Küresel Covid-19 salgınıyla birlikte el sıkışmanın tarih olacağı söyleniyor. Onun yerine insanlar artık görüştükleri kişilerle yumruk tokuşturuyor. Jestlerdeki bu değişimi nasıl yorumlayabiliriz?
Eski bir efsaneye göre geçmiş zamanlarda el sıkışmanın amacı elinin boş olduğunu ve silah taşımadığını göstermekti. Fakat artık salgından dolayı elimizin boş olduğundan emin olamıyoruz. Koronavirüs âdeta bir biyolojik-kimyasal silah gibi elimize saklanmış olabilir. Yani el sıkışmanın kökenini anlatan efsane bile artık el sıkışmayı terk etmemizi telkin etmektedir.
Aslında el sıkışma bir eşitlik göstergesi olarak yaygınlaşmıştı. Hıristiyanlığın Quaker mezhebinin reverans ve şapka çıkarma gibi hiyerarşiyi vurgulayan selamlama jestlerine eşitlikçi bir alternatif olarak el sıkışmayı benimseyip yaygınlaştırdığı anlatılır. Tarihsel bulgular el sıkışmanın eskiden bugünkü (aslında "dünkü" demeliyiz) kadar yaygın olmadığını, özellikle liderler arasında antlaşma, barışma gibi daha özel durumlara mahsus bir jest olduğunu gösterir.
Öte yandan eşitlenme, bir dolayımın varsayılmasını gerektirir. İki kişi el sıkıştığında, âdeta üçüncü bir taraf belirerek bu kişilerin eşitliğini tasdik etmelidir. Oysa bu üçüncü taraf hayalîdir, yani birinci kişinin gözünde ve ikinci kişinin gözünde farklıdır, izafidir. Aslında her el sıkışmasında ayrık iki kişi ve onlara eşlik eden ayrık iki gölge (eksiklik) bulunur. El sıkışan kişiler gölgelerinin üst üste bindiğini hayal ederler ve bu örtüşmeye "üçüncü taraf" adını verirler. Jestin esas işlevi, bu örtüşmeye delalet etmektir. Hayallerin (imgelerin, yüzlerin) izafiyetinden, simgesel tasdikin mutlaklığına geçiş yapılmasıdır.
Demek ki jestin uyandırdığı "üçüncü taraf" olduğu zannedilen unsur, aslında beşinci unsurdur, kişiler ve onlara eşlik eden gölgeleri takip eder. Fakat beşinci unsurun getirdiği mutlaklık görüntüsü, izafiyet gerçeğini örtmektedir: Her iki kişi de düşmemek için bir diğerine tutunduğunu hayal eder, ama düşmemek aynı zamanda diğerine tutunabilmesinin koşuludur. Buna "Düşenin dostu olmaz" denir. Uçurumun eşiğinde sallanan birinin elinin sıkılarak çekilip çıkarılması filmlerde ve düşlemlerde yer verildiği kadar sık yaşanmaz gerçek hayatta. Yani el sıkışanların yaslandığı dolayım, kırılgandır.
İzafiyet gerçeğini örten beşinci unsurdaki kırılgan simgesel varsayıma psikanalizde "büyük Öteki" adı verilir. El sıkışarak selamlaşanların eşitliği her zaman büyük Öteki ile dolayımlanmak zorundadır. Bu kırılgan dolayımın güncel adı Network'tür. Çıkar ortaklığı ile desteklendiği ölçüde Network işler, yürür, çalışır. Çıkar ortaklığının tikel varlığından soyutlandığında ise, yani çıkar ortaklığı bozulduğunda ise, Network, bir şikâyet etme ortaklığına indirgenir.[1] Her Network, başka Networklerden şikâyet etme ortaklığıdır. Bu yüzden, evrensel boyutu itibarıyla, Networking, Ağlaşmadır.
Küresel Covid-19 salgını, sürekli birbirlerinden şikâyet ederek varlıklarını sürdüren Ağlaşmaları (Networkleri) kısa sürede tek bir ağlaşma konusu (virüs) etrafında bir araya getirdi. Virüs, temel olarak, yerleşik normallikleri ve doğallıkları bozma rolü oynadı. İnsan bedenlerini virüs riski ile yükleyerek yetkisiz bıraktı.[2] İnternet ve görcül (virtual) avatarlar hiç olmadığı kadar önem kazandı ve artık büyük ölçüde görcül yollarla bedenlenen insanlığın koronavirüsle yürüttüğü evrensel mücadele başladı.
Bu da bizi yeni yumruk tokuşturma geleneğine getirir. Spor takımları içinde ortak başarıyı kutlamak işleviyle yaygınlaşan yumruk tokuşturma, âdeta günümüzde insanlığın virüsle mücadelede elde ettiği başarıların kutlanması işlevi kazanmış gibidir. Aşı geliştirme çalışmaları hâlâ kesin bir sonuca ulaşmamış da olsa, maske ve mesafelenme gibi basit tedbirlere dikkat eden herkes virüsle mücadeleye küçük de olsa bir katkı yapmış sayılabilir. Bu da el sıkışanların yaslandığı kırılgan büyük Öteki'den (yani "ağlaşma"dan) daha sağlam bir temeldir, gerçekten evrensel ve mutlak bir temeldir.
Yumruk tokuşturmanın el sıkışmadan temel farkı, içerikten ziyade biçimi vurgulamasıdır. Ellerinin içini açarak birbirine kavuşturan kişiler, ruhsal özlerini (yani gölgelerini yahut eksikliklerini) birbirine kavuşturduklarını hayal ederler. Birleşik özlerini "üçüncü taraf"ın (yani beşinci unsurun) kabında/potasında eritmek isterler.
Yumruk tokuşturmada ise içerikleri birleştirme hayali yoktur, iki insan iki ayrık biçim olarak birbirlerine dıştan temas ederek kıvılcım çıkarır. "İlişki" kelimesinde ifadesini bulan birlik hayalinden vazgeçilir ve iki olmanın değeri vurgulanır. El sıkışma büyük Öteki varsayımı altında yabancılaşırken, yumruk tokuşturma ayrılmayı becerir.[3] Ellerimizi açıp kavuşturmaya gerek duymayız, çünkü özlerimizin aynı olduğunu biliriz. Herkesin yumruğu aynı insani keyfiyet maddesiyle yüklenmiştir, keşfedilecek gizemli sırlar yoktur. "Büyük Öteki yoktur."
Böylece izafiyet gerçeği içerik düzeyinden biçim düzeyine çıkarılır ve "uzakınlık"ta ifadesini bulur.[4] Eski bir Türkçe şarkıda şairin dediği gibi: "Yakın olmak için uzak dur benden." Slavoj Žižek pandemiyle ilgili kitabında uzakınlığı İsa'nın bir sözüyle ifade etti: İsa öldükten sonra canlanıp Mecdelli Meryem'in karşısına çıkar. Meryem İsa'ya dokunarak onun varlığını doğrulamak ister, ama İsa "bana dokunma" (ya da "beni tutma", "noli me tangere") diyerek onu durdurur. Yani Mecdelli Meryem'in el sıkışmada rol oynayan kırılgan büyük Öteki'ye ("üçüncü taraf"ın dolayımı olan Ağlaşma-Network'e) yaslanmasını yasaklar. Ama bu yasaklama elbette gerçek bir imkânsızlığın ifadesidir. Bugün birbirimizle mesafelenmemizin gerçek bir tehdide (virüs) dayanmasında olduğu gibi. Teknik bir ifadeyle, orantılı bir tedbirdir.
[1] Kapitalizmin bu iki veçhesine psikanalizde sırasıyla "üniversite söylemi" (çıkar ortaklığı) ile "histeri söylemi" (şikâyet ortaklığı) denir. Bkz. "Esas Hackerlar Histeriklerdir", https://yersizseyler.wordpress.com/2020/03/14/esas-hackerlar-histeriklerdir-isik-baris-fidaner/
[2] Bkz. "Koronavirüs Krizi", https://yersizseyler.wordpress.com/2020/03/28/koronavirus-krizi-isik-baris-fidaner/
[3] Slavoj Žižek'e göre ayrılma, keyfiyetin evrensel aynılığının tikel networklerden soyutlanmasıdır. Bkz. "Ayrılma", https://yersizseyler.wordpress.com/2015/10/23/ayrilma-slavoj-zizek/
[4] Uzakınlık, Lacan'ın extimité (extimacy) terimidir.