Şili'de Yeni Bir Başlangıç

Güney Amerika, yerli halkların deyimiyle Abya Yala ülkelerinden Şili'de geçtiğimiz ay yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin ikinci turunda solun adayı Gabriel Boric oyların yaklaşık yüzde 56'sını alarak neo-Nazi rakibi José Antonio Kast'a karşı üstünlük elde etti.

Boric'in solu ne kadar temsil edip etmediği tartışmaları bir yana bu zafer tabii ki başlı başına sevindirici bir olaydı.[1] Çünkü her şeyden önce Boric ve onu destekleyen insanlar bir neo-faşiste karşı seçim kazanmıştı. Kast, Pinochet'in yaptıklarını sürdürmeye aday olduğunu gizlemiyordu. Siyasal pozisyonu buyken babasının Almanya'da Nazi partisi üyesi olduğunu saklamaya çalışması ise rezilliğin bir başka boyutu olmaktan öteye gitmedi. Kast, işin doğrusu, yine de beni epey şaşırttı. Onca devlet desteğini arkasına almasına rağmen "Atı alan Mapocho Nehri'ni geçti, And dağlarına sardı..." falan demedi/diyemedi, daha sayım bitmeden yenilgiyi kabul edip rakibini tebrik etti.

Şili'deki seçim sürecinin tartışılması gereken elbette birçok boyutu var. Ben bu yazıda kısaca Boric’e ve ikinci turu nasıl kazandığına değinmeye çalışacağım. 

İkinci tur öncesi neler oldu?

İlk turda genel seçimlere katılım (devlet başkanlığı için daha çok oy kullanılmasına rağmen) yaklaşık 7 milyon seçmen oy vermiş, katılım yüzde 47,6’da kalmıştı. Devletin seçime katılımı çeşitli biçimlerde engelleme çabalarına karşın ikinci turda bu durum değişti. Katılım yüzde 55,87 olarak gerçekleşirken toplamda 8.270.978 oy kullanıldı. Bu oyların 4.620.890'ı Boric'in hanesine yazıldı, Kast'a yaklaşık bir milyon oy fark attı. Bir anlamda seçime yeni katılanlar sayesinde Boric kazandı desek, yeridir. Peki kim bu seçime ikinci turda katılanlar? Bu sorunun elbette basit bir yanıtı yok ama 2019'dan bu yana sokakta isyan halinde olan devrimci kesimlerin ilk tura katılmadığı biliniyor. Bu kesimlerin Boric'in destekleyenlere nazaran seçim sonucu oluşturulan Kurucu Meclis/Anayasa Yazım Meclisi'ndeki ağırlığı da göz önünde bulundurulursa (155 kişilik mecliste isyanı temsil eden bağımsızlar ve yerliler 45+17 sandalyeye sahip, ayrıca başkanlık bu grupta) bu kez sandığa gittikleri ve farkın buradan doğduğu, varsayımlardan biri olabilir. Fakat bu sadece varsayım değil, Boric'in bu konuda özellikle çaba harcadığı biliniyor. Bunun karşılığında sokaktaki direnişler sırasında polis/Carabineros tarafından gözünden yaralanıp bağımsız senatör seçilen Fabiola Andrea Campillai Rojas ve yine direniş sırasında polis saldırısıyla iki gözü görmez hale getirilen, mücadelenin sembol isimlerinden üniversite öğrencisi Gustavo Gatica Villarroel tarafından Boric'e destek açıklamaları yapıldı. Boric ülkedeki kadın hareketinin ve Kurucu Meclis'in başkanı ve Mapuche yerli hareketinin önemli isimlerinden Elisa Loncón Antileo'nun[2] desteğini de aldı.  Ve bu desteği unutmadı, zafer konuşmasının açılışına, Mapuche dili Mapudungunca bir cümle ile herkese teşekkür ederek başladı.

Ayrıca Boric sendikalarla, toplumsal hareketlerle sözleşme yaparak onların da taleplerini imza altına aldı.

Bunlara ilaveten doğrudan ikinci turla ilgisi olmasa da, Şili'de tahminen 500 bin civarında ve örgütlü Filistin kökenli insan var. Boric Filistin meselesine duyarlılığını seçim kampanyası sırasında da göstermekten geri durmadı (bu arada 2020'de yine bir röportajında Boric, İsrail'i Filistinlilere karşı soykırımcılıkla suçlarken Türk devletini de Kürtlere karşı aynı politikayı uygulamakla itham ediyor).  Boric'in bu kesimleri de etkilememiş olması düşünülemez.[3]

Ayrıca Boric birinci turun sonrası ülkeyi gezdi. Doğrudan insanlarla temas kurarak, onları dinleyerek sempati hâlesini genişletti. Bu geziler sırasında emekçi kesimlerin yanı sıra orta sınıflara, sağın ve solun merkezdeki topluluklarına da hoş gelebilecek mesajlar verdi. Bu sayede eski devlet başkanı, şimdi BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet gibi sembolik önemi yüksek kişilerin açıktan desteğini almayı becerdi. Ayrıca sanat, kültür hayatından çokça ünlü kişi de Boric'e destek açıklamaları yaptı.

Boric'in Kast karşısında bir diğer önemli avantajı ise Kast'ın bir beklenmeyeni gerçekleştirerek ilk turu önde tamamlayıp, Trump gibi olumsuz, korkutucu bir sembole dönüşmesiydi. Bu durum, zaten halihazırda Pinochet devletinin baskılarından bıkmış, muhtemelen politikayla da çok ilgilenmeyen kesimlerden de tepki oylarının Boric'e gitmesini sağlamış olabilir. Bunu daha çok ülke dışında kullanılan ikinci turdaki oyların artışı (genelde ciddi bir yekûn tutmasa da) ve büyük çoğunluğunun Boric'e akması üzerinden düşündüm. Boric ilk turda da yurtdışı sandıklarda yarışı genelde önde bitirmişti. Fakat ikinci turda katılım artmıştı ve bu kez Boric, Kast'a büyük fark atmıştı. Kast'tan duyulan ürküntü pekâlâ ülke içinde de önemli ölçüde rejimin yarattığı, apolitizmin hakim zihniyet olduğu geniş kesimlerde ufaktan da olsa kıpırtıya neden olmuş görünüyor.

Bütün bunların ötesinde Boric ve adayı olduğu Apruebo Dignidad (Haysiyetini Savunanlar Koalisyonu), 2006'da başlayan, 2011 gibi doruğa çıkan öğrenci hareketinin yarattığı zeminde yükselen, kadın ve doğa hakları öncelikli olmak üzere gelişen mücadeleleri kucaklamaya, onları parlamentoda, legal siyaset zemininde temsil etmeye çalışan bir kuşağın yansıması. Boric gibi öğrenci hareketinden gelip parlamento ya da belediye yönetiminde yer alanların sayısı son yıllarda arttı. Örneğin geçen yıl Şili Komünist Partisi’nden (PCC) aday olup seçilen, Santiago Belediye Başkanı Irací Hassler bu kuşağın sembollerinden. Bu genç kuşak hem siyasette yeni şeyler söylüyor hem de giderek daha baskın bir rol oynuyor. Aynı zamanda on yıl öncesine kadar kıtada hakim anlayış olan Bolivarcı sosyalizm yaklaşımından farklı bir solu yeşertmenin yolunu arıyorlar.

Her şey Boric'in devlet başkanlığını kazanmasıyla başlamadı elbet ama şimdi Şili halkları için gerçekten Pinochet darbesi sonrası ülke üstüne çöken kâbusu dağıtmanın ve yeni bir başlangıç yapmanın olanağı var...

Bir sonraki yazıya seçimden sonra neler oldu, yasama organlarında zayıf bir desteği olan Boric sistemle hesaplaşmayı göze alabilecek mi, Mapuche hareketi ne yapıyor, Türkiye ile ne tür benzerlikler, farklılıklar var gibi soruların yanıtını aramaya çalışacağım.


[1] Memleketimiz epeydir alelacayip bir ruh hali içinde debelendiğinden olsa gerek, patronları düpedüz sağcı olan, onlara sadakatten geri durmayan bazı güzide gazeteciler Boric'in solculuğunu beğenmediler. İki gıdım sevinmeye hasret kalmış halkımıza Şilililer adına sevinmeyi bile çok gördükleri gibi şimdiden olası başarısızlığa yatırımlarını yaparak aslında arzularını da sergilemiş oldular.

[2] Kurucu Meclis'in geçen hafta ilk yönetim dönemi sonuçlandı. Mapuche halkı tarafından seçilen ve Sosyalist Parti'ye yakın bir isim olan mevcut başkan Elisa Loncón'un yerini Movimientos Sociales Constituyentes'ten (Kurucu Sosyal Hareketler İttifakı) María Elisa Quinteros alacak. Frente Amplio'dan (Geniş Cephe) başkan yardımcısı Jaime Bassaise ise yerini Independientes No Neutrales listesinden (Bağımsız Fakat Tarafsız Olmayanlar Grubu) Gaspar Domínguez'e devredecek. Boric'in desteklediği kesim seçimi kazanamadı fakat Boric yaptığı açıklamada Quinteros'u kutladı ve yeni yönetimle birlikte çalışacaklarını belirtti.

[3] Boric'in seçim zaferi sonrası Filistin meselesine ilgisi, İsrail devletine eleştirileri; KP devlet başkanı adayı Filistin kökenli olduğu bilinen Daniel Jadue'yle yakınlığı ve ülkedeki Yahudilere karşı olumsuz bir tutum almamasına rağmen yine de Şili basınında Yahudilere dönük bazı "endişe" haberlerinin çıkmasına engel olamadı.