İsrail propaganda makinası umutsuz cinnetinde yeni bir doruğa ulaştı. Sahte bilgilerle birlikte, Gazze lokantalarından menüler dağıttı. Hiç başlatmamış olsa daha iyi olabilecek beyhude bir halkla ilişkiler savaşına girerek kendisini utandırdı. Gazze’ye yönelik etkisiz, yasadışı ve etik olmayan kuşatmayı sürdürmek ve “barış filosu”nun Gazze körfezine yanaşmasına izin vermemek istiyor. Açıklanacak hiçbir şey yok, özellikle de açıklamalar, yalanlar ve taktikler ağını asla yutmayacak bir dünyaya.
Sadece İsrail’de insanlar bu kusurlu malları hâlâ kabul ediyorlar. Koro, eski zamanlardan savaş öncesi bir töreni hatırlatır biçimde, soru sormadan tezahürat yapıyor. Beyaz üniformalı askerler bizim adımıza hazırlandı. Sözcüler aldatıcı açıklamalarını bizim adımıza yaptı. Bu gülünç sahnenin masrafları bize ait. Ve esas itibariyle hiçbirimiz bu gösteriye müdahale etmedik.
Koro gerçek dışılık ve yalan şarkıları söylüyor. Hepimiz Gazze’de insani bir kriz olmadığını söyleyen koronun içindeyiz. Hepimiz Gazze işgalinin sona erdiğini, filonun İsrail egemenliğine şiddetli bir saldırı olduğunu iddia eden koronun bir parçasıyız–çimento sığınaklar inşa etmek için ve konvoy Türk Müslüman Kardeşleri tarafından finanse ediliyor. Gazze’nin İsrail tarafından kuşatılması Hamas’ı devirecek ve Gilat Şalit’i özgür kılacak. Propagandistlerin en gülünçlerinden biri, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yossi Levy, Gazze’ye yönelmiş konvoyun uluslararası hukuku ihlal ettiğini gözünü kırpmadan iddia ettiğinde kendisini aştı. Tabii. Muhakkak.
Yasadışı olan kuşatma değil, filo. Başbakanlık Ofisi aracılığıyla Gazze lokantalarının (şiddetle tavsiye edilen böf straganof ve kremalı ıspanak çorbasını içeren) menülerini dağıtmak ve ordu sözcüsünün İsrail’in sevkettiğini söylediği yakıt miktarlarını sergilemek kafi gelmedi. Propaganda operasyonu bize ve dünyaya Gazze işgalinin son bulduğu, her halükarda İsrail’in insani yardımı engellemeye yasal yetkisi olduğu fikrini satmaya çalıştı. Hepsi bir yalan yığını.
Sadece tek bir ses bu hayali kutlamayı bozdu biraz: Gazze’deki duruma ilişkin bir Uluslararası Af Örgütü raporu. Gazze’de yaşayan her beş kişiden dördü insani yardıma muhtaç. Yüzlerce insan tıbbi tedavi görmek üzere dışarı çıkma izni alabilmek için mahcubiyet sınırında sırada bekliyor ve 28 kişi halihazırda öldü. Bunlar İsrail ordu sözcüsünün kuşatmanının varolmadığına ve yardım sağlandığına ilişkin tüm brifinglerine rağmen böyle, ama kimin umurunda?
Ve operasyon hazırlıkları da özellikle eğlenceli bir farsı hatırlatıyor: Yedi sesli bakanlar arasında yaşanan hararetli tartışma; Masada biriminin savaş düzenine sokulması; hapisane hücrelerine girme konusunda uzman hapisane servisinin komando birimi; özel polis anti-teror birimi ile ordunun köpekli Okeztz birimi tarafından desteklenen deniz komando savaşçıları; Aşdod limanında özel bir gözaltı tesisinin kurulması ve geminin ele geçirilmesi ile gemidekilerin gözaltına alınmasının yayınlanmasını bloke edecek elektronik bir kalkan.
Ve tüm bunlar neye karşı? Çoğu İsrail propagandasının alnına kara çalmaya çalıştığı vicdan sahibi insanlar olan birkaç yüz uluslararası aktiviste. Aslında çoğu hakları ve yükümlülükleri olduğu veçhile umursayan insanlar, kuşatma bizim hiç umrumuzda olmasa da. Evet, bu filo gerçekten siyasi bir provokasyon ve bir protesto eylemi eğer siyasi bir provokasyon değilse başka nedir ki?
Ve onları denizde karşılayan, yüzen ama nereye ya da neden gittiğini bilmeyen İsrailli bir budalalar gemisi. Neden insanları gözaltına alıyorsunuz? Çünkü öyle. Neden kuşatma yapıyorsunuz? Çünkü öyle. Yeni baştan bir Noam Chomsky vakası gibi, ama bu sefer en yüksek düzeyde. Elbette barış filosu barış getirmeyecek, hatta Gazze sahiline bile ulaşmayı beceremeyecek. Hareket planı gemileri Aşdod limanına götürmeyi içeriyordu, fakat gene bizi ahmaklık ve haksızlık sahillerine sürükledi. Yeniden sadece yardımı engelleyenler olarak değil, aynı zamanda ayağımızın altındaki zemini daha da oymak için elimizden gelen her şeyi yapan ahmaklar olarak resmedileceğiz. Eğer barış filosunun örgütleyicilerinin hedeflerinden biri bu idiyse, dün büyük bir başarı kazandılar.
Beş yıl önce, Kudüs Ödülü sahibi ünlü Perulu yazar Mario Vargas Llosa, İsrail’e yaptığı bir geziyi tamamladıktan sonra, İsrail işgalinin gülünç safhasına yaklaştığını söylemişti. Kendisini İsrail’in dostu sayan Vargas Llosa haftasonunda bu safhanın o vakitten bu yana yeni abeslik doruğuna ulaştığını gördü.
Gideon Levy’nin makalesi, İsrail’in Gazze filosuna düzenlediği kanlı baskından bir gün önce, 30 Mayıs 2010’da Haaretz gazetesinde yayımlanmıştır.