Sürtük

"Sürtük" kelimesinin şu anlamlarını çoğunluk bilir: 1. Vaktini çok gezerek geçiren, evinde oturmayan kadın. 2. Aynı anda birden fazla kişiyle gönül eğlendiren kadın. 3. (kaba konuşmada) Hayat kadını. Çevrimiçi TDK sözlüğünde böyle tanımlanmış. Mahmut Yesari'nin Sürtük (1937) adlı bir tiyatro oyunu vardır. Sokaklarda yaşayan, poliste kayıtlı, peşinde belalısı olan bir genç kadındır başkişi. Bu oyun Ertem Eğilmez yönetiminde ilki 1965'te, ikincisi 1970'te, iki kez aynı adla beyaz perdeye de uyarlanmıştır. Eğilmez'in uyarlamalarında "sürtük", geçimini sağlamak amacıyla meyhanelerde şarkı söyleyen, seyircinin daha cana yakın, sevimli bulacağı masum bir sokak şarkıcısı olarak çizilmiş. "Sürtük" nitelemesi bu filmde hikâye kişilerinden birinin onun hakkında kullandığı bir söz.  

"Sürtük"ün basında üzerinde durulmayan, bugün unutulmuş olan çok eski bir anlamı daha var.  Kâşgarlı Mahmut'un Dîvânü Lûgat-it-Türk'ünde sürtük, "sürtülerek ezilen her şeye sürtük denir" dendikten sonra, altındaki "sürtülen işler" sözü "sürtülen ve sürten kadın" diye tanımlanmış. "Sürtük işler", Türk Dil Kurumu yayımı, Besim Atalay'ın hazırladığı Divanü Lûgat-it-Türk Dizini'nde (1972, s. 109) de "sürüştüren, kendisine sürüştürülen kadın; sevici kadın" diye açıklanmış. Dîvân'ın son çevirisinde sözlüğü yayıma hazırlayan Ahmet B. Ercilasun ile Ziyat Akkoyunlu ayraç içine ekledikleri "lezbiyen" kelimesiyle bu tanıma açıklık kazandırmak istemişler. Tuncer Gülensoy'un Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü'nde (TDK yayımı) kelimenin bilinen iki anlamının yanında, Orta Türkçede "sevici kadın" anlamına geldiği de belirtilmiş. Kelime, iki kadın arasındaki cinsel ilişkinin biçimini, vulvaların birbirine sürtülmesi edimini en çıplak bir biçimde canlandırıyor.

Bu cinsel yönelimin pek çok dildeki karşılığı aynı; küçük yazım farklılıklarıyla lesbian, lesbienne, Lesbe vb. Türkçede de lezbiyen. Lezbiyen kelime anlamıyla Lesboslu demek. Lesbos Türkçe adı Midilli olan Ege adası. Midilli, Lesbos'un merkezi durumundaki en önemli köyü ya da beldesi. Eski Yunan lirik şiirinin büyük temsilcisi kadın şair Sappho'nun (İÖ. 600 dolayları) yaşadığı ada burası. Şiirleri Türkçeye de çevrilen Sappho'nun şiirlerinde bu konuyu işlediğini biliyoruz. Kolayca bayağılığa kaçabilecek tehlikeli bir konuyu büyük bir içtenlikle işlemesiyle büyük hayranlık uyandırmış, ünü günümüze kadar gelmiştir. Yunan kaynaklarında şiir, musıki, dans gibi güzel sanatların esin perileri olan dokuz Musa'ya göndermeyle "Onuncu Musa" olarak anılır Sappho.  

Lesbian kelimesi Avrupa dillerinde on altıncı yüzyılda Lesbos adalı anlamına geliyordu. On sekizinci yüzyılda bu adanın şarapları hakkında kullanıldı. Bir de, Sappho'yla birlikte, "Lesboslu şairler" (Lesbian poets) diye anılan bir topluluk var. Bu çevrenin öteki üyeleri olan Terpander, Alcaeus, Arion erkek şairler; dolayısıyla söz konusu sıfat gene "adalı" anlamına geliyor.    

Kadın eşcinselliği hakkında kullanımı çok yeni, 1890 dolaylarında başlıyor kullanımı. Lezbiyenlik (lesbianism) ise ondan yirmi yıl önce girmiş dile. Eski Yunan dünyasında bu cinsel yönelimi ya da ilişki türünü adlandıran özel bir terim yok. Yunanca lesbiazein kelimesi özel olarak kadın eşcinselliği değil, "kadınların utanmazlığı, cinsel ilişki için erkeklere yanaşması, özellikle fellatio" hakkında kullanılıyordu. Cinsel yönelimler hakkındaki bugünkü ayrımlar antik dünyada geçerli değildi; bir başka deyişle, eşcinsellik diye bir kavram yoktu.  

Yine 1890 dolaylarında kadın eşcinsel ile eşanlamlı olarak bazı Fransız romanlarında geçen, Sappho'ya göndermeyle kullanılan Sapphism, Sapphist terimleri var. Lesbian, lesbienne kelimesinin eski olmadığını gördük. Daha eski bir kelime var. On yedinci yüzyıl başlarında Fransızcada tribade deniyordu kadın eşcinsellere. Tribade Latinceden alınmış, Latinceye de Yunancadan geçmişti. Yunanca tribas sürtmek, sürtünmek, ovmak, ovuşturmak anlamına gelen tribein fiilinin birebir çevirisi. Fransızcada Yunanca kelimeyle aynı anlamdaki, Latince kökenli fricatrice kelimesi de kullanıma girmiş; bu kelime on yedinci yüzyıl başlarında İngilizceye de girmiş. Tribade gibi bu da aşağılayıcı. Rönesans çağının (on altıncı yüzyıl ortalarında) konuşma İngilizcesinde eşcinsel kadın için rubster kelimesi türetilmiş. Her iki kelime de aynı edimi adlandırıyor, ikisi de "sürten, sürtüştüren" anlamında. Tabii, bu iki kelime bugün için her iki dilden de düşmüş durumda ama Yunanca kelimenin anlamını sürdürüyor olması dikkat çekici. Öyle anlaşılıyor ki, Rönesans çağında antik dünyaya duyulan ilgiyle bu cinsel yönelime bir isim verilmesi ihtiyacı duyulmuş Avrupa'da. Öte yandan, sürtme anlamına gelen kelimeler yontulmamış, kaba, çok çıplak olduğu için, lezbiyen kelimesi bir "yumuşatma" ihtiyacıyla türetilmiş gibi duruyor. Orta Türkçe "sürtük" de kaba olduğu için dilden düştüğü izlenimini uyandırıyor.       

Lezbiyen Türkçede ise daha da yeni bir kelime. Sevan Nişanyan'ın araştırmasına göre, 1958'de Milliyet gazetesinde kullanılmış. Verdiği örnek cümle şu: "Sevicilere lesbien adı da verilir." Kelimenin henüz bilinmediğini dile getiren bir cümle. Bir ilk kullanım olabilir bu. Ama dile yerleşip yaygınlaşması, cinsel yönelimlerin açığa vurulduğu 1980 sonrası yıllarda oldu. Öylesine yayıldı ki, lezzo, lezzoş, lesboş, lezbiş, les, lez gibi argo biçimleri türedi. Ortak dildeki karşılığı sevici. Bu kelime argo sayılamaz; eski, köklü bir kelimedir. Şeyhülislam Mehmed Esad Efendi'nin Türkçeden Arapçaya-Farsçaya Lehcetü'l-Lügat adlı, 1725-1732 yılları arasında hazırlanan sözlüğünde de geçer (hazırlayan H. Ahmet Kırkkılıç,  TDK Yayınları,  Ankara, 1999, s. 581). Ama abla, ablacılık, iskerlet, zürefa, zürafa kelimeleri argodur.

Orta Türkçe "sürtük"e dönelim. Tribade, tribadism, fricatrice, rubster ile birebir aynı anlamda. Ama bu Türkçe kelimenin başka dillerden çeviri olduğunu düşünmek abes olur. Dillerin tarihinde aynı anlama gelen ama başka bir dilden alınmamış olan pek çok kelime var.  Cumhurbaşkanı Erdoğan da kelimenin Orta Türkçedeki anlamını kastetmiş olamaz.