Arkadaşlar, başımız sağolsun. Her şeyden ne yazık ki şu anda haberim oldu, ama galiba yapılabilecek bir şey yoktu. Belki sadece ulus’un aslında pek de BU dünyada yaşamayı tercih etmediğini düşünerek teselli bulabiliriz.
Onu anmak için onunla ilgili olarak hiç unutmadığım bir olayı anlatmak istiyorum:
Izmir’de savaş karşıtlarının atelye çalışması gibi bir faaliyet için toplaşmıştık. Bir öğleden sonra, sıra ulus’un konuşmasındaydı. Alçak sesle, tekdüze bir tonlamayla, uzuun uzuun, hayli derin ve kavraması zor şeyler anlatıyordu. Bir aşamadan sonra dinlemeye çabalayan herkes için çok meşakkatli bir hale gelmişti iş. Ulus’a “azıcık yüksek sesle konuş!’ deniyordu ikide bir. Bir defa da, artık lafı toparlaması ve bitirmesi imâ edilecek oldu. O da şöyle demişti: “aristo’ya ‘kısa kes, sesini yükselt’ falan diyorlar mıydı?”
Ulus baker, asla bu memleketin yetiştirmediği, hattâ yetişmesine engel olmak için elinden geleni yaptığı fakat hasbelkader bu memlekette yaşayan insan türlerinden birinin en zor bulunur örneklerindendi. Çok özel bir karakterdi. Ve herhalde türkiye’nin en bilgili insanlarından biriydi. Şu “türkiye”nin asla farkında olamayacağı bir kayıp.
Kaybolup gitmemesi için yapılabilecek bazı şeyler var ama. yazdığı onca şeyden neler derlenir...
Tekrar bağışımız sağolsun.