Eylem, düşüncelerine, amaçlarına katkıda bulunuyor mu?
Soru budur.17 nisan insan zinciri eylemi bu soru bağlamında değerlendirildiği zaman , ulaşacağımız sonuçlar ne kötümser, olmadı-başarısızdı, ne de iyimser coşku mükemmeldi-katılım olağanüstüydü gibi yanıltıcı momentumlardan bizi uzak tutar.
Uzun zamandır, Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan Nükleer santral için eylem ve etkinlikler ile örgütlülük tartışılmakta idi.Bu tartışmanın sebebi, sorunun aciliyeti ve yakıcılığı karşısında, Mersin halkını harekete geçirmekteki edilgenlikti.Üstüne de Akdeniz ağırkanlılığı ve diğerkamlığı da eklenince, şu kadar basın açıklaması, bu kadar panel yapılmış olmasını, en fazla da nükleerciler umursamıyordu.Çünkü Mersin’de insanlar harekete geçirilemiyordu.Harekete geçirmek üzere varolan aygıt NKP, Mersin’de bürokratik, içine dönük, proaktif olmaktan uzak, insanları ‘’ Burada yer almalıyım ‘’ dedirtmekte başarısızdı; bir çekim merkezi olamıyordu.
Subjektif ögeler teklerken, objektif ögelerin pozitif rol oynamada, tahminlerin ötesinde etkinleştiği görülüyordu
En son hükümetin nükleer santralleri de kapsayan ÇED muafiyeti ve başbakanın mutfak tüpü analojisi, Enerji bakanının bekarlık nükleerden daha tehlikelidir vecizesi,ciddiye alınması gereken bir vehameti gözler önüne serdi.Bu yaklaşım ve sergilenen pervasızlık, sıradan insana bile gayri ciddi geldi.Anti nükleer hareketin ısrarlı ve inatçı karşı koyuşu da dikkatlerden kaçmadı.Bu insanların bir çıkarı yok ama buna rağmen bu kadar şey yapıp söylüyorlarsa bir nedeni vardır, kelamını ettirilebildi.
İlk kez yapılan insan zinciri eylemine bir bakarsak: Ev ev, kapı kapı dolaşılıp nükleer santralin riski ve gereksizliği konusunda sebatkar bir çalışma yapılmış değil.
Kent merkezindeki alanlarda gözükülmüş, birkaç kez de münferit olarak, santralin yapılacağı mahaldeki köye ziyaret yapılmıştı.
Ama bir musibet bin nasihatten evladır deyişi gerçekleşmiş, Japonya Fukusima felaketi, hem serin duran Mersin’lileri kımıldatmış, hem Nükleer Karşıtı Platform’u geriye düşürmüş hem de ülke genelinde nükleer enerji ve santral tartışmasını, evlere kadar taşımıştı.Artık evlerde akşam haberleri sırasında evin hanımı veya çocuklar, madem bu kadar tehlikeli niye illa da buraya yapmak istiyorlar, niye karşı çıkıp istemiyoruz yapmayın diye bağırmıyoruz, demeye başladılar.Bilinmeyen çıkarlar ve hesapların bedeli, artık kanser, ölüm, sakat kalma riskini dayatmaya başladı; bu olgu, artık ortalama algının menziline girmiş durumda.
1974 yılında verilen lisansın o zaman ki bilgilere göre aykırı bir yanının bulunmadığı söylense de, TV’lerde Akkuyu yöresinin yeni yapılan araştırma ve çalışmalar neticesinde 1. derecede deprem bölgesi vasfında olduğunun anlaşıldığı, erbabınca açık bir şekilde ifade edildi.Ayrıca Mersin Anamur hattının Kıbrıs Anadolu arasının Fukusima ile benzer yeryüzü şekilleri vasfında olduğu, dolayısıyla benzeri bir riski taşıdığı da defalarca açıklandı.
Fukusima trajedisinde, yerleşik kurumsallık yalana , örtbas etmeye, çok da büyütülmeyecek bir vaka olduğu palavrasına başvursa da foya ortaya çıktı. Felaketin riski 7 olarak itiraf edilmek zorunda kalındı ki bu, Çernobil ile eşdüzey felaket ve risk demekti.
Almanya’da Yeşiller seçim zaferi kazanırken Merkel nükleer enerji konusunda yanıldıklarına dair ikrarda bulundu.Bazı ülkeler nükleer santral projelerini askıya aldı.Bazı ülkelerde eski reaktörler kapatıldı.
Uluslararası tartışmalar, tepkiler, protestolar en sıradan insanın bile dikkatini çekti.Unutulmaz batı Alman Yeşiller partisi taraftarlarının ‘’ Şimdi aktif olmazsan yarın radyoaktif olursun ‘’ şiarı, yankı buldu.
Kürtler, gençler, yaşlılar, kadınlar, çocuklar, sosyalistler, anarşistler, ekolojistler, apolitik tavırlı insanlar, trafikte seyir halinde olan sürücüler… her kesimden destek geldi eyleme.
İki isme dikkat etmek gerekir.Eyleme katılan bağımsız milletvekili adayı Ertuğrul Kürkçü ve Mersin CHP milletvekili ve bu seçimde de aday olarak listede yer alan İsa Gök.
Ertuğrul Kürkçü’nün nükleer santral ve nükleer enerji konusundaki bugüne kadar sergilediği yaklaşımı, gayet net bir şekilde ifade ettiği düşünceleri, biliniyor. O nedenle eyleme geldiği anda bir dalgalanma yarattı.Kürt kadınları ve Kürt eylemciler tarafından zılgıtlarla karşılanıp kucaklandı.İnsanlar O’nunla fotoğraf çektirmek için pozisyon kolladılar.
İsa Gök ise bir CHP klasiğini sergilerken çaresizliği gülümsemelerle karşılandı. Daha bir kaç ay önce parti müfettişi Hurşit Güneş, hani şu, Kürtler CHP’nin kucağına oturacaklar vecizesinin solisti H.Güneş, o günlerde Mersin’de, Türkiyenin enerji geleceğinin nükleerde olduğu çamını deviriyor, Kılıçdaroğlu’da nükleer enerji ve santral konusunda mırın kırının ötesine geçmeyen silik bir söylemin etrafında dolanıyordu.
Partili kimliğiyle, nükleer santral protestosuna katıldığında, İsa Gök, ‘’ Yalan söylüyorsun samimi değilsin, partin ve genel başkanın nükleere karşı değil ‘’ tepkisiyle karşılaşıyordu.CHP milletvekili de beklemediği bu tepkiye ‘’ BDP provokasyonu ‘’ cevabını vermekte beis görmedi.
Halbuki BDP’nin bu tepkinin cereyan edişiyle uzak yakın bir ilişkisi yoktu.
Bu insan zinciri eylemi, çok daha başarılı olma şansı olmasına rağmen bu kadarı gerçekleştirilebildi, ama, bir ilk olması, deneyimsizlik ve organizasyonsuzluk handikapları olsa da, amaca, düşünceye katkıda bulundu.
Medya, kadrajına aldığını yayınladı.Her yer birkaç resimdeki gibi tepeleme kalabalıklarla dolup taşmış değildi.68’liler derneğinin bazı üyelerinin, tlf açıp, yahu eylem iptal mi edildi kimseyi göremiyoruz, matraklığı da yaşandı; bunun da bilinmesi gerekir.
Mersin şehir içi olarak tanımlanabilecek eylem lokasyonunda, zincirler arası 2-3 km boşluklar vardı.
Ama katılımın kendiliğindenliği, sözün artık adrese ulaşıp ulaşmadığı sorusunu geride bıraktı, eşik geçilmiş oldu.
Bu eyleme hiçbir örgüt, NKP’de dahil kendi eseri gibi bakamaz; herkesin katkısı oldu ama Japonya felaketi asıl tetikleyicisidir.Bu asla gözden kaçmamalı.Dış dinamik, iç dinamikleri harekete geçirdi.
İşte şimdi bu eşik geçilirken artık yapılacak hiçbir eylem, insan zincirinin gerisine düşmemeli.
Bir adım sonrası, Akkuyu ve santral yerinin hedeflenmesini gerektirir.Senkronize biçimde hem Mersin’de hem ülke genelinde, Antinükleer hareket, nükleerci mütegallibeyi adım adım teşhir ederek gerileten bir halk muhalefetinin güçlü bir bileşenine dönüşebilir.Sularımız için; dağlarımız, ormanlarımız, evet börtü böceklerimiz için, ve nihayetinde çoluk çocuğumuz ve hayatımız için bu muhalefeti oluşturup seferber etmek hepimizin boynunun borcudur.
Biz istemezsek Japonya olmayız.
Biz istemezsek nükleer santrali yaptırmayız.
Biz istersek, yeşil ve piyano çalıp balık tutarak, roman eleştirisi yaparak yaşadığımız bir hayatı kurabiliriz.