Sıfır Tolerans
Polat S. Alpman

Geçtiğimiz ay içerisinde Amerika yaşayan yaklaşık 2500 çocuk, ebeveynlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Bunun nedeni göçmenlere yönelik olarak çıkartılan “sıfır tolerans” yasasıydı ve bundan sonra ABD sınırları içerisindeki yasadışı göçmenlere sıfır tolerans gösterileceği söyleniyordu. Yıllarca Amerika’da yaşayan ve kendilerine bir hayat kuran kişilerin bir yasa değişikliği ile birlikte yaşamlarının paramparça olması, ülkede ve kısmen dünyada tepkilere neden oldu ve Trump uygulamayı durdurdu, yasa hala yürürlükte. 

Trump’ın seçim vaatleri arasında dikkat çekenlerden biri Meksika sınırına duvar örmekti. (Sağ siyasal söylemde “duvar örmek” tabirini kullanmaktan hoşlananların sayısı az değil. Bu tabirin kulağa hoş gelen bir tınısı da var, bir tür güvenlik duygusu çağrıştırıyor. İstenmeyen kişileri dışarda tutan, içerdekileri de koruma altına alan duvar, komşularıyla çeşitli sorunlar yaşayan ülkeler için sorunları çözmüş olmanın somut bir uygulaması olarak gösterilebiliyor.) Trump da duvarları seviyor ve henüz öremediği duvarın etkisini “sıfır tolerans” yasasıyla gidermeye çalışıyor.

Yasa sayesinde kaçak göçmenler ivedilikle tutuklanabiliyor. Sığınma başvurusu yapıp yapmamalarının da herhangi bir önemi yok ve bu da tutuklanmalarını engellemiyor. Özetle göçmenlik suç haline getirilerek bir tür korkunun diri tutulması sağlanıyor. Bu nedenle artık sivil mahkemelerde değil, suç mahkemelerinde yargılanıyorlar ve bir göçmen ülkesi olan Amerika, göçmenler için kabusa dönüyor.

Trump göründüğü kadar tuhaf biri değil, zamanın ruhunu yansıtan demagoglardan biri. Siyaset yapabilmek için uğraş vermesi gereken fazla bir şey yok. Bağımsız medyayı yalancılıkla suçlayıp kendisi gibi düşünmeyenlerin salak olduğunu, göçmen haklarını aptalca bulduğunu söylemesi yeterli. Ülkede yaşanan olumsuzlukların nedenini göçmenler olarak göstermek ve bundan dolayı da Demokratları suçlamak ise siyaset tarzı olamayacak kadar güdük ama yine de işe yaradığı yerler var.

Sıfır tolerans yasası hala yürürlükte ve toplumun yaklaşık üçte biri bu yasayı destekliyor. Ailelerin sınır dışı edilmesi ve çocukların sığınma merkezi denilen toplama kamplarına götürülmesi kısmi bir infiale neden olduğu için şimdilik paranteze alınan sürecin, yakında yeni bir biçimde uygulamaya geçeceği söyleniyor. Trump, 20 Haziran’da attığı tweette parçalanan ailelerin ortaya çıkarttığı görüntülerden rahatsız olduğunu, bu görüntülerden Demokratların sorumlu ve suçlu olduğunu, göçmenlik yasası için gereken oyu ve desteği vermediklerini söyledi. Trump’a göre Cumhuriyetçiler güvenlik isterken Demokratlar, korkunç suçlara neden olmasına rağmen, açık sınırlar istiyormuş. Bunun kabul edilemez olduğunu daha önce de ifade eden Trump, üzerinde çalıştığı yeni bir şey olduğunu ve bu meseleyi mutlaka halledeceğini ima ederek, kendisini destekleyenlerin gönlüne su serpmeyi de ihmal etmedi.

Küresel göç hareketleriyle birlikte hızla değişen siyasal davranış modellerinin ve siyaset tekniklerinin, bir zamanlar mahcup olarak dile getirilen ve genellikle örtülü olan birçok ayrımcılık biçimini açığa çıkarttığına tanık oluyoruz. Liberal demokrasinin krizi olarak da anlatılan bu süreç, kapitalizmin otoriter niteliğini ve onun siyasal gerçekliğini gözler önüne seren birçok farklı örneği barındırıyor. 21. yüzyıla tanık olanlar için liberalizm ile otoriteryanizm arasındaki rejim farkının gittikçe belirsizleştiği, sıradan kişileri devlete karşı koruyacak mekanizmaların ve kurumların çözüldüğü bir dönemde göçmenlerin hakkına ilişkin kurulan cümlelerin fazla bir anlamı olmasa da bu çabanın demokratik mücadelenin bir parçası olduğunu hatırlamakta fayda var. Aksi halde göçmenliğin gittikçe suçlulaştırıldığı ve bunun olağanlaştığı, hak taleplerinin ise karşılıksız kaldığı sosyo-politik düzlemde, göçmen olmayanların kendilerini hukuki güvence altında kabul etmeye devam etmesi, koca bir illüzyon olmaktan öteye gidemez. (28 Haziran’da Guardian’da yayımlanan ve Göç Araştırmacıları Derneği (GAR) tarafından Türkçeye çevrilen şu metne bakmakta fayda var: https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2018/07/03/goc-uzerine-dusunme-seklimizde-bir-paradigma-degisimine-ihtiyacimiz-var/)

Trump, bu uygulamayı askıya alırken, çocukların ailelerinden ayrıldıklarını görmekten hoşlanmadığını söyledi. Sıfır tolerans yasasının yürürlükten kaldırılmayacağını ama göçmenleri sınır dışı etme işinin daha “zarif” bir biçimde çözüleceğini ise başka bir Cumhuriyetçi aracılığıyla kamuoyuna iletti. “Zarif çözüm” bir nezaket barındırıyor. Zamanın ruhuna uygun olarak zoraki bir nezaket! Ancak konunun zerafet ile değil, haklarla ilgili olduğunu konuşabilecek bir zeminin ortadan kalkmış olması, bu çağda yaşayan göçmenlerin payına düşen dertlerden biri. Şimdilik gösteriler, protestolar, itirazlar ve eleştiriler işe yaramış görünse de Trump, yeni kararnamelerle seçmenlerinin beklentilerini yerine getirmek isteyecek. Popülizmin ilk kuralı vasatın arzularına seslenmekse Trump bunun başarılı örneklerinden biri. Bu nedenle Trump tarzı siyaset, göçmenler tarafından inşa edilen bir ülkenin, göçmen düşmanı bir yere dönüşmesini siyasi başarı olarak göstermeyi de başaracaktır.