Murat Belge
30 Aralık 2024 Pazartesi
Devlet Bahçeli bir başka türlü ehliyetten (doğrusu “ehliyet” olmalı) söz etmişti: Öcalan’ı hapishane dışına taşıyacak bir “ehliyet”! Ancak Bahçeli bu tasarıdan söz ederken “terörist başı” demekten vazgeçmiyor. Öcalan ise “Sayın” Erdoğan ve “Sayın” Bahçeli ile muhatap olmakta. Belli ki taraflar arasında bir düzey farkı var – ama olacak o kadar.  Bu kişiler arasında kurulacak ilişkide Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan hakkında olumlu duygular taşımasını beklemek mümkün mü? Bana pek mümkün değil gibi görünüyor.
Tanıl Bora
25 Aralık 2024 Çarşamba
İnsan hakları mücadelesinin canlı deneyimi, insanları, yaklaşımları, tutumları, fikirleri dönüştürdü. “Taktik” mülahazalardan gitgide sıyrılındı, çifte standartlardan arınıldı; araçsallaştırıcı bakış, insan haklarını kendi başına bir değer olarak gören bir bakışa evrildi.  İnsan hakları, insanın olanaklarını gerçekleştirmesi amacına, insan onuruna yaraşır bir toplum tasavvuruna kopmaz biçimde bağlanan bir anlamı kuşandı. Evet, topyekûn değil, herkes için değil, ama en azından bu deneyimi kat eden birçok hak savunucusu için, böyle oldu. İşte, Hüsnü Öndül, “bir mucize” olarak tanımladığı İHD’de, bu dönüşümün en canlı timsallerindendi.
Erdoğan Özmen
18 Aralık 2024 Çarşamba
Basit, sade hayatlar yaşamak istiyoruz aslında. Sahip olduğumuz olanakları ve kapasiteleri özgürce geliştirebilmenin, çaresizliklerimize ve başarısızlıklarımıza tahammül edebileceğimiz ortak bir insanlık bahçesinde ikamet ediyor olmanın bahtiyarlığı... aradığımız belki de yalnızca bu. Kimliklerimizin ve kişiliklerimizin gürültüsüzce, usulca serpilip gelişeceği gösterişsiz bir hayat. Barınma, beslenme, sağlık gibi en sıradan ihtiyaçlarımızı karşılamak için kahredici yoklukların, yoksullukların altında ezilmeden, haysiyetimizle yaşamak.
Murat Belge
16 Aralık 2024 Pazartesi
Şu son İsrail saldırısında kırk dört bin Filistinli’nin öldürüldüğü söyleniyor. Yani “çözüm” devam ediyor. Nasıl iştir bu? Bu acıları çeken Yahudiler bunun benzerini başkasına nasıl yaparlar? İnsanın inanası gelmiyor, inanmak istemiyorsun. Ama iste ya da isteme, oluyor. Yıllardır olmakta. Yahudiler Holokost’u hak etmemişti (kimse böyle bir şey hak etmez); Yahudiler’in kıyıma uğrattığı Araplar da onlara yapılanı hak etmiyor (kimse böyle bir şeyi hak etmez).
Cuma Çiçek
12 Aralık 2024 Perşembe
Her şeyden önce, komşu ülke Suriye’de IŞİD ve El Kaide uzantısı köktenci İslamcı örgütlerin yönetime gelmesi orta ve uzun vadede Türkiye açısından en iyimser tahminle belirsizliği artırıyor ve riskler içeriyor. Zira, komşuda yükselen radikal İslamcılığın Türkiye içerisine taşma ihtimali bulunuyor. Esad rejiminin düşüşünden sonra Türkiye’de yapılan kutlamalar, Suriyeli nüfus içerisinde söz konusu örgütlere dönük sempatinin dikkate değer düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu nüfusun önemli bir kısmının Türkiye’de kalacağı dikkate alındığında, radikal İslamcılığın orta vadede Türkiye’de risk oluşturma potansiyeli taşıdığı söylenebilir.
Tanıl Bora
11 Aralık 2024 Çarşamba
İlk kuruluşunda (BİMER döneminde) ağırlıkla bilgi edinme hakkına hizmet eden CİMER’in, 2015’ten sonra şikâyet-ihbar işlevine ‘adandığını’ söyleyebilir miyiz? Gerçi hâlâ bilgi edinme hakkına hayatiyet kazandırmak için, en azından resmî cevapları ya da cevapsızlığı kayda geçirmek için CİMER kapılarını zorlayan, –“legaliteyi istismar”!– vatandaşlar var. Fakat esas olarak bilgi edinme hakkı, ‘ruhunu’ kaybetmiş, kaybediyor, görünüyor. Keşke, CİMER’in başvuru trafiğini ayrıştırarak inceleyen ayrıntılı bir çalışma yapılsa.
Barış Özkul
10 Aralık 2024 Salı
Esad’ın devrilmesiyle İsrail, ABD ve Türkiye’nin yeni durumdan fayda sağlayacağı, İran ve Filistin’in zarar göreceği konuşuluyor. Jeopolitik dünya görüşünün “gündem maddeleri” bunlar. Suriye’nin sivil halkını, kadınları, çocukları, engellileri; on yıllar boyunca Baas rejiminin hapishanelerinde yatmış olan siyasi mahkumları, İç Savaş’ta aile fertlerini, yakınlarını, çocukluk arkadaşlarını kaybedenleri; ülkelerinden göçüp gurbette çoğu açlık koşullarında yaşayan Suriyelileri konuşan; bu insanların deneyimleri üstüne düşünenlerin sayısı ise çok az. Oysa Suriye’ye bahar bu insanların deneyimlerini merkeze alan, eşitlikçi ve insancıl bir bakışın hakimiyetiyle gelebilir. Ülkenin mevcut felaketi olan jeopolitik aklın, militarizmin, mezhepçiliğin hakimiyeti ise yıkım manzarasının devamını getirecek; Esad’ın baskı rejimi sadece el değiştirmiş olacaktır.
Derviş Aydın Akkoç
1 Aralık 2024 Pazar
Bir vakitler Kürt Siyasi Hareketi’ne aklını efkârını, eylemini ve hapis yıllarını vermiş, uzundur görüşmediğim ama hep ve hâlâ sevdiğim bir arkadaşımın sesi dalgınlığımın saçlarını okşuyor, bankta tanıdığım biri var: “Arabayla gelip seni alayım, fabrikayı gezdireyim sana, kafan dağılır.” Ben hep proleter kökenli bir küçük burjuvaydım, iki tek filtre kahve gibi zevklerimden taviz vermemiştim, hiçbir siyasi harekete hukuken bağlanmadım, sünepe âşıklar gibi çoğun uzaktan sevdim devrimcileri, hal böyleyken telefon kulağımda, çıfıt çarşısına dönmüş zihnime üşüşen kirli-agresif düşüncelerin önünü alamıyorum: Ne oldu bunca yılda bu adama, devrim yapamayınca fabrika mı açtı?
Tanıl Bora
27 Kasım 2024 Çarşamba
“Kürt kartı,” sadece şu günlerin konjonktüründe değil, nicedir dolaşımda olan bir terim. Aslında, yıllanmış bir uluslararası siyaset terimi, jeostrateji aklının terimi. Bir sorunun ve/veya bir aktörün devletlerarası güç mücadelesinde araçsallaştırılmasını anlatıyor. Bir “iç” ihtilâf olabilir bu, bir “zaaf” olabilir, bir aktörün belirli bir siyaseti olabilir; Kürt meselesinin de dahil olduğu birçok örnekte olduğu gibi, bir halkın hak ve tanınma talebinin yarattığı “sorun” olabilir. İşte, “kart” terimi, böyle bir malzemenin, bir devleti sıkıştırmak, zayıflatmak, istikrarsızlaştırmak üzere hasımları veya rakipleri tarafından aleyhine bir koz olarak kullanılmasını, istismar edilmesini ifade ediyor.
Cuma Çiçek
26 Kasım 2024 Salı
Bahçeli liderliği ana muhalefet partisi CHP’nin ve daha geniş anlamda muhalefetin ikna edilmesi ve sürece dahil edilmesini kolaylaştırıyor. Son yıllardaki siyasi kutuplaşma ve muhalefet içerisindeki Erdoğan karşıtlığı dikkate alındığında, Erdoğan liderliğindeki bir sürecin destek görmeyeceği ve sert bir toplumsal muhalefetle karşılaşacağı açık. Bahçeli’nin süreci parlamentonun açılışında başlatması ve sürecin parlamento merkezli ilerleyeceğine ilişkin açıklamaları CHP’yi sürece katmaya dair bir yaklaşımın olduğunu gösteriyor. Zira, 2013-2015 Çözüm Süreci’nde CHP’nin temel eleştirisi sürecin Meclis dışında yürütülmesiydi.
Işıl Kurnaz
25 Kasım 2024 Pazartesi
Giulia’nın ölümünün ardından bu erkek arkadaşın sapık ve takıntılı olduğu, Giulia’nın kendisinden önce mezun olacak olmasına bile tahammül edemediğini, kendisiyle beraber okulu uzatmaya zorladığını, daha önce de şiddet uygulayan psikolojik sorunları olan biri olduğu söylendi. Yani kadına yönelik ölümcül bir şiddet, yine erkek failin psikolojize edilmesiyle toplumsal ve siyasal içeriğinden soyulmaya çalışılıyordu. Kadın hareketinin ve feministlerin, İtalya’daki Non Una Di Meno hareketinin, Torres’in bu manifestosunu tüm kamusal platformlara yayması da böyle başladı. 2016 yılının ortalarından itibaren İtalya’daki feminist gruplar Non una di meno adlı tek bir ağda toplandı. Bu ağın adı Arjantinli Ni una menos hareketinin İtalyanca çevirisi, bir tür “bir kadın daha eksilmeyeceğiz” anlamına geliyor.
Erdoğan Özmen
20 Kasım 2024 Çarşamba
“Cevher” (Substance) filmini belki de şimdiki genel insanlık durumumuzun bir metaforu gibi düşünmeliyiz. Bir metafor olduğu ölçüde, demek ikame ettiği şeyin daha eksiksiz bir temsiline ulaşmak için, kendini alabildiğine keskinleştirmiş, iğrencin sınırlarında dolaşma, orada ikamet etme cesareti gösterebilmiş. “Kendinin en iyi versiyonunu yarat!” ve “Zevk al!” buyrukları etrafında örgütlenen, hepimizin içinde soluk alıp verdiği mevcut ideolojik/kültürel ortama tam cepheden saldırmanın usulleri, araçları üzerine düşünmek istemiş. Yönetmen söz konusu saldırının/eleştirinin hedefine ulaşmasının, izleyenleri etkilemesinin yolunu rahatsızlık vermekte, iğrenme/bulantı hissi yaratmakta (bazı sahnelere katlanmak bayağı zor çünkü) görmüş belli ki.