Tuncay Birkan'ın “evin reddi” kavramına yanıt olarak Zeynep Nur Ayanoğlu “evin reddinin reddi” kavramını öne sürdü.[1] Evin reddi kavramına göre sol siyaset “ev”in temsil ettiği yerelciliğe (ve yerelliğe) karşı çıkmalı ve “sokak”ın temsil ettiği evrenselliği savunmalıdır. Evin reddinin reddi kavramına göre ise yerelliğin tamamen dışlanması sol siyasetin evrenselci konumunu zayıflatır ve ona zarar verir.
Evin reddinin reddi bir yanlışın düzeltilmesi midir? Tam olarak öyle değildir, çünkü evin reddinin reddi düz mantıkla evin kabul edilmesi değildir. Peki evin reddinin reddi bir eksikliğin tamamlanması mıdır? Tam olarak öyle değildir, çünkü evin reddindeki solcu ideali geliştiren bir adım değildir. Bana göre evin reddinin reddi, evin reddinin kapsayarak aşılması olarak kavranmalıdır. Bunun için de önce evin reddini formülleştirmemiz gerekir.
Evin reddinin en güncel formülünü Todd McGowan son kitabı Evrensellik ve Kimlik Siyaseti'nde[2] işlemiştir: Evin reddi tikelciliğe karşı evrenselciliğin safında yer almaktır. Fakat tikellik ile evrensellik arasında karşıtlık kurup evrenselin tarafını tutmakla yetinmek diyalektik bir kavrayış sağlamaz. Diyalektiği kavramak için görünen karşıtlığın altında yatan çelişkiye odaklanmak gerekir (ki böyle yapmak gerektiğini yine McGowan'ın bir başka kitabı olan Hegel'den Sonra Özgürleşme'den öğreniriz[3]). McGowan evrenselliği "her tikelde bulunan eksiklik" olarak tanımlamıştır, ama biz bu tanımlamayla yetinmeyip şunu eklemeliyiz: Evrensellik tikelliğin iç çelişkisinden türer.
Evin reddinin reddi bir anlamda evin reddinden evin kendisine doğru (geriye doğru) atılan bir adımdır, ama evi reddetmekten vazgeçip eve teslim olan sağcı veya teslimiyetçi bir gerileme değildir bu, aksine evdeki çelişki ve tekinsizliğin kaynağına doğru yönelme ve yaklaşma hareketidir.[4] Psikanalitik bir kavramla özetleyelim: Ev semptomdur. Evin reddi ile evden kaçmak semptomdan kaçmaktır. Ama bastırılan ev-semptom evin dışında geri dönerek evden kaçan insanın hayatına yeniden dadanır. Eve tahammül edemeyip sokaklara uğrayan solcunun orada bulacağı şey yine bastırmaya çabaladığı ev-semptomun geri dönüşü olacaktır. Ezginin Günlüğü ve Hümeyra'nın Kavafis'ten uyarladığı “Şehir” şarkısının konusu budur: "Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Aynı mahallede kocayacaksın. Aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma."
Evin reddinin bir başka formülünü Gilles Deleuze ile Félix Guattari'nin Anti-Oedipus kitabında buluruz.[5] Bu kitapta reddedilen ev-semptom "Mommy/Daddy issues" gibi kavramlarda ifade bulan Ödipal aile üçgenidir. Psikanalizde öne çıkan bu ana-baba dertlerinin boğuculuğuna isyan eden Deleuze ile Guattari klasik psikanalizi reddederek "şizoanaliz" kavramını önermişlerdir. İçe kapanmaya karşı dışadönük arzuyu kışkırtarak "göçebelik" kavramını öne sürmüşlerdir. "Kaçış çizgisi" ya da "firar hattı" kavramıyla evden kaçmak istediklerini dışavurmuşlardır. Tuncay Birkan da "Sol: Evin Reddi" yazısında Deleuze ile Guattari'nin vurguladıkları Paranoya-Şizofreni karşıtlığından söz ederek Anti-Oedipus çizgisine selam vermiştir. Ancak bu "evin reddi" ve "evden kaçış" hamlesi başarıya ulaşamaz ve kaçınılmaz olarak bastırılan ev-semptomun geri dönüşü ile sonuçlanır: "Yersizyurtsuzluk" çözüm değildir, aksine derin bir çelişkidir. Parayla dünyayı dolaşan zenginlerin keyfî yersizyurtsuzluğu ile evinden kovulan yoksulların mecburi yersizyurtsuzluğu birbirine karışır. Badiou'nun "göçebe proletarya" kavramına Žižek bu yüzden karşı çıkar.
Öte yandan '68 hareketinin öne sürdüğü cinsel özgürleşme ve arzunun akışkanlığı gibi idealler neoliberalizm yoluyla çoktan kapitalizme entegre edilmiştir. Lacan'ın dediği gibi: O zamanın solcu gençleri yeni bir Efendi arıyorlardı ve aradıklarını buldular. Efendi söylemi yerine Üniversite söylemi (mesela kişisel gelişim uzmanları) egemen oldu. Özgürlük ideali sisteme entegre edildi. "Ey özgürlük" şarkısı bir GSM operatörünün reklam müziği oldu. Eski solcular neoliberal kapitalist sistemin en iyi reklamcıları ve PR'cıları oldu. Geçen yüzyıl sonunda Türkiye’nin neoliberalleşmesini izleyen yeni yüzyılda ise “yerli ve milli” siyasetin büyük geri dönüşüne tanık olduk.
Arzunun kaçış hareketi ev-semptomun bastırılmasını amaçlar ama hep başarısız olur, ev-semptomun çelişkisi geri döner ve bir hayalet gibi insanın hayatına yeniden dadanır. Arzunun öbür yüzünde dürtü bulunur: Sürekli yenilenme hareketi (arzu) altta yatan tekrarcı yinelemenin (dürtü) üzerini örten bir savunma ve mazerettir. Ev-semptomun yinelenen hayaleti ölümü anımsattığı için psikanalizde buna “ölüm dürtüsü” adı verilir. Yineleyici ölüm dürtüsünün üzerini örttüğü için arzunun yenileyici hareketi bir yas tutma çabası olarak yorumlanabilir. Arzu ev-semptomun temsil ettiği ölüm gerçeğinden kaçmayı asla beceremez belki ama kaybedilen nesnelerin yasını tutmayı becerebilir en azından.
Evden kaçmaya çabalayan "firar hattı"nın hoş bir örneğine Bir Başkadır dizisinde yer verilmişti: Çocukken yaşadığı istismar travmasının semptomu olarak Ruhiye kendisine zarar veren şiddetli davranışlar gösterir, buna karşılık Meryem Ruhiye'nin karşısına geçip dans etmeye başlar, eskiden katıldıkları bir düğünü anımsatarak Ruhiye'yi eğlendirmeye ve dans ettirmeye uğraşır. Burada evin reddinin çıkışsızlığı sahnelenmiştir. Evin reddinin reddi ise bu sahnelemenin getirdiği farkındalıktan oluşur.
[1] Bkz Tuncay Birkan, "Sol: Evin Reddi", Birikim, 1998, https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-111-112-temmuz-agustos-1998/2306/sol-evin-reddi/5231; Zeynep Nur Ayanoğlu, "Evin Reddinin Reddi", Birikim Güncel, 29 Ocak 2021, https://birikimdergisi.com/guncel/10457/evin-reddinin-reddi
[2] Todd McGowan, Universality and Identity Politics, Columbia University Press, 2020.
[3] Todd McGowan, Emancipation After Hegel: Achieving a Contradictory Revolution, Columbia University Press, 2019.
[4] Aynı sebeple önceki bir yazıda George Orwell'in 1984'ündeki Big Brother'ın "Büyük Birader" yerine "Ağabey" olarak çevrilmesini önermiştik: Işık Barış Fidaner ve Zeynep Nur Ayanoğlu, "En Distopik Romanımız Böyle Olsun!", Birikim Güncel, 24 Eylül 2020, https://birikimdergisi.com/guncel/10284/en-distopik-romanimiz-boyle-olsun
[5] Gilles Deleuze ve Félix Guattari, Capitalisme et schizophrénie: L'anti-Œdipe, Les Éditions de Minuit, 1972.