1980’li yllarn başndan itibaren sol, dünyada ve Türkiye’de önemli sarsntlar yaşad. Bundan cesaret alp kapitalizmin mutlak üstünlük kurduğunu ve tarihin sonunun geldiğini ileri sürenler, siyasal mücadelenin galibini de ilân ettiler. Kaybedenin kim olduğu konusunda neredeyse görüşbirliği ortaya çkarken, moral çöküntü içindeki sol, yenilenin kendisi olduğuna ilişkin söylemi güçlendirdi. Son yllarda Avrupa ülkelerinin önemli bir ksmnda sosyal demokrat partilerin hükümet olmaya başlamasyla birlikte, rüzgârn tekrar soldan esmeye başladğ söylenir oldu. Çok geçmeden Türkiye’de de benzer bir yükseliş beklentisiyle ortaya çkan iyimser hava etkisini hissettirmeye başlad. Solun çöktüğü iddialarnn temellendirilmesindeki yüzeysellik, yükseliş tespitlerinde de yaygn olarak kendini gösterdi. Sol olarak adlandran siyasal öznelerin hükümet olup uzaklaşmalarna göre solun siyasal alandaki ağrlğn ölçmeye kalkmak şeklindeki yaklaşm, önemli yanlglar barndrmaktadr. Geri çekilme döneminde solda tanmlanmak için gelir dağlm, sosyal güvenlik konularna sol bir söylemle yaklaşyor olmay yeterli gören anlayşlarn güç kazanmaya başlamasyla birlikte, bu partilerin hükümet kurmalarnn yolu açlsa da öngörülen aslnda iktidarszlktr. Çünkü, bu partilerin hükümet ve/veya muhalefet dönemlerinde savunduklar amaç ve değerler, sol kültürün gelişiminin sol siyasal özneler tarafndan engellenmesi sonucunu doğurmaktadr.
Ayn dönemde dünya solunu doğrudan etkileyen gelişmelerden bir diğeri “sosyalist” olarak tanmlanan ülkelerde iktidarlarn değişmesiyle ortaya çkt. Yaşanan sadece moral bozukluğu değildi. Yllardr varlğn koruyan siyasal gelenekler de güçlü bir sarsntnn ardndan yolun sonuna geldiler. Ne anlan ülkeleri merkez alan anlayşlarn, ne de azgelişmiş ülkelerde ortaya çkan modernleşmeci hareketlerin eski etkinliği kald. Bu ülkelerin sosyalistliği üzerine yaplan bitmeyen tartşmalara geri dönmek yerine ksaca belirtmek gerekirse, uluslararaslaşan kapitalizme karş durabilecek oluşumlar ortaya çkartlamazken, siyasal iktidar sorununu kapsayp onu aşan sosyalizm anlayş da egemen eğilim durumuna getirilemedi. Sosyalizmi kapitalizmin egemen kültürünün ve uygulamalarnn tersi olma durumuna indirgeyen anlayş, asrlarn miras olan değer ve kurumlarn değiştirilebilme şansn ortadan kaldrd. Sosyalizmin merkezi olma iddiasndaki ülkeler, kendi varoluş koşullarn koruyabilmek için devinimin yerine durağanlğ esas kldlar. ’80’li yllarda yklan sistem böylesi bir niteliğe sahip olduğundan kendini yeniden üretmeyi başaramad.
Yukarda Türkiye solunu da etkileyen iki faktör üzerinde duruldu, fakat, bunlara bakarak Türkiye’de solun başar ve başarszlğn açklamak olanakszdr. Böylesi bir değerlendirme için çok daha fazla faktörün dikkate alnmas gerekir. Elinizdeki yaz bu sorunun yantn tüm açklğyla ortaya koymak değil de sol canlanma tespitlerinin yapldğ dönemde ÖDP’nin konumunu anlamak gibi bir amaçla kaleme alndğndan, gerekli görülen noktalara değinilmekle yetinilecek.
TÜRKİYE’DE SOL
1997 ilkbaharnda, solun yükselme eğilimine girdiği tespiti farkl çevrelerce yaplmaya başlanmş olsa da, Türkiye solunun geleceği üzerine aşr kötümser ya da iyimser olmay gerektirecek bir durum bulunmamaktadr. Olumlu nesnel koşullara rağmen 1980’li yllarn başndan bu yana sürekli, solun geri çekileceği yeni en geri noktalarn ortaya çkmas, “ne oldu da sol yükselişe geçti ?” sorusunu akllara getirmektedir. Kuşkuya neden olabilecek türden gelişmeler yaplacak değerlendirmelerde ihtiyatl olmay gerektirmektedir. Solun yükselişe geçtiği değerlendirmelerinin yaygnlk kazandğ dönemin koşullarna bakmak, yaşanabilecek yeni hayal krklklarn önleyebilmenin tek yolu olarak gözüküyor.
Toplumsal güçler arasndaki dengelerin bozulmuş olduğu gerçeği rejimi savunanlarca da görülmeye başlanrken, yaşanan kriz 28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarnda özet ifadesini buldu. Önce alşkanlklar nedeniyle Silahl Kuvvetler çözüm olarak görülürken, siyasal İslâmc hareketin ulaştğ kitleselliğin çeşitli eylemler araclğyla açğa çkmas, rejimi sahiplenen ordu dşnda sivil güçlere gereksinim bulunduğu kansn yaygnlaştrd. Gelinen nokta, 12 Eylül 1980’de depolitizasyonu savunanlar için bir dönüm noktas oluşturmaktadr. Kitleyi politika dş tutma girişimleriyle rejimin toplumla bağlarn zayflattğ ortaya çkp, bu durum rejimin güvencesi olarak görülen çevrelerce de kabul edilince, yok saylan milyonlarca insan birden anmsand. Düzenlenen birçok konserde bile siyasal mesajlarn verilmesi, devletin yllarca düşman gözüyle gördüğü DİSK’le uzlaşma girişimleri, tarihe gömülmeye çalşlan CHP’nin yldznn parlatlmas, bu gereksinimin ortaya çkmasyla yakndan ilişkilidir. Soldaki kitlenin örgütlülüğünün (modern örgütlenme) sağa göre daha ileri düzeyde oluşu ve sağn geçmişte yürüttüğü siyasal mücadelenin yarattğ kültürün bugün için rejimi korumak adna etkin kitlesel bir mücadeleyi olanakl klmamas, sosyal demokrasinin önünü açt. Avrupa ülkelerinde sosyal demokratlarn peşpeşe seçim zaferi kazanmalar, Türkiye’de yaşanan bunalmn aşlmasnda da benzer bir gelişmenin öngörülmesini kolaylaştrd. Fakat, hükümet olma hayalinin çekiciliğine kendini kaptran sosyal demokatlar, yaşanan gelişmeleri değerlendirme zahmetine katlanmadklar taktirde, geleceklerini rastlantlara brakmş olacaklardr.
Soldaki yükseliş görüntüsü içinde sosyal demokrat ve geleneksel çizgi üzerinde yer alan sosyalist partiler dşnda, farkllk taşyan bir oluşum olarak ÖDP öne çkmaktadr. Gerek Susurluk sonras düzenlenen eylemler, gerekse 25 Mays 1997 tarihli Sultanahmet mitingi (Ne Refahyol Ne Hazrol) insanlarn kafasnda farkllğ pekiştirecek düzeyde medyada yer buldu. Fakat, diğer yandan görüntü ile gerçeklik arasnda uyuşmazlk olduğunu söylemek de olanakldr. Eğer ÖDP, genel olarak farkl bir duruş biçimini yaratp süreklilik kazandramazsa, şu ana kadar gerçekleştirilen etkinliklerin başars konjonktürün sonucu olarak tarihteki yerini alacaktr. Çünkü, eylemler hangi niyetlerle gerçekleştirilirse gerçekleştirilsinler arzu ettiğimizin dşnda etki ve sonuçlara da yol açarlar. Hattâ bazen eylemler amaç dş bağlamlarda daha önemli bir anlam kazanrlar. Şu anda, ÖDP çats altnda gerçekleştirilen eylemleri nereye oturtacağmz konusunda tam bir netlik oluşmad. Fakat, bu durum haksz eleştirilerin yolunu açmaz. Partinin, ince ayrntlarna kadar önceden belirlenmiş teorik çerçevesinin olmamas, bütünlükten yoksun bir hareket tarznn bulunduğu görüntüsünü ortaya çkartyor olsa da, karamsarlğa gerek yok. Çünkü, dünyada ve Türkiye’de sol adna yaşanan olumsuz dönem, geçmişe yönelik eleştirilerin dozajnn arttrlmasn ve yeniden yaplanmann gerçekleştirilebilmesi için de teorik ve örgütsel bakmdan daha esnek olunmasn -ilkesizlik değil- gerektirmektedir. ÖDP’nin süreçten nasl çkacağn söylemek için henüz çok erken olsa da devralnan miras ve neler yaplabileceğini konuşmann tam zamandr. Partinin kongreler sürecini yaşadğ bir yl olmas nedeniyle bu iş daha fazla önem kazanmaktadr.
Sol içindeki konumu nedeniyle ÖDP üzerine düşünmek, öncelikle partinin kendini nasl tanmladğna bakmay gerektirir. Parti tüzüğünün 3. maddesi bu konuya açklk getirecek niteliktedir:
“Snfl toplumlarn ortaya çkşndan bu yana, işçi ve emekçi snflarnn pratiğinde kendini yeniden üreten eşit, özgür, sömürüsüz ve snfsz bir dünya arayş insanlğn özlemidir.
Bu evrensel ve tarihsel özlemin taşycs olan Özgürlük ve Dayanşma Partisi;
Kapitalizmin ve onun insanlğa dayattğ bütün bask, sömürü, şiddet ve eşitsizlik biçimlerinin ortadan kalkmasn savunur.
Özgürlük ve Dayanşma Partisi özgürlükçü, özyönetimci, enternasyonalist, demokratik planlamac, doğa-insan ilişkilerini yeniden tanmlayan, militarizm karşt ve cinsiyetçi olmayan bir sosyalizm doğrultusunda, sermaye güçlerinin egemenliğini, emperyalizmin tahakkümünü ortadan kaldrarak emek güçlerinin siyasî iktidarnn kurulmasn amaçlar.
Üretenlerin yönettiği, ezen ve ezilenin olmadğ, toplumun üzerindeki askerî, polisiye ve bürokratik bask ve denetimin ortadan kalktğ, ekonomik karar ve planlama süreçlerinin çalşan ve üreten çoğunluğun iradesine dayandğ bir dünyay hedefler.”
Tüzükte yer alan amaçlara genel olarak itiraz edilemese de, kavramlarn içeriğinin ne olduğu ve geleceğin kuruluşunun nasl gerçekleştirileceği önemli sorular durumundadr. ÖDP’nin -ve solun- dönüşüm projelerinin gerçeklik kazanabilmesi için ülke koşullarnn öznellikten olabildiğince arndrlarak ortaya konulmas gerektiği gibi, solun birikimi üzerine yaplan değerlendirmelerde de açk yürekli olunabilmeli. Bu iki konuda gerçekçi olunamadğ takdirde, teorik tutarllğa rağmen sonuç alnamayacak projeler peşinde zaman harcanr. Gerek ÖDP’ye hakszlk etmemek, gerekse duygularn etkisiyle abartl değerlendirmelere yönelip iyi niyetin ykclğna katkda bulunmamak için konuyu daha genel bir çerçeveye oturtarak yazy sürdürmek istiyorum.
Şu anda, aydnlarn bir bölümünü tatmin edecek bürokratik yaplanmaya sahip ve çeşitli toplum bölümlerinin gündelik çkarlarnn temsilcisi olacak halkç özelliği öne çkan parti oluşumlarn yaratacak dinamikler ayn anda çalşmaktadr. Bunlarn dşndaki seçeneklerin gerçeklik kazanabilmesi için kararllk şimdiden ortaya konulup girişim başlatlamadğ takdirde, ilk iki seçenekten biri partinin genel çizgisi durumuna gelebilir. Ülkede egemen olan siyasal gelenek üzerinde, modernleşmeci anlayşn ve mücadelenin açk izlerinin olmas, aydnlarn kurtarc misyonunu üstlendiği örgütlenmelerin gelişimine kapy açk tutmaktadr. Mevcut siyasal kültürü bilerek ve onu değiştirmeyi de göze alarak gerçekleştirilecek mücadeleyle yeni bir örgütlenme tarz yaşama şans bulabilir.
Sol bir yaplanmann ülke dşna açlm en sorunlu konular arasnda yer alsa da olmazsa olmaz özelliklerden biridir. Çünkü, pazarn uluslararaslaşma düzeyindeki gelişkinlik üzerinde yükselen ilişkiler/örgütler karşsnda var olabilme mücadelesinin başarya ulaşmas, ancak en az onlar kadar etkileme gücüne sahip oluşumlar tarafndan sağlanabilir. Onlarca yldr uluslararas bir sol örgütlenmenin eksikliği hissedilmekteyse de bu girişim tek bir siyasal öznenin talebi ve girişimiyle başlatlamaz. Bu nedenle öncelikle, mevcut sorunlar temelindeki biraradalklara dahil olarak etkin katlm gerçekleştirilebilir ve diğer yandan dünya düzeyinde ortak geleceği yaratmann araçlar oluşturulmaya/genişletilmeye çalşlabilir. Böylesi bir çabann geleceğe ertelenebilirliği söz konusu olamaz..
ÖDP kimliğinin, partililerin kafasnda bile netleşmemiş olmas önemli sorunlarn varlğna işaret etmektedir. Partinin kimliğine ilişkin genel çerçevenin çizilmesi ve potansiyel kitleye bunun anlatlabilmesi öncelikli sorunlar arasnda yer alrken, çeşitli sol gruplarn birarada durduğu çat olma imajnn da ksa sürede değiştirilmesi gerekmektedir. Buradan, farkllklarn yok edildiği bir yaplanmann amaçlanmas gerektiği sonucuna ulaşlmamal. Hatta, parti içi çeşitliliğin yok edilmesi bir yana, parti dş farkl düşünen kişi ya da çevrelerin katk yapmalarn sağlayacak mekanizmalar da oluşturulmaldr.* Yllardr varlğn koruyan sol içi bölünmüşlüğün yaratmş olduğu kültürün yeterince çözülmemesi nedeniyle, ayn çat altnda yer alma hala sorunlardan biri olarak durmaktadr. Herkesin eşzamanl olarak sürece dahil olmas beklenemeyeceğinden öznel engellerin aşlmas ve birlikteliğin gerçekleşebilmesi için esnek ilişki biçimleri yaratlp, işlevselliği sağlanabilmelidir. Bu girişim, sol içi kültürün farkllaşmasn sağlayabildiği oranda başarl olacaktr. Ayr durma kültürünün çözülmesinin zaman alacağn unutmamak, atlacak admlarn başars için önkoşuldur. Dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de dernek, sendika, oda türü örgütlerle siyasal partiler arasnda ilişki kurulmasnn yllarca yasaklanmş olmasndan kaynaklanan tecrübesizliklerin geliştirilecek ilişkilerde sorunlarn yaşanmasna yol açma olaslğdr. Partiler bu kurumlarla olan ilişkilerini hiyerarşik tarzda kurma eğilimine girebileceği gibi, demokratik kitle örgütleri de bağmsz yaplarn zedeleyen eşitsiz bir ilişkinin var olduğu düşüncesiyle tepkisel bir tutum taknabilir. İşlevlerinin farkllğna rağmen zaman zaman kitlenin bilincinde ortaya çkan örgütlerin birbirinin yerine ikame edilebileceği yanlsamas -kimi zaman sendikalarn parti gibi kimi zaman da partilerin sendika gibi faaliyet göstermesi beklentisi- olumsuzluğu güçlendirici bir zemin sunmaktadr. Bu türden öznel engellerin aşlmas bir zorunluluktur. Aksi takdirde partiler, sendika, dernek ve odalar içindeki bireylerle ilişki kurmann ilerisine geçemezler.
Solun geri çekildiği dönem boyunca Türkiye’de snfsal dengelerin gözard edilemeyecek oranda değişmesi yeni değerlendirmelerde bulunmay zorunlu klmaktadr. 1980’li yllarda çeşitli gerekçelerle krsal alanda yaşanan hzl çözülme, kentlerde yğlmaya yol açt. Sayca çoğalan ilk kuşak kentliler yaşama biçimleriyle, kültürleriyle siyasal yaşamdaki dengeleri etkileyecek önemli bir güç durumuna geldiler. Bu süreçte etkileri günümüze kadar uzanan olumsuz sonuçlar da ortaya çkt. 12 Eylül’de örgütlerin dağtlmş olmas nedeniyle kente göç eden kitlenin kültürünün modern örgütlenmelerin etkisi altnda değişiminin yolu kapatlrken, bu insanlar üzerinde geleneksel örgütlerin egemenlik kurmalarnn yolu açld. Bu gelişmeler karşsnda solun anlan kitle içinde etkin olmas zayf bir olaslkt. Öte yandan solun ilişki kurabileceği ve sayca önemli olan diğer kentli snflar arasnda yaygnlk kazanan liberal söylem, örgütsüzlüğün etkisiyle kamusal alan üzerinde büyük çapl tahribat yaratt. Bireyselliği keşfetmenin sarhoşluğuyla bu kitle, geçmişle birlikte solu da yok sayd. Birey olmak neredeyse örgütsüzlükle eşanlaml hale geldi. 12 Eylül’le örgütlenmenin önüne koyulan engeller, bireyciliğin içeriğinin bu şekilde gelişimini kolaylaştrd. Sermaye dş kentli snflar arasndaki ayrm noktalarnn öne çkmas siyasal alan üzerinde etkisini ksa sürede gösterdi. Yeni-kentliler ve eski kuşak kentli snflar arasnda zaman zaman tahammülsüzlüğe varan gerilimler ortaya çkt. Talepleri, ilişkileri farkllk gösteren bu kesimler çeşitli olaylar araclğyla da karş karşya gelmeye başladlar (1994 mahalli seçimleri, 1 Mays 1996 olaylar üzerine yaplan değerlendirmeler, 1995 genel seçimleri en çarpc örneklerdir).Yaşanan gelişmelerin yol açtğ tahribat ve uzlaşmaz kültürel yaplarn ortaya çkş ayn çat altnda siyasal mücadele vermeyi neredeyse olanaksz hale getirdi. Talepleri önemli derecede farkllk gösteren ve çkarlar birçok noktada çatşan toplumsal snflarn örgütlenmenin niteliğine ilişkin kavrayşlarndaki derin ayrmlar, sorunlar daha da ağrlaştrmaktadr. Yeni kuşak kentliler içinde daha çok cemaat türü bir dayanşmaya denk düşen ve bir sğnma alan özellikleri gösteren örgütlenme anlayş gelişirken, eski kuşak kentliler arasnda -özellikle orta snf- birey kimliğini yok etmeyecek örgütlenme biçimlerinin arayş öne çkt. Solun tabann oluşturacak snflar arasndaki bu derin çatlak, sol partilerin gözard edemeyeceği kadar önemlidir. Kültürel atmosferin çok partili sol temsilin yaşanma olaslğn ortaya çkartmas gelecekte birarada olabilmenin yollarn kapatacak davranşlardan kaçnmay gerektirmektedir.* Sol partilerin birbirlerine karş tutumlarndaki düzey, salt etik açdan önem kazanmyor, ayr durmay olanakl klan bir kültürün varlğ nedeniyle pratik bir anlam da kazanyor. Tek bir çat altnda toplanlmas olanaksz değilse de böylesi bir partide, üzerinde uzlaşlacak genel ilkeler daha snrl olacağndan, egemen siyasal kültürümüz nedeniyle parti, kolayca eklektizm ve ilkesizlikle suçlanabilecektir. Ya da iç dengeleri bozacağ gerekçesi ile tavr koymaktan kaçnan bir örgüt ortaya çkartlacaktr. ÖDP Genel Başkan Ufuk Uras’n sk sk dile getirdiği, ‘kamusal alann yeniden tarifi’ yol açacağ pratik sonuçlar nedeniyle bu tür sorunlarn aşlmas bakmndan büyük önem taşmaktadr. Fakat, artk gereksinimi ifade etmenin ötesine geçerek, kamusal alann yeniden tarifinin teorik çerçevesini oluşturup, bununla uyumlu somut admlar atmaya başlamak gerekir. Mevcut sistemin yaratmş olduğu düşünsel alan içinde kalarak ve onun kavramlarn kullanarak ne teorik kopuş gerçekleştirilebilir, ne de toplumsal dönüşüm mücadelesi sonuca ulaştrlabilir.
Bir söyleşide, ÖDP’de teorik tartşmalarda ksrlk yaşandğ şeklindeki eleştiriye Ufuk Uras’n vermiş olduğu karşlk birden fazla anlam taşdğndan ksaca aktarmakta yarar var:
“Genel olarak toplumun var olan somut sorunlarna somut yantlar verme ihtiyac ön plana çkt bugüne değin. Hatta çoğumuzda olan ideolojik-teorik kayglar arka plana itilerek çok daha somut sorunlar üzerinden politika yapmamz gerektiği tespitinden yola çktk. ... Aslnda program ve tüzük çalşmas yeni bir politik kültür üretme ve dünya/Türkiye siyasal değerlendirmesine ilişkin temel ve önemli prensipleri içeriyor ve teorik derinleşme faaliyetini önüne koyuyor.”[1]
Somut sorunlara somut yantlar vermek son derece önemli olmakla birlikte, genel teorik çerçeve oluşturulamadğ takdirde partide bulunan gruplar arasndaki teorik farkllklar dondurmaya yönelik işlev de görebilir. Bu türden sorunlar geleceğe taşyacak gelişmelere karş önlemleri şimdiden almak gerekiyor. Birarada olma gerekliliği uzun zamandr neredeyse inanç düzeyinde savunulduğu için, ne pahasna olursa olsun anlayşyla ayn çat altnda bulunmay sağlayan koşullar sorgulanmamaktadr. Farkllklar parti içi çoğulculuktan çok, geçmişten gelen ayrmlar koruma anlayşnn sonucu olarak var oldukça, gelecekte önemli sorunlarla karş karşya kalnabilir. Bu olaslğa karş, kitlenin pratik içinde eğitimi ile oluşacak kültürün parti içindeki eğilimlerin temsilcilerini de etkileyeceğini ve onlarn kültürünü de zaman içinde dönüştüreceğini ve böylelikle sorunlarn kendiliğinden çözüleceğini ileri sürebiliriz. Bunun doğruluk pay bulunmaktadr. Fakat, unutulmamal ki, bu insanlar teorik bakmdan geçmişten tümüyle kopuk değillerdir. Her birinin geçmişten getirdiği düşünme biçimi, birikimi ve alşkanlklar bulunmaktadr. Bunlar süreci çeşitli şekillerde ve düzeylerde etkileyecektir. Bu nedenle, teoriye ilişkin tartşmalar da bir yandan yürütme zorunluluğu kendini hissettirmektedir. Geçmişi değerlendirişimizden nasl bir gelecek öngördüğümüze ve yaşama müdahale araçlarna varncaya kadar bir dizi konuyu tüm açklğyla ortaya koyup tartşmak gerekmektir. Zaten bu konularda geçmişte de önemli eksikliklerin bulunmas tartşma sürecini ertelenilemez klmaktadr. Böylesi bir çaba kimin hakl kimin haksz olduğunu ortaya çkartma amacyla yürütülmeyecekse de duygusal tepkilere karş hassas olunmal.
Siyasal mücadelede başarl olabilmenin koşullarndan biri de, karşsnda yer alnan sistemin denetim alanlarnn kstlanmasdr, yani özgürleşmektir. Özgürleşmenin yolu da teorik ve pratik olarak sistemin denetim alan dşna çkmaktan geçmektedir. Teorinin sistemin etkilerine karş korunmas ve gerçekleşen szmalarn tortularndan temizlenmesi ilk adm oluşturmaktadr. Bu amaçla uyumlu olarak sol, yllardr resmî ideolojinin etkilerinden kurtulma zorunluluğunu dile getiriyorsa da istenilen sonuca tam olarak ulaşlamad. Sistemin denetim alannn dşna çkma sorununun diğer boyutu, yaşam biçiminin farkllaşmasdr. Bunun altyaps saylabilecek boş zaman yaratlmas öncelikli hedeflerden biri durumuna getirilmeli. Fakat, çözümler geniş açl -iktidar ve toplumsal dönüşümü hedefleyen- bir bakşla üretilemediği taktirde, pratik sonuçlar bakmndan iradeden bağmsz olarak, sosyaldemokrat çerçeve içinde anlam kazanabilir. Çalşma sürelerinin ksaltlmas özgürleşme yolunda önemli taleplerden biridir. Bu talebin başarya ulaşmas, sistemin kabul edebileceği snrlarn zorlanmasyla olanakldr. Çalşma sürelerinin kstlanmas, kârn azalmasna neden olacağndan sermayenin göstereceği direniş, güçlü bir toplumsal devinim ile aşlabilir. Fakat, egemen güçlerin vereceği tavizler çalşma süreleri dşnda insanlarn sistem tarafndan denetlenebilirlik snrlarn aşmayacaktr. Bu nedenle, çalşma sürelerinin ksaltlmas ilk adm oluşturmakla birlikte, iş dş zaman üzerinde sistemin denetleyiciliği kstlanamadkça yaratlan boş zaman boşa geçen zaman durumuna gelir. Özgürleşme sorunu şekilselliğin ötesinde bir içerikle kavranamadkça somut çözümler başka bir bütünsellik içinde anlam kazanacak ve bununla uyumlu politik akmlar güç kazanacaktr.
Snfsal karştlklarn belirgin bir şekilde ortaya çktğ olaylarda taknlacak tutum konusunda tereddüte düşmeyecek kadar netlik sağlanmakla birlikte, yaşam içindeki karştlklar her zaman bu kadar saf ortaya çkmamaktadr. Türkiye’de, alnacak siyasal tavrlarn karmaşklaşmasna yol açan son derece fazla etken bulunmas nedeniyle partiler önemli sorunlarla karş karşya kalmaktadr. Kapitalistleşme sürecine geç girilmesi ve değişimin zamana yaylmas, sorunlar daha da ağrlaştrmaktadr. Burjuvazinin değişim konusundaki kararszlklar ve geleneksel ilişkilerin çözülmesine ilişkin atlacak admlara dair isteksizliği sol partilerin politikalarn da yllar boyu etkiledi. Son aylarda yaşanan laiklik merkezli tartşmalar srasnda görülen, solun bir süre daha rejim merkezli tartşmalardan etkileneceğidir. Bu faktör, sosyalistlerin kendi seçeneklerinin kitleselleşmesini sağlayncaya kadar siyasal kararlar alp mücadeleyi sürdürürken çok daha dikkatli olmalarn gerektirecektir.
ORTA SINIFIN PARTİSİ OLMAK YA DA OLMAMAK
ÖDP niyet beyanlar bir kenara brakldğnda şu ana kadar daha çok bir orta snf partisi görüntüsü vermiştir. Öne çkan talepleri, eylemleri, kullandğ araçlar ve snfsal bağlantlar bu izlenimi güçlendirmektedir. ÖDP’nin hakl bir srarclkla ileri sürdüğü demokrasi, insan haklar, düşünce özgürlüğü, barş talepleri taşdklar tüm öneme rağmen ne yazk ki, toplumun sadece kstl bir kesiminin gündeminde yer bulabilmektedir. Emeğiyle geçinenlerin, yoksullarn çkarlarn ve yaşamlarn doğrudan etkileyen olaylarn şekillendirdiği bu talepler, anlan snflarn siyasal mücadeleye katlmalar için yeterince etkili olamamaktadr. Bu snflar harekete geçirmenin yolu çalşma ve yaşama koşullarnn değiştirilmesine ilişkin somut taleplerin yükseltilmesinden geçmektedir. 1980’li yllarda iktidarn müdahaleleriyle şekillenen kültürün ürünü olan bu gelişim, solu birikiminin gerisinde kalan bir mücadeleye yöneltse de verili koşullar yok saylarak politika yaplamaz.
12 Eylül sonrasnda eşitsizlik sadece ekonomik koşullar bakmndan belirginleşmekle kalmad, toplumsal snflarn kültürleri, toplumsal ilişkileri kavrayşlar, siyasal tercihleri de birbirine göre önemli derecede farkllaşt. Örgütlenmenin önündeki engeller bu sorunun sonuçlarn daha çarpc hale getirdi. Solun doğal taban durumundaki kitle, önemli çatlaklarla birbirinden ayrld. ÖDP talepleri ve eylemleriyle bu tabann küçük bir bölümüne seslenebildiği kansn güçlendirmektedir. Seslendiği kesimlerde önemli bir etkinliğe ulaşan ÖDP, yol ayrmna gelmiş bulunmaktadr; ya mevcut konumunu koruyacak ya da yeni açlmlarla yoluna devam edecek. İkinci seçeneğin tercih edilmesi durumunda, şu andaki mevcut kadrolar ve kitlesinin siyasal kültürüyle yer yer çatşacak admlar atmak zorunda kalabileceği gibi, daha snrl bir çerçeveye sahip talepleri de ileri sürmesi gerekebilecektir. Çünkü, ÖDP’nin bundan sonra kök salp güçleneceği kesimdeki insanlar öncelikle emeğiyle geçinen ilk kuşak kentlilerdir. Eşitsiz gelişimin yaratacağ bu tabloya parti içinden -ve dşndan- öznel gerekçelere dayal eleştirilerin gelmesi kaçnlmazsa da ikinci seçeneğin gerçeklik kazanabilmesinin yolu buradan geçmektedir.
Solun tabann oluşturacak kitlenin siyasal tercihlerini yönlendirmesine ilişkin değerlendirmede bulunurken iki olaslktan söz edebiliriz. Bu snf ve/veya tabakalarn birden fazla parti çats altnda temsil edilmeleri olaslklardan ilkiyken, ayn kitlenin tek partide buluşmalar olaslklardan ikincisini oluşturmaktadr. Duygu ve düşünceler ikinci seçenekten yana ağr bassa da bunun gerçekleşmesinin önünde önemli engeller bulunmaktadr. 1980’li yllarda iktidarn ideolojik mücadelesiyle snf dayanşmasnn yerine gelişen snflararas düşmanlk bilincinin yarattğ tahribat, birarada bulunma koşullarn yok eden örgütlenme yasaklaryla daha büyük boyutlara ulaşt ve etkileri günümüze kadar sürdü. Fakat, bu tablo solu umutsuzluğa sürüklememeli. Farkllklarn yol açacağ sorunlar aşma becerisini gösterecek bir partinin kitleselleşebileceği ve başarl olabileceği unutulmamal. Yaplmas gerekenlerden ilki, ayr durma bilincinin ÖDP içindeki izleri yok edilmeli ve şu anda ulaşlamayan milyonlarca insanla buluşma sadece bir niyet beyan olmaktan çkartlmaldr. Atlacak somut admlar büyük buluşmay sağlayacak ve zamanla dayanşma bilincini geliştirecektir.
ÖDP’nin orta snflarn partisi görüntüsü vermesindeki etkenlerden biri de politika yapma araçlarnn niteliğidir. Araçlar konusu partinin ve sol kamuoyunun gündeminde yeterince yer bulamad. Oysa sol bir partinin politika yapma araçlarnn niteliği tartşma götürmeyecek bir öneme sahiptir. Amaçlarla uyumlu araçlar geliştirip kullanmayan bir sol partinin sonunda kendi yaratmş olduğu sorunlara teslim olmas kaçnlmazdr. Yukarda değinilen toplumsal bölünmüşlük araçlar sorununu daha da önemli klmaktadr. Çünkü, partinin açlacağ olas snflarn kültürü gereği kullanlacak farkl araçlar zenginliğe yol açmaktan çok araçlarn amaçlara-ilkelere uyumu konusunda sorunlar yaratacaktr. Toplumsal snflarn ve tabakalarn sahip olduğu kültürle uyumlu gelecek kurgusuna sahip olmalar ve ilişki biçimlerini tercih etmeleri, sol partiler için önemli tehlikeler barndrmaktadr. Solun tabann oluşturacak kitlenin sadece kstl bir bölümü için demokrasinin öncelik taşyor olmas, örgütlenme tarz ve politika yapma biçimi konusunda sol içi sorunlarn yaşanmasna neden olacaktr. ÖDP, var olmas kaçnlmaz çeşitliliği dikkate alarak araçlar sorununa yaklaşmal ve kitlesinin, kadrolarnn eğitiminde pratiğin yaratabileceği sorunlara karş şimdiden tedbirini almaldr. Demokrasi sorununu öncelikli olarak görmeyen kitlenin sayca çokluğunun parti içi demokrasiyi zedeleyecek gelişmelere yol açmasna izin verilmemeli.
Sosyalistler etkin bir toplumsal-siyasal güç olmakla umutlar tüketmek arasnda bir noktadalar.
İlk seçeneğin gerçekleşebilmesi için amaçlar, ilkeler ve mücadele araçlar arasnda bir uyum sağlanmaldr. ÖDP ve diğer sol çevreler bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmek zorundadrlar. Yaşamn her alannda var olabilmek ve geleceği kurabilmek için.
(*) Fahri üyelik (Tüzük Madde-8), İl, ilçe, belde düzeyinde ‘üye ve partisiz yurttaşlar konferanslar' (Tüzük Madde-21, 25, 29) şeklindeki mekanizmalarla parti üyesi olmayanlarn katklarnn sağlanmas amaçlanyor olsa da, teşkilat dşna kapal siyasal geleneğin aşlmasn sağlayacak önemli bir pratiğin yaşandğndan ve siyasal kültürün oluşturulabildiğinden söz etmek henüz olanaksz. Fakat, en azndan böylesi bir yolun peşinen kapatlmamş olmas umut verici. Bu mekanizmann işlerlik kazanabilmesi için, parti dş kişi ve kurumlarn tüzükte yazlanlarn kâğt üzerinde kalacak ilkeler olmadğna ikna edilmeleri gerekir.
(*) Bu konuya ilişkin, İktisat Dergisi, say 372, Ekim 1997 “Siyasal Temsil ve Sol” adl makaleme baklabilir.
[1]Birikim, say 92, Aralk 1996, s.22