Deraa, İdlib, Haseke Hattı
Mete Çubukçu

Suriye’deki iç savaş Türkiye’nin gündemine göre medyada öne çıkıyor ya da düşük profilli seyrediyor. Oysa küçük ama önemli değişimler söz konusu. Bu değişimler önümüzdeki dönemde Suriye’nin haritası ve ülkenin geleceğini belirleyecek nitelikte. 

Suriye savaşı başladığı günden bu yana, Suriye yönetimi ile farklı renk ton ve anlayıştaki muhaliflerin karşılaşması dört cephede yoğunlaşmıştı. Halep-Kilis-Antep hattı, Lübnan ve Ürdün sınırı ile Suriye ordusunun çekilmesiyle birlikte Cizire-Kobani hattı. Bir de Irak da denetimin kaybolmasıyla birlikte Suriye Irak sınırı bölgesinde.

Suriye’de iç savaşın iniş ve çıkışlarını Türkiye, Lübnan ve Ürdün sınırları ile bu sınırlardaki “serbest geçişler” belirledi. Onlarca farklı isimdeki örgüt komşu ülkelerin içinde ya da sınırlarında kuruldu. Bu örgütler kimi zaman birlikte hareket etti, kimi zaman birbirleriyle savaştı. İçlerinde El Kaide; sonralarında isim değişiklikleriyle birlikte Tahrir el Şam’a kadar uzanan yapı ile IŞİD gibi en sert, en vahşi yapılar da vardı bunların içinde. Onlarca cihatçı örgüt farklı gündemlerle Suriye’de alan kazanmaya çalıştı. 

Savaşın başından bu yana Deraa Türkiye’ye en uzak ama Suriye iç savaşı açısından en önemli bölgelerden biri oldu. Deraa Suriye ayaklanması ya da iç savaşının fitilinin ateşlendiği yerdi. Deraa ile başlayan süreç, barışçıl gösterilerin çok sert bastırılması sonucu ayaklanmanın silahlı bir kalkışmaya dönüşmesi kadar, ayaklanmayı daha önceden planlayarak silah yığan, finansman sağlayan bölge ülkeleri ve istihbarat teşkilatlarının eseriydi.

Bu uzun girizgâhın nedeni 2011’de iç savaşın başladığı yer olan Deraa’nın yaklaşık 7 yıl sonra Suriye yönetimi ve ordusunun kontrolüne geçmesi. Deraa Suriye savaşının psikolojik bir dönüm noktası olması açısından önemli. Ayrıca, daha önce farklı yerlerden İdlib’e gitmek zorunda kalan cihatçı örgütlerin elinde kalan ceplerden biri olması. Bu ceplerin de kaybedilmesiyle birlikte Suriye’de artık geri dönüşü olmayan bir noktaya gelindi. Güneyde Ürdün sınırı belli noktalarda Suriye yönetiminin denetimine geçerken, özellikle Suriye-Ürdün-Lübnan üçgenindeki kalan küçük gruplar da yakında burayı terk etmek zorunda kalacaklar. Oysa Rusya, ABD ve Ürdün arasında 2017’de varılan anlaşma sonrası buralarda “Gerilimi Azaltma Bölgeleri” ilan edilmişti. Rusya-ABD ve Ürdün’ün ortaklaşa oluşturduğu bu bölgeler muhtemelen Rusya ve ABD’nin ortak kararı sonrası Suriye yönetimine bırakılıyor. 

Bu bölge İsrail’in güvenliği açısından da önemli. İsrail uzun süre sonra sınırında, Golan tepelerinin hemen yanı başında, cihatçı gruplar yerine güçten düşmüş bir Esad rejimini tercih ediyor gibi. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Moskova ziyareti sonrası “Esad’la sorunumuz yok” açıklamasının, Rusya’nın İsrail’e, İran ve uzantılı güçlerin bölgeden uzaklaştırılması garantisi sonrası yapıldığından şüphe yok. Çünkü, İsrail özellikle Golan bölgesindeki statükonun, Rusya denetimindeki Suriye yönetimi ile daha kolay sağlanabileceğini düşünüyor. Gelinen noktada Suriye’deki genel gidişatın bundan böyle, daha net biçimde, Rusya ile ABD’nin alanda yapacakları pazarlıklarla belirleneceği ortada. ABD’nin dikkatini İran’a çevirmesi sonrasında, Rusya-ABD’nin, İran’ın Suriye’den uzaklaştırılması konusunda anlaşması, Suriye yönetiminin elinin güçlenmesi ile sonuçlanacak gibi görünüyor.

Diğer yandan Rusya-ABD kararı Suriye’de cihatçı örgütlerin belli yerlerde toplanması/sıkıştırılması ile sonuçlanacak. Rusya’nın Suriye yönetimine verdiği askeri destek sonucunda bu strateji önceden denendi ve sonuç alındı: Doğu Halep, Doğu Guta ve şimdilerde Deraa’da. 

Rusya-Suriye ikilisinin ılımlı cihatçı ayrımını yapabilmesi çok kolay görünmüyor. Çünkü Rusya, özellikle El Kaide bağlantılı grupların, isim değiştirmiş olsalar bile, bu değişiklikle ılımlı olmayacağını biliyor. 

Deraa’dan ayrılacak gruplar önce olduğu gibi İdlib’e yönelecekler. Bu durum da Rusya ve Suriye’nin bir sonraki adımda İdlib’e yükleneceklerinin ipuçlarını veriyor. İdlib mevcut “çatışmasızlık bölgeleri”nden birisi ve Türkiye’nin kontrolünde. Türkiye’nin dikkat ve enerjisi ise daha çok Fırat’ın doğusu denilen bölgeye yoğunlaştı. Çünkü mevcut gelişmeler ve harita Fırat’ın doğusu olarak adlandırılan ancak ülkenin kuzey-güney hattını oluşturan; Türkiye sınırından Rakka ve Deyri Zor ve Ürdün sınırına kadar inen önemli bir bölge. Bu bölgenin geleceği sanki İdlib’deki gelişmelerden sonra netleşecek. Kuzey’de, PYD/YPG’nin denetimindeki Haseke’de yönetimin Suriye ordusuna bırakılacağı haberleri gelirken, özellikle Kürtlerin bu sıkışmayı nasıl aşacakları, ABD-Suriye yönetimi ikileminde kiminle birlikte yol alacakları da yakın zamanın en önemli konularından olacak.

Ancak asıl önemlisi İdlib ve Fırat’ın doğusundaki sıcak gelişmelerin Rusya-ABD ile birlikte en çok Türkiye’yi ilgilendirdiği ve Türkiye için önemli sorunlardan biri olacağını söylemek gerek.