Murat Belge
30 Mayıs 2022 Pazartesi
Örneğin Tayyip Erdoğan sayıları milyonları bulmuş mültecilere baktığı zaman ne düşünüyor? Şimdiye kadar birbirinden epeyce farklı diyebileceğimiz —yanılmıyorsam üç— farklı yol telaffuz etti. Bunların arasında “sahici plan” denebilecek bir tanesi var mı? Yoksa bu konuda ve başka konularda o anda aklına eseni mi söylüyor? Al bir spekülasyon konusu daha. Yanlış, temelsiz olduğunu herkesten önce kendisinin bilmesi gereken bir şeyleri bağıra çağıra söylediğine göre, dünyayı, Türkiye’nin durumunu, konumunu nasıl görüyor? Bunlar da hep aynı kategoride.
Sema Aslan
29 Mayıs 2022 Pazar
Katliam öncesinin tüm belirtilerini taşıyan günlerde Ziyar’ın korku dolu sayıklamalarından anlarız ki, romanın güncel zamanı 2000’li yıllar. 25 yıl önce bir katliam yapılmış. 1978 Maraş Katliamı. Romanda doğrudan katliamı anlatan bir bölüm yer alıyor ancak Fırtına Takvimi, okurunu, işkence altında onursuzlaştırılmaya ömür boyu mahkûm bir karakterle karşılaştırması açısından önemli özellikle: Halil, Maraş Katliamı sırasında 16 yaşında.
Işıl Kurnaz
28 Mayıs 2022 Cumartesi
Yasa teklifinde, internet haber siteleri de süreli yayın siteleri kapsamına alarak basın faaliyetine dahil ediliyor. Bununla beraber onları kısıtlayacak türlü çeşitli yasaklar da hemen arkasından geliyor. Bunun içine yasağı kararlarının hemen onlar için de alınabilmesi, basın kartı sahibi olan gazetecinin basın ahlak esasına uymaması sebebiyle basın kartı iptal edilirse beş yıl boyunca basın kartı alamayacağı düzenleniyor. Belki sadece uyarma ve kınama gerektiren bir fiil, bu sebeple beş yıl süreli bir meslekten mene dönüşecek.
Erdoğan Özmen
25 Mayıs 2022 Çarşamba
Kendimce günümüzde solun neredeyse tamamen ortadan kalkmış olmasının sebeplerini anlamaya çalışıyorum aslında. Solun bu denli gerilemiş olmasının, sözünü kaybetmiş olmasının, konuştuğu ender zamanlarda ise hiçbir karşılık bulmamasının sebeplerini. Bunu düşünmek, insanlığımızı ve ruhlarımızı yeniden geri kazanmanın yolları üzerine düşünmekle aynı şey çünkü. İnsanlığın yeni tarifleri ve kavramlarıyla yola çıkmak, yeni bir insanlık hikayesi oluşturmakla aynı şey.
Cuma Çiçek
22 Mayıs 2022 Pazar
Kürtlerin Türkiye genelindeki ekonomik, siyasi, demografik ve sembolik sermayeleri ve iktidarları sınırlı olsa da kendi tarihsel coğrafyalarında durum farklı. Hem HDP içinde siyaset yapan Kürtler hem de merkez partiler içerisinde yer alan Kürtlerin siyasi ve ekonomik taleplerini bulundukları yerel alanlarda hayata geçirme olanakları -belediyeler üzerindeki tüm idari ve mali vesayete rağmen- daha fazla.
Tanıl Bora
18 Mayıs 2022 Çarşamba
Günde iki paket sigara içen birine böyle devam ederse dert sahibi olacağını, ömrünün kısalacağını söyleyerek sigarayı bırakmasını telkin etmek başka, “sigara içmeyi bırakırsan ölmezsin!” demek başka! Franzen, gerçekçi olmayan umutların peşinden gitmemeyi, daha salih ifadesiyle, ‘sahici,’ ‘doğru’ umutlar kurmayı savunuyor. Franzen’a göre sahici umudun koşullarından biri dürüstlüktür.
Orhan Koçak
17 Mayıs 2022 Salı
Maupassant’ın natüralizmindeki kadercilikten, uzun süreli hastalığının etkisiyle sonlara doğru iyice artan karamsarlığından fazlasıyla söz edilmiştir. Bu şemaya göre, her türlü haz, çok geçmeden mutlaka cezalandırılacak bir hubris’tir, en azından budalaca bir yanılsama. Natüralistin sevinç sarhoşluğunu her zaman sert bir ayılma bekler. Öykünün gidişine baktığımızda burada da öyle olduğunu inkâr edemeyiz. Bu katışıksız haz deneyimi, tepelerin ardında beliren dumanlar ve top gümbürtüleriyle kesilir.
Murat Belge
16 Mayıs 2022 Pazartesi
Evet, bu muydu bu alanda sosyalizmin yapması gereken? Paylaşmaya ve eşitliğe dayalı bir etik oluşturmayı gerektiren bir düşünce biçimi ve bir toplum anlayışıyla yola çıkılmış; hayatın bu alanında böyle davranıyorsunuz. “Üstyapı” dediğimiz düşünce dünyasının bir “altyapısı” da vardır. O “altyapı” işte böyle tavırların toplum hayatında yerleşmesiyle başlar. Bilmem ne kadar testosteron yutturduğu kadını madalya alma kürsüsünde gördüğünde yalnız sevinç ve kıvanç duyuyorsan, içinden “başardık” diyorsan senin ideolojinin altyapısını hâlâ kapitalist dünya görüşünün yerleşik değerleri belirliyor demektir.
Işıl Kurnaz
14 Mayıs 2022 Cumartesi
Eşitsizlik, sadece kendinde bir eşitlik sorunu değildi. Evlilikten piyasaya, kazanmaktan kaybetmeye, tüketmekten, borçlu hanelere, kadınlara, borçlanma çağına, kreditokrasinin bizatihi kendisiyle ilişkiliydi. Gıda harcamaları söz konusu olduğunda “Hem kardeştik, hem de değil.” Eşitsizliği göstermek, yani sadece açıklamak değil ayrıca anlamak için istatistiklere, verilere, insanı sanki hiç yaşamı yokmuş gibi dünyadan soyutlayarak rakam haline getiren sayılara başvurmak bir yol değildi aslında, çoğunlukla belki böyle yapılıyordu. Ama insanın, o istatistiklerden ve sayılardan taşan bir gerçeği vardı.
Ömer Laçiner
12 Mayıs 2022 Perşembe
Rusya da dahil bütün bu ülkelerde-toplumlarda Batı’ya öykünme, “Batılılaşma”, başından beri en hafifinden özenti diye damgalanmasına ve daima güçlü şüpheler içeren bir tutum olarak görülmesine rağmen onun evrensellik iddiasına etkili bir karşı cevap girişiminde bile bulunulamayacağı adeta zımnen kabullenilmiş gibi kendi kültür ve zihniyetlerine parantezler açmakla yetinilmiş; dolayısıyla “Doğululuk” sadece o parantezlerin etiketi olarak bir anlam ve işlevle sınırlı olabilmiştir. O nedenle şimdi Çin-Rusya ekseninde teşekkül etmekte olan kutbun “Doğulu” zihniyet adına söyleyebildiğinin hemen tamamını, Batı emperyalizminin yaptığı kötülüklerin sayıp dökülmesi oluşturuyor.
Erdoğan Özmen
11 Mayıs 2022 Çarşamba
Adil, eşitlikçi ve özgürlükçü olmak, ya da gerçekleştirilecek herhangi bir eylemin, yapılacak herhangi bir şeyin bu niteliklere sahip olup olmadığı ancak adalet/eşitlik/özgürlük bakış açısından anlaşılabilir. Demek bütün insanlara seslenmeye, bütün insanlarla birlikte konuşmaya ve yapmaya yönelen bir ortaklığın bakış açısından. Diğer yandan bu, aynı biçimde devam etmenin ne demek olduğunu belirleyen koşulları birlikte düşünmeye, müzakere etmeye ve yaratmaya koyulmaktır da.
Tanıl Bora
4 Mayıs 2022 Çarşamba
Hayat pahalılığını mesele etmek, politize etmek, elbette, olmazsa olmaz... Bununla beraber, Kemal Can'ın hep kızdığı gibi, başka bütün gündemleri bu esas gündemle boğmaya kalkışınca ‘sıkıntı’ oluyor. Hayat pahalılığından mustarip olanların başka meseleleri düşünecek hallerinin olamayacağını, adeta akıllarının başka şeye yetmeyeceğini varsayan ve onları o acze mıhlayan bir zımnî kabulü besleyebilir, bu bakış. Bu da haysiyet kırıcı değil midir?