Farkl bir sol parti olarak kuruldu ÖDP. Partiyi kuran, kurucu iradeyi oluşturan gruplarn ve kişilerin “makus” tarihlerinden dolay uzun süre “şimdi kavga edip ayrlacaklar” beklentisi/öngörüsü hâkim oldu kamuoyunda. Aradan geçen zaman içinde ÖDP’nin dşndakiler ÖDP’nin içindekilerin kavga da etseler, artk ayrlmyacaklarn gördüler. “Parti gibi parti mi?”, “parti olmayan parti mi?” tartşmalar arasnda ÖDP muhalif kesimlerin partisi olarak, ete kemiğe büründü ve kitleselleşti.
ÖDP’nin kuruluşunda biraraya gelen siyasî hareketler, gruplar, platformlar bütün enerji ve olanaklarn bu yeni toplumsal projenin hayata geçirilmesi için kullanarak ÖDP’ye ivme kazandrdlar. Bu enerji ve olanaklar ÖDP’nin örgütlenmesinde bir avantaj oldu. Partinin kuruluş sürecini kurgulayan gerek gruplar gerekse kişiler giderek grupsal aidiyetlerin yerini bir üst kimlik olarak ÖDP’liliğin almasn umut ederek kollar svadlar. Çok farkl politik kültürlerden gelen grup, çevre ve bireylerin birikimleri partiye aktarlrken tarihsel birikimimizin olumsuz yanlar da taşnr oldu elbet. “Ötekini” unutmadan, birlikte “artk yeni bir şeyler söylemek gerekir” diyerek yola çkanlar bu yolculuğun ancak her yolcunun ortak ve eşit çabalaryla katedilebileceğini öngören ortak bir “bellek”, ortak bir “iç hukuk” ve giderek “yeni bir politik dil” ve “yeni bir politik duruş” yaratmaya çalştlar ve yarattlar. Yeterli oldu mu? Kuşkusuz hayr! Bu konuda “imkânsz” isteyecek kadar “var-yok dinlemez” bir düşünce ve ruh hali içinde olduğumu belirtmeliyim.
Bununla birlikte bugün gelinen noktada artk ÖDP içinde var olan grup, platform, çevre, cemaat ve bireylerin durmadan yazp çizdiği, söyleyip durduğu ortak bir düşünce var: Geleneklere ya da kadim dostluklara dayanan değil, gerçek fikrî ayrlklar çerçevesinde gruplarn/kümelerin oluşmas...
DEĞİŞEN, DEĞİŞTİRİR
Bu muradn gerçekleşmesi için sadece niyetler yeterli değil elbet... Bizim dşmzda ve bize rağmen bize karş bir hayat olduğunu unutmadan değerlendirmemiz gerekiyor bu “imkan”.
Kuşkusuz düşünce sistematiğimiz ve davranş biçimlerimiz bugünden yarna “hemen” değişecek gibi değil, bu bir. Bununla beraber “değişen, değiştirir” sözü doğrultusunda “eski tarz politika yapma” alşkanlklarmzn yerini yeni bir politik duruşun almas gerekliliğinde hemfikir olanlar ÖDP’nin kendi tarihi içinde oldukça ksa zamanda çok yol katettiler, bu da iki. Dünyay değiştirmek üzere yola çkan bizler, işe -farknda olarak ya da olmayarak- kendimizi değiştirmekle başladk. Ve açk denizlere yelken açtk, geri dönüşümüz, artk mümkün değil. En azndan yola çktğmzdaki gibi değiliz artk!
“Aynlarn ayn”, “ayrlarn ayr” örgütlenmesi süreciyle sonuçlanan sol birlik tartşmalar boyunca “sosyalist demokrasi” ve “öteki” kavramlar her sosyalistin, her devrimcinin tartştğ kavramlar oldu. Ve partinin inşâsn bu “tuğlalarla” örmeye başladk
ÖDP kurulurken bir “ortak payda” oluştu. ÖDP kurucular bu ortak paydann büyütülmesi doğrultusunda çaba harcadlar ve hâlâ harcyorlar. Ancak söz ve hayat her zaman çakşmyor ve geçmiş reflekslerimiz, alşkanlklarmz bazen bu ortak payday büyütüceği yerde küçültüyor.
DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ
ÖDP 1. Kongresi’ne tasarladklar ve umduklarnn tümünü gerçekleştirerek giremedi. Kongre sürecindeki tartşmalarda siyasetin kendisini tartşmak yerine, daha çok “örgütsel” ve elbet “saysal” tartşmalarla tüketildi zaman. Gönül isterdi ki daha çok “siyaset” tartşlsn, daha az “hesap” yaplsn. Tartşmalar bütün açklğyla “yeni bir politik dil” bağlamnda yaşanr olmaktan uzakt. Kullanlan dil, zaman zaman kurtulmaya çalştğmz “olumsuzluklar” içeriyordu. Kongre süreci bizi -1980 öncesini yaşamş tüm devrimcileri- az ya da çok, şöyle ya da böyle alşk olduğumuz referanslara ve reflekslere geri döndürdü. ÖDP’nin politikalar, siyaset yapma tarz üzerine yapmamz gereken tartşmalarn yerini, “seçim” tartşmalar ald. Yani fazlasyla “içe dönük” yaşadğmz düşünüyorum bu süreci.
Her şeye rağmen bütün bu yaşananlar, aslnda “yaşanabilecekler” içinde yine de “olumlu” olarak değerlendirilmelidir.
Değerlendirilmedir. Çünkü ÖDP’yi kurarken, ÖDP’ye gelirken “dikensiz gül bahçesi”ne gelmediğimizi bilecek kadar “kendimizi” biliyorduk... Steril bir parti, steril bir hayat tasavvurunun hayatn gerçekliği karşsnda darmadağn olduğunu, olacağn bilecek kadar çok “yaşadğmz” düşünüyorum.
Bu bir iç dökme yazs değil, en azndan ben böyle bir istekle yazmadm. Bu belki de yaşadğmz hayat farkl aynalara yanstarak görme yanlgsnn ağrlğndan kurtulmaya çalşmak isteyen birinin biraz karşk düşünceleri. “Mş gibi yaparak” yaşamaktan bkp sahici yaşamann imkânn arayan biri olarak “kol krlr, yen içinde kalr” anlayşn savunmadm ve savunmayacağm. Çünkü biliyorumki “o kol sakat kalr”...
Geldiğimiz noktada gruplarn, platformlarn kendilerine değil, zaman zaman bir hayalet gibi bir görünen, bir kaybolan “grupçu” tavrlarna, “ötekini” yok sayan anlayşlarna, çoğulculuğu, çok renkliliği bir “süs” olarak görmelerine karş durmann partinin geleceği açsndan önemli buluyorum. Bu partinin kuruluşundan bu yana gruplarn ve platformlarn varlğn ve önemini yadsmayarak “birarada” yaşamay becerenlerin “karş olma ”reflekslerini kontrol altna alarak giderek gerçekten “çoğulculuğu”, “çok renkliliği” ve “çok sesliliği” yaşamay da becereceklerine inanyorum. Yaşadklarmzdan biliyorumki; her şey karştn karşlar...
ZİRÂ BU TERAZU OL KADAR SIKLETİ ÇEKMEZ
Gelelim kongreye, kongreden büyük umutlar bekleyenler, kongreden büyük hayal krklklaryla çktlar. Bu sürece kaldrabileceğinden daha ağr bir yük yükleyenler, on yllarn skntlarn bir ylda aşabildiğimize inananlar, çok renkliliği bir “süs” olarak görenler, kendi renklerinin ana renk olduğunu sananlar, birçok rengin bir aradayken tek renk olacağ an -Newton’un renk skalasndaki hza erişerek- yakalayabileceğimizi, bunun yaşadğmz çağn ve yaşadğmz ülkenin koşullarn gözard etmeden gerçekten “zaman alacak” bir an olduğunu düşleyemeyenler hayal krklğna uğradlar. Tam da burada bu yaşanan hayal krklğnn burukluğu ile kendi dşndakileri sorumlu tutmak yerine, bu süreci ne yazk ki böyle yaşamamz gerektiği gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekir.
Gerçek fikirlerin tartşldğ ve tartşmalarn tüketildiği bir zaman dilimini yaşamadan olgular ve tanmlar üzerine anlaşyor olmamz mümkün değildir. Artk “yüksek politika”nn yan sra “gündelik politika”y da tartşr olmalyz. Olmalyz ki, ÖDP’nin politikalar -ya da kimilerimize göre politikaszlğ- beliriyor olsun. Özelleştirmeden Karadeniz ülkeleri arasndaki işbirliği antlaşmasna, Su Konferans’ndan Artvin’deki zehirli varillere kadar “çok şeyler” diyebilelim.
Ve bu tartşmann kendisini “tartşmş olmak” üzerine değil, gerçekten birbirimizin fikirlerini öğrenmeye ve bir senteze varmaya niyetli olarak kuralm. Unutmayalm ki, bu tartşmann sahiciliği kullanacağmz dile bağldr. İktidar ve güç olma arzusu, düşüncelerimizin anlaşlr olma, kabul görmesine tercih edilmemeli. Bu bağlamda da yeni bir sentezin yaratlmas için yeni bir dil, olmazsa olmaz bir ana unsur olarak kendini dayatyor. Ve dil, düşüncenin sadece ifade arac değil. Söz, var olan aktaran bir şey olmayp, aslnda olacağ da “olduran” bir şey sanki.
Önümüzdeki günlerde gerek duyacağmz iki şey var: Sabr ve sağduyu
NEREDEN ÇIKTI BU KALE
Parti üzerine düşünürken, eskiden yazlmş yazlar tekrar okumaya başladm. Bunlardan biri de Birikim dergisinde yaymlanan (Haziran-Temmuz 1978, say 40/41) Althusser’in “Komünist Parti’de Artk Devam Edemeyecek Şey” başlkl yazsyd. Bu yazdan bir alnt yapmak istiyorum izninizle. Ne “parti” bizim “parti”, ne de biz “kale”deyiz... ama geçmişin boşluğuna taklp kalan bu satrlar bugün yeniden bir kez daha okunsun istedim:
“Kitleler karşsndaki güvensizliği ve kendi üzerine kapanşyla, partinin Fransz toplumu içinde ‘suda bir balk gibi’ olmak yerine, kalede bir garnizon gibi olduğunu belirtmek gerekir.
Kale sağlamdr ve varlğn sürdürür, doğaldr bu, ama bu kalenin sürekliliği ise Marx’a olduğu kadar Vauban’ da okumal.
Machiavelli bir kale yapp içine saklanann kendini duvarlaryla hapsettiğini söylüyordu: Yalnzca savaş için değil, siyaset için de kaydedilmiştir. (…) Çünkü ‘kaleden çkmann’ iki biçimi vardr. Kaleden olduğu yerde kalarak, devrimci geleneği tasfiye ederek ve partiyi, şimdi olduğu biçimde bugünkü kapanmas içinde, ‘ötekiler gibi’ bir partiye, yani biçimsel olarak liberal bir partiye dönüştürerek çklabilir. Ama kaleden bambaşka bir biçimde de çklabilir: Kitlelerin hareketine kararl bir biçimde katlmak için kaleyi terk ederek, kapanmay başndan atarak, partinin etki alann mücadele yoluyla yayarak ve kitlelere karş açk olan bu mücadelede de, kitlelerden gelen hayat partiye vererek, partiyi dönüştürmenin gerçek nedenlerini bularak çkabilir.
Bu ikinci yolda, partinin ‘ötekiler gibi bir parti’, içi kurallarn burjuva partilerden alan bir parti olmas söz konusu olamaz. Parti kendi iç kurallarn, tarihi deneyin en iyi yann alkoyarak, kendi kitle pratiğinden ve militanlarnn deney ve analizlerinden kalkarak icad etmelidir. Kelimeleri kurcalamyorum, olgulardan söz ediyorum. Militanlarn kafalarnda zaten uzun uzun düşündükleri somut önerilerin zenginliği karşsnda, militanlar en sonunda kendileri dile getirebildiklerinde şaşracaktr. Ve partinin halk ve işçi tabannda ‘artk süremeyecek olan şeyi’ değiştirmek ve partinin snfsal bağmszlğn, özerkliğini, düşünme, tartşma ve eylemde gerçek özgürlük isteğini koruyacak yeni, görülmemiş biçimler yaratmak için yeterince güç, irade ve açklk vardr.”
Bu yazy bir “ehven-i şer” yazs olarak okumadğnz umuyorum. Yaznn başlğn Althusser’in an kitab Gelecek Uzun Sürer’den boşuna ödünç almadm...