Haftalık
Erdoğan Özmen
18 Aralık 2024 Çarşamba
Basit, sade hayatlar yaşamak istiyoruz aslında. Sahip olduğumuz olanakları ve kapasiteleri özgürce geliştirebilmenin, çaresizliklerimize ve başarısızlıklarımıza tahammül edebileceğimiz ortak bir insanlık bahçesinde ikamet ediyor olmanın bahtiyarlığı... aradığımız belki de yalnızca bu. Kimliklerimizin ve kişiliklerimizin gürültüsüzce, usulca serpilip gelişeceği gösterişsiz bir hayat. Barınma, beslenme, sağlık gibi en sıradan ihtiyaçlarımızı karşılamak için kahredici yoklukların, yoksullukların altında ezilmeden, haysiyetimizle yaşamak.
Murat Belge
16 Aralık 2024 Pazartesi
Şu son İsrail saldırısında kırk dört bin Filistinli’nin öldürüldüğü söyleniyor. Yani “çözüm” devam ediyor. Nasıl iştir bu? Bu acıları çeken Yahudiler bunun benzerini başkasına nasıl yaparlar? İnsanın inanası gelmiyor, inanmak istemiyorsun. Ama iste ya da isteme, oluyor. Yıllardır olmakta. Yahudiler Holokost’u hak etmemişti (kimse böyle bir şey hak etmez); Yahudiler’in kıyıma uğrattığı Araplar da onlara yapılanı hak etmiyor (kimse böyle bir şeyi hak etmez).
Cuma Çiçek
12 Aralık 2024 Perşembe
Her şeyden önce, komşu ülke Suriye’de IŞİD ve El Kaide uzantısı köktenci İslamcı örgütlerin yönetime gelmesi orta ve uzun vadede Türkiye açısından en iyimser tahminle belirsizliği artırıyor ve riskler içeriyor. Zira, komşuda yükselen radikal İslamcılığın Türkiye içerisine taşma ihtimali bulunuyor. Esad rejiminin düşüşünden sonra Türkiye’de yapılan kutlamalar, Suriyeli nüfus içerisinde söz konusu örgütlere dönük sempatinin dikkate değer düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu nüfusun önemli bir kısmının Türkiye’de kalacağı dikkate alındığında, radikal İslamcılığın orta vadede Türkiye’de risk oluşturma potansiyeli taşıdığı söylenebilir.
Tanıl Bora
11 Aralık 2024 Çarşamba
İlk kuruluşunda (BİMER döneminde) ağırlıkla bilgi edinme hakkına hizmet eden CİMER’in, 2015’ten sonra şikâyet-ihbar işlevine ‘adandığını’ söyleyebilir miyiz? Gerçi hâlâ bilgi edinme hakkına hayatiyet kazandırmak için, en azından resmî cevapları ya da cevapsızlığı kayda geçirmek için CİMER kapılarını zorlayan, –“legaliteyi istismar”!– vatandaşlar var. Fakat esas olarak bilgi edinme hakkı, ‘ruhunu’ kaybetmiş, kaybediyor, görünüyor. Keşke, CİMER’in başvuru trafiğini ayrıştırarak inceleyen ayrıntılı bir çalışma yapılsa.
Barış Özkul
10 Aralık 2024 Salı
Esad’ın devrilmesiyle İsrail, ABD ve Türkiye’nin yeni durumdan fayda sağlayacağı, İran ve Filistin’in zarar göreceği konuşuluyor. Jeopolitik dünya görüşünün “gündem maddeleri” bunlar. Suriye’nin sivil halkını, kadınları, çocukları, engellileri; on yıllar boyunca Baas rejiminin hapishanelerinde yatmış olan siyasi mahkumları, İç Savaş’ta aile fertlerini, yakınlarını, çocukluk arkadaşlarını kaybedenleri; ülkelerinden göçüp gurbette çoğu açlık koşullarında yaşayan Suriyelileri konuşan; bu insanların deneyimleri üstüne düşünenlerin sayısı ise çok az. Oysa Suriye’ye bahar bu insanların deneyimlerini merkeze alan, eşitlikçi ve insancıl bir bakışın hakimiyetiyle gelebilir. Ülkenin mevcut felaketi olan jeopolitik aklın, militarizmin, mezhepçiliğin hakimiyeti ise yıkım manzarasının devamını getirecek; Esad’ın baskı rejimi sadece el değiştirmiş olacaktır.
Derviş Aydın Akkoç
1 Aralık 2024 Pazar
Bir vakitler Kürt Siyasi Hareketi’ne aklını efkârını, eylemini ve hapis yıllarını vermiş, uzundur görüşmediğim ama hep ve hâlâ sevdiğim bir arkadaşımın sesi dalgınlığımın saçlarını okşuyor, bankta tanıdığım biri var: “Arabayla gelip seni alayım, fabrikayı gezdireyim sana, kafan dağılır.” Ben hep proleter kökenli bir küçük burjuvaydım, iki tek filtre kahve gibi zevklerimden taviz vermemiştim, hiçbir siyasi harekete hukuken bağlanmadım, sünepe âşıklar gibi çoğun uzaktan sevdim devrimcileri, hal böyleyken telefon kulağımda, çıfıt çarşısına dönmüş zihnime üşüşen kirli-agresif düşüncelerin önünü alamıyorum: Ne oldu bunca yılda bu adama, devrim yapamayınca fabrika mı açtı?
Işıl Kurnaz
25 Kasım 2024 Pazartesi
Giulia’nın ölümünün ardından bu erkek arkadaşın sapık ve takıntılı olduğu, Giulia’nın kendisinden önce mezun olacak olmasına bile tahammül edemediğini, kendisiyle beraber okulu uzatmaya zorladığını, daha önce de şiddet uygulayan psikolojik sorunları olan biri olduğu söylendi. Yani kadına yönelik ölümcül bir şiddet, yine erkek failin psikolojize edilmesiyle toplumsal ve siyasal içeriğinden soyulmaya çalışılıyordu. Kadın hareketinin ve feministlerin, İtalya’daki Non Una Di Meno hareketinin, Torres’in bu manifestosunu tüm kamusal platformlara yayması da böyle başladı. 2016 yılının ortalarından itibaren İtalya’daki feminist gruplar Non una di meno adlı tek bir ağda toplandı. Bu ağın adı Arjantinli Ni una menos hareketinin İtalyanca çevirisi, bir tür “bir kadın daha eksilmeyeceğiz” anlamına geliyor.
Orhan Koçak
19 Kasım 2024 Salı
“Posta arabalarından söz et bana” diye yazmıştı Cemal Süreya, benim Calais-Dover geçişimle aynı yıllarda. Posta arabalarının, deri bavulların, geniş kenarlı şapkaların (Rahmi Koç hâlâ orada), uçuşan eteklerin, çapkın bakışların, kederli garların ve geceleyin ıslak ıslak pırıldayan rayların, Yves Montand ile Simone Signoret çiftinin ve sürgün şairlerin özlem şiirlerinin hâlâ geçer akçe sayıldığı bir zaman aralığı mıydı? Belki. (Ama Nedim Gürsel nedense pek uymadı. İlhan Berk de bundan otuz yıl önce gürültülü bir yemekte işaret etmek zorunda kalmıştı.)
Aybars Yanık
4 Kasım 2024 Pazartesi
Karındeşen Jack’in sapkın ve tuhaf fantezilere sahip bir soylu olması olası bir toplumsal bunalımı büyük ölçüde ortadan kaldırırdı ve yerini en fazla polisiye önlemlerle bastırılabilecek geçici bir endişe atmosferine bırakırdı. Ama aksi durum tam teşekküllü bir politik bunalımın habercisi olurdu: Ya avamdan, çamurlu ve isli sokaklarda her gün rastlayabileceğimiz gibi biriyse?
Polat S. Alpman
23 Ekim 2024 Çarşamba
Bugün FETÖ olarak isimlendirilmesi yarın bir başka isimle, inanç grubuyla ya da çeteleşmelerle, paramiliter örgütlerle karşımıza çıkmayacağı anlamına gelmez. Bu tür siyaset yapma biçiminin ölmesi, ortadan kalkması için Türkiye’de yaşamak konusunda ısrarlı ve istekli olanların demokrasi denen siyasal ve toplumsal düzeni talep etmesi, bununla tanışması, bununla yaşamayı öğrenmesi gerek. Talep etmeyi, talebinde ciddi ve kararlı olmayı küçümsememek gerek. Çünkü Fethullahçılık ve diğer dini örgütlenmeler, yalnızca dini liderlerin etkisi altında şekillenmiş hareketler değil, aynı zamanda Türkiye’deki siyasetin ve ekonomik ilişkilerin içerisinde gelişen ve şekillenen bir siyaset yapma biçimidir.
Güncel
Geçmişin Geleceğe Uzanan Tarihi: Yeni Karanlık Yüzyıl
20 Aralık 2024 Cuma
“Geçmişi tekrar gözden geçirme ve her türden çatışmanın perde arkasını sorgulama gereğini” hatırlatıyor. Bu sorgulama yapıldığında savaşların taraftar kaybedeceğini, taraftarı olmayan savaşların ise sürdürülemeyeceğini belirtiyor. Ayrıca bu sorgulayıcı tutumun da “faydalı salaklar” olarak nitelendirilemeyeceğini eklemeyi de ihmal etmiyor. Nuray Mert, Yeni Karanlık Yüzyıl kitabında, gelinen noktada sıcak/soğuk savaşların ve çatışmaların, militarizmin liberal savunusu çerçevesinde meşrulaştırılmasının eleştirel alanı daralttığını ve böylece “karanlık yüzyıl”ın önünü açtığını söylediği gibi insanları, günümüzde yaşanan savaşlara ve çatışmalara taraf olma dayatmasını reddetmenin erdemine ve başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünmeye çağırıyor.
Ukrayna Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Lideri Yuri Samoilov ile Söyleşi: “Yorgunluktan Öte İlgisizlik Var. Çoğu İnsan Artık Hiçbir Şey Beklemiyor”
18 Aralık 2024 Çarşamba
Avrupalı sendikaların eli kana bulanmış bir saldırgandan nasıl para kabul edebildiğini bilmek isterim. Bu sendikaların topladığı aidatların bir kısmı Ukrayna'nın kana bulanmış bölgelerinden geliyor. Benzer bir şeyi Birleşmiş Milletler için de söyleyebilirim. Geçtiğimiz günlerde [BM Genel Sekreteri António] Guterres, Kazan'daki BRICS zirvesine gitti ve orada Putin'in elini başını eğerek sıkarken bir fotoğrafı çekildi. Böyle bir fotoğrafı daha önce başka nerede gördük? Birinci Çek Cumhuriyeti'nin son cumhurbaşkanı Hitler'le el sıkıştığında. Aynı duruş. Aynı fotoğraf. Uluslararası örgütlerden en azından ellerini Rus emperyalizminin kanıyla kirletmemelerini beklemeliyiz.
Suriye’de Baas Rejimi Ortadan Kalktı: Mülteci Evlerinde Umut, Korku ve Belirsizlik
16 Aralık 2024 Pazartesi
Gönüllü geri dönüş koşullarının oluşması için BM kurumlarının, uluslarası örgütlerin ve hükümetlerin çalışmaları sıklaşmıştı. Lübnan gibi ülkelerde, zaman zaman zorla kitlesel geri göndermeler, sınır dışı etmeler yapılıyordu. Türkiye’de son iki yıldır, gözle görülür şekilde bir strateji değişikliğine gidilmiş, Geçici Koruma Sistemi sıkılaştırılmış, şehirlerde mobil araçlarla kontroller artırılmış, mültecilerin yaşam alanları daraltılmaya başlanmıştı. Geçici Koruma Sistemi’nde verilen kodlarla, mültecilerin sürekli tedirgin edildiği, yaşadıkları gettolara sıkıştırılıp görünmez kılındıkları bir atmosfer yaratılmıştı. Tüm bunlar gönüllü ya da zorla geri gönderilme ve sınır dışı edilme sayısını önemli ölçüde artırmıştı.
Umut-Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu ile Söyleşi:  “Holdingçi Güçler”e Karşı: “Hem Tefekkür, Hem Sefer”
7 Aralık 2024 Cumartesi
Yurdun ilçelerine bile dağılmış küresel fabrika nizamıyla entegre üniversiteler, yeni çok sayıda cezaevinin, mülteci işçi kamp ve banliyölerinin, MESEM uygulamasıyla çocuk işçilik tartışmasına aktüel boyut katan meslek liselerinin de yansıttığı vahşi çalışma rejiminin içerisinde holdingçi güçlere karşı mücadele ve örgütlenme sorumluluğu üstlenecek insana duyulan olağanüstü ihtiyacın altını çiziyoruz tekrar bu uğrakta. Tablonun vehameti bu aciliyet dozunu da bizim huzursuzluğumuzu da büyütüyor. Ortadoğu’da Halep, Hama, Tel Rıfat’ta vekil kuvvetlerle Türkiye’nin boynunu uzattığı savaşın tedarik işlikleri de, Gazze’yi, Lübnan’ın soykırımcı savaş çizgisiyle bombalanmasının tedariği de coğrafyamızdan...
Belirsizlik Ortamında Barışa Tutunmak
4 Aralık 2024 Çarşamba
Bahçeli’nin çağrısının muhalefet cephesindeki etkisine baktığımızda, en büyük tahribatın bu cephede yaşanacağı görülüyor. Bu çağrıya destek verenlerle bunu ciddiye almayanların söylemlerine bakıldığında, “Yetmez ama Evet” deneyimiyle benzerlikler bulmak mümkün. 12 Eylül 2010’da gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumu, “Yetmez ama Evet” sloganıyla hafızalarımıza kazındı. O dönem, yapılmak istenen değişiklikleri bir grup aydın “Yetmez ama Evet” diyerek savunurken, başını ulusalcıların çektiği başka bir grup ise “Ak Partiden demokrasi çıkmaz” diyerek değişiklik tasarısına peşinen karşı çıkmıştı.
“Starbucks”, Küresel Kapitalizm ve Mekân Siyaseti
3 Aralık 2024 Salı
Starbucks, tartışmalı mekân siyasetinin en gözde konusu olmanın yanı sıra, kimlik ve hayat tarzı işletmeciliği anlamında da küresel popüler kültürdeki müstesna yeri nedeniyle, daha uzun süre gerek ekonomi-politik gerekse sosyo-kültürel ve ideolojik söylemin odağında olmayı sürdüreceğe benzemektedir. Burası, uyum baskısıyla biçimlenmiş kendilik imgesinin birincil aynalanma yeri, arzuyu gerçeklikle takas eden narsisizmin sıçramalı tramplenidir. Bunca dikkat çekici bir kitlesel rağbete mazhar olması ise, Adorno’nun deyişiyle, “ben zayıflığının sömürüsü ve teşviki” işini üstlenen kültür endüstrisi içinde varoluşa yönelik zımni algıyı aşırı vurgulu bir anlama dönüştürmesi yüzündendir.
Mert Karbay’la Yeni Dünya Sosyal Medya kitabı üzerine söyleşi:  “Tükendik, sıkıldık.”
1 Aralık 2024 Pazar
Arkadaşlık ve flört uygulamaları, bu soruşturma için elverişli olabilir. Sonuçta kişiler kendi istedikleri türden bir profil açar, seçtikleri kimi özelliklerini öne çıkartır, beklentilerini net olarak yazar. Kartların görece açık oynandığı bu profillerde çeşitli alternatifler arasından, mesafe tanımaksızın ve aracıları askıya alarak karar ve sonuç alabilmenin cazip bir tarafı var şüphesiz. En az çaba ve riske karşılık en yüksek kazanım vaadini hissetmemek güç. Ancak bu tür uygulamalar, hızla, eşleştirmenin ötesine geçip arz ve talebi belirleyen bir piyasa (belki mahzurlu, ama açıklayıcı tabirle “ilişki piyasası”) işlevi görmeye başlıyor. Standartları, normları, trendleri, beklentileri şekillendiriyor. Çevrimiçi olsun çevrimdışı olsun ilişki dinamiklerini yönlendiriyor. Dolayısıyla en başta cezbeden vaatler, külfete dönüşebiliyor. Örneğin etkili bir profil oluşturma için mesai, beğenilmemenin verdiği kaygı, tek tuşla sola atılıp durmanın verdiği güvensizlik ve boş vermişlik, ezcümle profile indirgenmiş olmanın verdiği tekinsizlik...
Yenidoğan Çetesi: İstisna Kural Olursa
29 Kasım 2024 Cuma
Kamuoyunun ilgisini kısmen çekmiş olsa da “Yenidoğan Çetesi” sanıklarının mahkemede yaptıkları savunmalarda Türkiye sağlık ortamını belirleyen yasal ve fiili koşullara dair çok çarpıcı bilgiler yer aldı. Para kazanmak için çocukların sağlığını riske eden ve hatta onların ölümlerine neden oldukları iddia edilen şahıslarla arama sonsuz bir mesafe koyarak; bu kişilerin sağlık sisteminin yasal ve fiili durumundan nasıl yararlandıklarını anlamak ve sistemin açıklarını düzeltmek sağlık alanında yaşanabilecek yeni ölümleri önleyecektir. Bu nedenle sanıkların yazılı medyaya yansıyan kimi açıklamalarını analiz etmek, sağlık alanında yapılması gereken ev ödevlerine de işaret edecektir.
Elizabeth ve Politik Stratejilerimiz: Nasıl Yapmalı?
28 Kasım 2024 Perşembe
Kısa süreli siyasal gündemlere, örneğin seçim gündemlerine hapsolmak, somut ilişkiler peşinde olan ve değişimin daha derinden ve yavaş olacağını idrak eden gündelik hayat politikalarının yerini alamıyor. Oysa örneğin, gündelik hayat politikaları, sermaye için artı-değer üreten emek yerine, sermayenin değersizleştirdiği bakım emeğini merkeze alıyor. Ya da neoliberal öznellikler ve neoliberal etik değerleri sorgulatan zeminleri işaret ediyor.
Hiçbir Şey Yerinde Değil: Devlet Şiddetinin Depolitizasyonu
26 Kasım 2024 Salı
Olacakları peşinen biliyoruz, yine de havadaki ağırlığın bize gerginlik olarak dönmesine engel olamıyoruz. Filmin en başarılı taraflarından biri de bu sanırım. Şenlikli bir evin üzerinde dolaşan kara bulutlar, cinayetler ve idamlarla 70'leri kana bulayan karşı-devrimci karanlığı haber veriyor bize. Fakat film, yarattığı atmosferden güç alarak ortaya koyduğu sezdirme becerisini kendi versiyonunu anlatmaya giriştiği hikâyenin büyüsüne kapılarak yavaş yavaş yitiriyor.