Cuma Çiçek
6 Kasım 2025 Perşembe
İlk olarak, Kürt itirazı orta-sınıflaştı. 2000’li yıllara kadar Kürt itirazı esas olarak bir alt-sınıf hareketiydi. Bugün ise alt ve orta sınıfların koalisyonuna dönüşmüş durumda ve hem siyaset hem de kültür alanı orta sınıfların hakimiyeti altında. Bu orta sınıf siyaseti hem sol-seküler Kürt siyasetin ana temsil alanı olan DEM Parti içerisinde hem de sağ-muhafazakâr Kürt siyasetin ana temsil alanı olan AK Parti içerisinde son 20-25 yılda geçmişle kıyaslanmayacak düzeyde genişledi ve etkisini arttırdı. Siyasi partilerin yanı sıra hem yerel yönetimlerde hem sivil toplum kuruluşlarında hem de meslek örgütlerinde orta sınıfın güçlü bir etkisi var. Bu etkiyi politik hedeflerin belirlenmesinden siyasal söyleme, siyasal mobilizasyon süreçlerine ve araçlarına kadar birçok alanda izlemek mümkün.
Tanıl Bora
29 Ekim 2025 Çarşamba
Evet, tekrarlayalım, elbette amasız fakatsız savunulacak ilkeler vardır, amasız fakatsız tavır almayı gerektiren durumlar vardır. Bununla beraber, -ama fakat-, her konuyu, her bahsi, her tercihi amasız-fakatsıza çekmekte bir sorun yok mu? Her vesileyle, tartışmanın, eleştirinin önünü almak istemenin alâmeti değil mi bu? Her fırsatta her yere kırmızı çizgi çekip, önümüzü arkamızı sağımızı solumuzu kırmızı çizgilerden bir kafes deseniyle kaplayan bir fanatizm… Düşman tayininin emir erliğine koşulmuş bir ya o/ya bu ikiciliği – siyaseti referandumlaştırmakla, yani yeni yollar aramayı, alternatif düşünmeyi, herhangi bir şeyin şurasını burasını tartışmayı men ederek aslında anti-siyasete çevirmekle aynı… Büyük ve küçük farklara, ince ayrımlara, istisnalara, yan etkilere duyarlılığa falan kapalı bir toptancılık…
Kenan Erçel
21 Ekim 2025 Salı
İşte riyakârlığın en dibi burası. Yukarıda ismi anılan komedyenlerin çoğu son senelerde yükselişe geçen politik doğruculuktan yakınıyorlardı. Cinsiyetçi, ırkçı, homo/trans-fobik gibi yaftaların boğucu bir atmosfer yarattığını, ceberrut iptal kültürünün (cancel culture) oto-sansürü körüklerken yaratıcılığı dizginlediginden şikayet ediyorlar, komedinin tabulardan arındılması gerektiğini savunuyorlardı. Özellikle Chapelle ve Burr “wokeizm”e karşı mücadelenin bayraktarlığını yapıyorlar, tetiklenenlerin bam tellerine basmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. Gelin görün ki ABD’yi bile yeterince özgür bulmayan bu isimler, Suudi Arabistan’a gelince birden yelkenleri suya indirip sansürün en âlâsını sineye çekiverdiler.
Derviş Aydın Akkoç
19 Ekim 2025 Pazar
Düşünce alanındaki bu genel ve günbegün derinleşen tahribattan muhafazakâr-dinsel özne de mustariptir. Temsil kudreti seyrelmiş, nesnesi bir yana kendisi yana düşmüş bir dil muhtelif bir hakikati açığa çıkaramayacak, taşıyıp nakledemeyecek kadar mecalsizdir. Derin düşünce, Kalın’a göre, “aklın ibadetidir,” ama bu ibadet de yara alınmıştır, sahih düşünce şükre, bozuk –kentli– düşünce ise durmaksızın küfre götürüyordur: Dil içeriden ve dışarıdan sarsılmış, akıl yolunu şaşırmış, hakikat tası tarağı toplamış vaziyettedir. Kalın’daki zihinsel gayret –varlık hakkındaki fikir emeği– ölümcül bir boşluğa çekilip hiçlik burgacına da tutulur ara sıra. Varlığa gelmek, açık alanda tezahür etmek, hakikat ve olay arasındaki bağları yakalamak, anlamı dilde görünür kılmak üzere sarf edilen yığınla cümle bazen kendi sessizlik bölgelerinde yağı tükenen bir kandil ışığı gibi ağır ağır söner.
Tanıl Bora
15 Ekim 2025 Çarşamba
13 Ekim, Ankara'nın başkent oluşunun yıldönümüydü. AKP iktidarı boyunca başkentlik ağırlığı biraz erimiş, Gökçek idaresi altında feci taşralaştırılmış olan, -şu ara, seçilmiş büyükşehir belediye başkanının, iktidarın tasallutuna hedef olduğu-, Ankara'nın zaten idarî taksimattaki statüsüne indirgenmesini istemem. Neresi olursa olsun; bir şehrin hikâyesini hamasete boğmak, şehrin imgesini kaplayan yaldızlar veya moda usulle adına yapıştırılan “marka,” oranın gerçekliğini bir kalıba döküp dondurur, onu gerçek bir anlamaya kapatır. Büyük Türk huysuzu Nahid Sırrı Örik, 1946'da Ankara üzerine bir yazısında bunu güzel anlatmış.
Cuma Çiçek
7 Ekim 2025 Salı
Yeni barış süreci bir yılı geride bıraktı. 41 yıllık çatışmaların geride bırakılması, Kürt meselesinin nihai çözümü sağlanamasa da doğrudan şiddetten arındırılması, siyaset ve hukuk zeminine çekilmesi büyük bir değişim. Konjonktürel dinamiklerden öteye daha uzun vadeli baktığımızda ve rejim formasyonuyla Kürt çatışması arasındaki yapısal ilişkiyi dikkate aldığımızda bu değişimin önemi ve etki potansiyeli daha net ortaya çıkıyor. Türkiye genelinde olduğu gibi sınır-aşan Kürt alanında da büyük bir değişimin arifesindeyiz. Bu değişim kendi içinde aynı zamanda belirsizlikler de içeriyor. Belirsizliğin yarattığı karanlığı dağıtmak ve yarına dair öngörülerde bulunmak için yürünen yollara ve yaşanan dönüşümlere yeniden ve yeniden bakmakta fayda var.
Tanıl Bora
1 Ekim 2025 Çarşamba
Süregiden (geçen hafta Denizli ve Adana'daydı) “Terörsüz Türkiye İçin Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları”nın amacına dair açıklamasında MHP, bu girişimin ancak “toplumun tüm fertlerinin bu sürece sahip çıkmasıyla ve devlet-millet dayanışmasıyla gerçekleşeceğini” söylüyor.  MHP’nin ve Bahçeli’nin açıklamalarında birkaç yıldır, “devlet-millet dayanışması” şiârı sık sık tekrarlanıyor. “Devlet-millet dayanışması olmadan huzur ve refah kalıcı olamaz,” ara ara tekrarlanan bir formül, mesela. 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra Devlet Bahçeli: “Devlet millet dayanışması hamdolsun zirvededir,” demişti. Ki, 6 Şubat 2023 depremleri, -Ağustos’ta Sındırgı depremi de-, bakanların, İletişim Başkanlığı’nın, bilcümle yetkililerin, hep bir ağızdan “devlet millet dayanışmasından” dem vurmasına vesile olmuştu.
Ömer Laçiner
26 Eylül 2025 Cuma
İnsanlığın eriştiği ve hayatlarımızın hemen her alanında, özellikle de “iş”lerde, sağlık, haberleşme, yakınlaşma ve ortak davranışlarda bulunma ilişkilerinde ciddi içerik ve biçim değişimlerine yol açan bilimsel-teknolojik gelişmelerin, ezelden beri aşılmazlığı varsayılmış bir eşiği artık aşmış olduğunu gösteren gayet parlak bir ufuk ve gelecek manzarası görebiliyorken; toplumsal düzenler ve çoğunluk bireylerin düşünüş ve tutumlarında gördüğümüz atalet, acizlik ve karamsarlık arasındaki çelişkiye işaret etmiş idik. Ve bu tespitin uzanımında bir diğer çelişkinin de altı çizilmişti. Şöyle özetlemiştik bu çelişkiyi: Mademki insanlığın eriştiği ve çok daha ileriye gidebileceği belli olan bilimsel-teknolojik düzey ve dolayısıyla eylem ve ilişki kurma kudret ve kapasitesi, onun doğal belirlenimlerini ve sınırlılığını artık aşmış olduğunu açıkça gösteriyor; o halde insanlığın karşı karşıya olduğu sorunlara hâlâ “doğa yasaları”ndan esinlenmiş düşünüş ve tavır kalıpları içinde çözümler araması apaçık bir uyumsuzluk, bir çelişki değil midir?
Osman Özarslan
19 Eylül 2025 Cuma
Ku-Klux Klan’ın katran tüylü, alevli haçlı, püriten linç ayinleri epey geride kalmıştır ama gene de siyahlar düzenli olarak işkence ve kötü muameleye tabi tutulmakta, linç edilerek ya da başka biçimlerde öldürülmektedirler. Bir de tabii KaraPanterler, dirileri murdar, ölüleri leş. Panter değil kurbağa, kükreme değil vıraklama.  Kurbağadan daha da kötüsü, daha esfel-i safilin olanı kendisini panter sanan kurbağa… Tekrar edip tamamlayalım, sonradan edinilmediği için toplumsal olmayan; doğuştan geldiği için doğal, kaçınılmaz, ıslahı mümkün olmayan mutlak kötü ötekiye ilişkin mono-mitik klişeler, tıpkı platin saçlı profesör hanımefendinin paylaşımında olduğu gibi, püriten arzuyu büyütür, mutlak kötü ötekinin ıslahını değil itlafını talep eder.
Tanıl Bora
17 Eylül 2025 Çarşamba
Cumhuriyet Halk Partisi, bir zamandır, adındaki üç kavrama da hayatiyet getiren bir seferberlik içerisinde. Cumhuriyet’le, eşit ve reşit yurttaş topluluğunun egemenliğini kastediyorum. Yurttaşların söz, karar, yetki sahibi olmasını yücelten, meşruiyetin ve siyasal-“kutsal”ın kaynağını orada gören, cumhurî/kamusal insanın eylemine bizzat değer atfeden bir zihniyeti kastediyorum. Cumhuriyet’i milliyetçiliğin/ulusalcılığın, modernliğin, Atatürkçülüğün müstear adına indirgemekten çıkartacak bir cumhuriyetçiliktir bu. Cumhuriyeti, bir statüko (veya status quo ante / bir önceki statüko) olarak muhafaza etmeyi değil, yeniden inşa etmeyi hedefleyen anlayıştır. Özetle, Cumhuriyeti demokratikleştirerek sahiden cumhuriyetçi hale getirmeyi kastediyorum.
Barış Özkul
14 Eylül 2025 Pazar
Komünizmin eşitlik ve özgürlük idealinin 1970’ler ve 80’lerde itibar kaybetmesiyle mevzi kazanan neoliberalizmin alternatif vaadi, devletin ve planlı ekonominin geri çekilmesiyle “piyasa”nın kendi kendine en iyi sonucu üreteceğiydi. Ama bugünün dünya düzenine baktığımızda, bireyleri sürekli yarış içinde tutan, eşitsizlikleri olağanlaştıran, toplumsal sorunların çözümünü piyasa dinamiklerine havale eden neoliberal ideolojinin ürete ürete Charlie Kirk ve Trump gibi faşistleri ürettiğini görüyoruz. Üstelik neoliberal düzende “sözün” değeri yine piyasa mantığıyla, dolaşım ve mübadele değeriyle belirlenir hale geldiği için Trump ve Kirk’lerin dünyasında hakikatin değil, en çok alıntılanan, en çok tıklanan, en çok provoke eden sözün geçerliliği oluyor.
Cuma Çiçek
10 Eylül 2025 Çarşamba
CHP İstanbul İl Teşkilatı'na atanan kayyımla birlikte Türkiye’de “rejim değişikliği”, “rejim değişikliğinin yeni bir aşamaya geçtiği” gibi tartışmalar yeniden alevlendi. Söz konusu tartışmalar Kürt meselesinin Türkiye’deki rejim formasyonundaki etkisini yeniden hatırlattı, hatırlatıyor. Yaşananlara ilişkin öne çıkan üç kavram ve tanımlama da ilk olarak Kürt alanında ortaya çıktı: “seçme ve seçilme hakkının ortadan kalkması”, “kayyımlar” ve “yasaların ve anayasanın askıya alınması”. Bugün olan bitenlerin altyapısı 2013-2015 Çözüm Süreci’nin çökmesinden sonra oluşturuldu.