Bir keresinde ne çok obitüer yazmak zorundayız, bu ne kötü bir dünya
demiştin. Aynen öyle. Fakat bu bir şey değil. Gerçek bir Ulus Baker,
aslında, burada olsa, şimdi yüzünü bana dönerek ve elbette bir parmağını
çürük dişine dayarak, ölenler için değil, yaşayanlar için -obitüer-
yazmalıyız derdi. Nereye gittin bilmiyorum, sorsam, mırıldanarak
söyleyeceksin, duyamayacağım, kimse duyamayacak, duysak, gittiğin yeri,
kendinle ilgili her konuda olduğun gibi, o kadar sıradanlaştıracaksın ki,
bir müddet sonra, aslında gitmediğine inanacağız. Şimdiden zaten
gitmediğine dair rivayetler dolaşmaya başlamıştır bile.
Canım Kardeşim,
Seni tanıyan herkes gibi sana karşı kendimi sorumlu, suçlu hissediyorum,
bilesin. Orada şunu yapsaydım, şunu yapmasaydım, burada şunu söyleseydim,
şunu söylemeseydim diyeceğim bin tane vak'a hatırlıyorum. Sana sorumlu
olmamız, sana kendimizi borçlu hissetmemiz, seni sevdiğimizdendi. Seni çok
sevdik Ulus. Seni sevmek Ulus, zor bir meslekti. Bunu kabul et.
Bir insan daha eksildi dünyadan.
Sevgili Ulus, bana, bize kızma. N'olursun!