Alman edebiyatçı Heinrich Mann’ın 1914 yılında yazdığı ve ilk kez 1918 yılında yayınlanan Der Untertan (Tebaa) romanında siyasi liderine hayran olan bir karakter üzerinden Almanya’nın adım adım nasıl faşizme yürüdüğü anlatılır. Roman oldukça fütüristiktir. Örneğin romanda bahsi geçen Kayzer’in, yani liderin, ülkedeki ayaklanmaları şiddetle bastırmasından gurur duyan baş karakter Diederich’in bu ayaklanmalarla ilgili “aman insanlar açlıktan kırılıyor, onlar da insan” diyen arkadaşı Agnes’e verdiği cevap çarpıcıdır: “İnsan mı? Onlar iç düşman!”.[1] Diederich’in gözünde Kayzer kusursuz bir vatansever, mucizevi bir lider ve iç düşmanları acımasızca alt eden müthiş bir savaşçıdır. Diederich’e göre Kayzere karşı olmak vatana ihanetten farksızdır. Diederich’ın Kayzer’e ve onun ideolojisine hayranlığı gündelik yaşamının her yanındadır. Babasının ölümüyle kendisine kalan fabrikanın başına geçen Diederich fabrikaya ilk ziyareti gerçekleştirir ve işçilerini tehdit ettikten sonra ustabaşına şunları söyler: “…sosyal demokratlarla[2] düşüp kalktığını duyarsam aramızdaki ilişkiyi bitiririm. Çünkü benim için sosyal demokrat olmakla, işletmemin ve anavatanın düşmanı olmak aynı anlama gelir…”[3] Ona göre kendisi, fabrikası ve Kayzer’i aynı saftadır yani vatanın yanında. Karşısındakiler ise bozguncu ve ayak takımı iç düşmanlardır. Diederich yaşadığı şehirde Kayzer’e muhalafet eden “iç düşmanlara” karşı bürokratlarla, burjuvalarla ve din adamlarıyla dostluk geliştirir ve ittifak kurar. Heinrich Mann romanında adeta bugünün bir siyasal panoramasını sunmaktadır.
Geçtiğimiz Kasım ayında Almanya’da Başbakan Olaf Scholz'un Maliye Bakanı Christian Lindner'i görevden almasıyla SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan üç partili koalisyon çöktü ve erken seçim kararı alındı. 23 Şubat 2025’te yapılacak seçimlere bir aydan az bir zaman kalmış durumda. Aslında koalisyonu çöküşe götüren bu krizi sağ liberal bir siyasetçi olan Christian Lindner'in ülkeyi seçime götürmek için bilinçli olarak çıkardığı konusunda yaygın bir kanaat var. Peki Almanya nasıl bir siyasal atmosferde seçime gidiyor? Heinrich Mann’ın romanının fütüristik karakteri bu sorunun cevabıyla yakında ilgili. Bütün siyasal stratejisini ve söylemlerini açık bir şekilde ırkçılık, cinsiyetçilik, göçmen karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı üzerine inşa eden AfD yani “Alternative für Deutschland” (Almanya İçin Alternatif) partisi siyasal alanı domine etmiş durumda ve Almanya’da demokrasi büyük bir sınava hazırlanıyor. ABD, İtalya, Türkiye, Hollanda, Macaristan ve Avusturya’yı etkisi altında sağ popülizm Almanya’yı her geçen gün daha fazla etkisi altına alıyor ve dost-düşman ikilemine dayanan siyaset güç kazanıyor.
Wannsee ve Potsdam Toplantıları: Tarihin Tekerrürü
Tarihe “Wannsee Konferansı” olarak geçen toplantı Hitler faşizminin tarihinde sembolik bir öneme sahiptir. Naziler 20 Ocak 1942'de Berlin'de bulunan Wannsee'deki bir villada bir toplantı düzenlemişlerdi. SS yetkililerinin, bakanlıklardan üst düzey isimlerin ve güvenlik bürokrasisinden kişilerin katıldığı konferansın amacı soykırımı ve sürgünleri daha etkin biçimde koordine etmek ve kurumlar arası iş birliğini geliştirmekti. Toplantının yazmanı ise Hannah Arendt’in Kötülüğün Sıradanlığı: Adolf Eichmann Kudüs'te kitabına konu olan Adolf Eichmann’dı.[4]
Wannsee’den tam 82 yıl sonra geçtiğimiz Ocak ayında yine Berlin yakınlarında, Potsdam şehrinin yakınlarında bir otelde AfD gizli bir toplantı düzenledi. Toplantıya gizlice sızan Correctiv.org ekibinden bir gazeteci sayesinde toplantıda konuşulanlar ifşa oldu. Correctiv’in aktarımına göre “üst düzey AfD siyasetçileri, Neonaziler ve zengin iş adamları Kasımda Potsdam yakınlarındaki bir otelde buluştu. Orada, milyonlarca insanın Almanya’dan sürülmesinin planlarını yaptılar.”[5] Zaten AfD bütün siyasetini “Remigration” kavramı üzerine inşa ediyor: Göçmenleri geri gönderme ya da Almanya’yı göçmensizleştirme siyaseti. Potsdam’daki bu toplantıda AfD ve destekçileri bu göçmensizleştirmenin nasıl gerçekleşebileceğini tartıştılar ve öneriler geliştirdiler. Önerilerden biri göçmenleri ve hatta onları destekleyenleri Afrika’ya göndermek. Bu öneri de bütünüyle Nazi’leri hatırlatıyor zira onlar da 1940’larda dört milyon Yahudi’yi Madagaskar adasına sürmeyi planlamışlardı.[6]
AfD’nin Nazilerle olan benzerlikleri bununla sınırlı değil elbette. Almanya’da Naziler ve Hitler ile ilgili her türlü söylem suç sayılmasına rağmen AfD seçim çalışmasında gayet cesur bir şekilde Nazileri işaret eden bir siyasi dil geliştiriyor. Örneğin Nazilerin siyasi propaganda araçlarından biri olduğu için bugün Almanya’da yasak olan ve suç sayılan “Alles für Deutschland” (Her Şey Almanya İçin) sloganı AfD tarafından yeni bir formda dolaşıma sokuldu: “Alice für Deutschland” (Almanya için Alice).[7] Bu slogandaki “Alice” AfD’nin lideri Alice Weidel’dan başkası değil. Nasyonal Sosyalistlerin propaganda geleneğini sürdürme gayretleri seçim çalışmalarında da karşımıza çıkıyor. AfD “sınır dışı biletleri” şeklinde seçim broşürü tasarlayarak bunu dağıttı. Uçak bileti şeklinde tasarlanmış bu broşürlerin yolcu kısmında “illegal göçmenler” yazıyor.[8] AfD’yi eleştiren bazı isimlerin adreslerine zarfın içinde ve üzerinde “uçuş vakti” yazan jelibonlar gönderilmesi de geçtiğimiz günlerde haber oldu.[9] Dolayısıyla geçmişin utancını ve sorumluluğunu üzerinden atmış hem tehditkar hem de cüretkar bir siyaset stratejisi izlendiği ortada görünüyor.
Seçim yaklaşırken yeni dönemin Diederich’leri de birbir sahneye çıktı. Doland Trump’un da en büyük destekçilerinden biri olan ve şu an dünyanın en zengini olarak bilinen Elon Musk sahibi olduğu X’te (eski adıyla Twitter) “Almanya'yı yalnızca AfD kurtarabilir” diye açıklama yaptı ve Neo-nazileri açıktan desteklediğini beyan etti.[10] Musk daha sonrasında AfD’nin seçim kongresine online olarak katıldı ve katılımcıları coşturan bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında AfD destekçilerine önceki kuşakların günahlarından sorumlu olmadıkların ve Nazi suçlarından duyulan utancın unutulması gerektiğini söyledi.[11] Musk’ın ardından AfD’ye ulusal sermayenin desteği de gecikmedi. Schleswig-Holstein eyaletinin en zenginlerinden biri olan Winfried Stöcker seçim öncesinde AfD'ye 1,5 milyon euro gibi oldukça yüksek bir bağışta bulundu.[12] Rüzgarı arkasına alan AfD geçtiğimiz günlerdeki son parti konferansını da tamamen göçmen karşıtlığı üzerinden gerçekleştirdi. Kongrede parti lideri Alice Weidel “ReMigration!” diye bağırdı ve seçime sayılım günler kala kitlesini tamamen yabancı düşmanlığı üzerinden mobilize etti.[13] Son olarak 14 Şubat 2025’te gerçekleşen Münih Güvenlik Konferans’ına katılan ABD başkan yardımcısı JD Vance, konferansa AfD gibi ırkçı partilerin davet edilmemesini eleştirdi ve Avrupa’yı demokrat olmamakla suçladı ve ardından Almanya şansölyesi Olaf Scholz yerine AfD partisi lideri Alice Weidel görüştü.[14]
Büyük Kırılma: AfD’leşen Merkez Siyaset
AfD’nin Almanya siyasetini etkisi altına alması sadece gündemi belirleme gücünden gelmiyor. Merkezdeki partiler de son bir yılda teker teker göçmen karşıtı açıklamalar yaptılar ve bir nevi seçmene “biz de göçmen karşıtı siyaset izleyeceğiz endişelenmeyin” mesajı vermeye çalıştılar. Ancak merkez sağın en güçlü partisi ve anketlere göre Şubat seçiminde birinci parti olmasına kesin gözüyle bakılan Almanya Hristiyan Demokrat Birliği partisi (Christlich Demokratische Union Deutschlands) birkaç gün önce tarihi kırılma anı olarak kabul edilen çok daha büyük bir adım attı. Partinin lideri Friedrich Merz göçmen karşıtı bir planı AfD desteğiyle parlamentodan geçirdi ve adeta Almanya’nı sınırlarını her türlü göçmene kapattı. AfD’nin desteğini alarak meclisten karar çıkarmak, Almanya’da siyasi tabulardan biri olarak edilen ırkçılarla iş birliği tabusunun da yıkılması anlamına geliyordu. Bu açık bir şekilde ırkçı olan bir partiyi toplumsal açıdan kabul edilebilir kılmak anlamına geliyor ve seçim sonrası olası bir koalisyona zemin hazırlıyor. Öylesine yankı uyandıran bir gelişmeydi ki bu Almanya’nın büyük kentlerinde protestolar başladı ve hatta eski Almanya Başbakanı Angela Merkel de partisinin bu kararını eleştiren bir açıklama yaptı.
ABD’nin ve sermayenin desteğini arkasına alan AfD oylarını giderek yükseltti. Seçime birkaç gün kala, 18 Şubat 2025 tarihinde gerçekleştirilen seçim araştırması anketinde AfD %20 oy oranıyla CDU / CSU’nun (Hıristiyan Demokratlar) hemen ardından ikinci sırada yer alıyor. Ancak bu son anketteki en önemli umut verici sonuç Die Linke’nin (Sol) oyunu en çok yükselten (+ 3 puan) parti konumunda olması ve barajı aşıyor görünmesi.[15] Sonuç olarak 23 Şubat 2025’te Almanya büyük bir sınav verecek ve bu sınav ya dünyayı 1930’lara daha fazla yakınlaştıracak ya da hali hazırda kötüye giden duruma karşı frene basılacak. Antonio Gramsci’yi anarak bitirmek gerekirse aklımız kötümser ama umudumuz iyimser diyebilirim. Ancak Ernst Fraenkel’i[16] anarsam maalesef önlem devleti norm devleti karşısında ürkütücü başka bir zafere daha hazırlanıyor. Durum bundan ibaret.
[1] Heinrich Mann, Tebaa, çev. İlknur İgan, İthaki Yayınları, İstanbul, 2012, s. 64.
[2] O dönemdeki Alman sosyal demokrasi hareketi işçi sınıfına dayanan ve Sosyalist Enternasyonal’in kurucuları arasında yer alan bir siyasal geleneğe dayanıyordu.
[3] Mann, Tebaa, s.103.
[4] Hannah Arendt, Kötülüğün Sıradanlığı: Adolf Eichmann Kudüs'te, çev. Özge Çelik, Metis Yayınları, İstanbul, 2009.
[5] http://correctiv.org/aktuelles/neue-rechte/2024/01/10/almanyaya-karsi-gizli-plan/
[6] http://correctiv.org/aktuelles/neue-rechte/2024/01/10/almanyaya-karsi-gizli-plan/
[7] http://www.klassegegenklasse.org/alice-fuer-deutschland-afd-nominiert-kanzlerkandidatin/
[8] http://taz.de/Abstossender-Wahlkampf-der-Rechten/!6062467/
[9] http://www.br.de/nachrichten/bayern/drohbriefe-an-allgaeuer-afd-kritiker-einschuechterungsversuch,UbSPVvL
[10] http://www.zdf.de/nachrichten/politik/deutschland/elon-musk-einfluss-x-bundestagswahl-100.html
[11] http://www.cbsnews.com/news/elon-musk-germany-far-right-afd-remarks-auschwitz-holocaust-remembrance-day/
[12] http://www.tagesschau.de/inland/regional/schleswigholstein/ndr-afd-luebecker-unternehmer-stoecker-spendet-15-millionen-euro-100.html
[13] http://www.deutschlandfunk.de/kommentar-afd-parteitag-100.html
[14] http://tr.euronews.com/2025/02/14/abd-baskan-yardimcisi-jd-vance-munihte-sansolye-scholzu-es-gecerek-afd-lideriyle-gorustu
[15] http://dawum.de/Bundestag/YouGov/2025-02-18/
[16] Ernst Fraenkel, İkili Devlet: Diktatörlük Teorisine Bir Katkı, çev. Tanıl Bora, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021.