Muhafazakar dünya görüşünün AKP iktidarı altında Türkiye’de vardığı sınırların ileride bir haritası çizilirse eğer Caprice Gold projesi de belli bir durağı temsil edebilir, çözümlemelerde ilginç bir girişim olarak yerini alabilir. Çeşitli reklam kampanyaları ve Fadıl Akgündüz’le yapılan röportajlar vesilesiyle tanıtılan Caprice Gold projesinin internet üzerinden erişilebilen elektronik kitapçığından[2]projenin öncelikle muhafazakar, mütedeyyin bir müşteri kesiminin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda inşa edilmekte olan bir otel olduğu sonucu çıkarılabiliyor. Otelin hemen yanında yapılması planlanan büyük cami ve otelin içinde inşa edilecek olan on iki mescidin yanı sıra, otel “bayanlara özel” lobileri, toplantı, eğlence salonları ve spalarıyla muhafazakar insanların duyarlılıklarına cevap vermeyi amaçlamakta.
Muhafazakarkesimlerin talepleri doğrultusunda düzenlenmiş otel ve tatil köyleri aslında Türkiye’nin çok da yabancısı olduğu girişimler değil.[3] Bununla birlikte inşaatı süren Caprice Gold birkaç özelliğiyle muhafazakar söylemin değişimini anlamak için önemli olanaklar sunuyor. Caprice Gold’un ilk göze çarpan özelliği lüks ve konfora yapılan vurgunun gelenek ve Osmanlı nostaljisi ile harmanlanması. Oteli tanıtan kitapçığın “Rumeli Hisarı Burçlarından Caprice Gold’un Zirvesine… Ulubatlı Hasan Köşkü” adlı bölümünde köşkten görülen manzara şu şekilde tarif edilmekte: “Fatih Sultan Muhammed Han’ın fethettiği İstanbul’un Haliç’inden Marmara Denizi’ne uzanan muhteşem silüetini CapriceGold’un terasından izlerken Ayasofya ve Sultanahmet’in ecdadımızdan bize taşıdığı yüksek ruhu hissedeceksiniz(60).”Kitapçığın “zevk-ü sefa sultan süitleri” adlı kısmında da şunları okumak mümkün: “Lüks ve konfordan vazgeçemeyenler için özel süitlerden oluşan seçenekleri ile sultanlara yaraşır bir konaklama… Her adımınızda seçkin, zevkli bir dokunuşun oluşturduğu ince bir detaya rastlayabileceğiniz tüm ayrıntıların sizler için düşünüldüğü saray odalarında saltanatınızın keyfini sürün…(32).”“Saray odalarının karşı konulmaz cazibesi” adlı bölümde ise şunlar belirtilmekte: “Keyifli, elegan ve size özel bir yaşam alanında olduğunuzu hissetmeniz için tasarlanan sultan süitlerinde kendinizi şımartabilirsiniz. Hayallerin ötesinde lüks ve konforla bezenen, şıklığını parıltısına borçlu Avrupa’nın en güzel süitleri… (34-5).”
Muhafazakar, mütedeyyin kesimlerin lüks ve zenginlikle imtihanı uzunca bir süredir belli çözümlemeler kadar belli bir mütedeyyin bakış açısının eleştirilerine de konu olmakta. Ancak lüks ve konforun toplumun belirli bir kesimi tarafından bu kadar aleni bir şekilde deneyimlenecek olmasını bu kesimin muhafazakar eğilimleriyle oluşturduğu tezat açısından eleştirmek belli bir mütedeyyin bakış açısını yansıtabildiği gibi bir üstten bakışın varlığının da göstergesi olabilir. Bu üstten bakış ise yeni, muhafazakar güç ve zenginliğin soykütüğünü“hacı ağalığa” kadar götüren seküler, seçkinci bir bakış açısıdır. Oysa muhafazakar kesimler ve lüks arasında güçlenmeye başlayan ilişkiyi Tanıl Bora ve Necmi Erdoğan’ın tartıştığı çerçeveden son yıllarda zenginliğin teşhirci bir tarzda deneyimlenmesine ilişkin genel bir sınıf eğiliminin parçası olarak değerlendirmek daha doğru bir tutum olacaktır.[4]
Yine de muhafazakarlığın Caprice Goldörneğinde ürettiği zenginlik ve lüks fantezileri, Türkiye’de, Fethi Açıkel’in Kutsal Mazlumluğun Psikopatolojisi’nde tanımlamış olduğu[5], mazlumluk ve mağdurluktan iktidar üreten bir sağ siyaset geleneğinin içinden geçtiği dönüşüme dair ipuçları sunmaktadır. Caprice Gold, Türkiye’de muhafazakarlığın, mazlumluktan ürettiği enerjiyi, kısmen de olsa tükettiğini haber vermektedir bize.Muhafazakarlık artık mazlum ve mağdur kitlelerle olan özdeşliğini kolaylıkla bir kenara atabilmektedir.
Caprice Gold’un lüks, muhafazakarlık ve gelenek arasında tahayyül ettiği ilişkinin ötesinde işaret ettiği bir diğer arzu ise büyüklük ve ihtişamla Batı’yı geçmektir. Otelin içerdiği çeşitli tesis ve hizmetlerin Avrupa’nın ya da dünyanın en büyüğü ya da en gösterişlisi olduğu yönündeki tekrarlayan vurgular güçlü bir nostalji üzerinden ihtişam arzusunu yansıtır. Yedi yıldızlı Caprice Gold’un, inşacılarının ve içinde tahayyül edildiği toplumsal siyasal durağın projeye dair kendi yorumunun ötesinde de döneminin ruhunun anıtsal bir ifadesi olacağı ortadadır. Caprice Gold, Türkiye’de muhafazakar siyasetin mazlumluk sicilindeki kaydı konusunda daha az duyarlı olduğunu gösterdiği kadar AKP iktidarı altında muhafazakarlığın, muhafazakar geleneğin bugüne kadar modernliğin idaresi ile ilgili yarattığı kimi olanaklardan da belirgin bir tarzda ayrıldığını ortaya koymaktadır. Özellikle imar alanında, AKP iktidarı altındaki muhafazakarlığın “inşaat şehvetinin” ve “büyüklük” tutkusunun, Bora’nın Turgut Cansever’in mimari anlayışı üzerinden aktardığı bir muhafazakar mimari insancıllığı[6] terkettiği açıktır. Diğer taraftan Caprice Gold vesilesiyle cisimleşen muhafazakar fantezi, kendisini özdeşleştirdiği yüksek Osmanlı geleneğinin büyüklüğü sadelik ve incelikle birleştiren eğilimleri[7] yerine gösterişçi bir görkemi de benimsemeye başlamıştır.
Bu değişim, mimari bir tercih olmanın ötesinde, Türkiye’de muhafazakar hegemonyanın daha önce kısmi bir niteliğe sahip olan belirli bir yönetsel eğilimini tahkim ettiğini de göstermektedir. Bu eğilimse, özellikle imar ve altyapı gibi genel bayındırlık işlerinde ortaya çıkan, ancak sağ siyasetlerin yarattığı yönetsel kültürün genelinin bir parçası olan geleneksel gösterişçi büyüklük, nicelik ve çokluk saplantısıdır. “Yüz milyonluk büyük Türkiye” sloganında cisimleşen pronatalist eğilimlerde, motorlu ulaşım ağları ve araçlarını yaygınlaştırma girişimlerinde, bilgi teknolojilerinin yayılmasında ve çeşitli maddi kalkınma hamlelerinde, dış politikada söz sahibi büyük bir aktör olma arzusunda kendini gösteren büyüklük, çokluk ve ihtişam peşindeki yönetsel eğilim,yönetimselliğin Osmanlı Türk modernleşmesinde aldığı kendine has nitelikler sayesinde belli oranda hep baskı altında olagelmişti. Diğer bir deyişle hegemonik sağ siyasetin açığa çıkardığı büyüklük arzuları yine bu siyasetin ürettiği imkanlar dahilinde bir ölçüde bir denge halinde tutulabilmekteydi. Bu imkanlar ise, çoğu zaman da devletin örgütsel kapasitesinin ve dünya sistemi içindeki bağımlılıklarının sonucundaki imkansızlıklarından doğan, bir modernliği idare etme, modernist planlamacılığın ihtiraslı projeksiyonlarının pratikte çeşitli taktiklerle eritilmesi olarak ortaya çıkmıştı.[8] Yalnızca pratik yönetsel etkinliklerde değil ancak özellikle Nazım İrem’in tanımladığı bir muhafazakar modern düşünce geleneği de modernliğin bazı aşırı talepleriyle “akli olanın ötesinde yaşamın kendiliğinden yaratıcılığı içinde oluşan toplumsal ve siyasal gerçeğin bilgisine sezgisel yöntemlerle nüfuz edilebilmesi” yoluyla baş edilebileceğine işaret etmiştir.[9] Ancak Caprice Gold projesi üzerinden görünen o ki, muhafazakar dünya görüşü artık mazlumluk sicilini olduğu kadar muhafazakar görüşün telkin ettiği bir yönetsel tevazuyu da belli bir Şark-Osmanlı ihtişamı fantezisinin gölgesi altında görmektedir. Diğer bir deyişle AKP iktidarının iyiden iyiye kanıksandığı son birkaç yıl bir yandan da Türkiye’de muhafazakar sağ siyasetin yıllardır hegemonyasını ürettiği bir mağduriyet ve itidal alanından çıkışını da beraberinde getirmektedir. Cazibesi anakronizm riskine üstün gelen bir kavram çiftiyle anlatmak gerekirse,AKP iktidarının asabiyetten mülke geçtiği bu dönemde Türkiye’de siyasal hareketliliği kışkırtan ve iktidarı tahkim eden bu alanların terkedilişi ve yeniden, yeni siyasetlerin kullanımına tahsisi üzerine tartışma yürütmek özellikle anlamlı bir çaba gibi görünüyor.
[1]“Caprice” kelimesiTürkçe’de “sebatsızlık”, “geçici ani heves”, “kapris” gibi anlamlara gelmenin yanı sıra “fantezi” anlamına da gelmektedir. Girişimin isim babalarının olumsuz göndermeleri daha az olan “fantezi”yi temel alarak bu adı koydukları varsayılabilir.
[2]Bu kitapçık için bkz.:http://www.caprice.com.tr/capricegold/. Bu yazıdaCaprice Gold projesihakkındakibilgilerintemelkaynağınıbukitapçıkoluşturmaktadır.
[3]İçinde CapriceGold’dan önce Didim’de açılmış olan CapriceThermal otel yanında diğer bir çok İslami otelin ve tatil yerinin tanıtıldığı bir web sitesi için bkz.:http://www.islamitatilyerleri.net/ .
[4]Tanıl Bora ve Necmi Erdoğan, “Zenginlik: ‘Zengin’biraraştırmagündemi, ‘yoksul’birliteratür”, ToplumveBilim, sayı 104, 2005.
[5]Fethi Açıkel, “’Kutsal mazlumluğun’ psikopatolojisi”, Toplum ve Bilim, sayı 70, 1996.
[6]Tanıl Bora, “Türk muhafazakarlığı ve inşaat şehveti – büyük olsun bizim olsun”, Birikim, sayı 270, 2011.
[7]Ahmet Hamdi Tanpınar Mimar Sinan’ın tarzını şu şekilde anlatır: “Zaten büyük ile zarifi, organik ile süsü bu kadar birbirinde bulan deha azdır.” Bkz. Tanpınar, Beş Şehir, Dergah Yayınları, İstanbul, 2004, s. 137.
[8]Türkiye’de yönetimselliğin aldığı kendine has, kaotik suretlerin ayrı ve ayrıntılı bir çözümlemeye ihtiyaç duyduğu not edilmeli.
[9]Nazım İrem, “Muhafazakar modernlik, ‘Diğer Batı’ ve Türkiye’de Bergsonculuk”, Toplum ve Bilim, sayı 82, s. 168.