Fikir özgürlüğü üzerindeki açık ve gizli kısıtlamalar hayatımızın daimi ve belirleyici olgularından biri olageldi Türkiye’de.
Böyle düşünenler yerden göğe kadar haklı olabilirler. Ama belki de onlar bu ezeli sorunumuzu ekarte etmenin tam da “bize özgü” denilebilecek bir yolunun bulunmuş olduğu hususunu gözden kaçırmış olabilirler.
Nitekim işimiz gereği çeşitli gazete ve dergilerde çıkan köşe yazılarını okuya okuya şu yukarıda bahsedilen ihtimalin hiç de yabana atılacak türden olmadığı kanısına vardık. Bu sütunlarda öylesine değişik konularda öylesine parmak ısırtacak kurguda “fikir”lere rastlıyorduk ki; bu durumda hem ülkemizde istediğimiz her şeyi fikir olarak sunabilecek kadar “özgürlüğe” sahip olduğumuz hem de böylece -yine kimileri görmemişinkine benzetecek ama- dudak uçuklatan zenginlikte bir fikri ortamın varolduğu pekâlâ akla gelebilirdi.
Karamsarlığın yaygın olduğu şu gidişat içinde bu ürünleri görmüyor, görseniz de kolayca unutuyor olabilirsiniz. Oysa bunlar size -biraz “moral gecesi” türünden de olsa- moral verebilir; “memlekette ne fikirler varmış da haberimiz yokmuş” dedirtip gülümsetebilir sizi.
Bu hizmetimizin tiryakisi olacağınızdan eminiz.
Bugün Kutsal
Zeytinyağı günü
ERTUĞRUL ÖZKÖK
Hürriyet, 18 Haziran 1995
Gorbon Işıl’a yaptırılmış beyaz bir zemin üzerinde, dünyanın en güzel yeşili duruyor.
Üzerinde bir zeytin dalı ve iki üç zeytin tanesi deseni var.
Halis Komili, zeytinyağı reklamcılığına getirdiği o ince estetikten sonra, şimdi aynı dokunuşları promasyona yapıyor.
Şu kadar zeytinyağı kapağı biriktirene Akdeniz yeşili bir yemek takımı.
Tabii yanında zeytinyağı karafı da var.
Televizyon ve gazetelerdeki o güzel zeytinyağı reklamlarından sonra, insanı hayata bağlayan yeni bir adım daha.
Türkiye, zeytinyağını sadece bir gıda maddesi olmaktan çıkarıp, hayat tarzı haline getiriyor.
***
Şimdi de bu hayat tarzını giydiriyor.
Zeytinyağı estetiğini yaratıyor.
Sevgili Mudo, zeytinyağı pazarlamacılığına da başlıyormuş.
1970’li yıllarda genç ve şehirli giyinmenin estetiğini henüz teşekkül halindeki ruhumuza giydirmeyi başaran Mudo, şimdi zeytinyağını giydirmeye hazırlanıyor.
Köylü, Sızma, Madra, Vakıflar, Kırlangıç, Tariş kılık değiştiriyor.
Zeytinyağı şişeleri, üzerindeki etiketler değme mağazaların vitrinlerinde daha güzel bir görünüm alıyor.
Ve benim en büyük tezlerimden biri doğrulanıyor.
Zeytinyağı sadece bir gıda değildir.
Zeytinyağı bir zihniyet, bir tarzdır.
Bir hayata bakış açısı, hayatı yaşama biçimidir.
Zeytinyağı gıdanın Haute couture’üdür.
Ve inanın çok mutluyum.
Türkiye zeytinyağı ile barışıyor. Türkiye, 30-40 yıldır kaybettiği, ihmal ettiği, bozuk para gibi harcadığı, fırlatıp kenara attığı bir hayat tarzına kesin dönüş yapıyor.
Zeytinyağı, anavatanında iadei itibar görüyor.
Üstelik giyiniyor.
***
Hayatımın ilk zeytinyağı fotoğrafı, Ege’nin bilmediğim bir köyünden, tanımadığım uzak akrabalardan gelen tenekelerdi.
Gaz tenekesi adını verdiğimiz tenekelere doldurulmuş, ağzı ilkel yöntemlerle kapatılmış bu tenekeler, mutfağın bir köşesinde dururdu.
Zaman zaman cam şişelere aktarılır ve kullanılırdı.
Türkiye henüz zeytinyağının rengine düşkün değildi.
İkinci fotoğraf, dedemin Akhisar’daki bahçesindeki zeytin ağaçlarıydı. O yıllarda zeytin ağacını bir başka sebepten dolayı severdim.
Tırmanması çok kolaydı.
Sonra arada bir boşluk.
Zeytinyağını unuttuğumuz yıllar geldi. 60’ların harhuru içinde zeytinyağını unuttuk.
Katı yağlar, çiçek yağları, mısırözü yağları geldi.
Hayatın estetiği kayboldu.
Şimdi zeytinyağı, gıdanın haut couture’ü olarak geri geliyor.
***
Bugün pazar.
Kutsal zeytinyağı günü.
Beyaz bir tabağın içine biraz zeytinyağı dökün. Üzerine biraz kekik, biraz pul biber.
Mis gibi bir ekmek.
Batırın.
Bir bardak kırmızı şarap. Mirkelam’ın Hatıralar’ı.
Veya Akdeniz, Balkan şarkıları.
Haydi bu istibdadı bırakalım, liberal olalım.
İstediğiniz bir müziği koyun. O da yoksa radyoyu açın. Mutlaka zevkinize uygun bir radyo bulacaksınız.
Deniz kıyısındaysanız, mutlaka sakin deniz üzerinde çok hafif patapa seslerini duyacaksınız.
Arkadan takma bir motor ufuk çizgisiyle sizin aranızda süzülüp gidecek.
Ekmeğinizi zeytinyağına batırın.
O en güzel öğle yemeğine hazırlanın. Sonra yakınlarınıza takılın. Küçük bir şaka, ince bir gönül alma.
Gazeteden keyifli, tercihan komik bir haberi okuyun. Onu yanınızdaki insanlara bir daha okuyun.
Birlikte gülün.
***
Bugün pazar ve kutsal zeytinyağı günü.
Bugün aynı zamanda babalar günü.
Bugün, bana zeytinyağı kültürünü, kalamarı, futbolu, okuma keyfini öğreten insanın günü.
Bugün bana hayatı yaşamayı öğreten babamın günü.
Bana hardal otu ve radika kültürünü öğreten insanın günü.
Mis gibi bir dilim ekmek, beyaz tabakta zeytinyağı.
Ve mutlaka babanızı yanaklarından öpün.