Yollar hem metaforik olarak hem de fiziken, dünyamızı kaplamış durumda. Yeni yollar, duble yollar, köprülü kavşaklar, yoncalar… Bir yandan da patikalar ve kestirme yollar. Neyse ki. Patikaların ve kestirme yolların varlığını sürdürmesi, o koca duble yolların insan ihtiyaçlarını karşılamadığını gösteriyor olabilir.
İnsanların yaptığı ilk yollar patikalardır. Evden tarlaya, tarladan ormana, ormandan başka bir köye ve geriye. Patikalar bir yerden bir yere gitmenin en kısa değil, en kolay yoludur. Düzlükten dağa tırmanan patika düz değildir, sürekli bir sağa bir sola giderek yolu uzatır, ama çıkışı kolaylaştırır. İngiltere’de mezarlığı olmayan köylerden, mezarlığı olan köylere tabutların taşındığı “ceset patikaları” varmış. Yol bir yeri başka bir yere, bir hayatı başka hayatlara bağlar. Bunu yapmakla kalmaz, iktidarın her yere sızmasını, girmesini sağlar. Yolu olmayan yere iktidar nasıl girsin?
Bugün Avrupa’nın anayollarının Romalılardan kalma olması tesadüf değil anlaşılan. Roma, bir “yol imparatorluğu” idi. Bu sert zeminli yollar, istila amacıyla Roma ordusu tarafından inşa edilmişti. Roma İmparatoru Claudius’un fetihlerine başladığı MS. 4 yılından itibaren, birlikler bu yollar sayesinde hızlı bir şekilde hareket edebildi ve tekerlekli yük vagonları kullanarak malzemelerini taşıyabildiler. Romalıların yapmış oldukları yollar her ne kadar “askerî” bir araç olarak görülse de aynı zamanda egemenlik kurduğu topraklarda “iktidar”ı güçlendirir. Yapılan güçlü ve sağlam yollar merkez ile imparatorluğun geri kalanı arasındaki iletişimi sağlamakta ve bu iletişim merkezin iktidar aracı olarak kullanılmaktaydı. Yol sadece iletişimi sağlamıyordu elbette, ticareti de mümkün kılıyordu. Bilinen en önemli ticaret yolları İpek ve Baharat yollarını bu kadar önemli hale getiren, güvenlikli olmalarıydı. Ticaretin güvenlikli yollarla bağlantısı, İmparatorlukların ticareti denetlemesini de kolaylaştırıyordu.
Aynı şekilde, kurulan ilk demiryolları da az nüfuslu kentleri yoğun nüfusun yaşadığı kentlere bağladı. Böylece, iktidar merkezlerindeki güç, diğer kentlere akıtılabildi, oraların denetimi sağlanabildi. Güney Amerika’da sömürge döneminde çoğunlukla maden yataklarını işletmek amacıyla And dağları ve Amazon havzasını baştan başa kateden demiryolları döşenmiştir.
Örneğin 19. yüzyılda Osmanlı üzerinde Avrupa tarafından kurulmak istenen hakimiyetin en önemli aracı yine “demiryolu”ydu. Osmanlı Devleti 19 yüzyılda demiryollarını yapacak mali ve ekonomik yapıya sahip değildi. Bu sebeple demiryolu yapım ve işletilmesi bir imtiyaz olarak yabancı şirketlere verildi. Böyle olunca da Osmanlı demiryollarını kendi çıkarlarına göre değil, aralarında önemli rekabet olan emperyalist devletlerin ekonomik, siyasi, hatta askerî çıkarlarına göre ele almak durumunda kalmıştır. Osmanlı demiryolu politikasının belirlenmesinde bir etkende dış borçlar olmuştur. Osmanlı hükümeti ya borç karşılığında bir imtiyaz vermiş ya da borç istediğinde yeni bir imtiyaz isteği ile karşılaşmıştır. Demiryolu inşaatları Tanzimat Dönemi’nde başlamış olmakla birlikte, asıl hızlanma Düyûn-ı Umûmiye’nin kurulması ile başlamıştır. Siyasi, askerî ve stratejik ağırlıklı olduğu iddia edilen bu politikanın sonucunda birbirinden kopuk, ağaç görüntüsünde, limanlardan iç bölgelere uzanan demiryolları ülke çıkarlarından çok emperyalist devletlerin çıkarlarına hizmet etmiştir (Yıldırım, 2002).
“Yollar” tarih boyunca devletin tahakküm kurma, yönetme, yasaklama ve zorlama için kullanmış olduğu en önemli araçlardan biridir. Patika yolların devletin kurmuş olduğu yollara alternatif olarak görülmesi bundandır. Patika yollarda devletin denetim gücü azalırken yasaklarını kontrol etme işlevi de azalmıştır. Patika yolların varlığı tarih boyunca yapılan “modern yolların”, ihtiyaçları tam olarak gidermemesi (giderse bile oldukça fazla maliyet -vergiler-) nedeniyle varlığını hep korumuştur (Şentürk ve Turan, 2012).
Devlet, gücünü, yaptırım yoluyla kullanması ve kanunlara itaati sağlamasıyla inşa eder. Ana yaptırım tekniği, suç ve ceza kategorilerinin kanunlarla belirlenmesi ile temayüz eder (Foucault M., 2000). Tarih boyunca kendi yaptığı yollar dışında yolların kullanılması suç sayan devlet, patika yollarda gezen, ticaret yapan, yük taşıyanları eşkıyalık, kaçakçılık ile tanımlamıştır. İktidar tarafından yapılan yolların dışındaki yolların kullanılması suç sayılmıştır. İktidarın aygıtının güçlenmesi noktasında Foucault, disiplini bir araç olarak tanımlamıştır. 17. yüzyılda geliştirilen kontrol, gözetim mekanizmalarıyla üretilen uysal bedenler, iktidarın uygun gördüğü yolları kullanır. İstediği kadar daha kısa ve düşük maliyetli bir yol olsun, “uygun” yol burasıdır… Disiplin, belirli bir şekilde standartlaşmanın oluşmasını ve oluşan bu standartların dışında hareket edenlerin toplumdan uzaklaştırılmasını kendiliğinden sağlayan toplumsal bir ceza aygıtı olarak oluşturulmuştur. Devlet bireyleri kötü yollardan ve dış düşmanlardan korumuştur ancak bunun karşılığında yurttaşlar devletin kendileri üzerinde meşru bir kuvvet uygulamasını kabul etmiştir (Giddens, 2016, s. 84). Benim de öğrenci olduğum Kocaeli Üniversitesi’nde kilitli parke yollarıyla fakülteler, kantinler birbirine bağlanmıştır ancak bu yolların dışında pek çok kestirme patika da vardır. Belli ki yönetimin yaptığı yollar en kısa ve yeterli yollar değildir (Balaban, 2017). Bu kestirme yolların kullanılma amacı, gidilecek yere daha kısa sürede ve daha az enerji harcayarak gitmektir; tarih boyunca iktidar aygıtının yapmış olduğu yola alternatif patika yollarda olduğu gibi. Ancak rektörlük yalnızca kendi yaptığı yollarda ayağımıza çivi ya da diken batmayacağını taahhüt etmiştir. Yani Foucault’un iktidar biçimlerinden biri olarak gösterdiği “güvenlik”e işaret etmektedir bu.
18. yüzyılın sonunda ivme kazanan sanayileşmenin de etkisiyle, egemenlik yerini disipliner iktidar ve düzenleyici iktidara bırakmıştır. Foucault’un biyopolitika adını verdiği siyaset, insanın temel biyolojik özelliklerini siyaset nesnesi haline getiren bir dizi mekanizmalardan oluşmaktadır. Disipliner iktidar, ideal bir davranış modeli üzerinden norm belirler ve bireyleri buna uyumlu hale getirmeye çalışır.
Güvenlik eksenli düzenleyici iktidar ise normalliği hesap etmekle başlar, normalliğin eğrisini çıkarır ve normu buna göre belirler (Foucault M., 1992). Yani kullanılacak yolların belirlenmesini yaratan “iktidar bilgisi” bu yollarda hareket etmeyi ideal bir davranış olarak gösterir. Maliyet olarak devlete çok pahalıya patlamış bir yol, yaratılan bir algı ile normalleştirilir. Bu yolu kullanan bireylerin normale yakın hareket ettiği bilgisi üretilir. İktidarın işleyişine ve konumlanışına hizmet eden bilgi, sadece bilimsel bilgi değildir. Çağcıl iktidar mekanizmaları yalnız işleyebilmek için değil, gizlenebilmek için de geniş bir bilgi ağı gerektirmektedir. Bu noktada asıl olan, entelektüellerin iktidar mekanizmaları ile ilişkili olduğunu gördükleri “hakikat” söylemlerini ve bilgilerini deşifre etmeleri gerekliliğidir. Örneğin tarihte bilenen en önemli ticaret yolları -İpek ve Baharat yolları- önemli ticaret merkezlerini ziyaret eden bir güzergâh olduğu için kullanılır. Ancak bu yolu kullananların tek amacı bütün ticaret merkezlerine uğramak değil, aynı zamanda güvenli bir şekilde seyahat etmektir. Çünkü İpek Yolu üzerinde bile birçok eşkıya bulunmaktayken bu yol dışında kullanılan yolların güvenliği noktasında hiçbir imparatorluk güvenlik taahhüdü vermemekteydi. Bu da bu yolun kullanılması mecbur kılıyordu. Alternatif birçok yol daha verimli ve daha kısa olabilirken devlet tüm ticaretin kendi hakimiyeti altında sürmesini istiyordu. Bunu ise güvenlik ve akıllaştırma ile sağlıyordu. En mantıklı yolun iktidarın yapmış olduğu yollar olduğu iddia edilirken, bu yolun dışında ticaret yapanların kaçakçı ya da hırsızlar, eşkıyalar, hatta deliler oldukları öne sürülüyordu. Bugün İstanbul Boğazı üzerinde yapılmış olan 3. Boğaz köprüsü büyük maliyetlerle yapıldı. Ancak birçok otobüs ve kamyon şoförü bu yolu oldukça maliyetli ve gereksiz buluyor.
Tarih boyunca iktidarın egemenlik, güç, baskı ve hegemonya aracı olarak kullandığı yolların alternatifleri hep vardır. Bu yollar patika yollardır. Daha az maliyetli, özbilinci ortaya çıkarıp zorluklarla iktidarın değil, kendisinin uğraşmasını isteyen bir bireyin tercihidir. Bence patika yollar, kestirme oldukları kadar, iktidar karşıtlığının da sembolleridir.
Balaban, E. (2017, Mart 07). “Kocaeli Üniversitesi'nin garip kestirme yolları!”, Hürriyet, http://www.hurriyet.com.tr/kocaeli-universitesinin-garip-kestirme-yollari-40387357
Foucault, M. (1992). Hapishanenin Doğuşu. Ankara: İmge.
Foucault, M. (2000). Özne ve İktidar. İstanbul: Ayrıntı.
Giddens, A. (2016). Sosyoloji:Kuramlar Ve Bakış Açıları (7 b.). İstanbul: Kırmızı.
Şentürk, İ., ve Turan, S. (2012). “Foucault’un İktidar Analizi Bağlamında Eğitim Yönetimine”, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, s. 243-272.
Yıldırım, İ. (2002). “Osmanlı Demiryolu Politikasına Bir Bakış”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, s. 311-324.