Cuma Çiçek
15 Kasım 2022 Salı
Kuşkusuz söz konusu tartışma seçimlerle sınırlı bir mesele değil. İYİ Parti’nin HDP’ye dönük dışlayıcı tutumu da meselenin Erdoğan ya da AK Parti ile sınırlı olmadığını gösteriyor. Onu aşan bir devlet krizine işaret ediyor. İYİ Parti ile HDP arasında cereyan eden ama aslında tüm siyasi aktörleri etkileyen bu tür krizleri anlamak için birkaç adım geriye çekilip orta ve uzun vadeli trend okuması yapmakta fayda var. Zira kısa vadedeki iniş ve çıkışları anlamak için orta ve uzun vadeli trendleri kavramak ve halihazırda yaşananları bu trendler üzerinde/içinde anlamlandırmak gerekir.
Derviş Aydın Akkoç
13 Kasım 2022 Pazar
Yasa, Ayhan Geçgin’in bıkıp usanmadan tartıştığı üzere, dikey bir tahakküm ve otorite işleyişiyle –çoğun çuvallasa da- birleştirmeyi, bütünleştirmeyi amaçlar, tekil bir olayı bağlamından çekip alarak evrensel bir fenomen, her durumda geçerli bir ilke olarak kodlamak ister. Geçgin’e göre, Yasa birleştirirken kendi ayrıştırıcı ikiliklerini de yaratmak zorundadır: canlı ve cansız, insan ve hayvan, kamusal ve özel, konuşamayan ya da konuşabilen, kadın ve erkek… İnsan da bu bölme işleminden sonra açığa çıkar.
Murat Belge
8 Kasım 2022 Salı
Şüphesiz bunlardan dolayı oyunu AKP’ye vermeyecek çok kişi var (önceden oyunu vermiş olanlar da az değil). Gene de, çoğunluk et, süt fiyatından buraya gelmiş durumda. Korkarım bu davranış görmemekten, bilmemekten, yani bir tür “siyasi saflıktan” ileri gelmiyor. İktidarın nasıl partizanca davrandığını ona oy verenler de pekâlâ görüyor bence. Ama iktidar onun çıkarlarını kolladıkça o da oyunu böyle kullanmaya devam edecek. Bakalım, bizim “kapalı kutu” açıldığında içinden ne çıkacak.
Barış Özkul
7 Kasım 2022 Pazartesi
Aksoy, Eylül ayında İletişim Yayınları’ndan çıkan Etimoloji Işığında-Kelimelerin Dünyasında Gezintiler kitabının önsözünde hedef kitlesinin ilk elde “Batı Avrupa dillerinden birini öğrenmekte olan, dil öğrenirken de söz dağarcıklarını kelime ezberlemeye girişmeden genişletmek isteyen gençler” olduğunu belirtmiş. Ama kitabın tamamı okunduğunda bunun fazlasıyla mütevazı bir hedef olduğu anlaşılıyor. Kitapta yazı çiziyle uğraşan (yazar, çevirmen, editör, okur) herkesin yararlanabileceği, salt yararlı olmaktan öte okura deneme zevki de veren, dilbilimin kural koyucu yönüyle yetinmeyip yaşayan, konuşulan dilin inceliklerini keyifli anekdotlarla aktaran yazılar yer alıyor.
Orhan Koçak
4 Kasım 2022 Cuma
Buraya kadar, tahakkümün “normal” işleyişinden, olağanlaşmış bir olağandışılıktan söz ettik daha çok. Ama yine Girard’ın vurguladığı gibi, toplumdaki (arzu/çıkar kaynaklı) çekişmelerin belli bir sınırı aşarak bir toplu kudurganlık evresine geçmesi de mümkündür: herkes herkesin düşmanıdır çünkü artık herkes birbirinin aynısıdır. Kemal Tahir’in solcu ve hümanist Fethi Naci’yi çok kızdıran cümlesindeki gibi, “kimse kimseyi sevmiyordu[r]” (Köyün Kamburu). Aynılaşma, farksızlaşma, bildiğimiz gibi çöpleşme ve dışkılaşma anlamına gelir.
Tanıl Bora
2 Kasım 2022 Çarşamba
Umut-Sen’in faaliyet yelpazesi içinde kadri özellikle bilinmesi gereken bir kalem, taşralara açılmasıdır. Büyük şehirler dışıyla, “Anadolu”yla sürekli temas ve etkileşim halindeler. Express’in basılı olarak yayımlanan son nüshası olan 181. sayısında (Eylül-Kasım 2022) Umut-Sen örgütlenme koordinatörü Başaran Aksu, bu uğraşı ve gözlemlerini etraflıca özetliyor. Başlıktaki ifadeyle “Anadolu’nun yeni hakikati”ni oluşturan bir sınıfsal dönüşüm manzarası çiziyor orada.
Cuma Çiçek
1 Kasım 2022 Salı
Cumhuriyet’in yüzüncü yılına denk gelen Haziran 2023 seçimleri olağan bir seçim olmaktan çoktan çıkmış ve bir rejim değişikliği referandumuna dönüşmüş durumda. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “bu seçim son seçim” söyleminin de gösterdiği üzere önümüzdeki seçimler hükümet değişiminden öteye bir siyasi rejim değişikliği potansiyeli taşıyor. Zira, son yıllarda siyasi ve ekonomik alandaki yıkımlar toplumdaki radikal değişim talebini besliyor.
Işıl Kurnaz
29 Ekim 2022 Cumartesi
Hukukun bir tersine dikiş olduğunu hep söylüyoruz, eğer istersek zeminleri kaydırmanın ve sallamanın bir yolu da olabilir. Joslin Davası bunlardan biri. Birleşmiş Milletler belgelerinde evlenme hakkının kadınlar ve erkeklere tanınmış bir hak olmasından yola çıkan eşcinsel bir çift, “ikimizin de ayrı ayrı evlenme hakkı olduğuna göre, ikimiz de birbirimizle evlenme hakkına sahibiz” diyerek bir başvuru yapmışlardı. Hukukun, sözde eşit görünen ayrımcı uygulamalarını tersyüz etmek için!
Erdoğan Özmen
26 Ekim 2022 Çarşamba
Ne tür bir sol tahayyüle ihtiyacımız var? Solu ve solculuğu -asıl olarak ve her şeyden önce kendimiz için- nasıl temsil eder ve kavrarsak tökezleyip durmamıza yol açan ayak bağlarımızdan kurtulur, daha berrak bir anlayışa kavuşabiliriz? Teorik ve pratik düzeyde süregiden bazı köhne, verimsiz tartışma, alışkanlık ve tavırları fark etmemizi, uygun biçimlerde anlamlandırmamızı sağlayacak olan şey yeni bir sol kavramı değil midir?
Ahmet İnsel
23 Ekim 2022 Pazar
Bazı gözlemcilerin ifade ettiğinin aksine, muhafazakâr devrim kavramını Tayyip Erdoğan’ın ilk kez sahiplendiği konuşma değildi bu. Nisan 2017’de otokrasi rejimini anayasallaştıran değişiklikleri halk oylamasında ite kaka ve ucu ucuna kabul ettirdikten sonra, 30 Mayıs 2017’de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatlarıyla TBMM’de yaptığı ilk grup konuşmasında da bu kavramı sahiplenmişti. Partisinin demokrat, cumhuriyetçi, milli, yerli ve kucaklayıcı olduğunu iddia ettikten sonra, şöyle devam etmişti...
Aksu Bora
20 Ekim 2022 Perşembe
14 Ekim'de, Amasra’da TKİ maden ocağında grizu patlaması oldu, 41 işçi öldü, 11 işçi yaralandı. Devlet büyükleri “kaza”, hatta “kader” dediler, ölen işçiler “maden şehidi” ilan edildi. Bu katliam, başkalarını hatırlattı tabii, öncelikle Soma’yı. 2014 yılında, 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan patlamayı ve arkasından yaşananları- sorumluların cezasız bırakılmasını, madenci avukatlarından Selçuk Kozağaçlı dışında tutuklu sanık kalmadığını, madenci yakınını jandarmaya tutturup tekmeleyen Yusuf Yerkel’i…
Tanıl Bora
19 Ekim 2022 Çarşamba
20. yüzyılda bu kavram, nasyonal sosyalistlere aitti, Propaganda Nazırı Goebbels tarafından bayıla bayıla kullanılırdı. (Kayınpederine bile “plütokrat” diyor günlüklerinde.) Nazi dilinde plütokrat tabiri, Büyük Britanya ve ABD’nin, yani dünyanın büyük “kapitalist güçlerinin” adıydı. Batı demokrasisi, Nazilere göre, fiilen bir küçük zenginler grubunun güdüp yönettiği bir sistemdi. Bu plütokrasinin arka planında da, Yahudilerin olduğuna işaret ediliyordu tabii.