Afrikalı Futbolcular ve Koloni-Sonrası Düşünürler
15 Şubat 2019 Cuma
Saha içindeki dizilişleri, sıradüzeni bozmaya meyleder. Afrikalı futbolcu gibi, kaleciden aldığı topla tüm sahayı katedebilir. Her zaman akılcı oyunlar kurmadan, belirsiz, olumsal bir davranışla, karşı takımın derinliği içerisine karışabilir. Sistemi, yapıyı ihlal eden, kâğıt üzerinde tasarlanmış akılcı planları bozmaya açık bir başkasının varlığından haberdardır; çünkü bu başkası kendisine çok benzer.
Şehri Okumak
13 Şubat 2019 Çarşamba
Sabah işe nasıl gidiyorsunuz? Akşam eve nasıl dönüyorsunuz? Peki nereden nereye? En son ne zaman yaptığınız bir yolculuğunuzun hikâyesini hatırlıyorsunuz? Vagonların arkasından koşan çocuklar, tepelere doğru yapraklarının rengi değişen ağaçlar, vapurun arkadan çıkardığı beyaz dalga köpürmesi, rüzgârda eteği uçuşan kadının mahcubiyeti, geçtiğimiz yerden el sallayan yabancılar…
"Tekliğin Türküsü”: Zamanın Eskitemeyeceği Bir Kitap
11 Şubat 2019 Pazartesi
Hayatı paylaşmanın hakiki belirleyiciliğine bu denli inanan ve inandığı her şeyi hayatın kuvvetiyle ve iştahıyla sahiplenen Sevgi Soysal’ı anlatmak için kendi cümlesinden daha etkili ve kapsayıcı bir tanımlama bulunabilir mi? Hayatın emekçisi o. Şimdilerde sürmekte olan hayatın duran, duraklayan, eksilen ve eskiyen varlığının üzerinde hâlâ parıldayan savaşçısı.
Venezuela’da Karşı-Hegemonya: Yenilmeye Mahkûm bir Mücadele mi?
7 Şubat 2019 Perşembe
Devrimi radikalleştirmektense iktidarını sağlamlaştırmaya çalışan ve sınıf çelişkilerinin daha da keskinleşmesine yol açan Maduro bu yolu sonuna kadar açmış oldu. Bugün Maduro’yu eleştirmek, ABD müdahalesini meşru göstermenin değil, Venezuela deneyiminden ders alınarak karşı-hegemonya potansiyeli taşıyan devrim olanakları üzerine düşünmenin bir yolu olarak gündeme gelmeli.
Umut Kaldığı Yerden…
6 Şubat 2019 Çarşamba
Sezgilerden söz edildiğinde Bloch’un ve eserinin akla geliyor olması ne kadar şaşırtıcı olabilir ki? Adorno’nun “kavramın büyüden arındırılması” diye tanımladığı şeyin tam tersidir Bloch’un bize bıraktığı düşünce mirası. Bu dönüşümün kesin sonuçlarını ancak tahmin edebiliriz. O yüzden yaşadığımız günlerin bize taşıdığı, her an algı kapılarımızı zorlayan görüntüler ve sesler çağlayanı, bir masal duygusunu da beraberinde getiriyor.
Transit: Çoktandır İçinde Bulunduğumuz Cehennem
4 Şubat 2019 Pazartesi
Transit, istisnanın norma dönüştüğü, tehlikenin form değiştirdiği ve geçmişin çok da geride kalmadığı bir bugün kurar. Korktuğumuz şeylerin gelişi kâbuslarımıza benzemez, her şey apaydınlıkta gerçekleşir. Işık o kadar gözümüzü almıştır ki uzun süredir içinde yaşadığımız cehennemin farkında değilizdir.
Vaporwave: İnternet Çağının Distopyen İlahileri
30 Ocak 2019 Çarşamba
Müzik, insan soyuna her ânında eşlik etti. İki ayağının üzerinde durmayı beceren ilk insansı, elinde sımsıkı tuttuğu, korkunç bir cinnet içerisinde oraya buraya savurduğu dalın, çürümüş bir ağacın gövdesinde çıkardığı manasız gürültüye hayrandı. Babil’de kurban sunmakta olan bir rahip, davulların gümbürtüsüyle tanrılar karşısında haşyet ve tarifi imkânsız bir hürmetle ürperiyordu.
İnsanın İnsaniyetsizliği
28 Ocak 2019 Pazartesi
Dünya bu insaniyetsizliğin egemenliği, tahakkümü ve yargılaması altındadır. Bu durum ya da gelişme bir zaman sonra özellikle felsefeyi -başka disiplinlerle arasında gittikçe açılan mesafeye de bağlı olarak- doğrudan ve tamamen aklın ve tabii tekniğin, doğal olarak otoritenin alanında kalan bir şey haline de getirmiş ya da buna yol açmıştır.
“Bu İtin Sahibi Kim?”: Hayvanların Yeri, Aidiyeti ve Sahipliği Sorunu
25 Ocak 2019 Cuma
Yalnızca hayvanseverlerin değil, tüm mahalle sakinlerinin ihtimamıyla yaşayabilecek canların. Sokak hayvanları sadakacı değil, hak sahibidir. Bizden önce de burada olmaktan gelen, yaşıyor ve duyumsuyor olmaktan, kırılgan ve korunmaya muhtaç olmaktan gelen hakları var. Hayvanların sahibi değiliz. Belki de en iyi ihtimalle, başları sıkıştığında, yaralandıklarında, hastalandıklarında, acıkıp susadıklarında başlarını uzattıkları, arkadaşları, komşuları, yoldaşlarıyız.
Acı Verici ve Anlamsız: Brexit
24 Ocak 2019 Perşembe
İnsanların hayatları, işleri vb. için verilen bir mücadeleyi siyasi bir oyuna, bir kampanya slogan savaşına indirgemek alçakça bir tutum. Hemen hemen her demokratik seçimde bu yapılır fakat Birleşik Krallık’ın AB üyeliği gibi kritik bir konuyu bu düzeyde yürütmek herkes için acıverici bir süreç olmaya devam ediyor.
Ataç ve Liyakat
21 Ocak 2019 Pazartesi
Ataç, dili Türk milliyetçiliğinin bir yönü olarak görmüyordu. Dilimize yerleşen kelimeleri ve devrik cümledeki ısrarı onun olgun girişimleriydi. Fakat ben Ataç’ı asıl şundan dolayı liyakatli bulurum. O da eleştirmen sorumluluğu… Şöyle ki, var olanı kâfi bulmayıp kendi birikimi vasıtasıyla üretmiştir. Ayrıca onun “doğruluğu” da liyakatinin bir çeşit özüdür.
Kötü Tesadüf: Sovyet Rusya’da Edebiyatçı Olmak
20 Ocak 2019 Pazar
Şansa ya da şansızlığa inanmıyor olabiliriz ama güzel ya da kötü tesadüfler, iyi ya da kötü karşılaşmaların gerçek olmadığını düşünmek pek mümkün değil. Bu anlamda Rönesans İtalya’sında bir sanatçının mekân ve zamanla iyi bir karşılaşması olduğunu söyleyebilirken, Ortaçağ Avrupa’sında heterodoks bir inanan ya da 1915 Osmanlı İmparatorluğu’nda bir Ermeni için aynı şeyi söyleyemeyiz.
Tuhaf Neşe
18 Ocak 2019 Cuma
Neoliberal politikalar bir taraftan işçinin, çalışmanın anlamını ve zamanını dönüştürürken diğer taraftan işsizliği yaygınlaştırıp mekânı dönüştürüyor. Kapitalist bir evrende işsizliğin ortaya çıkardığı etki ve zaman ikilidir: Zaman, işsizliğin, yani güneşin görüldüğü pazartesilerin aylak zamanı ile sıkıntının ve yoksulluğun acılı zamanı arasında bölünmüştür. Dolayısıyla Güneşli Pazartesiler’in işten çıkarılan işçileri açısından zaman dönüşmüştür.
Demek Sevilmek, Eskiden de Eksikti!: Gökçer Tahincioğlu’nun Mühür’ü
16 Ocak 2019 Çarşamba
Hayatın, içerdiklerimiz ve içerimize aldıklarımız kadar, dışladıklarımız ve dışaırda bıraktıklarımızdan da oluştuğunu söylemeye çalışıyorum. Mühür vurduklarımız kadar, mührü açtıklarımız. Hayatın tekil bir anlamının olmamasından, aynı anda hem karmaşık hem uçucu, hem buruk bir sıradanlığa sahip olmasındaki efsundan bahsediyorum. Bu yüzden içerdiklerimizin yanı sıra, dışladıklarımızın da bir söz ve can gücü var.
Küresel Kriz ve Macaristan’ın “Liberal Olmayan Demokrasisi”
14 Ocak 2019 Pazartesi
Visegrad dörtlüsü olarak bilinen Macaristan, Polonya, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti’nin 2004’te Avrupa Birliği’ne tam üyelikleri ile beraber serbest pazar ekonomisine geçişlerinin de tamamlandığına dair yaygın bir kanı mevcuttu. Özellikle dışarıdan gelen yatırımlar ve küresel likidite bolluğu sayesinde bölgede gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) ve hem şirketlere hem de hanehalklarına sağlanan krediler hızla büyüdü.
Devlet-Toplum Kıskacında “Sokak Hayvanları”
11 Ocak 2019 Cuma
Bu işten rant elde edenlerle de mücadele edelim. Ayrıca sınırsız sorumsuzluktaki, “iyi niyetli”, üstelik bazıları da “hayvansever” olan hayvanlarını terk edenlerin, oraya buraya taşıyanların yol açtıkları bu sorun karşısında hiçbir şey olmamış gibi ortalıkta dolaşmalarına da tepki gösterelim. Tüm bunları ve daha kimbilir neleri, ancak örgütlü olarak, geniş ağlar içinde yapabiliriz.
Taraftarlık, Tribünler ve Siyaset: Trabzonspor Camiasına Dair Bazı Notlar
10 Ocak 2019 Perşembe
Taraftarlar ve kulüp yönetiminin bu yönde çaba göstererek stadyumlarının ve spor komplekslerinin ismini belirleme noktasında irade göstermeleri, Türkiye’de hem futbolun bağımsızlığı hem de sivil toplumun katılımcı demokrasi girişimleri için ileri bir adım olacaktır. Bu sonuç alması çok zor bir süreç ancak bu aşamaya gelmek mümkün olabilirse stadın ve spor kompleksinin isminin belirlenmesinde iki farklı yol tercih edilebilir.
Felsefenin Politik Vaadi Hâlâ Geçerli mi?
8 Ocak 2019 Salı
Mutlak ötekinin içinde kıstırılmış aynı’yı ve konuşmanın sürekli kendisini ihlal eden mantığını bu fazlalıkta keşfetmemiz olasıdır. Böylelikle şunu saptamamız söz konusu: “demokratik bir etik” ya da “demokrasi etiği” gibi ideolojiler politik alanı kuramaz, demokrasi tam da bu tamlamaların üstünü kapatmaya çalıştığı gibi anarşisttir/tanımsızdır. Ne demokratik bir etik vardır ne de demokrasinin biricik/sahici etiği.
Merkez ile Siba Arasında Dağların Felsefesini Yapmak: Ahmet Özcan ile “Ama Eşkıyalık Çağı Kapandı!”
4 Ocak 2019 Cuma
Özcan’ın eşkıyalık olgusunu incelerken benimsediği ve uyguladığı tarihsel sosyoloji perspektifi öne çıkıyor ancak kitabın okunmasında işaret edilmesi gereken bir diğer izlek, sanıyorum takip edilen felsefi tutum ve onun uygulanması. Yazarın eşkıyalık imgesine ilişkin yaklaşımında eşkıyalık olgusunun mitik üretimini ele alırken bunu iktidar istenci eksenine oturtarak okumasına etki eden yaklaşımı, büyük ölçüde uygulamaya kalkıştığı siyaset felsefesinden besleniyor gibi görünüyor.
Küresel Ekonominin Açmazında Asya
2 Ocak 2019 Çarşamba
Geçtiğimiz on yıl, kendinden önceki dönemde gözlemlenen yüksek büyüme oranlarının yaygınlaştırdığı bir efsaneyi de yıktı: gelişmekte olan piyasaların (Çin, Hindistan ve Brezilya gibi) büyümesinin gelişmiş ekonomilerden “ayrılması” (de-coupling) ve ondan bağımsız bir hale gelmesi. Bu ziyadesiyle olumlu yaklaşım 2000’lerin çok kısa bir kesitinin, yani 2002 ile 2008 arasındaki zaman diliminin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı.
Taşra Postası / Söz Yüzüğü Artık Yok, Hemen Nişan Var
30 Aralık 2018 Pazar
Nişan için kıyafet tercihi için yaşadığımız yerde pek seçenek yok. Sadece nişan kıyafeti, düğün elbisesi satan yer de zaten hiç yok. Özel günler için elbise almak isteyen diğer kıyafetlerin yanında nefis körlemesine yetecek kadar az seçenekle idare etmek zorundalar. Benim katıldığım törende gelin kızımızın kıyafeti internetten alınmış.
Donald Trump’ın Zülkarneyn Olarak Portresi
27 Aralık 2018 Perşembe
Amerika’da İslâmofobiyi bu denli olağanlaştıran bir siyasetçi ironik bir şekilde Müslümanların inandığı bir figürü, Zülkarneyn’i, temsil ediyor. Zira, bozulmuş, rayından çıkmış, tehditlerle karşı karşıya olduğunu düşündüğü bir Amerika’yı tekrar rayına sokacak bir kurtarıcı edasıyla tabanına güven, düşmanlarına ise korku saçan kararlı bir lider o. Üstelik hiç kimseyi dinlemiyor, çünkü bu kadar kişi inanmışken o da kendine inanıyor.
Etika ve Yaşamın Ritmi
26 Aralık 2018 Çarşamba
Çünkü biliriz ki korkusuz bir beden her şeyi yapabilir. Köşeye sıkışmış uysal bir kedi bile bir anda sizi tırmalayabilir… Artık kaybedecek hiçbir şeyi olmayan borçlu birisi bir anda bir bankayı ateşe verebilir… Ya da kitleler, her an çığırından çıkabilir; o yüzden onları “kitle” olmaktan çıkarıp “nüfus”, “vatandaş”, “halk” olarak kodlamak gerekir.
Dünyanın Yakasına Yapışmak
24 Aralık 2018 Pazartesi
Geçenlerde psikolojiyle ilgili bir sohbet esnasında, insanların yaşadıkları travmalara iki tür tepki verdiklerini öğrendim. İlki gayet tanıdık: Mağduriyet söylemine hapsolmak. Travmanın ardından ruhta açılan yarayı fetişleştirmek. Artık yalnızca ve yalnızca o yarayla var olmak. Ve bedenle ruhu birlikte kemiren, tüketen bir hıncı mütemadiyen beslemek.