Apo Krizi ve Medya

Son dönemin tartışmalı aktörü medya, “Apo krizi”nin yaratılmasında da etkili bir rol aldı. Kriz, Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkışı ile başladı, İtalya’ya gidişi ile doruk noktasına ulaştı. Ama bu krizin hafızalarda kalacak yanı Öcalan’ın iadesi amacıyla sokaklara çıkan, ama bunu ilkel bir milliyetçi gösteriye dönüştüren kitlelerdi. İşte medyayı başrol oyuncularından biri -belki en önemlisi- saymamızın gerekçesi de bu tüyler ürpertici manzaraların yaratılması yönünde sergilediği üstün gayretti.

Öcalan’ın iadesinin en azından Türkiye’de idam cezası olması gerekçesiyle mümkün olamayacağının bilinmesine rağmen İtalya’ya her cepheden hücum bu sütunlarda örgütlendi. Öcalan’ın serbest bırakılma haberiyle yoğunlaşan kampanyanın “toplu hücum”, “toplu savunma” taktiği kendisine en etkili kadroyu da devşirdi. O günden sonra kullanılan dilin tahrik edicilik ve bayağılık dozu toplumun hangi kesitine seslenildiğini açıkça ifade ediyordu.

Sessiz bir işbölümü yapılmışçasına herkes kışkırtıcılıkta üzerine düşeni yapıyor, “dış politika uzmanları” bir savaş durumunu öngörürken; içeride de çeşitli yasal parti ve kuruluşlar hedef gösteriliyor, eylemlerde günden günden güne artan şiddet dozu “halkın haklı öfkesi” gibi başlıklar altında haberleştirilerek, çoğu “partili” eylemcilerin adeta sırtı sıvazlanıyordu.

Bütün bu medya ilgisi ve desteği milliyetçiliğin şov boyutunu öne çıkarıyordu. Büyükelçilik tabelası söküp tekmelemeler, meyve sebze çiğnemeler, bayrak-poster yakmalar... gerçekleşmek için medya ilgisi bekliyordu.

Yaklaşık olarak on gün boyunca süren bu millî histeri dalgası utanç veren görüntülerinin dışında üç de cana maloldu. Selin gidip kumun kaldığı ve bu bilanço ile yüzleşen, örneğin Rauf Tamer gibi yazarları dahi, “acaba halkı yanlış mı yönlendirdik?” demeye sevk eden hazin sonuç yaratıcılarını hiç de rahatsız etmedi.

Öyle ki, Doğan Medya Grubu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, yaklaşık bir ay sonra İl Mondo dergisindeki röportajında marifetlerini “Türk basınının olaylara uzak kalmaması” şeklinde açıklayıp, “Kızıl Tugaylar, PKK gibi geniş alanda hareket etseydi, İtalyan basını ne yapardı?” sorusunu sorma pişkinliği ile arkasında bıraktığı yıkıntıdan pişmanlık duymak şöyle dursun, adeta gurur duyduğunu gösteriyordu.

Aslında bütün bunlar, medyamızın bir millî histeriye dönüştürdüğü her sorun-haberden alışık olduğumuz şeylerdi. Ama bu kez millî histerinin tüm unsurlarının birleştiği bir “doruk” hali yaşadık. Bunu belgelemek istedik.

Aşağıda sunduğumuz seçki ile yukarıda kısaca tarif etmeye çalıştığımız bir cerahatin, kemale ermiş görüntüsünü çizmeye çalıştık. İşin bu boyutlara tırmanmasında büyük pay sahibi olan televizyonların bu seçkide yer almaması kuşkusuz büyük bir eksiklik sayılabilir. Zira kampanyanın görsel boyutu gazetelerde yer alanları mumla aratacak seviyesizlikte seyretti. Fakat gazetelerin de resmetmeye çalıştığımız cerahat için yeterli malzemeyi sunduğunu düşünüyoruz.

Apo yakalandı. Milletçe sevindik. Borsa bile yükseldi. Ama herkesin bu sevince katıldığını sanmıyorum.

Merak ediyorum; mesela Fransızların Madamı bu işe ne diyecek? Mesela Akın Birdal; mesela sürgündeki sözde Kürt Parlamentosu üyeleri ne diyecek?

Tayyar Şafak, “Biji Apo, n’aber?”

14 Kasım 1998, Akşam

Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla ilgili gelişmeleri yakından izlemek üzere Roma’ya gidiyorum. İnşallah Öcalan’la beraber döneriz.

Fatih Altaylı, “Apo’yu getirmeye gidiyorum”

14 Kasım 1998,

Hürriyet

İnsanın aklına ister istemez Kenan Evren’in ünlü vecizesi geliyor. Evren “kral gibi” olduğu dönemde yakalanan bazı terör sanıkları için “Asmayalım da besleyelim mi?” demişti.

Aslında belki en iyisi şu: Apo’yu bize versinler. Mahkeme “Haydi bakalım serbestsin” desin. Apo da sokağa çıksın ve derdini halka anlatsın.

Can Ataklı, “Asmayalım da besleyelim mi?

14 Kasım 1998, Sabah

Türkiye, Rusya ile aynı kampta değil. Ama kadere bakın ki Türkiye’nin yanımızdaymış gibi görünse de, karşısında Rusya değil, Batılılar var, İtalyan Yunan ittifakı var.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Ege Adaları’nın Yunanistan’a teslim ettikleri gibi, İtalyanlar bu kez de farklı düzeyde bir işbirliği sergiliyorlar. Ayrılıkçı terörün elebaşısını desteklemek üzere Atina’dan çok sayıda Yunanlı parlamenter Roma’ya gidiyor.

Ahmet Tan, “Orak çekiçli adalet!”

16 Kasım 1998, Sabah

İdam cezası’nı kaldırıp önce şu Apo’yu alalım... Aldıktan sonra, idam cezasını tekrar koyalım... Kamuoyunun tatmin olması başka türlü mümkün değil.

Rauf Tamer, 16 Kasım 1998, Sabah

Şimdi Öcalan’ın iadesi için idam cezası kalkmalı mı? O zaman “30 bin kişinin katili...” söylemi nasıl olacak? 12 Eylül liderinin ifadesiyle “asılmayıp da beslenecek” mi? “Şehit anaları” ne diyecek bu işe?

Ahmet Taşgetiren, 16 Kasım 1998, Yeni Şafak

Türkiye aleyhtarlığı ile ilk def’a karşılaşıyor değiliz... Bir kesim Avrupalının tutumunu ve ön yargısını, öteden beri biliyoruz. Apo vesilesiyle hafızamızı tazelemiş olduk.

Bu dalgaları kırmak için, hücum pres oynamamız gerekiyor.

Ama, takım halinde.

Rauf Tamer, 17 Kasım 1998, Sabah

Sevgili okuyucularım, dünyanın en tepkisiz ve en duyarsız milletiyiz. Birileri bireysel olarak bizim nasırımıza basarsa ses veririz. Yoksa suspus otururuz. (...)

Avrupa ve İtalya’ya sesimizi kitlesel olarak duyuramıyoruz. Çünkü uyuşuk, duyarsız bir milletiz. Böyle bir durumda Türkiye, Avrupa ve Amerika’da milyonlarca insanımızın sokaklara dökülüp İtalya’ya, Avrupa’ya, uluslararası kuruluşlara ses vermesi gerekmez mi?

Görkemli yürüyüşler düzenlenmesi gerekmez mi?

Emin Çölaşan, 17 Kasım 1998, Hürriyet

İstanbul’da PKK yandaşları dün bir korsan gösteri daha yapmaya kalkıştılar. Fakat vatandaşın öfkesi büyük. Cam çerçeve indiren bu hainleri bu kez vatandaş linç etmeye kalkıştı.

Çapulcular çevredeki kiliselere ve Kürtçü bir kuruluş olan Mezopotamya Kültür Merkezi’ne kaçtılar. Polis hepsini armut gibi topladı.

Ancak bu işleri tezgâhlayanların haberi olsun, kitlelerin sabrı artık taştı. Bu işin şakası yok. Bıçak kemiğe dayandı. (...)

Büyük gösteri yürüyüşleri düzenlememiz gerekiyor. Bir futbol maçında duyduğumuz coşkunun hiç değilse yüzde birini bu amaçla kullanabilsek!

Kitleler fokur fokur kaynıyor, ama tepki evlerimizde, işyerlerimizde sıkışıp kalıyor. Bireysel tepki dorukta, kitlesel tepki ise sıfır düzeyinde!

Emin Çölaşan, “İhanet korosu”,

18 Kasım 1998, Hürriyet

Sivas olaylarının sanıkları hakkında idam kararının çıkması için varını yoğunu ortaya koyan, kontrolü altındaki bütün hukukçuları seferber ederek mahkemelerin “idam haricindeki” bütün kararlarına itiraz edilmesine önayak olan yerli sosyal demokratların, “Apo”nun kurtarılmasına yönelik bir teklifle ortaya çıkması ilginçtir. Ortada 40 bin masumun katilinden sorumlu bir terör örgütü var. Örgütün başı ve eylemlere katılan bütün militanları “idam”lıktır. (...)

Türkiye gibi, cezaevlerinin terör örgütlerinin yatağı haline geldiği belgelenen bir ülkede, güvenlik önlemleri nasıl arttırılacak?

Tartışmaların gündeminden düşmesinden sonra PKK’lı teröristlerin bir yolunu bulup “firar etmemesi” nasıl garanti altına alınacak? Müebbed hapis dedikleri de, en fazla 30 yıllık bir süreci ifade ediyor. Diyelim ki Apo’yu iade ettiler.

Kırkbin masumun katiline verilecek ceza, 30 yıl hapisten ibaret olacak. Bunu şehit analarına nasıl kabul ettireceksiniz?

Serdar Arseven, “Terör ve sol!”,

18 Kasım 1998, Akit

İtalyanlar’da yalancılık ciddi bir hastalık... Üstelik ucuz yalancılık... (...)

Adı D’Alema, kendi dallama... Kendi sözleriyle Apo’nun terörist olduğunu kabul ediyor. 30 bini aşkın Türkiye vatandaşıyla kanlanan bir eli yıkamak için “Terörü bırakıyorum” sözünü yeterli sayıyor. (...)

İtalya son tavrıyla, hukuk devleti olmadığını kanıtladı... Hukuk olmayan yerde terör olur. İtalya’da da olacağı bu... (...)

Apo’nun kadın merakı bilinmeyen bir şey değildi.

(...) Sözde sürgündeki Kürt parlamentosu üyelerinden Yaşar Kaya, saat 02.30 sıralarında yanında iki sarışın kadınla kliniğe geldi. Birlikte kliniğe giren üçlü, yaklaşık 2 saat sonra klinikten ayrıldılar.

Anlaşılan İtalyanlar, Apo’nun her türlü ihtiyacını düşünüyorlar. detayları halletmek ise Yaşar Kaya’ya kalıyor. (...)

Türkiye’ye dönmek üzere Roma’dan yola çıkmadan önce her zaman yaptığım gibi eşimi aradım. “Buradan istediğin bir şey var mı?” diye sordum.

Hande, genelde ufak tefek bir şeyler isterdi. Bu kez yanıtı sert oldu:

“Çöp bile istemem! Hiçbir şey alma. Beş kuruşumuz o alçakların kursağına gitmesin. Sakın ha! Hiçbir şey alma oradan!”

İsmail Cem’in basın toplantısında İtalyan gazeteciler sordular:

“Türkiye’de İtalyan mallarına boykot başlayacağı söyleniyor” diye.

Yanıtı Cem değil, ben verdim: “Evet başlıyor.”

Fatih Altaylı, “Massimo D’Alema

maksimum dallama”, 18 Kasım 1998, Hürriyet

Özellikle de PKK liderinin kendi kaderini belirleme hakkını kullanan insanların meşru temsilcisi olarak kabul edilmesi, yani Türkiye’de olan bitenin terör değil de bir iç savaş olarak görülmesi ve savaşan taraflardan birine destek verilmesi müttefikimiz İtalya ile Türkiye arasında da bir savaş durumunun var olduğuna işaret eder. Türkiye bunun meşru sonuçlarına katlanır mı bilmem ama durum aslında bir savaş durumudur.

Mensur Akgün, 18 Kasım 1998, YeniYüzyıl

İtalya’da Adalet Bakanı kim, müsteşar kim, eğilimleri ve hükümetin yapısını hiç düşünmedik...

Üstelik adamlar uyduruk bir meclisin bile toplanmasına izin vermişler... İtalya gazetelerinde, televizyonlarında şimdiye kadar Türkiye lehine kaç satır çıkmış?

O uyduruk meclisin toplanmaması için bizim yaptığımız girişimler ne sonuç vermiş?

Bunları hiç düşünmüyoruz.

Ve en önemlisi tarihi hiç hatırlamıyoruz...

Karşımızdaki cephenin Haçlı cephesi olduğun, “Ehl i salip”in Sevr’i unutamadığını, Lozan’a tahammül edemediğini aklımıza bile getiremiyoruz...

Hasan Pulur, “Roma’da Haçlılar var

Lozan’ı unutamazlar!”, 18 Kasım 1998, Milliyet

Türkiye’nin Suriye’ye savaş ilanına varacak sertlikte bir tepki göstermesinin bir gerekçesi, terör örgütü kamplarının bu ülkenin himayesinde olmasının yanısıra Apo’nun Şam’da barındırılıyor olmasıydı.

Türkiye şimdi aynı sertlikte tutumu Apo’ya barınma izni verdiği takdirde İtalya’ya karşı da izlemek durumunda. Elbette İtalya ile ortak sınırlarımız yok, dolayısıyla bir savaş halinin sözkonusu olması mümkün değil, ancak bundan sonra Türkiye ile İtalya ilişkilerinin ‘ilan edilmemiş bir savaşın gerginliğini’ taşımaması da imkânsız.

Mehmet Y. Yılmaz, “İtalya ile ‘savaş’ ”,

18 Kasım 1998, Radikal

Hürriyet gazetesinin 18 Aralık 1993 tarihli nüshası... Haberi okuyoruz: “Avrupa’nın dışladığı PKK’ya İtalya kucak açtı. PKK İtalya’da Kürdistan Enformasyon Bürosu adlı altında yeni bir büro kurdu. Büronun açılışını PKK liderlerinden Ali Sapan yaptı. İtalya “Kürd - Ha’ ajansının faaliyetine de izin verdi...” (...)

Eğer hükümet ve halk olarak... Bugünlerde gösterdiğimiz isyancı tepkinin onda birini o zaman gösterseydik belki bugünkü İtalya-PKK ittifakı oluşmayacak, Apo Avrupa’da ayak basacak yer bulamayacaktı.

Melih Aşık, 19 Kasım 1998, Milliyet

Peki, PKK’nın başını niçin iade etmiyorlar?

Hattâ bu soruyu, daha ileri götürenler de var:

“Apo’nun imtiyazı mı var?” diyorlar.

Elbette var, Türk düşmanı olmak yeterli bir imtiyaz değil mi?

Üstelik, binlerce Türk’ün katiliysen... (...)

Ve o İtalya ki- Sevr’in leş kargalarından biridir, başta Antalya, bütün Akdeniz bölgemizin üzerine oturmuştur.

Ya da oturduğunu sanmıştır; Lozan’a kadar...

Hasan Pulur, 19 Kasım 1998, Milliyet

Artık Türk halkının öfkesini, kinini dindirmek mümkün değildir. Eğer Apo denilen cani Türk adaletine teslim edilmediği takdirde, onun bulunduğu yerin yerle-bir edilmesini önleyebilmek sanırım mümkün olmayacaktır. Korkarım ondan sonra sıra Öcalan’la el sıkışıp, gizli gizli haberleşenler ve bu cani ile Türk devletini “siyasal uzlaşı” adı altında masaya oturtmaya çalışan tüm hainlere gelecektir.

Hiçbir hain, bu ülkede 30 bin insanımızın kanının kolay kolay kuruyacağını düşünmemelidir.

Gün, artık hesap verme günüdür!..

Ayhan Bilgin, 19 Kasım 1998, Akit

PKK uşakları orada burada korsan gösteriler yapmaya kalkınca, yöredeki insanlarımız bunca yıldır biriken tepkilerini dile getirmek için hemen bu göstericilerin üstüne yürüyorlar. Ve ardından kavgalı gürültülü sahneler yaşanıyor. Öte yandan bu -arzu edilmeyen ama kendiliğinden doğan- olayları, özellikle İtalyan gazete ve TV’leri “Türkiye’de Türkler, sokakta yürüyen Kürtler’i yakalayıp yakalayıp dövüyor” diyecek kadar alçakça yayınlarla kamuoyuna sunuyorlar.

Oktay Ekşi, 19 Kasım 1998, Hürriyet

İtalya’nın önde gelen gazetelerine niçin tam sayfa “paralı ilanlar” vermiyoruz? Öldürülen bebeklerin, yakılan köylerin resimleri... (...)

Bu paralı ilan işi çok önemlidir. Her geçen gün fırsatı kaçırıyoruz.

Türkiye’de Hürriyet’in tam sayfa ilanı yaklaşık 56 bin dolar. Diyelim ki bu fiyat İtalyan gazetelerinde 100 bin dolar olsun. Önde gelen 15 gazeteye versek, bilemediniz 1.5 milyon dolar harcarız.

Yok mu bu kadar paramız? (...)

O sayfayı uluorta hazırlatmak mümkün değildir. Bu işin ustası olan reklam ajansları vardır. Sayfayı onların en çarpıcı biçimde hazırlaması gerekir. (...)

Bir uyarı da HADEP’e... Bazı parti binalarında Apo lehine sloganlar atılıyor, çapulcular sokağa salınıyor. Kitlelerin tepkisi çok büyük. Şu ortamda dikkat etsinler, kimseyi tahrik etmesinler. Apo’culuk oynamanın zamanı değil. Sonra çok zorluk çekerler.

Emin Çölaşan, 19 Kasım 1998, Hürriyet

Apo’ya lâyık olduğu cezayı vermek için bir yumruk gibi birleşmiş olan Türk halkının -hele İtalya gibi üçüncü sınıf bir ülkenin baskısıyla- böyle bir tedbir almayı reddedeceği muhakkaktır. (...)

İtalya’nın ve onun gibi düşünmeye eğilimli Avrupalı safsatacıların bir noktayı iyi anlamaları lâzım! Türk Milleti Apo’yu yaşatmayacaktır. Nerede olsa bulup cezasını verecektir. (...)

Bir diğer dersi bizim hayâlcilerin alması gerekiyor. Türk halkının son günlerdeki tepkilerini görecek kadar iz’anınız varsa, bu ülkede federasyon rezilliğinin de, özerkçiliğin kepazeliğinin de, kültürel haklar hayâlciliğinin de geçerli olmadığı kafanıza dank eder. Hadi gelin de bu safsataları bölücülüğe nefretini haykıran bu halka anlatın! “Şüheda fışkırır” ve sizi kahreder.

Coşkun Kırca, 19 Kasım 1998, YeniYüzyıl

İtalya dış politika konusunda dünyanın en zavallı ülkelerinden biridir. Ekonomik güçlerini hiçbir zaman dış politikalarına yansıtamamış, zavallı bir ulustur İtalya. (...)

Çünkü ben bu alçakları iyi tanırım.

Propaganda yapacakları zaman, Meryem Ana kadar masum görünürler. Ama gerçek yüzleri çok çabuk ortaya çıkar.

O Roma birkaç aya kalmadan terör başkenti olmazsa ben hiçbir şey bilmiyorum. (...)

Bu arada İtalyan lokantalarını da boykot kapsamına alalım.

Ancak asıl yapılması gereken İtalya’da bir Türk gösterisi.

Özellikle Avrupa’da yaşayan yurttaşlarımız ve Türkiye’den gidebilenler.

İtalya’ya gidip, 1500 itin karşısına, tüm gücümüzle çıkalım.

Roma’ya gidip, gösteri öyle yapılmaz, böyle yapılır diyelim. (...)

İtalya’ya turistik seyahate hayır. Ama İtalya’ya gidip Türk’ün kim olduğunu göstermeye evet.

Fatih Altaylı, 19 Kasım 1998, Hürriyet

Turizm şirketlerimiz İtalya turları düzenleniyor. (Bu turların derhal iptal edilmesi gerekir.)

Türkiye’den İtalya’ya para pompalıyoruz, karşılığında mayınlanıyoruz!

Bugüne kadar bu ülkeyle aramızda Apo sorunu yoktu ve böyle bir şey olacağını bilmiyorduk. ama bundan sonra kim İtalya’ya -zorunlu olmadıkça- para pompalarsa, mal ve hizmet satın alırsa, Türkiye’ye ihanet içinde olacaktır. (...)

İtalya ile çalışan işadamları ve kuruluşlar bu gerçekleri artık iyi görsünler. Bundan öncesine kimsenin itirazı olamazdı. ama bundan sonrasına olacaktır.

Haydi bakalım, şimdi bir babayiğit ortaya çıksın da helikopter ihalesine İtalyan firmasını kabul etsin! Göreceğiz, göreceğiz!

Emin Çölaşan, 20 Kasım 1998, Hürriyet

Türk bir arkadaşımının Amerikalı sevgilisi bir gün bana: “Bizim hepimizin birer ‘pet’ (evcil hayvan) ülkesi vardır; benim ‘pet’ ülkem de Türkiye,” demişti. Ne mene bir dehşet duygusuna gark olduğumu hatırlıyorum. Hepsinin birer ‘pet’ ülkesi var yâni! (...)

Müreffeh toplumların duyarlı bireyleri, kafalarını gönüllerini gelmiş sorunlu bir halka takıp, onların meseleleriyle tebelleş olmayı üstlerine vazife edinebiliyorlar. (...)

Taze iktidarlarının coşkusu içindeki İtalyan komünistleri ve yeşilleri, her türlü ideolojik yapılanmanın çökmüş bulunduğu bu dar zamanlarda, Kürt sorununa dört elle sarılarak, bir nevi ‘amaç’ ve ‘kimlik’ sahibi de olmuş oluyorlar. (...)

Müreffeh toplumunun penceresinden dışarı başını uzatıp acılı bir halkı seçeceksin, sonra da kendini onlara ‘adayacaksın’. Burada inkâr edilemez bir üstünlük taslama durumu da sözkonusu.

Perihan Mağden, 21 Kasım 1998, Radikal

Şimdi İtalya’nın Ortadoğu’daki “mefrûz” emellerini bir yana bırakalım da konuya başka bir zâviyeden bakalım: Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları konusunda berbad bir görüntü verdiğini kimse inkâr edemez. Fakat sâbık Alman Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel, altı yıl süren bu görevi boyunca acabâ neden her Türkiye’ye gelişde “İnsan Hakları Derneği” Başkanı Akın Birdal ile kahvaltı etti? Bu Uğursuz’un ve başında bulunduğu örgütün tam bir PKK uzantısı olarak çalışdığını Kinkel bilmiyor muydu? Türkiye’de dürüst biçimde insan haklarıyla ilgilenen başka sivil kuruluş yok muydu?

Yağmur Atsız, 21 Kasım 1998, YeniYüzyıl

İtalyan mallarını çöpe atanlar var. Aman ha!..

Bunların zararı İtalya’ya değil, bize olur.

Yenisini almayın, ama eskiden aldıklarınıza sakın zarar vermeyin.

Çünkü onlar artık bizim milli servetimiz. Parası ödenmiş... İtalya ile ilgisi kalmamış.

Bunlara zarar vermek, kendimize zarar vermektir.

Ama sakın ha, yenisini almayın. Almayın da, aldırmayın da...

Çok mu kızıyoruz?.. O zaman İtalyan otomobiline binenler, otomobilin markasını ve amblemini siyah bantlarla kapatsınlar. (...)

Mallarını almayalım, ülkelerine gitmeyelim, büyükelçilikleri önünde gösterileri sürdürelim. Ama bunu, İtalyan halkına karşı bir kine dönüştürmeyelim.

Devletleri yönetenler zaman zaman alçaklaşabilir. Ama onlar gelir ve giderler.

İtalya da bir hata yapmış, başına bir Dallama’yı getirmiş olabilir. (...)

O yüzden bizim derdimiz Maksimum Dallama ve onun yandaşlarıyla, İtalya’ya ambargomuz da o yüzden.

Fatih Altaylı, 21 Kasım 1998, Hürriyet

İtalya’nın Türkiye’ye karşı takındığı tutum tek kelime ile “düşmanca”dır. İtalyan hükümeti Abdullah Öcalan’ı kendi kaderini belirleme hakkını kullanan bir halkın meşru temsilcisi olarak görme yolunda attığı adımlarla Türkiye’nin PKK’ya karşı verdiği savaşa taraf olmaktadır. Anlaşılabilir siyasi ve ekonomik kaygılarla bu gerçeği görmek istemesek de, olan bitenin başka bir izah tarzı yoktur. İtalya, PKK’nın yanında yeralmaktadır.

Bu savaşı İtalya başlatmıştır ve Türkiye mukabele etmek zorundadır. Her savaşta ya da krizde olduğu gibi bundan iki ülke de zarar görecektir. Eğer soruna çözüm bulunamaz ve kriz tırmanırsa, olayın ekonomik sonuçları sokaklarda gözlük kırmanın, hale bayat meyve dökmenin, Migros’un altığı üç-beş parça yatırım malını iptal etmenin çok ötesine gidecek, bu işten her iki taraf da ciddi şekilde etkilenecektir.

Mensur Akgün, 22 Kasım 1998, YeniYüzyıl

Türkiye’nin bugün bu bela ile karşı karşıya kalmasının tek nedeni, başlangıçta PKK’nın sertliğine aynı sertlikte cevap vermemiş olmasından. Yani Finkel’in sözleri aptalca. Başta bir grup eşkıya olarak yorumlanan PKK’ya veya o günkü adıyla Apocular’a o gün layık oldukları sertlikle tepki gösterilmiş olsa, bu mesele bu hale gelmeyecekti.

Fatih Altaylı, 23 Kasım 1998, Hürriyet

Kore Savaşı’nda bizim takımdaki Kürt kökenliler güvendiğimiz, yiğit askerlerdi, arkamızı onlara hiç düşünmeden dönerdik. Ne acıdır ki, artık onlara güvenemez hale geldik. (...)

Mücadeleden hemen sonra başlayan Kürt isyanları, Türkiye’nin etnik bölünme ve çalışmalara karşı tek kurtuluş yolunun “Ne Mutlu Türküm Diyene” formülü ve bütün etnik grupları, Kürtleri de kucaklayan çağdaş bir milli ve üniter devlet olmasında karar kılmıştı. (...)

Kürt-Türk nifakını ve düşmanlığını asıl körükleyen ve bizi bugünlere getiren hareket, 1960’dan sonra Türk solcularının eseridir.

Altemur Kılıç, 23 Kasım 1998, Türkiye

Göz hapsindeki Romalı Apo’nun da önünde iki yol var şimdi: Ya çöl bedevisinin kucağına doğru gözetim altında uçacak, ya siyasi iltica talebinde bulunup işgüzar D’Alema zevzeğinin lobi turunu izleyecek.

Salim Alpaslan, “İnsanlık düşmanının

kanlı ‘çizme’si”, 23 Kasım 1998, Radikal

Her şeyden önce: “Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığını” bir kez daha gördük. (...)

En önemlisi; Türk milletinin, bir haksız olay karşısında nasıl birlik ve beraberlik içinde şahlandığı sergilendi.

Her ne kadar politikacılarımız, “birlik ve beraberlik” çerçevesinde, milletin gerisinde kaldıysa da, sınavımız gerçekten de muhteşem oldu. (...)

Aldığımız ve vereceğimiz çok dersin arasında, HADEP militanlarına karşı gösterilen tepki, başlıbaşına bir değer taşır. PKK’nın işlediği bunca cinayete rağmen, Türk halkının hoşgörü ve merhamet duygularını yanlış algılayarak, sokağa hakim olmak isteyen bir avuç militanın ve sempatizanın, başına gelenler belki de PKK’nın en büyük stratejik mağlubiyeti oldu.

Türkân Akın, 24 Kasım 1998, Türkiye

Bütün Türkiye ayakta; millî hisler galeyan halinde. Şehid anaları -hele analar, hele analar- gencecik şehid eşleri, ay parçası şehid yavruları, yüzleri ıstırabdan yol yol olmuş şehid babaları, gökyüzü kadar geniş, gökyüzü kadar muhteşem ay-yıldızlı bayrağın altında vakurâne yürüyorlar. Hem yürüyor, hem ipil ipil gözyaşı döküyorlar. O yaşların, yarısı göz pınarlarından taşıyor, yarısı kalblerine akıyor. (...)

Millî şuur, uyandı, toparlandı, kendine geldi. Bugün millî şuur, her zamankinden daha diri, daha zinde, daha aydınlık. Doğudan batıya, kuzeyden güneye 65 milyon tek ses, tek nefes, tek yürek, tek bilek. Buna ihtiyacımız vardı.

Rahim Er, 24 Kasım 1998, Türkiye

Herkes Galatasaraylı... Herkes Çarşamba’yı bekliyor... Harika... Gerçi futbol ve siyaset ayrı şeyler ama burada işin içine artık bir ulusal hesaplaşma unsuru da katılmıştır. (...)

Onlara en büyük dayak, golleri atıp yollamak.

Rauf Tamer, 24 Kasım 1998, Sabah

İtalya’nın yaptığı haksızlığın Türkiye’de uyandırdığı öfkeden korkan Juventus, Galatasaray’la İstanbul’da yapacağı maçı bir hafta erteletti.

Güngör Mengi, 24 Kasım 1998, Sabah

Ama illa da ‘ben bir ve bütün olmak istemiyorum’ diyenler ısrarlarını sürdürürlerse ‘birlik ve bütünlükten yana olanlar’ seslerini yükseltir, tepkilerini artırırlar tabiî olarak. Türkiye’de nasıl olduysa Avrupa’da da olur bu elbette. (...)

Yok eğer PKK ve Öcalan’ı himayeye kararlı iseler ülkelerinin ‘karışabileceği’ ihtimalini de unutmasınlar, Türk diyasporasını mutlaka dikkate alsınlar. Bizden söylemesi.

Fikret Ertan, 25 Kasım 1998, Zaman

Şu bir gerçek ki, Türk Milleti mecbur kaldıkça iyi savaşır. Diplomaside ise çok defa yenilmiştir. Bunun sayısız örneği vardır. (...)

Öcalan’ın amacı Kürt Ermeni cemahiriyesi kurmakmış. Bu sebeple, önce Kaddafi’nin buyruğuna girmek istemiş. bu kişi kendisine ata ecdat olarak Nemrut’u seçmiş, Nemrut’a ters bir şey söyleyen PKK’lıları, kurşuna dizdirmiş.

Ahmet Kabaklı, 25 Kasım 1998, Türkiye

Türkiye tümüyle kaynamaktadır. İtalya’ya karşı çok ciddi bir tepkinin, haklı isyanın içine girmiştir. Bunda, yerden göğe kadar da haklıdır. (...)

Şüphesiz ki, biz haklıyız. Eninde sonunda başarıya ulaşacağız. Bu caniyi ölü veya diri olarak ele geçireceğiz.

Bu hainlerin, uyuşturucu, gasp, haraç, sarkıntılık vb. faaliyetlerden başka meşgalesi olamaz. Güzel İtalyan kızları ve kadınları sokaklara çıkamaz hale gelince, (Türkiye düşmanı) kızılların ve yeşillerin hallerini birlikte göreceğiz. Yine, sokaktan serserilerce işgal edilmiş, terör merkezi olmuş bir Roma’ya ne kadar turist geleceğini de merak etmekteyiz. (...)

Tüm dünyada yasaklanan mayınların en büyük üreticisi İtalya’dır. Teröristlere yapılan satışların tümüne yakını da, bu ülke tarafından yapılmıştır. Binlerce ölü ve yaralının suçlusu, işbirlikçisi, İtalya’dır.

Özellikle, HADEP’in kışkırtıcı davranışlarına dikkat edilmelidir. Amaçları bellidir. Halkımızı tahrik etmek. Kendilerine saldırtmak. Dünyaya menfî haberler üretmek.

İnanıyoruz ki, yargı kurumları, acilen gerektiğini yapacak bu fesat yuvalarını söndürecek bayrak ve milli bütünlük düşmanlarına fırsat vermeyecektir. (...)

Gücümüzü bilelim. Kendimize güvenelim. Haklıyız ve başaracağız. Gerekirse, bir ikinci “Sakık Operasyonu” ile iş bitirilecektir.

Burhan Özfatura, 26 Kasım 1998, Türkiye

“Türk gazeteleri, tüm medyalar gibi kamuoyunun aynasıdır. Eğer, günde ortalama yedi ölümle, son 15 yılın durumuna ve bu son döneme bakarsanız, Türk basınının, bu olaylara uzak kalmasını bekleyemezsiniz. Ama soruyorum, eğer Kızıl Tugaylar, PKK gibi geniş alanda hareket etseydi İtalyan basını nasıl davranırdı?”

Mehmet Ali Yalçındağ (Doğan Grubu

Yöneticisi), 13 Aralık 1998, Radikal,

(Il Mondo dergisindeki röportajdan alıntı)

KADIN DÜŞKÜNÜ APO

Abdullah Öcalan, kadınlara olan zaafıyla da biliniyordu. Apo, gözüne kestirdiği genç kızları sözde himayesine alıyordu.

14 Kasım 1998, Hürriyet

KUDURMUŞ GİBİYDİLER

Roma’yı savaş alanına çeviren PKK militanları, arkadaşlarımıza saldırdı. Kendisini kovalayan PKK’lıları ani bir dönüşle yere indiren Fatih Altaylı ise oteline dönmeyi başardı.

15 Kasım 1998, Hürriyet

“TÜRK KANI İÇMEK İSTEYENLER

KENDİ KANLARINDA BOĞULUR”

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, “Bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da kahraman Türk evlatları Türk kanı içmek isteyenleri kendi kanlarında boğmaya muktedirdir” dedi.

15 Kasım 1998, Gözcü

KIŞKIRTICI DİNO YİNE İŞ BAŞINDAYDI

Dino Frissulo, gösteri yapan PKK’lılara Türk gazetecileri göstererek “Bunlar gazeteci değil, Türkiye gizli servisinden” deyince saldırı başladı.

15 Kasım 1998, Sabah

İTALYA’YA UYARI FELAKET OLUR

İtalyan büyükelçi ile görüşen Dışişleri Müsteşarı Büyükelçi Korkmaz Haktanır, Bandini’nin Apo’nun siyasi sığınma talebinde bulunduğunu teyit etmesi üzerine talebin kabul edilmesinin ikili ilişkiler açısından bir “felaket” olacağı uyarısında bulundu.

15 Kasım 1998, Milliyet

METRİS’TE MAHKÛMLAR İTALYAN

KAÇAKÇIYI 9 SAAT REHİN ALDI

Metris Cezaevi’nde aralarında Susurluk skandalının kilit isimlerinden Yaşar Öz’ün de bulunduğu bir grup mahkûm tarafından İtalyan otomobil hırsızı kaçakçısı Mauro Calaseibetta 9 saat süreyle rehin alındı. Eylem başlatan mahkûmların “Apo iade edilmezse biz de bu mahkûmu elimizde tutacağız” dedikleri öğrenildi.

16 Kasım 1998, Hürriyet

KENDİLERİNE OLUNCA HAK

İtalya 3 vatandaşının kaybolmasından sorumlu tuttuğu Pinochet’yi İngiltere’den istiyor. 30 bin kişinin katilini vermiyor.

16 Kasım 1998, Milliyet

KATİLİ VERMEK ZORUNDASINIZ

Dışişleri Bakanı İsmail Cem, İtalyan gazetesi Corriere della Sera’ya yaptığı açıklamada İtalyan hükümetine bir mesaj öndererek “Teröristlerin yanında yeralamazsınız. Öcalan katildir. Bize vermek zorundasınız” dedi.

16 Kasım 1998, Milliyet

APO ZEVKLE ASILMALI

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, “Türkiye’de süratle mahkeme gerçekleştirilmeli. Sonra da zevkle infazını gerçekleştirmek gerekir” dedi.

16 Kasım 1998, Hürriyet

APO’YA LANET YAĞDI

Güngören’de gösteri yapmak isteyen bölücülere vatandaşlar meydan dayağı attı... Çıkan taşlı sopalı kavganın ardından dayak yiyen bölücüler, ara sokaklara kaçmaya başladı.

17 Kasım 1998, Sabah

İtalya’nın tavrını protesto etmek isteyen MHP’liler, Beyoğlu’ndaki İtalya Başkonsolosluğu önünde gösteri düzenledi.

Sayıları 200 ile 250 arasında olan grup APO ile İtalya aleyhine slogan atarak İtalyan bayrağı ile PKK renklerini taşıyan bez parçasını ateşe verdiler.

17 Kasım 1998, Sabah

KÜSTAH İTALYAN

Apo’nun iadesiyle ilgili olarak İtalya’dan şaşırtan açıklama Başbakan Massimo D’Alema: Ölüm cezası olan ülkeye kimseyi iade etmeyiz.

17 Kasım 1998, Sabah

İTALYAN MALLARINA BOYKOT ÇAĞRISI

TOBB Başkanı Fuat Miras, “A. Öcalan iade edilmezse İtalya ile ilişkilerimizi gözden geçirmeye, İtalyan mallarına boykot uygulamaya kararlıyız” dedi.

17 Kasım 1998, Hürriyet

İTALYA’YA HALK ÖFKESİ

Bölücübaşı Apo’ya kucak açan İtalya’ya Türk kamuoyu öfke dolu.

17 Kasım 1998, Hürriyet

HER YERDE ÖFKE SELİ

Bölücübaşı A. Öcalan konusunda İtalya’nın takındığı tavır Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Tepkiler çığ gibi büyüyor.

18 Kasım 1998, Hürriyet

TÜRKİYE AYAĞA KALKIYOR

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel İtalya’da yakalanan bölücübaşıyla ilgili, “Türkiye ayağa kalkıyor. Türkiye’deki 4 gazetenin manşeti bugün o. ‘Bebekleri öldüren caniyi nasıl himaye edeceksiniz?’ diyor. İtalya, 30 bin kişinin kanının dökülmesine sebep olan bir caniyi himayeye kalkmaz” dedi.

18 Kasım 1998, Hürriyet

ROMA’YI BAŞLARINA YIKARIZ

Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, idamın kaldırılmasıyla İtalya’nın elindeki son kozun alınacağını belirterek, “Eğer biz bu yasayı çıkarırsak ve İtalya başka oyunlar oynamaya kalkarsa Roma’yı başlarına yıkarız” dedi.

18 Kasım 1998, Milliyet

GÜCÜMÜZÜ GÖRECEKLER

(TOBB Başkanı) Miras TOBB üyelerine “İtalya’dan mal siparişlerinizi gözden geçirin” uyarısını yaparken, halkın İtalyan ürünlerini boykot eğilimine girdiği gözleniyor.

18 Kasım 1998, Sabah

AVRUPA KATİLLERİN

HAKLARINI KORUYOR

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Avrupa öldürülen için değil, öldüren için insan haklarını arıyor. Bunu anlayabilmemiz mümkün değildir” dedi.

18 Kasım 1998, Hürriyet

DEMİREL: İDAM KALDIRILAMAZ

“Halkın büyük çoğunluğu idamın kalkmasına karşı.”

18 Kasım 1998, Sabah

Demirel, bir İtalyan gazetecinin İngilizce yönelttiği “Öcalan Türkiye’ye gelirse adil şekilde yargılanacak mı?” şeklindeki sorusunu da İngilizce yanıtladı.

Öcalan’dan Mr. Öcalan diye söz eden Demirel, “Türkiye’ye geldiğinde diğer insanlar gibi adil yargılanacaktır. Türkiye hukuk devletidir” güvencesi verdi.

18 Kasım 1998, Sabah

İtalya Dışişleri Bakanı Lamberto Dini, Apo’dan “Mister Öcalan” diye bahsediyor.

18 Kasım 1998, Sabah - Füsun Mutlu.

PKK GÖSTERİCİLERİ

KİLİSEYE SIĞINDI

Taksim’de korsan gösteri düzenlemek isteyen PKK sempatizanlarına çevrede bulunan vatandaşlar müdahale etti. Güvenlik kuvvetleri, sayıları giderek artan vatandaşların linç etmeye çalıştığı örgüt sempatizanlarını gözaltına almaya başladı. Göstericiler, güvenlik güçleri ve vatandaşların müdahalesi sonucu, ara sokaklara girerek Saint Antoine Kilisesi ve Mezopotamya Kültür Merkezi’ne (MKM) sığındı.

18 Kasım 1998, Milliyet

BELÇİKA’DA PROTESTO

Yaklaşık 500 kişilik bir grup, sloganlar eşliğinde Kürtler’e ait iki binayı ateşe verdi. “Vur vur inlesin, Apo dinlesin”, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganlarıyla üçüncü binayı ateşe vermeye çalışan gruba polis müdahale etti.

18 Kasım 1998, Milliyet

İsmail Cem: Halkın sokaklara dökülerek duygularını açığa vurması çok normal. İnanın benim de içimden böyle şeyler geçiyor.

19 Kasım 98, Sabah

ÖFKE SELİ DALGA DALGA YAYILIYOR

Tek ses tek yürek sokaklardaydık dün. Herkes aynı şeyi istiyordu. 30 bin insanın ölümünden sorumlu cani Apo iade edilmeli.

19 Kasım 1998, Sabah

İstanbul Ülkü Ocakları’na üye bir grup sloganlar atarak konsolosluk önüne geldi. Göstericilerden iki kişi kendilerini zincirle bahçe kapısına bağladı. Ümraniye HADEP’te toplanarak açlık grevi yapan 40 kişi vatandaşların tepkileri üzerine gözaltına alındı.

İzmir MHP il örgütü, Ülkü ocakları ve bazı sendikaların İtalya Konsolosluğu önünde düzenledikleri protesto eyleminde bölücü örgütün renklerini taşıyan bez parçası yakıldı, konsolosluk binasına siyah çelenk konuldu ve bina, çürük yumurta ile bozuk para yağmuruna tutuldu.

19 Kasım 1998, Sabah

TEPKİ ÇIĞ GİBİ

MHP’li ve Türk-İş üyesi bir grup, Apo konusundaki tutumu nedeniyle İtalyan Büyükelçiliği’ne çürük yumurta attı.

İstanbul Ülkü Ocakları’na üye bir grup kendilerini başkonsolosluk kapısına zincirleyerek İtalyan bayrağı yaktı.

İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda “İtalya’yı Telin Mitingi’nden sonra İtalyan Konsolosluğu’na taş, yumurta ve bozuk para atıldı.

19 Kasım 1998, Milliyet

ÖFKE PATLADI

Apo için açlık grevi yapan HADEP’liler linç edilmekten kurtuldu.

HADEP’in Ümraniye ilçe binasında yaklaşık iki gündür açlık grevinde bulunan çoğunluğu kadın 100 HADEP’liye dün polis müdahale etti. Bu sırada HADEP ilçe binası önünde toplanan yaklaşık 5 bin kişilik Ülkücü grup içeriye girerek HADEP’lileri linç etmek istedi.

Slogan atan topluluk HADEP binasına Türk bayrağı asıp İstiklâl Marşı okuduktan sonra sessizce dağıldı.

19 Kasım 1998, Milliyet

TÜRK-KÜRT KARDEŞTİR,

APO İTİ KALLEŞTİR

Bölücü örgütün başı A. Öcalan’ın İtalya tarafından iade edilmek istenmeyişi, tüm yurtta infial yarattı. Tüm Türkiye bir öfke seli halinde ortaklara döküldü, protesto gösterisi yaptı.

19 Kasım 1998, Hürriyet

İTALYA’YA TEPKİ BÜYÜYOR

Büyükelçilik önünde “30 bin kişinin hesabını ver İtalya” yazılı küçük bir tabut ile şehitlerin resimlerini taşıyan şehit aileleri Apo’nun iadesini istedi.

19 Kasım 1998, YeniYüzyıl

ROMA’YA

TARİHİ ÇAĞRI

Başbakan Mesut Yılmaz, TBMM’de, “İtalya, bu sınavda başarılı çıkamazsa PKK’nın işlediği tüm cinayetlere suç ortağı olur” dedi.

19 Kasım 1998, Milliyet

İTALYA’YA TEPKİ DALGA DALGA BÜYÜYOR

Antalya’da Naim Süleymanoğlu Parkı içerisinde Şehitlik Anıtı önünde toplanan vatandaşlar İtalya’ya tepkilerini çizme yakarak gösterdi.

Konya’da Ülkü Ocağı çevresinde toplanan kalabalık grup, İtalyan bayrağı yaktı. İzmir’de İtalyan Konsolosluğu’nun önünde siyah çelenk bırakan yaklaşık 3 bin kişi A. Öcalan’ın maketini yaktı.

20 Kasım 1998, Milliyet

MEYVELİ SEBZELİ PROTESTO

A. Öcalan’ın Türkiye’ye verilmemesini protesto eden Bayrampaşa Merkez Sebze ve Meyve Hali çalışanları, İtalya’dan ithal edilen meyveleri satmama kararı aldılar. Esnaf, İtalya’dan ithal edilen greyfurt, mandalina, kivi, üzüm ve portakalları sloganlar atarak yerlerde ezdi.

20 Kasım 1998, Milliyet

HADEP OPERASYONU

Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak, Ankara İl Başkanı Kemal Bülbül ile birlikte 123 kişiyi gözaltına aldı. Bozlak ile Bülbül “silahlı çetenin özel görevlisi olmak” suçundan tutuklandı. HADEP Karşıyaka ilçe binasında açlık grevi yapan bir grup, Ülkücüler tarafından linç edilmek istendi.

20 Kasım 1998, Milliyet

BAYRAK KRİZİ

Bursa’da Apo’yu desteklemek amacıyla HADEP il ve ilçe binalarında açlık grevi başlatan 34 kişi Bursa Emniyet Müdürlüğü’nce gözaltına alındı. Yakalananlar, vatandaşlar tarafından dövülmek istendi. Polisin müdahalesiyle karşılaşan vatandaşlar, HADEP’lilerin polis araçlarına bindirilmeleri sırasında İstiklâl Marşı okuyarak slogan attı. Daha sonra vatandaşların isteğiyle HADEP il binasının balkonunda asılı bayrak kaldırılarak yerine Türk bayrağı asıldı. Vatandaşlar, HADEP’in yanında bulunan İşçi Partisi’nin bayrağını PKK bayrağına benzetince ortalık yeniden karıştı.

20 Kasım 1998, Milliyet

GÖZALTINDA ÖLÜM

Diyarbakır Bağlar HADEP ilçe binasında açlık grevindeyken gözaltına alınan Hamit Çakır (18) yaşamını yitirdi. Hamit Çakır’ın gözaltına alındığı sırada kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiği belirtildi.

20 Kasım 1998, Milliyet

YÜZBİNLERCE KİŞİ NEFRETLE YÜRÜDÜ

Türk bayrakları ile yürüyüşe katılan vatandaşlar “Terörist İtalya”, “İtalya şaşırdı, sabrımızı taşırdı”, “Apo’yu alırız, Roma’yı da yakarız” gibi sloganlar attı. Yürüyüşler sırasında bölücü örgütün simgeleri ve renklerin yer aldığı bez parçaları, bölücü örgüt başının resimleri, maketleri, İtalyan bayrağı ve İtalyan malı ayakkabılar, çizmeler, gömlekler, kravatlar ateşe verildi.

20 Kasım 1998, Gözcü

İADE EDİLENE KADAR BOYKOT

Ankara’da Kamu-Sen tarafından düzenlenen protesto gösterilerinde 5 bin kişi İtalya’nın tavrını kınarken, basın açıklamasında, Öcalan iade edilene kadar İtalyan ürünlerinin boykot edilmesi, İtalya’nın terör devleti ilan edilmesi amacıyla kamuoyu oluşturulması çağrısında bulundu.

20 Kasım 1998, Milliyet

YEN, KAHRAMAN OL,

Apo’yu vermediği için Türk milletinin nefretini kazanan İtalyanların bu olayı fırsat bilip pis tezgâhlar peşindeki Juventus Kulübü, aslanları kızdırıyor. Galatasaray’da topçulara “Bu bir gizli Türk-İtalyan savaşıdır. Bu maç bir milli meseledir. Yenin, kahraman olun” telkinleri yapılıyor.

Sarı-kırmızılı yöneticiler, Galatasaray’lı futbolcularla yaptıkları konuşmalarda, “Juventus karşılaşması artık bir milli mesele halini almıştır. Rakibimiz Ali Sami Yen Stadı’nda yenersek aslan 70 milyon Türk’ün gözünde milli mücadele kahramanı olur. Bunu asla unutmamalısınız. 25 Kasım’daki maça öylesine asılmalı, bunu Kurtuluş Savaşı olarak görmelisiniz. Juventus karşılaşmasını kazanarak hem Apo’ya hem İtalya’ya dersini vermelisiniz. Yenilirsek Fenerlisi, Beşiktaşlısı, Trabzonsporlusu sizi vatan haini olarak görmeye başlar ve alay eder” diyorlar.

21 Kasım 1998, Sabah

HALKIN ÖFKESİ DURMUYOR

İtalya’ya karşı halkın başlattığı protesto eylemleri büyüyor. Hükümet de eylemlere “resmî” olarak katılma kararı aldı.

21 Kasım 1998, YeniYüzyıl

İTALYA KATİLLERİN ORTAĞI

Apo alçağını bağrına basan İtalya Başbakanı D’Alema, PKK’ya mayın sattıklarını itiraf etmek zorunda kaldı.

23 Kasım 1998, Asabi

Büyükelçilik kapısı önündeki polis barikatını aşmaya çalışan Ülkücü gruptan birkaç kişi elçilik kapısı önündeki tabelayı sökerek yere attı. Ülkücü grubun taşkınlıkları güvenlik güçlerince daha fazla büyümeden bastırıldı.

Konya’da bir grup esnaf, dükkânlarına “Burada İtalya malı satılamaz” yazarken, elektrik malzemesi satıcıları İtalyan malı ürünleri parçaladı.

22 Kasım 1998, Milliyet

Körleri Eğitim ve Kalkındırma Derneği üyesi çok sayıda görme özürlü, İtalya’nın İstanbul Konsolosluğu’na siyah çelenk bırakarak bu ülkenin bayrağını yaktı. Özürlüler “Çocuk katili Apo iade edilsin”, “körüz ama vatan için ölürüz” yazılı pankartlar taşıdı.

22 Kasım 1998, Milliyet

BUNLAR PARA İÇİN ANASINI BİLE SATAR

PKK’ya mayın satarak binlerce kişinin ölümüne ve sakat kalmasına sebep olan İtalya, para uğruna her şeyi yapacağını ortaya koydu.

23 Kasım 1998, Gözcü

İTALYA BAŞBAKANI BİR TERÖRİSTTİR

D’Alema’nın kendi ülkesinde terör estiren Kızıl Tugaylar’ın destekçisi, azılı bir terörist olduğu belgelendi.

24 Kasım 1998, Asabi

KÖPEĞE HAKARET

İtalya’nın İstanbul Konsolosluğu önünde bir köpeğin boynuna “Hoşt Apo” yazılı karton asılarak protesto eyleminde bulunuldu.

24 Kasım 1998, Öncü

CUMA ANNELERİ ROMA YOLUNDA

Cuma anneleri diye bilinen şehitlerimizin yakınları caniyi sahiplenen İtalya’ya ve bu caninin tetikçisi hayvanlara öfke dolular. Yüreği yanık analar, İtalya’ya gidip gösteri yapmak istiyor.

24 Kasım 1998, Öncü

Apo’nun gözaltına alınmasını protesto etmek için Manisa, Aydın ve Denizli’de açlık grevine başlayan HADEP’liler de gözaltına alındı. Manisa’da binanın boşaltılması sırasında HADEP il merkezi önünde toplanan 2 bin kişi güvenlikleri tarafından güçlükle engellendi. Manisalı gençler daha sonra HADEP binasına Türk bayrakları astılar.

20 Kasım 1998, Sabah

ÖLÜM HAİNE ÖDÜLDÜR,

Bir aylık eşi Hüseyin, hainlerce şehit edilen Gülşah Aksoy, “Hain her gün acı çekmeli. Ölüm onun için ödüldür” dedi.

26 Kasım 1998, Akşam

APO’YU ALIRIZ, ROMA’YI DA YAKARIZ

İstanbul Ülkü Ocakları’na üye bir grup, İtalya Başkonsolosluğu önünde protesto gösterisi düzenledi. İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Levent Temiz, İtalya’nın çizmeyi aştığını belirterek, “İtalya, Türk tokadının ne kadar şiddetli olduğunu galiba unutmuştur. Eğer haddini bilmezse, Atilla’nın torunları İtalya’ya gereken dersi vermekte gecikmeyecektir” dedi.

19 Kasım 1998, Hürriyet

DEDELER, NİNELER AYAKTA

Sokaklara dökülen sakallı dedeler, başörtülü nineler, PKK’ya ve başına lanetler yağdırırken, çetebaşına kucak açan İtalya’yı protesto etti. İtalyan temsilcilikleri bozuk yumurta yağmuruna tutuldu.

20 Kasım 1998, Hürriyet

Cumhurbaşkanı Demirel, Avrupa’yı PKK ve Apo konusunda şöyle uyardı: Avrupa eğer Apo’ya sahip çıkarsa yıkarız dünyayı başlarına. Rusya himaye edemedi bu adamı. İtalya’nın barındırması mümkün değil. Bize vermezse bile tutamaz. Bizden vazgeçemeyeceği menfaatleri var.

20 Kasım 1998, Sabah

MADE IN ITALY YANDI

Türk şirketleri ve halkın tepkisi dalga dalga büyüyor.

20 Kasım 1998, Sabah

İzmit’te perşembe günü HADEP il merkezine düzenlenen operasyonda gözaltına alınan emekli öğretmen Metin Yurtsever (46) önceki gece hastanede öldü.

20 Kasım 1998, Sabah

ÖFKE YAKIYOR

Roma’da bulunan bölücübaşı A. Öcalan ve kendisini iade etmeyen İtalya’ya öfke dalga dalga yayılıyor. Bölücübaşının iade edilip idam edilmesini isteyen öfkeli kalabalıklar dün de maketlerini yaktılar.

Kırşehir’de protesto mitingine yaklaşık 15 bin kişi katıldı. İşçi Partisi binası taşlandı.

Osmaniye’de göstericilerden bir grup HADEP Osmaniye il binasına giderek parti bayrağını ve tabelasını indirdi.

21 Kasım 1998, Hürriyet

ROMA’YI YAKMASINI BİLİRİZ

MHP lideri Devlet Bahçeli, İtalya’nın PKK’ya siyasi kimlik kazandırması halinde Roma’yı yakmasını da bileceklerini söyledi.

22 Kasım 1998, Hürriyet

İTALYA’YA ÖFKE SELİ DİNMEK BİLMİYOR

Eli kanlı terörist Apo’ya kucak açan İtalya’ya duyulan öfke vatandaşı sokaklara döktü.

Ankara’da araçlar elçilik önünden geçerken korna çalarak protestoda bulunurken, bir grup gazi de tabancalarıyla havaya kurusıkı ateş ettiler. Bir grup da büyükelçiliğin kapısındaki tabelayı söktü. Ankara Motosiklet ihtisas Kulübü üyeleri de dün İtalyan Büyükelçiliği önünde İtalyan malı bir motoru yaktılar.

Erzurum’da şehit analarının da aralarında bulunduğu 25 kişilik grup, THY Erzurum Şubesi’ne girerek Roma’ya gitmek için 10 bin bilet talebinde bulundu. THY yetkilileri “Bilet sayısı bizim yetkimizi aştı. Sizlere yardımcı olamayacağız” dediler.

Bingöl’de Ülkü Ocakları Derneği’nce düzenlenen mitinge katılan 5 bin kişi İtalyan kravatlarını yaktı.

22 Kasım 1998, Sabah

JUVENTUS’U EZİN,

TARİHTEKİ YERİNİZİ ALIN

Sakarya Atatürk Stadı, dün tarihi günlerinden birini yaşarken, İtalya ile Türkiye arasındaki politik gerginlik dün yeşil sahalara yansıdı.

Tribünleri dolduran binlerce Sakarya’lı ve Galatasaray’lı taraftarlar “Juve’yi yen... İtalyanlar’a dersini ver... Tarihteki yerini al” diye tempo tuttu.

22 Kasım 1998, Sabah

GÖZALTINDA İKİNCİ ÖLÜM

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın iade edilmemesi için HADEP Kocaeli il merkezinde açlık grevi yaparken gözaltına alınan emekli öğretmen Metin Yurtseven (46) solunum yetmezliğinden öldü.

22 Kasım 1998, Milliyet

ONBİNLERİN LANETİ

Türkiye dün de ayaktaydı. Apo’ya kucak açan İtalya’yı lanetleyen protesto gösterileri düzenlendi. İtalyan mallarını boykot çağrıları yapıldı ve öfke sloganları atıldı.

23 Kasım 1998, Hürriyet

HER YERDE ÖFKE

Eskişehir’de yaklaşık 1000 kadar ülkücü Sakarya Caddesi’ndeki HADEP binasına yürümek istedi, ancak grubu polis engelledi.

Aydın’da darağacı kuran göstericiler Apo’nun maketini astı.

23 Kasım 1998, Hürriyet

ANADOLU KÜKREDİ

Bölücü terör örgütünün elebaşısı Öcalan’ı misafir olarak ağırlayan İtalya’ya karşı Türk toplumundaki öfke her geçen gün daha da büyüyor. Ülke genelinde milyonlarca kişi yürüyüş yaparak İtalya ve PKK aleyhine sloganlar attı. Öcalan maketleri yaktı.

Kayseri’de “İtalya ve bölücü teröre uyarı yürüyüşü”ne yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Yürüyüş sırasında Öcalan’ın kuklası, bölücü örgütün simgeleri ve renklerinin yeraldığı bez parçası, bölücü örgüt başının resimleri ve İtalyan malı ayakkabılar yakıldı.

Erzurum’da 5 bin kişilik gönüllü ekip, İtalya’nın tutumunu protesto için Roma’ya gidecek. MHP merkez ilçe teşkilâtının organize ettiği sefer için THY’den özel uçak talep edildi. MHP Merkez İlçe Başkanı Süha Dengizek, “Roma’ya gidip Öcalan’ı Türkiye’ye getireceğiz” dedi.

Pendik’te Öcalan’ı temsil eden bir vitrin mankenine İtalyan marka kıyafetler giydirerek üzerine bir kurt köpeği saldırttılar. Manken daha sonra üzerine benzin dökülerek yakıldı.

İtalya’yı protesto için İçel’in Erdemli ilçesinde de yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı protesto gösterisi düzenlendi. Yaşlı bir kadın, İtalyan malı buzdolabını yaktı.

23 Kasım 1998, Türkiye

Türk bayraklarıyla yürüyüşe katılan Kayserililer, “Terörist İtalya”, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”, “İtalya şaşırdı, sabrımızı taşırdı”, “Apo’yu alırız, Roma’yı da yakarız” sloganları attı. Yürüyüşte PKK renklerinin yer aldığı bezler ve İtalyan malı ayakkabılar yakıldı.

23 Kasım 1998, Sabah

KATİL SEFA SÜRÜYOR

Kandırdığı gençleri ölüme yollayan Apo, Roma yakınlarındaki iki katlı yazlık villasında keyif çatıyor. İtalyan polisi, katilin korumalığını yapıyor.

23 Kasım 1998, Sabah

Pendik’te gösteri yapan vatandaşlar, Öcalan’ı temsil eden bir makete İtalyan markası kıyafetler giydirip yaktı. Ümraniye’deki gösteride İtalyan malları yakıldı.

23 Kasım 1998, Sabah

İTALYA AİDS OLDU

Apo ile yatağa giren başbakan yüzünden İtalya AIDS oldu. 30 bin kişinin katiline kucak açıp ortak olduğunu itiraf eden İtalya, “siyasi AIDS”e yakalandı. Bundan sonra iflah olmaz. Bunun acısını birkaç yıl sonra hissedecekler ve girdikleri korkunç ilişkiden pişman olacaklar.

23 Kasım 1998, Gözcü

KAHRAMANLAR HAZIR KITA

Galatasaraylı topçular “Juventus’u devirerek A. Öcalan’a kucak açan İtalyanlar’a dersini vereceğiz. Bu maçı milli mesele yaptık” dediler.

23 Kasım 1998, Sabah

YUH OLSUN

Böyle rezalet dünya tarihinde görülmedi. D’Alema hükümetinin kol kanat gerdiği bölücübaşının iadesi konusunda Türkiye ile İtalya arasında gerginliği bahane ederek G. Saray maçının ertelenmesi ya da tarafsız sahada oynanmasını isteyen Juventus, muradına erdi.

24 Kasım 1998, Hürriyet

HAÇLI TEZGAHI

UEFA İcra Komitesi Juventus’un “Türkiye’de can güvenliğimiz yok” şeklindeki başvurusunu dikkate aldı ve yaptığı iki ayrı toplantı sonunda yerin oynanması gereken karşılaşmayı erteledi. Ve “Haçlılar” bir kez daha çirkin yüzünü gözler önüne serdi. Bu karar tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı.

24 Kasım 1998, Sabah

HAİN İTTİFAK

Şenes Erzik’in ikinci başkanı olduğu Avrupa futbolunun patronu UEFA, İtalyan takımına can güvenliği garantisi vermemize rağmen, korkak İtalya’nın talebini gözünü kırpmadan yerine getirdi.

24 Kasım 1998, Asabi

ŞEREFSİZLER

İtalyan mafyasının örgütlediği UEFA, Galatasaray’ın yarın gece Juventus ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi maçını “Alınan güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğunu” ileri sürerek 2 Aralık tarihine erteledi.

24 Kasım 1998, Fotomaç

İTALYA, SEN DE YANARSIN

Cumhurbaşkanı Demirel, bölücü PKK elebaşı Apo’ya kucak açan İtalya’yı “Komşudaki yangın senin de çatını sarar” diye uyardı.

24 Kasım 1998, Hürriyet

BAYRAĞA AYAK SİLMİŞLER

A. Öcalan’ın İtalya’dan Türkiye’ye iade edilmemesi için yapılan açlık grevleri ve eylemlerden sonra aranan HADEP binalarının birer suç yuvasına döndüğü ortaya çıktı. HADEP Muş il binasında yapılan aramalarda da çiğnenmiş ve ayakkabı silinmiş Türk bayrağı bulundu.

24 Kasım 1998, Hürriyet

APO İDAM EDİLMELİ

Kenan Evren, A. Öcalan ile ilgili soruları cevaplarken, “İdam edilerek ortadan kaldırılmalı” dedi.

24 Kasım 1998, Hürriyet

ÖFKE SÜRÜYOR

Erzurum’un Olur ilçesinde Öcalan ile İtalya’yı protesto mitingi düzenlendi. Yaklaşık 3 bin kişi İtalyan malı televizyonlar ile Fiat marka bir otomobili ateşe vererek sloganlar attı.

Denizli’nin Acıpayam ilçesi Yeşilova kasabasında düzenlenen mitingde ise Öcalan’ın maketi bir köpeğe parçalattırıldı. Daha sonra Öcalan’ın maketi ile birlikte PKK ve İtalya bayrakları evlatları şehit düşen babalar tarafından kasaba meydanında ateşe verildi.

24 Kasım 1998, Türkiye

ABD’DE DEV PROTESTO

Amerika’lı Türkler, 30 binden fazla insanın kanına giren caniye evsahipliği yapan Başbakan D’Alema’yı Avrupa’nın yüzkarası ilan ettiler.

24 Kasım 1998, Türkiye

VATANDAŞIN İTALYA ÖFKESİ

Bayrampaşa’da Üçsan Makine Sanayi çalışanları İtalyan malı bir kompresör yakarak tepkilerini ortaya koydu.

25 Kasım 1998, Türkiye