Haftalık
Tanıl Bora
16 Ekim 2024 Çarşamba
Sanırım, “Siyaseten söyledim”in yaygın, gözde tefsiri de budur. Siyasetçiler, üç gün sonra yutacaklarını veya tam aksini söyleyeceklerini bilerek, uluorta atıp tutuyorlardır. Söylediklerine inanmıyorlardır, icabını yapmayı asla düşünmüyorlardır; esip üfürerek, işlerini yapıyor, dolgun maaşlarını böyle hak ediyorlardır. Kayıkçı kavgasıdır. Bir bakıma, samimiyetsizliğin samimiyet haline gelmesidir. (Gerçi, çok zaman, “samimiyet” zaten bu değil midir?
Işıl Kurnaz
12 Ekim 2024 Cumartesi
Manosferdeki en belirgin grup inceller diye kısaltılan grup. Kendilerini benzersiz bulup, cinsel aktivite eksikliklerinden kadınları suçlayan, bunu da alaycı metaforlar ve kara mizahla meşrulaştırıp yaygınlaştıran bir topluluk olarak inceller aslında sadece kadınlar arasında değil, erkekler arasında da hiyerarşi kuruyor. Onlara göre geleneksel rolleri benimseyen çekici erkekler en üst sıradayken, aynı durum kadınlar çekici olduğunda kendini kadın düşmanlığı olarak gösteriyor. Üstelik bu topluluk kendi kadın düşmanı dilini de yaratıyor, örneğin kadınları tarif etmek için “femoid” kelimesini kullanıyorlar ve kadınları dehümanize eden aşağılayıcı bir dil örüntüsü oluşturuyorlar.
Cuma Çiçek
8 Ekim 2024 Salı
Daha önce DEM Parti’nin kapatılması gerektiği yönünde sayısız açıklama yapan Bahçeli’nin, DEM Parti’ye yönelik tutum değişikliğini açıklarken kurduğu cümleler, kamuoyunun ilgisini daha da artırdı. “Yeni bir döneme giriyoruz, dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” diyen Bahçeli, DEM Parti’ye uzattığı eli Erdoğan’ın uzlaşı odaklı yaptığı açıklamadan etkilenmesine bağladı. Söz konusu tartışmalar doğal olarak “yeni bir çözüm süreci mi başlıyor” tartışmalarını getirdi. Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?
Murat Belge
3 Ekim 2024 Perşembe
Bu ülkelerin sorumlu kişilerinin olumsuz tavırları böyle ama zaten biz de onlara bayılmıyoruz. Bayılmadığımızı her fırsatta söylüyoruz onlara. Peki, başka türlü ilişki kurduğumuz ülke yok mu? “Var” diyoruz ve muhtemelen ilkin “Rusya var” diye ekliyoruz. Ama Putin’in bize karşı birtakım davranışları var ki, öyle pek derine inen bir dostluk izlenimi vermiyor. Benim gördüğüm, Putin, Tayyip Erdoğan’ın saklamadığı Batı düşmanlığı üstünde çalışarak Türkiye’yi başta NATO, Batı bağlantılarından ayırmak istiyor. “Dostluk” edebiyatının altında yatan bu hesap.
Kenan Erçel
1 Ekim 2024 Salı
Trump’ın kabarık siciline birkaç örnek vermek gerekirse: Toplu sözleşme, çalışma koşulları gibi hususlarda hakemlik görevi ifa eden federal hükümet organı Ulusal Emek İlişkileri Kurulu‘na (National Labor Relations Board) sendika-karşıtlığıyla bilinen avukatları atamak; sendika yetkililerinin mesai sırasında üyelerinin haklarını kollama imkânlarına sınırlamalar getirmek; Eğitim Bakanlığı’nın sendikayla müzakere sonucu karara bağlanmış, 3900 çalışanı kapsayan sözleşmesini feshetmek; Anayasa Mahkemesi’nde görülen bir davada “Right to Work“ uygulaması lehinde görüş bildirmek, vb.
Barış Özkul
30 Eylül 2024 Pazartesi
Hamas veya Hizbullah’ın temsil ettiği dinî bağnazlığa ve şiddeti kutsallaştıran zihniyete yönelik tepkiden hareket eden Avrupa'daki aşırı sağ partiler veya AKP’nin yirmi yıllık iktidar performansından ötürü siyasal İslâm’ın temsilcilerine iyice bilenmiş halde olan Türkiye'deki sol-seküler çevreler; İsrail devletinin kendi egemen varlığını hedef alan saldırılara karşı koyma hakkı ile Netanyahu hükümetinin bunu bahane edip uluslararası hukuku ağır biçimde ihlal etmesi arasındaki ayrımı göz ardı edip Gazze’de ve Lübnan’da sivil, çocuk binlerce kişinin öldürülmesini, hastaneler, okullar ve sığınmacı kamplarının bombalanmasını normal karşılayabiliyorlar.
Aybars Yanık
26 Eylül 2024 Perşembe
Medya dolayımıyla toplumun “bu tür” olaylara tepki verdiği görülüyor fakat hiç değilse Dilan Polat olayı özelinde, hâlâ şu sorunun cevabını gönül rahatlığıyla veremiyoruz. Ana akım medyada Dilan Polat ve benzerlerinden rahatsızlık hakikaten adil, eşit ve temiz bir toplum talebinden, hatta başka türlü söylemek gerekirse, “Hâlâ bir toplum muyuz?” sorusuna yanıt sayılabilecek bir tutumdan mı kaynaklanıyor, yoksa kendini temize çekmeyi, temiz kılmayı sağlayan bir “performans”a davet mi söz konusu? Moda tabirle, erdem sinyalleme mi var burada?
Erdoğan Özmen
25 Eylül 2024 Çarşamba
Sapkınlığın sadece bir semptom olmaktan çıkıp toplumsal bir norm haline geldiği, arzunun eksikle ve sınırlarla ilişkili ve onlara referansla ortaya çıkmak yerine hasetle bağlantılı olduğu günümüz toplumunda Lacan’ın ifadesini farklı -ya da aynı anlama gelmek üzere tersten- formüle etmeliyiz belki de: “Tanrı varsa her şeye izin vardır.” Şimdi artık, şahit olduğumuz sayısız kahredici olayın da gösterdiği gibi, ne kadar üzüntü, korku ve dehşete kapılsak yeridir.
Orhan Koçak
30 Ağustos 2024 Cuma
2000’li yılların ilk yarısıydı, kapım çalındı, biri kız üç genç. O zamanlar çıkan İleri (daha sonra Türk Solu) dergisine abone yapmak istiyorlardı. Oysa temiz yüzlü çocuklardı, niye hakaretlerle kovulduklarını anlayamamış göründüler. Bir kısım eski Maocu tarafından çıkarılan bu dergi, Kürtlerin “Batı”ya taşıdıkları zevkleriyle birlikte şehir hayatından dışlanmasını istiyordu, kebaba, lahmacuna, isota karşı kampanya açmıştı. Ama bu beyinsiz kampanyanın ölü doğmuş olması, hiçbir “sinir ucuna” dokunmadığını da göstermez.
Ahmet İnsel
29 Ağustos 2024 Perşembe
İsrail hükümetinin Gazze’de soykırıma dönüşen saldırısının yanında, İsrail toplumunun içinde giderek güçlenen bir aşırı sağ, ırkçı-dinci damarın, hükümetten, polisten ve bazı diğer devlet kurumlarından destek alarak güçlenmesini İsrail istihbarat örgütü başkanı teşhir ederken, bunun “İsrail’in geleceği” açısından içerdiği yakın büyük tehlikeye işaret ediyor. İsrail devletinin ve İsrail toplumunun varlığı açısından esas büyük tehlikenin İsrail toplumu içinde boy verdiğini bazı muhalif İsrailli siyasetçiler de dile getiriyorlar.
Aksu Bora
22 Ağustos 2024 Perşembe
“Bir toplumu toplum yapan şey nedir?” sorusu geçerliliğini değil ama popülerliğini yitirmiş görünüyor. Toplum olmaktan çok hayatta kalmayla uğraştığımız için belki. Bir yandan da, bu ikisini birbirinden ayrı düşünemiyorum, ne de olsa, türümüzün doğası bu: topluluk halinde yaşıyoruz. Ki, zaten toplulukların herhangi bir varlık problemi yok gibi görünüyor; hatta toplumu bir arada tutan bağlar gevşedikçe topluluklarınki pekişip güçleniyor.
Derviş Aydın Akkoç
18 Ağustos 2024 Pazar
Dünden razıyım, merdivenlerden inip tezgâha geçiyorum yeniden, masada dağınık notlar, sere serpe uzanmış kitaplar, plastik su şişesi, kimi sorular beliriyor o sıra, Gramsci ve Kürt meselesi ya da Cumhuriyet ve sosyalizm gibi şeylerle ilgisi yok: Tarık ağabeyin evine ziyarete, kitap için fotoğraf albümü yapmak üzere gitmiştim, rahmetli Nihat Tuna bir albüm güzel olur demişti, kaç yıl önceydi, nerden baksan on beş yılı var, aheste dağınık yollanmıştım, Suadiye’de miydi ev, çok zarif bir eşi vardı, adı neydi, hatırladım: Perihan Hanım.
Güncel
Millî Dış Politika Saflarında Yahut Hep Aynı Kalarak Değişim İstemek!
15 Ekim 2024 Salı
AKP’nin son yirmi yıldır yürüttüğü ve sahadaki yansımaları somut olarak görülen politikaların, zamandan, mekândan, ideolojiden ve en önemlisi sınıfsal ekonomi-politik ilişkilerden azade bir şekilde, CHP tarafından büyük oranda satın alınması ve milli olarak sahiplenilmesi, şaşırtıcı olmaktan uzak bir Türkiye klasiği. Yani, egemen güvenlik bürokrasisinin masaya getirdiği politika ve aksiyonların, muhalefetiyle iktidarıyla, hiçbir şüphe veya itiraza mahal vermeden, kabul gördüğünü, milli dış politika olarak savunulduğunu bir kez daha müşahede ediyoruz
Kadın Düşmanlığının Incel Yüzü
13 Ekim 2024 Pazar
Inceller gökten zembille inmediler. Patriyarka, tüketim kültürü ve ülke koşullarının bir ürünü olarak ortaya çıktılar. Öncelikle, küçük yaşlardan beri erkekler, toksik erkekliğin her nevi aparatıyla donanırlarsa, değerli ve seçilebilir olduklarına inandırılıyor. Kadınlara da çok yanlış ve tuhaf bir Alfa erkeklik değer olarak olarak benimsetiliyor. Seven erkeğin ağır derecede kıskanmasının şart olduğu, oturup uzun uzun sohbet edilecek biri olamayacağı, önemli olanın her türlü “güç” olduğu öğretilirken, şefkatin kapsayıcı gücü neredeyse tamamen devre dışı bırakılıyor.
Jahrein Vak’ası
12 Ekim 2024 Cumartesi
Ancak Sonuç'un en göze çarpan eylemi; kendisine hakaret eden herkese dava açması ve bunu adeta bir gelir kapısına dönüştürmesiydi. Burada pek ilginç bir şey yok gibi gözükebilir ancak kendisi de Twitter'da birçok kişiye hakaret ediyordu. Fakat hakaret ettiği hesaplar, siteye gerçek ismiyle kaydolmamış kişilerin hesaplarıydı. Böylece karşılıklı bir küfürleşmede bir tarafın kişilik haklarına yapılan saldırı hukuken suç teşkil ediyorken diğeri etmiyordu.
Esther Benbassa ve Jean-Christophe Attias’la söyleşi -  "Netanyahu Yahudileri tehlikeye atıyor!"
11 Ekim 2024 Cuma
Mevcut İsrail hükümetinin savaşının amacı "Büyük İsrail"dir, çünkü çoğu fanatik olan 500 bin yerleşimcinin yerleştiği Batı Şeria'da neler olduğunu unutmamalıyız. Bu aynı zamanda patlamaya hazır bir bombadır. Yerleşimcilerin bu varlığı ve yaydıkları terör, Filistinlileri topraklarından mahrum etmek ve iki devletli bir çözüm umudunu engellemek için tasarlanmıştır. Sadece bu yerleşimlerin basit bir haritasına bakın. Ve bugün silahlı olan bu yerleşimcilerin İsrail'in içine dönmesini kimin sağlayabileceğini öngörmek zor.
Gemi Batıyor, Seyrediyorlar: Kadınlar Öldürülürken Seyir ve Seyran
9 Ekim 2024 Çarşamba
Burası çok önemli. Çünkü kadın cinayetlerinde mağdurun “makbul kadın” olmasına göre hüküm kurma, yerli milli yasadır bu topraklarda. Başına gelen korkunç şeyleri izlemeye devam etmemiz için o kadının masum olması, erkekliğin kitabına göre şiddeti hak etmemiş olması gerekir. Biz burada kadınları şiddeti hak etmeyen makbul masumlar ve şiddete uğramasında kendi payı olan homo sacerler olarak ayırırız.
Narin’i Son bir Çıkış Arar gibi Aradık
30 Eylül 2024 Pazartesi
Fakat esas olarak, Tavşantepe’de bugünden sonra olayın aslı ne çıkarsa çıksın gördüğümüz şey, bir toplumun bireylerinin, “topluluk” lehine, topluluğun en küçük birimi olarak “aile” lehine hayatlarının ve haklarının gözden çıkarıldığıdır. Bunun devamında da “büyük bir aile” olarak toplum, koca bir ev olarak “ülke” yüceltmesi vardır. Aslında bunun hakiki bir yüceltme olduğunu söylemek de mümkün değildir.
Gazze’de Süregiden Soykırım ve İsrail-Filistin İlişkileri üzerine
29 Eylül 2024 Pazar
İsrail kendisini her zaman anti-semitizm tehdidi altındaki dünya Yahudilerinin ihtiyaç duyduğu bir ‘sığınak' olarak sunuyor ve bu da ona ne pahasına olursa olsun kendisini 'savunma' hakkı veriyor. Ancak Auschwitz'te ölen bir Vel'd'Hiv sürgününün torunu, Shoah anısının “Yahudi halkını korumak” bahanesiyle sömürgeciliği, apartheid'ı, baskıyı ve hatta imhayı meşrulaştırmak için sürekli olarak kullanılmasını kabul edemez.
Savaş Karşıtı Sürgünler Risk Altında
25 Eylül 2024 Çarşamba
Kazakistan'da Moskova'nın talebi üzerine tutuklanan ve yerel bir hapishanede aklını yitiren bir ses eğitmeni var. Karadağ'da, Rusya'nın talimatıyla ve İnterpol aracılığıyla gözaltına alınan yaşlı bakım hizmetleri veren bir kadın var. Öğrencilerine Rusların Bucha’da işlediği suçları anlattığı için Ermeni sınır muhafızları tarafından tutuklanan bir öğretmen. Bir oyuncak dükkânı sahibi, yüksek yapılarda çalışan bir inşaat işçisi, bir punk rock müzisyeni vd. Kremlin'in dünya çapındaki baskı ağına yakalanan insanlara sadece birkaç örnek.
Üretip de Tüketmemek Bir Çin’e mi Mahsus?
18 Eylül 2024 Çarşamba
Çin artan tepkilerin farkında ve çözümler bulmaya çalışıyor. Gerekirse "mavi boncuk" dağıtıp üreticilerini bu ülkelere yatırıma yönlendiriyor, gerekirse ülkeleri karşılıklı vergi koymakla tehdit ediyor. Her ne olursa olsun, Çin’in üretim bazlı büyümesinin sürdürülebilir olduğunu söylemek çok olası değil. Kapitalizmin en büyük dişlilerinden biri, belki de en önemlisi, tüketim. O olmadan büyümek de çok olası değil.
Evin Sosyolojisi: Pürüzsüz, Modern Yaşamlar
13 Eylül 2024 Cuma
1950'li, 1960’lı yılların renk, boyut ve formuna sahip kahve makineleri günümüzde tekrar birebir aynı şekliyle üretiliyor. Tost makinesinin de vintage olması ve kahve makinesiyle uyum sağlaması; diğer mutfak eşyalarıyla da sadece mekânsal ve form benzerliği açısından değil ‘ahlaki’ bir birliktelik sağlıyor. İşlevini yerine fazlasıyla getiren aletler simgesel olarak da kendinden emin bir duruş sergileyerek nesnelere katılmak istenen ‘ruhun’ gururla taşındığını da gösteriyor.