğaltmakla sınırlı olan, gözü onlardan başkasını görmeyen bir varlık mıdır? Yoksa, kendini bir topluluğun, bir ilişkiler ağının içinde gören ve var eden, kendini başkalarından sorumlu sayan, başkalarının acı ve mutluluklarıyla özdeşleşmeyi ve başkalarını önemsemeyi en doğrudan deneyimi olarak yaşayan bir varlık mıdır?    

“Her insan varlığı bir kozmostur. Her birey, sanal kişilikleri çoğaltan bir yaratıktır. Her psişik durum, düşünceleri, fantazmaları, düşleri çeşitlendirir. Doğumundan ölümüne kadar her insan acı, neşe, gülme, ağlama, heyecanlanma, yücelik ve sefaletin birbirini izlediği, derininde ne yattığı bilinemeyen bir trajedi yaşar. Herkesin kendine özgü hazineleri, başarısızlıkları, yenilgileri ve uçurumdan aşağı yuvarlanma halleri vardır. Herkes bünyesinde sevgi ve kendini adama, nefret ve kırılma, öc alma ve affetme olanakları taşır.”[1]     

O olanaklardan hangilerinin hangi karşılaşma, vesile ya da ıskalamalar, hangi boyun eğme ve karşı gelmeler sonunda ete kemiğe bürüneceği, edimselleşeceği mücadelesidir sol ile sağ arasındaki mücadele.

Bu mücadelenin bir tarafında, örneğin, bütün yoksunluk, acı, çaresizlik ve yoksulluklarımızı anlamlı kılmak üzere/için hınç ve nefrete tercüme eden ve buna yönelik özdeşleşmeler sunan sağ vardır. Ya da belli bir düzeyde kişiliğimizin sapkın çekirdeğinin/potansiyelinin aktüalize olmasıyla ortaya çıkan ırkçı/faşist ideoloji ve siyaset vardır. Diğer tarafında ise kendini, kendime ilişkin hakikatleri arayacağım, başkaları karşısındaki sevgi, iyilik ve sorumluluk kapasitesi ve arzumla karşılaşacağım, en iyi ve yüce halimin ortaya çıkacağı bir bağlam ve zemin olarak sunan sol vardır.

***

İnsanın ruhsal potansiyel ve yatkınlıklarının ve duygularının mevcut özellikleri ve yoğunluklarının yanında bir de bir tarihi, gelişim hikayesi vardır. Onların varlığını tek seferde ve yalınkat biçimde belirlenmiş olmaktan çıkaran, çok katlı ve çoklu-belirlenen kendiliklere dönüştüren bir tarih ve hikayedir bu. Örneğin Freud, vicdanı üst-ben (süperego) ile özdeş olarak düşünür ve ödipal karmaşanın çözülmesiyle ortaya çıktığını ileri sürer. Ataerkil önyargıları ve Oidipus-öncesi döneme ve o döneme ilişkin anne-bebek ilişkisi ve bağlanmasına yönelik göreli mesafesi ve kayıtsızlığı nedeniyle, vicdanın erken özneler-arası kökenlerini kavramakta başarısız olmuştur. 

Daha sonra, örneğin M. Klein’a göre "sevgi ve şükran duyguları, annesinin sevgi ve ilgisine karşılık olarak bebekte doğrudan ve kendiliğinden ortaya çıkar"[2]. Aynı biçimde ahlaksız/kötücül/hasetle yüklü eylemin kökeni de preödipal evrede, besleyen ve bakım veren yerine saldırgan ve yoksun bırakan ile özdeşleşmede ve buna ilişkin fantazilerde yatmaktadır çünkü bebeğin deneyiminde ve fantazisinde rahatlatan, güven ve sıcaklık veren ve besleyen annenin yerini zaman zaman eziyet eden ve mahrum bırakan bir anne almaktadır.

“Yoksunluğun açgözlülük ve zulmedilme kaygısını artırdığını ve bebeğin zihninde (bütün arzularının yöneldiği) bir tükenmez meme fantezisi olduğunu kabul edersek, bebeğin yeterli beslenmemesi durumunda hasetin ortaya çıkabileceğini görürüz. Bebekte, memenin onu yoksun bıraktığına ilişkin bir duygu belirir; meme, iyi memeyle  ilişkili süt, sevgi ve şefkati tamamen kendine saklıyor ve dolayısıyla  kötü hale geliyordur”[3]

Aynı hat boyunca düşünen ve ilerleyen Bion da şunları aktarır:

“Beslendiğini ama sevilmediğini hisseden bir bebeği düşünelim. Yine iyi memeye ihtiyaç duyduğunun farkındadır ve yine bu 'iyi meme ihtiyacı' tahliye edilmesi/boşaltılması gereken bir 'kötü meme'dir"[4]

Başka bir deyişle, namevcut iyi meme bebek tarafından mevcut olan ama kötü, saldırgan bir meme olarak hissedilir ve bu da zorunlu olarak zulmedilme kaygısı, öfke ve daha fazla zulmedilme kaygısı, daha fazla saldırganlık ve benzeri şeylere yol açan yansıtılmış bir öfke kısır döngüsü yaratır. Buradan tekrar siyasete bağlanmak üzere…


[1] Morin E., Ceruti M. Bizim Avrupamız, (Çev. Şirin Tekeli), İletişim, 2014, s. 134-35

[2] Klein M. Love, Guilt and Reparation, Norton, 1964, s.65

[3] Klein M. Haset ve Şükran, (çev. Orhan Koçak, Yavuz Erten), Metis, 1999, s. 26.

[4] Bion W.R. Seven Servant (Learning from Experience), Jason Aranson, 1977, s. 35.