Erdoğan Özmen
26 Şubat 2025 Çarşamba
Her şeyi en baştan başlayarak, ilk ve en çıplak halleriyle düşünme zamanları. İnsanlık tarihinin bu olağanüstü anını nasıl adlandıracağımıza karar vermek için bile belli bir süre beklememiz gerekecek belli ki. Bugüne kadar şu ya da bu düzeyde var olagelen tarihsel sürekliliğin koptuğu, çok katlı ve çok boyutlu bir kırılmanın gerçekleştiği tuhaf zamanlar çünkü. Bambaşka bir yöne sapma ya da makas değişikliği filan gibi tariflerin yetersiz kaldığı temelli bir alt üst oluş bu. Kırılmanın, sektenin bu haliyle mi kalacağı ve yeni güçlerin, biçimlerin ve konumların buna göre mi ortaya çıkacağı bile belirsiz henüz. Eski kavramlardan, açıklama biçimlerinden ve ezberlerden medet ummak beyhude belki de artık.
Ömer Laçiner
24 Şubat 2025 Pazartesi
Eşitlik ise ilk kez Marx’ın açtığı ufuk sayesinde, ahlaki bir değer ve ilke olmanın ötesinde insani-toplumsal varoluşumuzun sadece maddi etkinlikler düzeyinde değil “ruhsal tatmin” düzeyinde de, yani salt insan soyuna has paylaşma, şefkat, merhamet, fedakarlık, empati gibi değer ve duyarlılıkların tüm insanlar arası ilişkilere derinliğine nüfuz etmesi düzeyinde de yücelmesinin ön şartı ve yönlendiricisi olarak kavranılmasını gerektiren bir içeriğe kavuşmuştur. Bu sonuca vardıran analiz mantığı ve muhakeme derinliği Marx’ın eserlerindeki –olgun denilemeyecek– ham haliyle bile o denli güçlü ve cezbedicidir ki, 20. yüzyıl –sözde– komünizmlerinin surat ekşiten mirasının ağırlığına rağmen, 21. yüzyıl, “güçlüler saltanatı”na karşı her devirde insanlık değerleri adına ve eşitlik kapılarını biraz daha genişletme amacıyla başkaldıran tarihsel geleneğin buradan aldığı ilhamla yeni baştan canlanmasına ve bu kez zafer yolunun taşlarını döşemesine pekâlâ sahne olabilir.
Derviş Aydın Akkoç
23 Şubat 2025 Pazar
Duyguları taşımak, ikinci cümleden üçüncüsüne yol almak, öyküyü kurmak yükte hafif ama pahada ağır kelimelerin işidir: sözgelimi boyna dolanmış o havlu mangal isinden, terden kararmıştır, alttan alta bıkkınlığı, başka bir yer ve icraat özlemini duyuruyordur. Nitekim Kebapçı Nuri’ye “Hayırlı işler deyip” sözü “şarkı türkü işleri nasıl gidiyor” alaylı sorusuyla devam ettiren bir müşteri; özneyi bir anlığına zamandan da mekândan da koparır.
Tanıl Bora
19 Şubat 2025 Çarşamba
Bize mahsus değil, dünyada da çok konuşuluyor bu. Trump ve avenesi, oturup kalkmayı bilmemesiyle, ağzına geleni söylemesiyle, ergen erkek fantezilerini siyasî mamûle çevirmesiyle ve tabii esasen bunları ABD Başkanı olarak yapmasıyla, bir zirvedir. Yoksa mesela Duterte daha müthişti, Milei daha müthiştir. Bir "vizyonu" olan, bilge, feraset sahibi devlet adamlarının Avrupa'da da soyunun tükenmesinden yakınılıyor. Churchill, Olof Palme, De Gaulle, Willy Brandt (hatta Thatcher!) kır'atında liderlerin yokluğunu, global krizlerin çözümsüzlüğe gark olmasının sebepleri arasında görenler çok.
Derviş Aydın Akkoç
16 Şubat 2025 Pazar
Güç bela kalkıyorum, kitap bitti, kızgınım Bıçakçı’ya; şaibelilerle, suçlarla cebelleşen, büyük ve heybetli olayların değil, alelade yaşamlar için kurulan cümlelerin zarafeti sadece damağıma değil, dimağıma da hücum etmiş meğer: açısına denk düşen, güzeli simetriyle duyuran görüntüler geçidi: çok akıllıyım tabii, Oktay Rifat şiirinin romandaki tezahürü gibi şeyler yazmışım sayfa kenarlarına, yalnızca bu mu, bir de bölüm kapanışlarındaki “bunu sizden öğrendim,” tekrarlarını Cemal Süreya’nın “keşke yalnız bunun için sevseydim seni,” dizesine iliştiriyorum…
Erdoğan Özmen
12 Şubat 2025 Çarşamba
Bir devrimci öldürüldüğünde, gözaltındayken işkencede, geride kalanlara ne olur? Yoldaşlarına, diğer insanlara? O ölümü, herhangi bir biçimde, kendi anlam dünyamızda kocaman bir yırtık oluşmadan dile getirmenin bir yolu var mıdır? Sahici, hakiki bir biçimde temsil etmenin bir yolu? Sezai Sarıoğlu da “Yaram Derine Düştü”: Veliköylü Devrimci Öğretmen Cengiz Aksakal kitabında aynı sorunun peşine düşüyor belki de.
Barış Özkul
9 Şubat 2025 Pazar
Gerçekliğin kendisine değil ama “gerçeklik etkisi”ne “talep”, hafifçe dokunup kaybolan ironi, yüzeyde parlayıp sönen “zekâ”, pastiş, üstkurmaca, dikkat aralığı yirmi saniyeye gerilemiş okurun hazmını kolaylaştıran şakacılık, tarihsel anlatıları bozup yeniden yazma… bunlar postmodern edebiyatın sıklıkla rastlanan trükleri. Karman çorman bir sandık odasını andıran bu postmodern edevata mimari ve “simetri” giydiren Orhan Pamuk gibi yazarlar yok değil. Koçak’ın dediği gibi, “her modelin iyi ve kötü örnekleri var.”
Cuma Çiçek
7 Şubat 2025 Cuma
Bu tutunma çağrısı en son 6 Şubat 2023 depremleri sonrası ortaya çıkan büyük dayanışma hareketiyle geldi. Türkiye’nin, dünyanın dört bir yanından dayanışma gösteren insanlar yeni bir gelecek ufku oluşturdular. Bu ufuk hepimizin önünde; dayanışmanın, ortaklaşmanın, müştereklerin ufku… Asıl mesele bu ufka doğru yürümek; kriz anlarında ortaya çıkan, fışkıran ama daha sonra hızla sönümlenen bu dayanışma ağlarını, toplumsal bağları gündelik hayatın belirleyeni haline getirmek, süreklileştirmek, bunun yol ve yordamlarını bulmak. 6 Şubat 2023 depremlerinin ikinci yıl dönümü vesilesiyle bu günlerde büyük afeti, kayıplarımızı ve yaralarımızı yeniden yaşıyoruz. Yapılan ve yapılmayanları yeniden hatırlıyoruz. Geçmiş onca afet ve yıkım deneyime rağmen hâlâ ne yazık ki yapılacak çok şey var.
Tanıl Bora
5 Şubat 2025 Çarşamba
Ayşe Zarakol’un harikulade Batı’dan Önce kitabından ilhamla koydum başlığı. O kitap, Batı’nın dünyanın merkezi haline gelmesinden ve ezel-ebed dünyanın merkezi imiş zannının oluşmasından önceki çağı analiz eder. Güven Gürkan Öztan’ın Merkez’den “Uç”lara (Ayrıntı Yayınları) kitabının adı da bence AKP’den Önce olabilirdi. Zira AKP’nin hükümran hale gelmesinden ve ezel-ebed hüküm sürmekteymiş hissinin oluşmasından (hissedilen hava sıcaklığı misali, hissedilen iktidar diyelim buna) önceki ‘çağın’ sağ siyasetine mercek tutuyor.
Murat Belge
3 Şubat 2025 Pazartesi
Teğmenlerin yerine getirdiği eylem bir “tepki” karakterinde bir eylem. Bu alanda iktidarın uyguladığı ise bir “politika”. Belirli bir planlı davranış çerçevesi içinde, iktidar, adım adım, kendi ideolojik kabul ve değerlerini egemen kılmak üzere yol alıyor. Bu ideoloji Türkiye’de askerlik mesleğini seçmiş insanların inançlarına, değerlerine tamamen karşıt. İlle asker olmak gerekmiyor; onlarla aynı paralelde düşünenlerin toplumda çoğunluk olduğunu sanıyorum. Aslında son yılların seçim sonuçlarına baktığımızda bunun eskiden böyle olmakla birlikte artık böyle olmaktan çıktığını düşünebiliriz.
Ahmet İnsel
1 Şubat 2025 Cumartesi
ABD merkezli bu yeni nasyonal-kapitalist otoriter rejimin başat niteliklerinden biri yağmacı bir kapitalizmden güç alması ve onu besleyerek, güçlendirmesidir. 2020’de Cédric Durand’ın önerdiği “Teknofeodalizm” kavramını benimseyen Varoufakis ve sayıları giderek artan gözlemciler bu yağmacı kapitalizmin esas olarak ABD’de güçlenen versiyonuna işaret ediyor. Teknoloji şirketleri ağırlıklı bu yeni aşırı zenginler grubunun sermaye birikimi yöntemi, maddi üretimden ziyade, ağ hizmetlerini kullananlarla ilgili bedava elde ettikleri bilgileri metalaştırmak, onların tercihlerini, zevklerini, algı dünyalarını kendi sermaye birikimlerini azamileştirme yönünde belirlemek. Bu yeni oligarşinin üyelerinin daha fazla kâr edebilmek için ilk yapmaları gereken daha fazla kullanıcı bilgisine sahip olmak.
Erdoğan Özmen
29 Ocak 2025 Çarşamba
Bir adalet ve eşitlik denizinde sere serpe, birbirine ses ve ışık olmanın sayısız yolunu, yordamını her gün yeniden, nezaketle, elbirliğiyle yarattıkları, keşfettikleri olağanüstü yolculukların adı. O sırada, aynı heyecan ve hevesle kat edilen kolektif deneyimlerin yeni ilişki mekanları yaratması. Bunun aynı zamanda kolektif bir biçimde kendi hakikatini üretme sürecine karşılık gelmesi. İnsanın yeni bir siyasal özne olarak, yeni bir siyasetin öznesi olarak o süreç içinde, o sürecin sonunda ortaya çıkması; bir araya gelmenin erdemi ve coşkusuyla kendinden başka ve daha büyük bir faile dönüşmesi.