Proje
Tanıl Bora

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adayı olmayacağı ortaya çıkınca, “son başbakan” sıfatlı Binali Yıldırım: “Gül projeydi ama elde patladı”, dedi. İYİ partililerin de, Gül’ü “Akşener’in karşısına çıkarılan bir proje” diye yorumladıkları işitilmişti.

MHP cenahında da, Meral Akşener hakkında “MHP’yi bölmek için geliştirilmiş bir proje” diyorlar. 26 Ekim 2017’de bir Takvim yazarı, Akşener’i “revize Demirtaş projesi” diye yaftalamış.

1970’lerde “Doğu’nun başbuğu” nâmı edinmiş Yılma Durak, 2017’de bir beyanatında: “Devlet Bahçeli’nin bir proje olduğuna inanıyorum,” demişti, “MHP’nin iktidara gelmemesi için bir proje.”

Hükümet mensupları ve medya bölükleri, aralıklarla, “Kılıçdaroğlu bir projedir”, tespiti yapıyorlar. Bazı bakanlar, siyasî nezaketle, “Sayın Kılıçdaroğlu bir projedir” diye söylüyorlar. Baykal döneminde CHP ileri gelenlerinden olan Onur Öymen 2015’te Kılıçdaroğlu’nun bir “Amerikan projesi” olduğunu ileri sürmüştü. Yalçın Küçük’e göreyse Kılıçdaroğlu bir “Gülen-Aydın Doğan projesi”dir.

2015 başlarında, iktidar HDP eşbaşkanı Demirtaş’ın Öcalan hilafına hareket ederek çözüm sürecine zarar verdiğini ileri sürerken, Başbakan Yardmcısı Bülent Arınç bu nedenle Demirtaş’a “proje” yaftası takmıştı. Hatta Ruşen Çakır, bu isnatları ironiyle, “Benim bildiğim, Selahattin Demirtaş bir Abdullah Öcalan projesidir” diye yorumlamıştı (Habertürk, 4 Mart 2015). Çözüm sürecinin iptal edilmesinden sonra da, Öcalan’ın İmralı’da görüştüğü devlet heyetine, “Ben bu toprakların ürünüyüm ama Selahattin Demirtaş uluslararası projedir” dediğini öne süren haberler servis edildi (Sabah, 30 Temmuz 2015).

Muhalif MHP’li yazar Bekir Öztürk’ün, 2017’de yayımlanmış Küresel Kukla AKP – Bir Amerikan Projesi adlı bir kitabı var. 2014’te -o ara bir parti de kuran- bir gazeteci, “AK Parti ABD, İsrail ve İngiltere tarafından kurulan bir proje partidir” iddiasında bulunmuştu. İktidar medyası ona “Sen kimin projesisin?” diye savlet etti. O müstehcen neşriyatta başka vesilelerle de okuduk bu soruyu: “Sen kimin projesisin?”

Zaten bıktırasıya sıraladıklarım, hep bunun örneğidir: Bir kişiye, bir şahsiyete, bir insana proje demek. Onu böylece nesneleştirmek, araçlaştırmak. Bunu çok seviyorlar.

***

Tabii, örgütler hakkında da deniyor böyle. Gülen Cemaati hakkında 2015’te The Gülen: Bir Gladyo Projesi adlı bir kitap çıktı - Amerikan projesi veya “uluslararası” bir proje... Yusuf Kaplan “İngiliz projesi” diyor. Devlet Bahçeli’nin, yakınlarda, “FETÖ, bir proje terör örgütüdür” diye bir beyanı var. Başka hükümet yetkililerinin de dilindeki bu “proje terör örgütleri” serisinde tahmin edileceği gibi, PKK, YPG, DEAŞ/IŞİD, akla ne gelirse sıralanıyor. PKK, kâh Amerika’nın, kâh Avrupa’nın kâh siyonistlerin “proje örgütü” diye anılabiliyor. Malûm, Kemal Burkay’a göre ise “bir devlet projesidir.”

***

Orhan Pamuk hakkında, “proje edebiyatçısı” diyorlar – “kültür emperyalizminin proje edebiyatçısı”. Yeni Akit’ten, sosyalist sıfatlı çevrelere kadar. [1]   

***

Zaten önde arkada sağda solda hep bir “proje” görenlerin en revaçtaki öznesi, emperyalizmdir. Proje deyince, çok defa, bunlar emperyalistlerin projeleri oluyor. Zaten galiba proje kelimesinin bu olumsuz kullanımında eşik taşı, Büyük Ortadoğu Projesi idi. “Proje” ithamının, yaftasının çığı, “BOP” dağından kopup geldi.

Avrupa Birliği’yle müzakerelerin işlek olduğu sıralar, bilhassa “AB projesi” ithamı revaç buluyordu. Şunu bunu “AB projesi” olarak nesneleştirmenin yanında, somut, teknik manasıyla “AB projeleri” de ayrı bir fasıldır. Bu projelerin manipülasyon vasıtası olarak kullanıldığı şüphesi, sivil toplum faaliyetleri alanında bir “projecilik” teriminin doğmasını beraberinde getirdi. İllâ gıllıgışlı işlere karışmıyor olsa bile, menfaati esas alan ya da ısmarlama gündemlere angaje olan, böylece enerjisini, emeğini ‘yaderk’ iradelere tahsis eden faaliyetler kastediliyordu projecilikle.

***

Ara toplam çıkartalım. Bir kara çalma lâfı olarak “proje”, komplo zihniyetinin kelime hazinesindendir. Dış güdümlü, yabancı iradelere tabi olarak kullanılan bir özneyi, böylece aslında nesneleşmiş, şeyleşmiş birisini anlatır. “Proje” demekle, “şahsiyetsiz” demiş olursunuz. 

Aynı zamanda, “doğal olmayan, yapay, zorlama…” demiş olursunuz. Bazı kullanımlarda, dış güdümlülüğe falan dair imâ zayıflar, geriye asıl bu kalır: Yapaylık, sahicilikten yoksunluk… Takma akıl… “Proje-çocuk” tabirindeki gibi mesela: Hususi karar verilip öyle yapılmış, sonra da öğreneceği dilden, tahsiline, alacağı kurslara, bütün “kariyeri” kurgulanmış çocuk… Bu yapaylık imâsıyla “proje”, öncelikle otantiğin karşıtıdır. R. T. Erdoğan için hep dendiği gibi, “sosyoloji”-olanın, “hayatta karşılığı olanın” karşıtı… Organik-olmayan… Her siyasî hasma “proje” demek, bu “sosyolojinin” sağlaması oluyor, iç rahatlatıyor.

***

Beri yandan biliyorsunuz, proje kelimesinin olumlu kullanımları da var. Onlar da hiç az değil.
HDP, kendisini “HDP projesi” diye tanımlarken, “Türkiyelileşme projesi”nden söz ederken, kastı gayet müspettir. 

Yeni Asya, “Risale-i Nur büyük bir projedir” derken, kastı gayet müspettir.

Millî Eğitim Bakanlığı, –muhtevası, mahiyeti endişe uyandırıcı ama–, “proje okullar”la kendince müspet bir hedef koyuyor.

“Çılgın projeler”, dile düşüp alay konusu olana dek, iddialı, “büyük” projelerin övünç lâfıydı gerçekten. Gazete-televizyon-bilboard reklamlarının büyük bir kısmını kaplayan konut duyuruları, “şahane”, “prestijli” vs. sıfatlı projeleri ballandırıyor. “Sosyal sorumluluk projesi” terimi, hayır hasenatın modern adı olarak dile yerleşti. İnterneti fır dolanan dikiş projelerine falan hiç girmeyelim…

Fenerbahçe basketbol takımında gelişip NBA’e transfer olan Bogdan Bogdanoviç’in, üstad-ı âzam Obradoviç’in projesi olduğuna, şimdi de bu sene Sırbistan’dan alınan Marko Guduriç’in “bir proje olduğuna” dair yorumları, basketbol yorumcularından dinleyebilirsiniz.

Bilmiyorum, dünyada proje lâfının bu kadar bol kullanıldığı bir memleket var mıdır? 

***

Olumlu anlamıyla proje kelimesinin dili istilâsını, sanırım Turgut Özal’la başlatabiliriz. Onun sadece siyasî değil günlük hayat ideolojisine hegemonik etkisinin alâmet kelimelerinden biri budur.

Proje, 1980’lerden başlayarak, siyasî dilde –asgarîsiyle azamîsiyle– programın yerine geçti. Hedefin, emelin yerine geçti. Hayalin yerine geçti. Bunların hepsini eksilterek ikame etti.

Ondan önce, mühendislik ve iktisat işlerine ait bir terimdi. Teknik bir işlemi, bir ihtisası imâ ederdi. Programdan, emelden, hayalden farklı olarak, uygulanabilirliği, yapılabilirliği ifade ederdi. 

Proje kelimesinin müthiş yayılmacılığı, mühendisçe bir hesapçılığın, yapabilirlik ve ihtisas sahibi olma iddiasının kazandığı güçle açıklanabilir. Nitekim proje fetişi, politikanın bir ihtisas konusu, teknik bir iş olarak sunulmasına ve algılanmasına tekabül eder. Zaten ideolojilerin sonu kampanyasıyla kol kola gelmiştir. Özalesk politika, hizmet yarışı “esprisi” içinde, projelerine finansör ve seçmen bulmaya çalışan bir müteahhitlik faaliyeti gibi düşünülür. Sadece partilerde değil, derneklerde, kulüplerde de adaylar, “Projelerimizle geliyoruz” diye kabarırlar; politikacılar “Projen var mı? Projelerini söyle” diye sıkıştırılır. İtirazı, “Hayır”ı men eden bir tutumdur bu. Bu sekterliğiyle, anti’cilikten sıyrılma kaygısından başka bir şeydir, bir toplum tasarımına, geleceği inşa etme iddiasına sahip olmaktan başka bir şeydir; politikayı teknikleştirir, zaten ‘belli’ olan şeyleri tatbik etmeye dönük bir uzmanlığa çevirir. Daha sonra moda olan tabirle “siyasî mühendislik” denilen eylemleri değil, bizatihi ve toptan siyaseti, bir mühendislik faaliyetine dönüştürür – dönüştürmek ister. 

***

Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçedeki Yabancı Sözcükler Sözlüğü’nde (Arkadaş Yayınevi, 2003) projenin birinci anlamı şudur: “düşünülüp tasarlanmış şey, tasarı”. Gayet yalın. İkinci anlam, adeta şartname titizliğiyle, mühendislik-müteahhitlik veçhesini tarif ediyor: “Mal sahibinin isteği üzerine yapılacak olan yapıyı… bir makineyi ya da oluşturulacak bir kuruluşu plan durumunda gösteren çizimlerin tümü”. 

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde, sıralama tersine dönmüş. Birinci anlam, Püsküllüoğlu’ndakinden de daha tekniktir: “Değişik alanlarda önceden plan ve programa alınmış, maliyeti hesaplanmış, kurum ve kuruluşların yönetim organları tarafından onaylanmış, kısa ve uzun vadeye bağlanarak özel kurum veya devlet adına gerçekleştirilmesi kabul edilmiş bilimsel çalışma tasarısı.” İkinci anlam: “Gerçekleştirilmesi istenen tasarı.”

Kelimenin Batı dillerindeki kökü, Latince projectum’dan geliyor: “İleri doğru atılan, fırlatılan şey” demek. Hemen yanı başında Projektil kelimesi duruyor zaten: Gülle, füze. 

Yalın, ‘temiz’ anlamını tekrarlayalım: Tasarı. Düşünülüp tasarlanmış şey.

***
Düşünme ödevi: Hem olumlu hem olumsuz anlamıyla proje lâfının bu enflasyonist kullanımı, bize ne anlatır? Olumlu ve olumsuz anlamlarının birbirine hemen hiç değmemesi, iki kullanım arasındaki çelişkinin bir refleksiyona veya projeksiyona itki vermemesi, bize ne anlatır? Nedir, tasarlamayla, düşünerek yapmayla, yapmak üzere düşünmeyle ilgili bir problemimiz mi var acaba?

[1] Orhan Koçak, Pamuk’a dönük dehşetli hıncı, esas olarak “Dünya ödüllenme ortamına ulusun dolayımı (izni, yetkilendirmesi) olmadan geçmiş olması”na bağlıyor. http://www.birikimdergisi.com/haftalik/8908/kozmopolitizm-ve-enternasyonalizm-iii#.Wv_W6u6FOpo