Trump’ı İktidara Taşıyan Anti-Feminist Tepki

Donald Trump, Beyaz Saray'ı tekrar kazandı. "Müslüman yasağı" ile başlayan ve sonunda ABD Senato Binası'nda yaşanan şiddetli isyanla gölgelenen ilk başkanlık döneminin başından beri Trump, büyük ölçüde beyaz ve erkek tabanının öfkesinden beslendi. Bu insanlar genellikle Trump gibi milyarderlerle çok az benzerliği olan, ama sosyal ve finansal statülerinin gerçek ya da hayali bir "öteki" tarafından tehdit edildiğini hisseden erkeklerdi. Trump ve Cumhuriyetçi Parti, uzun yıllardır bu öfkeyi istismar etti. Çıkış anketleri, erkek seçmenlerin %54'ünün Trump’a oy verdiğini, bu oranın kadınlardan %10 daha yüksek olduğunu gösteriyor.

İptal kültürü çeteleri, Marksistler ve göçmenler vardı. Daha öncesinde komünistler ve ırk meselesini kaşıyan ajitatörler vardı. Son olarak ise CRT[1] canavarları, “woke sol” ve DEI[2] kapsamında işe alımlar vardı – bu sıfatların hepsi, hem tarihsel hem de çağdaş anlamda, beyaz “gerçek Amerikalıların” finansal güvenliğini tehdit eden ırksal ve etnik gruplar için kullanılan birer kod işlevi görüyor.

Şimdi ise ciddi miktarda sağcıyı rahatsız eden bir başka takıntı ortaya çıkmış durumda: kadınlar.

Trump’ın son görev süresinden bu yana, siyasetbiliminden ziyade sahte bilim pazarlayan ve kadınları hem zalim hem de ikinci sınıf vatandaşlar olarak sunan birçok podcast ve medya kişiliği ortaya çıktı. Kadınlar hiperseksüel ve soğuklar. Kurnaz ve basitler. Altın avcısı parazitler, aynı zamanda kariyer odaklı ve tiksindirici şekilde bağımsızlar. Manosferde (erkekler arası çevre), her şey mantıklı olmak zorunda değil. Sadece belirli duyguları uyandırmak gerekiyor. Trump bu konuda bir uzman. Erkeklerin duygularını harekete geçiriyor. Erkekler Trump’ın cesaretini, davalarını, suçlarını, servetini ve cinsel saldırı iddialarını seyrediyorlar ve bunlar Trump’ı onların gözünde daha da erkek yapıyor.

Onların gözünde, kadınların fazla ayrıcalık elde ettiği, feminizmin hakim olduğu ve kadınların evde hak ettikleri yeri (erkeklerle iş ve yüksek maaş için rekabet edemeyecekleri yeri) kabul etmedikleri için işyerlerinden dışlanmalarının gerektiği bir dönemde daha fazla Geleneksel Erkek’e ihtiyacımız var.

Bugünün ekonomisinde çok az hane halkı tek bir gelirle evinin geçimini sağlayabilecek durumda. Kadınlar her zamankinden daha fazla çalışıyor çünkü çalışmak zorundalar. Bu, herhangi bir feminist komplonun değil, kapitalizmin bir sonucu. Ama burada bir kez daha gerçeklerle değil, sadece duygularla ilgileniyoruz. Bu dünya görüşünü savunan anti-feminist erkekler, Matrix filmine (aslında Kadın Düşmanları Kulübü’ne katılmakla ilgisi olmayan bir klasik film) göndermeyle "kırmızı hapı"[3] aldıklarını söylüyorlar. Trump da, kendi sözleriyle, bu hapı almış.

Trump, bu öfkeli (ve giderek yalnızlaşan) erkeklere hitap etmeden önce, toplumdan aldığı onayı pekiştirmesine yardımcı olmuş olabilecek sahte-popülist bir anlayış benimsedi, ama çoğu beyaz erkeğin oyunu kazanmak için buna bile gerek yoktu – popülist olmamış Cumhuriyetçiler (örneğin Mitt Romney) bu yüzyıldaki her başkanlık seçiminde benzer bir erkek çoğunluğun oylarını kazandılar. Tabii ki, Trump, işçi sınıfı beyaz erkeklere düşman olduğunu kanıtladı. Trilyon dolarlık vergi indirimiyle %1'lik kesimi (2017'de en az 837,800 dolar kazananları) ödüllendirdi ve ABD hazinesine, gerçekten seçmenlerine fayda sağlayacak sosyal hizmetlere (mesela meslek okulları eğitimlerine ya da kiraların arttığı ve ev sahipliğinin tarihsel olarak imkansız hale geldiği bir dönemde uygun fiyatlı konutlara) harcanabilecek çok büyük bir para kaybettirdi.

Öte yandan Demokrat Parti de işçi dostu değil (Kamala Harris, kısa süren seçim kampanyasında işçilerden ya nadiren bahsetti, ya da hiç bahsetmedi). Ama her iki partinin de şansına, sınıf mücadelelerinin yerini sosyal sorunlar aldı. ABD toplumunun yaygın anlayışında kapitalistler bir sorun değildir çünkü mevcut siyasal tahayyülümüzde hepimiz orta sınıftayız. Kripto para yatırımcısı, küçük işletmeci veya geleneksel ev hanımı olarak Forbes 400 listesinde yer almaya, yoksulluk sınırının altına düşme tehlikesiyle karşı karşıya olmaktan daha yakın olduğumuza inanmak isteriz.

Bu yüzden, başarısızlıklarımızdan başka birinin sorumlu olması gerekiyor ve en kolay olanı çevremizdeki insanları suçlamak. Toplu pazarlık haklarını erozyona uğratan, çok sayıda işi yurtdışına taşıyan (ya da tamamen ortadan kaldıran) ve sosyal güvenlik ağımızı yok eden, evrensel sağlık hizmetlerini engelleyen (ki neredeyse diğer sanayileşmiş ülkelerin hepsinin tartışmasız sahip olduğu hizmetler) ne idüğü belirsiz milyarderler sınıfını sorumlu tutmak; birkaç kadeh içki içmek için buluştuğunuz kadından, eşinizden ya da evdeki kız arkadaşınızdan hesap sormaktan daha zor. Kadınların itirazı (terfi etmeleri, boyun eğmemeleri, herhangi bir manosferden şikayet etmeleri) nahoş bir duygu yaratıyor. Peki, bu nahoş duygular nereye gidiyor?

Çok sayıda erkek, sözde alfa erkeklerinin mikrofonlarıyla dolu bir manosfere düşerken, Trump kendi yarattığı bir manosferin parçası olarak Beyaz Saray’a geri dönüyor.

Ama Trump, sadece beyaz erkeklere hitap ederek oraya ulaşmadı. Beyaz kadınları da (tekrar) kazandı. Ayrıca, Cumhuriyetçi Parti’nin (ve Trump’ın kendisinin) ırkçılık sicili ve Covid-19’a verdiği feci yanıta rağmen, geçmiş seçimlere kıyasla daha fazla sayıda siyah erkeğin de oylarını aldı. Pandemide siyahların orantısız şekilde öldüğü göz önüne alındığında bu durum oldukça çarpıcı.

Birçok erkek, basitçesi, Trump’ın kişiliğini seviyor ve aday beyaz bir erkek olduğunda, ne kadar sıradan olursa olsun, bu onu başkanlığa taşımak için yeterli olabiliyor.

Ama o kişiliğin arkasında, kadınları tehlikeye atan bir politik mekanizma bulunuyor. Bu muhtemelen “kırmızı hapı” almış erkekler için olumlu bir şey. 2025 Projesi –Trump’ın kendisinin dahil olduğunu reddettiği, ama çoğu ilk başkanlık döneminde görev yapmış kişiler tarafından hazırlanan bir dizi politika– hastanelerin acil, hayat kurtarıcı kürtajları reddetmelerine izin verirken, doğum kontrolüne erişimi de kısıtlayacak. Zorla doğumdan daha maskülen ne olabilir ki!

Erkekliklerini anlamaya çalışan bazı erkekler, Reddit’in Red Pill (Kırmızı Hap) forumunda kendilerine bir yuva bulmuşlar. Forumda yapılan kısa bir taramayla çoğunun aslında kadınları anlamaya çalıştıkları görülüyor. Bazı masum sorular ve yorumlar var, ama ancak anonim bir internet forumunun güvenli sunucularında dile getirilebilecek türden abartılı, boş laflar ortaya atanlar da var.

Okuduğum bir gönderide, bir kullanıcı, kadınların daha az hakka sahip olmalarından ve otoriter Cumhuriyetçi politikalarla “yalınayak ve hamile” bırakılmalarından mutlu olacağını belirtiyor, çünkü kendisine hizmet edecek bir “köle kızlar” kadrosu istiyor. Sanal ortam dışına çıktığında, anti-feminist cinayetlere ve eşlerini öldürmeye yönelen erkeklerin de olduğu biliniyor.

İşte seçmen havuzunda yüzmeye devam eden erkekler bunlar. O havuzun boşaltılması için hâlâ çok geç değil.


İlk olarak Guardian'da yayımlanmıştır. İngilizceden Çeviren: Barış Özkul


1 Critical Race Theory (Eleştirel Irk Teorisi): ABD’deki bazı eğitim ve hukuk çevrelerinde kullanılan bir yaklaşım olarak, tarihsel ve yapısal ırkçılığı anlamaya ve eleştirmeye yönelik bir bakış açısı. ABD’de son yıllarda, özellikle Trump ve ona yakın politik çevreler tarafından CRT, "kültürel savaş"ın bir parçası olarak öne çıkarılmaya başlandı. Bazı muhafazakarlar, CRT'yi, eğitimde ırkçı düşüncelerin yayılmasına ve beyazları suçlu gösteren ideolojilerin teşvik edilmesine yol açan bir tehdit olarak görüyorlar.

2 DEI, Diversity, Equity, and Inclusion (Çeşitlilik, Eşitlik ve Dahil Etme) ifadesinin kısaltması. Bu kavramlar, özellikle işyerlerinde, eğitim kurumlarında ve toplumsal yapılarda, farklı ırk, cinsiyet, etnik köken, cinsel yönelim ve diğer kimlikler arasındaki eşitliği sağlamak ve daha kapsayıcı bir ortam yaratmak amacıyla benimsenen bir dizi politikayı ve stratejiyi ifade eder.

3 "Kırmızı hap”, Trump ve benzeri zihniyette olanların modern toplumda erkeklerin maruz kaldığı adaletsizliklere işaret etmek ya da sosyal cinsiyet normlarının erkeklerin aleyhine işlediğine dair bir farkındalık yaratmak amacıyla kullandıkları metafor.