Eve Dönen Adamlar: Yerlici Mitolojinin Eleştirisi (I)
21 Eylül 2018 Cuma
Muhafazakâr yerlici ev konforununun bedelinin bilgiye ihanet olduğunu, o evdeki aile çıkarlarının küflü kokusunun rahatsız edici bir biçimde yayıldığını, bu evi problem haline getirmenin ahlâkın olduğu gibi politikanın da parçası telakki edilmesi gerektiğini iyice idrak ettiğimiz bir zaman diliminde yaşamıyor muyuz hem? “Kahramanın sonsuz yolculuğu” devam eder. Eve dönen aslında tam olarak dönmemiştir.
Minye, Piramitler, Üçüncü Havalimanı
19 Eylül 2018 Çarşamba
Maişetini üç metre urgan ile kazanan Hamal Abdullah, bizim kardeşimizdir, Minye'de ve Üçüncü Havalimanı’nda ölenler de. Fakat şu var, firavunlar öldü, ölürler de. Ölümsüz olan ise firavunluk; şimdi Minye'den Türkiye'ye değil, Üçüncü Havalimanı’ndan Minye'ye doğru bakarsak, firavun kimin istiaresi, kime yakışır bu çerçevede? Cevap basit: Musa'nın sineği kimin burnunun deliklerine konduysa...
İran’da Asılan İnsanlık
19 Eylül 2018 Çarşamba
İdamlara karşı Türkiye’de ne sağdan ne soldan bir ses çıkmaktadır. Cılız da olsa kimi Kürt partilerinin ve HDP’nin iyi niyetli ısrarları vardır ama bunlar basın açıklaması formunu bir türlü aşmıyor. Örneğin İran’ın en büyük dostu Türkiye’dir ve Türk devletinin yetkili/etkili siyasi mercilerinden idam konusunda Meclis düzeyinde bir çalışma yapılmıyor, gündeme dahi gelmiyor.
Hindistan’da Bir Suç: Anti-Faşizm
17 Eylül 2018 Pazartesi
Narenda Modi’nin milliyetçi hükümetini zayıflatmaya çalışan bir “anti-faşist cephe”nin parçası ol-makla suçlanıyorlar. Anti-faşist olmak artık bir suç… Polis bu entelektüelleri “fazla kitap okumak” ve “öğrencileri yoldan çıkarmak”la suçluyor; aynı zamanda, Dalitleri ayaklandırmaya çalışmakla -1818’de Dalitlerin merkez Hindistan’ın Bramhan krallığına karşı kazandıkları bir zaferi andıkları için.
Acil Servis, Yaşam ve Saha: Fragmanlar
14 Eylül 2018 Cuma
Hekimliği medar-ı maişet ile özdeşleştirme dürtüsüne yenilmeme çabası mı, yoksa çalışmanın ya da ücretli emeğin içkin bir toplumsal-politik fazilet olduğu önkabulüne, çalışmayı doğal ve kaçınılmaz bir faaliyet olarak kabul etme temayülüne ayak diremek mi... Hasta ve hasta yakını mı, kadın-erkek cinsinin o hiç sınanmamış stereotipik toplumsal tavır örüntüleri mi, sağlık personeli arasındaki yer yer voltajı dalganan işteşlik mi, yoksa, sağlıkçı olmayan personelle sağlık personeli arasındaki gelgitler mi... Gelen ve geldikçe selâm alıp vermek zorunda kaldığın kolluk güçleri mi, adî suçlar veya kabahatler mi, darp-cebirler, istismarlar mı, "sarı zarf"lar ve asliye cezalar mı, sonu gelmek bilmeyen iş kazaları ve yüksekten düşmeler mi, inşaat işkolu ve inleyen bel omurları mı... Gebeler, ihtiyarlar, çoklu travma kurbanları, kanserle yaşayanlar, alkol şişesine düşenler, çocuklar yahut bebekler mi...
Türkiye’de Sağın Kültür Sanat ve Düşünce Üretimine Genel Bir Bakış
11 Eylül 2018 Salı
İslam coğrafyasında sözünü ettiğimiz tarihi kırılma, akıl yolunu yöntem olarak benimseyen İbn-i Rüşt ekolunun, nakli olanı temel alan, dogma bağlamında bir yönelime sahip Gazali’nin düşünsel galibiyeti ile gerçekleşmiştir. Aradan geçen yedi yüz yıllık zaman mesafesini kapatmak mümkün değildir. Sağ muhafazakâr cenahın Cumhuriyet modernitesi ile sonu gelmez çatışmalarında dile getirdiği “kopuş” söylemi asıl yedi yüz yıl öncesinde yaşanmıştır. Bu kopukluk, sağ düşüncenin düşünce ve kültür sanat alanındaki üretimi konusunda önemli bir açmazdır. Şunu da belirtmeli ki, andığımız döneme ve öncesi Türk tarihi ve kültürüne, İslam tarihi ve kültürüne sol cenahın yaklaşımı yetersizdir.
Utku Özmakas’la "Biyopolitika: İktidar ve Direniş" Kitabı Üzerine Söyleşi: “Biyopolitika bakımından
8 Eylül 2018 Cumartesi
Louis Althusser’in çok sevdiğim ve kitapta da değindiğim bir sözü var: “Bir kavram sokağa atılan bir köpek gibi bırakılamaz!” “Biyopolitika” da bunun dört başı mamur bir örneği. Kavramın erken dönemdeki kullanımları, Nasyonal Sosyalizmin korkunç biyolojik fantezilerine meşruiyet arama çabasının tezahürlerini somutlaştırıyordu. Irksal hijyen ve toplumsal Darwincilik vasıtasıyla ari ırka varılmasının “nesnel” ve “bilimsel” bir izahı olarak kullanılıyordu.
Nurettin Topçu’nun Küçük Ağa’sı
7 Eylül 2018 Cuma
Nurettin Topçu, Küçük Ağa’da hayranlık uyandıran tabiat tasvirlerine ise ayrı bir bahis ayırır. Topçu’nun romanın dağ, yayla, vadi, göl ve ova eksenli rengârenk bölümlerini pek beğendiği hemen fark edilir. Küçük Ağa üzerine çok düşünmüştür; orası kesin. Sanki Topçu’nun romanla ilgili belli ölçülerde eleştirinin teknik kısımlarına yönelmesinin dışında bütün alakası alıntıladığı pasajlarda karşımıza çıkan sonsuzluk ufkudur.
“Bahçeli Köy Evleri”: Etnografik Bir Deneme
5 Eylül 2018 Çarşamba
Acaba köyümüzün emektar imamı, sermaye sınıfının silinen vergi borçlarını biliyor mu, diye düşünüyorum. Sonra aklımda şimşekler çakıyor: Eğer bu imam da olmasa bizim köy halkının devletin mevcudiyetini bileceği/hatırlayacağı yok, çünkü köyümüzde başka bir devlet memuru yok. Malum, sıradan bir köylü, devletin varlığını üç yetkili üzerinden hatırlar: jandarma, öğretmen ve imam.
Uğur Nazlıcan’ın Bir Dükkânı Beklemek'inde Yabancılaşma ve İnsana Duyulan Güvensizlik
3 Eylül 2018 Pazartesi
İnsanlar son iki yüz yıldır kentli bir karmaşanın içine nesnelerin yabancılaştıran etkisi nedeniyle hapsolmuş durumda ve bundan kurtuluşu da yok gibi. Nesneyi insandan daha kıymetli bir şeye dönüştüren bu yabancılaşma, insan için kurtuluşu olmayan bir hapishaneye dönüşmüş durumunda. Şerif Ali’nin aynada kendisi dışında gördükleri, insanın nesnelerin dünyasında nasıl kaybolduğunu anlatıyor sanki.
Destan Gönüller’den Sona Ermek’e
31 Ağustos 2018 Cuma
Yusufları anlamak, en azından yalnız olmadıklarını göstermek, onlardan vazgeçmemek. Sapanla vurulan kuşlar için gözyaşı dökerken bez bebeklerle arkadaş olmak. Hepsi yalnız. Yalnızlık da bir bütün. Tek ilacı, tek çaresi sevgi. Selim İleri’nin başından beri savunduğu da bu. Ne sadece Yusuf ne sadece Mine. Sevgi ve şefkat ürperişi.
Bir "Tıp Felsefesi" İçin Derkenar (V): Foucault, Klinik ve Medikalizasyon
27 Ağustos 2018 Pazartesi
Birtakım ilişkisellikleri gündelik hayatta bize ve başkalarına dair yaşanmışlıklardan edindiğimiz adaptif ve kümülatif sezgilerle pekâlâ kurabiliriz. Ne ki, iki veya daha fazla olgu ve mevcudiyet arasındaki (bağıntı/korelasyon ve nedensellik/kozalite ile örülü) ilişkisellikleri ayırt etmek ve bunu başkalarını ikna edebilecek bir sistematik dahilinde kotarmak, hummalı ve sebatkâr bir çalışmayı gerektirir.
Doğru Şekilde Gömülmek
25 Ağustos 2018 Cumartesi
Ölenin gömüleceği doğru toprak da bir eylembilim içerisinde tanımına kavuşur. Ölenin yurdu, biraz da nerede, kimler için varlık gösterdiğine göre tarif edilir. Sophokles'in bir başka kadın trajik kişisi Antigone, kardeşinin öldürülmesi kadar, onun ölü bedeninin toprak üzerinde terk edilmesinden acı duyar. Elektra ve Antigone, uzun ve kararlı yaslarıyla, Cumartesi Anneleri’nden farksız davranırlar.
Tamamen Bizim Olan Bir Hayat Yaratmaya Çalışırken
22 Ağustos 2018 Çarşamba
Bu yeşil dalga, Buenos Aires Senatosu’nun önünde başlamadı, bitmedi… Süregelen feminist mücadele, nesilden nesle devralınarak tarih sahneleri boyunca uzanan bir zincir oluşturdu. Bunun en güzel örneği 89 yaşındaki aktivist Nelly Minyersky’di. Genç yaşlarda aldığı meşaleyi hiç bırakmayan ve gençlere devreden Nelly, zincirin en sağlam halkalarından biriydi.
Bir Türkiye Alegorisi: Şahsiyet Dizisi Üzerine
19 Ağustos 2018 Pazar
Gündelik siyaset konuşmalarının klişelerinden biri dizide kurucu bir siyasi ilke olarak baskın yapıyor: Balık hafızalı bir toplumuz. Agâh Bey, seri cinayetleri odasındaki tahtaya yazarak planlıyor ama bazen sırayı şaşırıveriyor: Kimi öldürecektim? Unutma gibi bir hastalığı vardır ama bu hastalık onun değildir. Bütün bir Kambura söyleminindir o.
Gérard de Nerval’in Sylvie’si: Düşleyen Bir Kitap
15 Ağustos 2018 Çarşamba
Her ne kadar Sylvie’de, “Her şeyde yalnızlık ve hüzün var!” gibi bir cümlenin geçeceği anlar gelse de, Nerval’in metni hüzünlü olmaktan çok, buruktur. Sylvie, bir bakıma, hüzün kadar, belki de ondan katbekat daha fazla, sevinci, esrimeyi ve şenliği barındırır. Her şey bir düş hali-ne geldiğinde, hüzünlü olanların da bir ağırlığı kalmaz.
Sıradan ve Olağanüstü Liderlerin İşlevleri
13 Ağustos 2018 Pazartesi
Yasalar ve ondan neşet eden manzumeler zaten günlük fiillerini belirler, hangi toplumsal ve bireysel kazanımı ilga edecekleri konusunda bir telaş içinde olmazlar. Zaten bir işbölümü ve dayanışma içerisinde çalışır, makul, sorumluluk ve hak sahibi mesai arkadaşlarıyla, bu yasaların yaslandığı bir aklı hayata geçirmekle kendilerini memur edilmiş sayarlar.
Bir “Tıp Felsefesi” İçin Derkenar (IV): Epistemoloji, Bunalım ve Çıkış
10 Ağustos 2018 Cuma
Tababet, en kestirme tarifiyle, birtakım imleri yahut göstergeleri (Eski Yunan'daki karşılığıyla semeia veya tekmeria) bir bağlam içine yerleştirerek anlamlandırma zanaatıdır. Bedensel gerçekliğe, bizatihi kendisini ifade edebileceği bir dil sunma çabasıdır. Bu doğrultuda tıbbi tezahürleri algılayıp saptamak kadar, onları uygun bir bağlam içine yerleştirerek yorumlamak da gerekir.
Haffner’in Gözünden… Politika, Sorumluluk ve Suç Ortaklığı
8 Ağustos 2018 Çarşamba
Haffner, insanları dünyadan silip atmaya meyyal bir çağın en kötü zamanlarından birine denk gelmiş, olmaması gereken yer ve zamanda, olmaması gereken bir yerde var olan biri olarak, bu kötü hayattan, iyi ne çıkarılabilir’in ağırlığıyla anlatıyor. Ve tabii kötü bir hayattan, iyi ve onurlu bir hayat çıkarmaya çalışıyor.
Alman Hikâyeyi Bitamam Anlatmış ve Güzel Anlatmış
7 Ağustos 2018 Salı
İstikamete ihtiyaç duyulan/duyduğumuz, sanki istikametimizi bilsek daha rahat edeceğiz duygusuyla yaşanan günlerdeyiz. Öyle ki istikametlerin bir parça kesiştiği, bir parça karıştığı ama en çok da sis içinde kaybolduğu hissi hakim son birkaç yıldır. Bir şey oluyor ama ne? Bir şey geliyor ama ne? Bir şey yapmalı ama ne?
Kadın Yazarın Ölümü ile Büyülenme
6 Ağustos 2018 Pazartesi
İntihar eden bir kadın yazarın yaşamının son anında gerçekleştirdiği bu eylem, çizgisel olarak ilerleyen zaman akışını bozarak, yazarın yaşamında gerçekleştirdiği tüm eylemlerin evrildiği nihai nokta olarak görülür. Bu tek an, belirleyebileceği zaman kesitinin gerçeküstü bir şekilde ötesine geçerek...
Mesut Özil, Irkçılık, Çifte Standart
3 Ağustos 2018 Cuma
Sorun neydi? Özil’in kötü futbolu mu? Bir tek o mu kötü oynamıştı yani? Takımın bütün oyuncuları döktürürken bir tek o mu dökülmüştü? Oysa rakamların diline göre, Özil her bakımdan takımın en iyilerinden biriydi. Demek ki, burada nesnel bir bakış hakim değil. Fakat bir taraftardan nesnellik beklemek de safdillik olur. Taraftar dediğin mahluk, faturayı mutlaka gıcık olduğu oyuncuya keser.
Mağduriyetin Sürekliliği
2 Ağustos 2018 Perşembe
Yıllarca “iktidar olabilen ama muktedir olamayan” kesim, AKP ile bu yargıyı yıkmış oldu. Hele “ustalık” döneminde, eski yol arkadaşları da trenden indikleri veya atıldıkları için, gerçek manada hiçbir zaman “muktedir” olamamış insanlar iktidarın tek sahibi oldular. Bir ölçüde, iktidar tabana yaklaştı, “demokratikleşti”. Ama “demokratikleşme”nin niceliksel boyutu, niteliğinin fersah fersah önüne geçti.
Ahmet Bey Artık Burada Yaşamıyor
1 Ağustos 2018 Çarşamba
Georges Perec Mekân Feşmekân’da boş sayfadan başlayıp sırasıyla yatak, oda, daire, apartman, sokak, mahalle, şehir, sayfiye, ülke ve dünyadan geçip uzaya açılıyordu. Ahmet Cemal, adını anmasa da, yukarıda da bahsettiğim gibi, boş sayfaya önem veriyordu. Ama onun asıl odağı kendi odasındaydı. “İster sığınak ve barınak, ister çalışma mekânı – bir odasız hiç olamamışım.