Hiçbir Şey Yerinde Değil: Devlet Şiddetinin Depolitizasyonu
26 Kasım 2024 Salı
Olacakları peşinen biliyoruz, yine de havadaki ağırlığın bize gerginlik olarak dönmesine engel olamıyoruz. Filmin en başarılı taraflarından biri de bu sanırım. Şenlikli bir evin üzerinde dolaşan kara bulutlar, cinayetler ve idamlarla 70'leri kana bulayan karşı-devrimci karanlığı haber veriyor bize. Fakat film, yarattığı atmosferden güç alarak ortaya koyduğu sezdirme becerisini kendi versiyonunu anlatmaya giriştiği hikâyenin büyüsüne kapılarak yavaş yavaş yitiriyor.
“Yeryüzünün Lanetlileri” Sonunda Mutlaka Kazanır: Cezayir Savaşı (1966) Filmi ve Sömürgecilik
23 Kasım 2024 Cumartesi
Öte yandan tepeden bakma ve horgörü, sömürge insanının sömürgeciye karşı hissettiği duygu yelpazesinin en ucunda bulunur ve İtalyan yönetmen bu deneyimi son derece canlı bir şekilde bize hissettirmiştir. Eminiz ki vaktiyle Irak ve Afganistan’da bulunan Amerikalıların, yerli insanların kendilerine karşı küçümseme dışında hiçbir duygu beslemediklerine dair en ufak bir fikri bile yoktu. George Orwell gibi kısmen duyarlı sömürge memurlarını tenzih etmekle birlikte, “alıngan” sömürgeci güç alay edilip hor görüldüğünü kolay kolay anlayamaz.
İki Keklik Bir Kuyuya 40 Yapar
21 Kasım 2024 Perşembe
Bahçeli’nin açıklamaları ve bir süredir deruhte ettiğimiz skandallar silsilesi aslında, rasyonel bir neden-sonuç ilişkisi olmaktan ziyade, Başkanlık sisteminin çözümsüzlüklerinden ve Meksika açmazlarından beslenen skandala meftun yapısıyla ilgili. Elbette başkanlık sistemi siyaseti ve siyasileri tasfiye edip onları danışman, uzman denilen ve aslında bir kısmı sosyal medya uzmanı (aslında spekülatörü demeli) kişilerle ikame edince; bu yeni danışmanlar güruhu, siyaset sanatını da haber bültenleri ve sosyal medyanın beğeni algoritması ile ikame ettiler. Dolayısıyla, artık memleket başı sonu belli olmayan bir haber bülteni, youtube(r) stüdyosu ve Kurtlar Vadisi setine dönüşmüş durumda, öyle bir hikmet, öyle bir kahramanlık, öyle bir mana derinliği…
Çok Geç Kapitalizmin Şeytan İcadı: Dolayımsızlık
20 Kasım 2024 Çarşamba
Artık internet, apokaliptik felaketlerin eşiğinde verebileceği daha fazla ekran süresinden başka bir şeyi olmayan bireylerin savunmasız gruplara yönelttiği nefret söyleminin bir mekânı. Her ne kadar bu trend yükselişte olan küresel faşist hegemonyayla uyumlu olsa da burada görünenin ötesinde dikkat çeken şey, bu zehirli fikirlerin hem üretilmesi hem dolaşımda kalması hem de kolayca alıcı bulabilmesine olanak veren kültürel ve toplumsal ortamın yeni kodları. Yani Fredrick Jameson’ın geç kapitalizmin kültürel mantığı dediği şeyi bir adım daha öteye taşıyacak olan Anna Kornbluh’un ‘çok geç’ kapitalizme içkin olan bir tarz ya da üslup olarak tanımladığı ‘dolayımsızlık’ durumu.
Şiddetle Yükselen Güvenlik Duvarları
17 Kasım 2024 Pazar
Güvenlik tertibatı hiçbir yapı için kusursuz olamayacağından, böyle saldırıların olması er ya da geç beklenir. Sadece fiziksel, maddi olanlar değil, fikri yapılar da böyledir. Tüm eserlerin, söylemlerin, anlatıların etraflarını çeviren metafizikler çeşitli oyuklar, gedikler, boşluklarla doludur. Jacques Derrida, böyle bina edilen sistemlerin çıkışsızlıklarını belirlemek için yapısöküme başvurur. Her tür eleştirel düşünce de temelde bunu yapar. Fakat yapısöküm için farklı olan bu zafiyeti yapının kendisi ilan eder; çelişkilerini, tutarsızlığını bizzat kendisi ele verir.
Tatar Çölü’ndeki Karaltılar Ne?
16 Kasım 2024 Cumartesi
Dino Buzzati’nin Tatar Çölü üzerine kafa yormaya değer bir eser. Romanda, hayatımız boyunca önemli olduğunu düşündüğümüz konularla ilgilenip vaktimizi boşa harcayışımız, bir mevki kazanabilmek için hırslara kapılışımız kararsızlıklar ve çelişkilerle anlatılmakta. Savaşmak için kalede hazır bulunan askerlerin kaleyi korumalarına tezat olarak yaratılan savaşsızlık, savaşamama haliyle hiç umulmadık yerlere varırız. Bastiani Kalesi’ndekilerin kuzeyden gelecek Tatarları bekleyerek ömürlerini hebâ etmeleri ile savaşıp kahraman olmak aynı bakış açısıyla işlenir. Buzzati’nin yalnızca savaş konusunda hissettirdikleri ile değil, savaş kadar etkili olmuş olan Tatarlar konusuna ve Ortaçağ’ın vebasına bizi götürmesiyle eser bambaşka bir boyut kazanır.
“Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl”:  Yapısalcı-Marksist Bir Analizin Düşündürdükleri
13 Kasım 2024 Çarşamba
Söz konusu varsayıma dayalı herhangi bir teorik çerçeve, yapısalcı analiz çerçevelerine getirilen genel eleştirilere (sonuçlardan nedenlere gitme, belirli türden bir işlev atfına neden atfı statüsü atfetme, kişi olmayan entitelere kişisel özellikler isnat etme vs) konu edilebilirdi. Ben, bunun yerine, belirli bir rasyonalite uyarınca blok halinde davranma eğilimi varsayımının ve böylelikle koyutlanan konjonktürel bir iktidar blokunun ancak ve sadece bir araştırma hipotezi olarak kabul edilebileceğini, mevcut haliyle ampirik temelden yoksun olduğunu ve yerel ölçeklerde ampirik olarak sınanabilecek biçimlerde yeniden formüle edilmesi gerektiğini iddia edeceğim.
Trump’ı İktidara Taşıyan Anti-Feminist Tepki
10 Kasım 2024 Pazar
Toplu pazarlık haklarını erozyona uğratan, çok sayıda işi yurtdışına taşıyan (ya da tamamen ortadan kaldıran) ve sosyal güvenlik ağımızı yok eden, evrensel sağlık hizmetlerini engelleyen (ki neredeyse diğer sanayileşmiş ülkelerin hepsinin tartışmasız sahip olduğu hizmetler) ne idüğü belirsiz milyarderler sınıfını sorumlu tutmak; birkaç kadeh içki içmek için buluştuğunuz kadından, eşinizden ya da evdeki kız arkadaşınızdan hesap sormaktan daha zor. Kadınların itirazı (terfi etmeleri, boyun eğmemeleri, herhangi bir manosferden şikayet etmeleri) nahoş bir duygu yaratıyor. Peki, bu nahoş duygular nereye gidiyor?
Dünyanın "En Büyük Demokrasisi" Diktatörlük İlanına Teslim Oldu
9 Kasım 2024 Cumartesi
Göreve geldiği ilk gün sınırlı da olsa bir diktatörlük kurmak istediğini açıklayan ve muhaliflerinden karşılarında “orduyu kullanmaktan ” çekinmeyeceği “iç düşmanlar” olarak bahseden bir adamı seçmeyi düşünen bir ülke artık benim yaşayabileceğim bir ülke değildir. Kaliforniya'da geçirdiğim neredeyse yirmi yılın ardından Amerika Birleşik Devletleri'nden kalbim kırık bir şekilde ama tereddüt etmeden ayrılıyorum.
“Persona, Dogma, Pragma”: Erdoğanizm’in Kurucu Dinamiklerinin Yükselişi ve Düşüşü (II)
8 Kasım 2024 Cuma
AKP’nin Türkiye’nin tarımsal ve kentsel ekonomilerinin çöküşündeki büyük sorumluluğu; gıda enflasyonu krizi kadar, kira, yurt ve kreş gibi barınma krizleri konusunda da çalışan sınıfları, yeni sosyal dayanışma ve kentsel koruma modelleri geliştiren liderlere doğru yönlendiriyor. Doğal olarak, reel anlamda yoksullaşan, mülksüzleşen ve sınıfsal konumları yerle bir olan on milyonlarca alt-orta sınıf aile, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi, kentlerinde güçlü ve ikna edici alternatif sosyal koruyucu liderlik modellerine doğru yöneliyor.
“Persona, Dogma, Pragma”: Erdoğanizm’in Kurucu Dinamiklerinin Yükselişi ve Düşüşü (I)
6 Kasım 2024 Çarşamba
Erdoğanizmin, iç ve dış faktörlerin yardımıyla yaklaşık çeyrek yüzyıl boyunca hâkim parti konumunda kalmasına neden olan “kolektif kadro hareketi ve bu hareketin vaat ettiği sosyal tedarik ve kalkınma paradigması”, zamanla tek bir liderin şahsiyetiyle özdeşleştirilen bir tür yarı-dinsel karizmaya ve yarı-mistik bilgeliğe indirgendi. AKP’nin yönetsel tarzının zaman içinde, ‘kadrodan karizmaya’, ‘toplumsal faydadan zümre çıkarına’ ve ‘ortak akıldan keyfi kararlara’ doğru gerilemesi (regress etmesi) ile birlikte, Türkiye’de siyasal İslamcı hareketin yaklaşık altmış yıllık tüm müktesebatı da, Erdoğan’ın şahsıyla örtüştürülmüş ve yoğunlaştırılmış bir ‘persona’ya yüklendi.
İsrail’in Ulaştığı Mide Bulandırıcı Zirve
4 Kasım 2024 Pazartesi
İsrail’in dünyayı yüzleşmeye zorladığı şey, sistemin bozulmuş olduğu değil; aksine, tam da tasarlandığı gibi işlediğidir. Bu tasarımda, emperyal güçlerin ve onların müttefiklerinin kendi çıkarlarına dayalı hesapları her şeyin önünde geliyor. Filistinliler sadece İsrail’in değil, aynı zamanda ABD’ye yakınlıklarıyla istikrara kavuşmuş ve İsrail’in eylemleri karşısında sessizlik talep edilen Arap rejimlerinin de hedefinde. Kârı çok yüksek olduğu için kısıtlanamayan bir silah endüstrisinin hedefinde.
Geçmişin ve Bugünün, Karşılaşmaların Kaçınılmaz Diyalektiği: Düşüncenin Uğursuz Kaderi
1 Kasım 2024 Cuma
Son dönemde, Şem’i Molla’ya rahmet okutacak tiplerden devasa bir galeri oluştuğu herkesin malumu sanırım. Özkul’un, Şem’i Molla’yı kaleme alması, “kör kör gözüm parmağına” gibi okunabilirse de, ben, o parmak göze ne kadar girerse girsin, hiçbir şey değişmediği için tekrarlamaktan yorulmamalıyız gibi okuyorum. Özkul’un alıntıladığı, Yahya Kemal’in Halet Efendi’ye söylettiği bölümü biz de kısmen alıntılayalım: “Şem’i Mollalar,onun tıynetinde olanlar, onun hizmetini görenler, devirler geçtikçe, ayakta kalırlar; daima değilse bile ekseriya rahat döşeklerinde ölürler.”
Pseudo-Toplumsal Nizam ya da “Göreceli” Biz
30 Ekim 2024 Çarşamba
Tepkisizlik bakımından o denli birbirine benzer kılınmış kimseleriz ki, her gün onca haksızlığa, kötülüğe, tacize, tecavüze, şiddete, ölüm ve cinayete seyirci kala kala, sonunda el birliğiyle var ettiğimiz bu kusursuz aymazlığın ürünü bu musibet esere bakıp, ortalama bir gayret veya hissiyatla önleyebilecekken mutat sinikliğimize yenik düşmekle yol açtığımız canilikler yüzünden kendimizden gitgide daha çok nefret ediyoruz…
Lübnan’da Her Nefes bir Meydan Okuma gibi
27 Ekim 2024 Pazar
2006’da İsrail ve Hizbullah arasındaki yıkıcı savaş ve 2019’da modern tarihin en ağır ekonomik çöküşlerinden biri gerçekleşti. Ertesi yıl, Beyrut Limanı’ndaki felaket niteliğindeki patlama bir başka büyük hadiseydi: tarihteki nükleer olmayan en yıkıcı patlamalardan biri, kentin büyük kısmını harap etti. Lübnan, yoksulluk, evsizlik, işsizlik, güvenlik açığı, ilaç, elektrik ve su kaynaklarından mahrumiyet gibi sorunlarla daha da derin bir uçuruma itildi. Jeneratörler ve su sevkiyatı hayatın temel bir parçası haline geldi.
Barış için Türkler Ne Yapabilir?
26 Ekim 2024 Cumartesi
Ardından Özgür Özel’in konuşmasından bir kesit yaygınlaştı haber platformlarında. Selahattin Demirtaş’la hiç görüşmemiş, partisiyle bu konuyu hiç konuşmamış ya da üzerine düşünmemiş gibi “el artırmak”tan söz etti. Bahçeli’nin, Erdoğan’ın yüksek barış arzularıyla değil, rejimin ve iktidarlarının içinde bulunduğu çok veçheli krizlere çıkar yol arayışında bir şeyler yapmayı denedikleri malumsa da bu siyasi hamlelere ve yeni sürece(?) Kürtlerden iskambil kartı gibi bahseden bir dille mi iştirak edecek CHP?
Sağlık Çetesi
20 Ekim 2024 Pazar
Dünyaya gelen/getirilen yenidoğanların, tıbbi gereklilik olmadığı halde, sırf Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan daha çok para alabilmek için gereksiz yere yoğun bakım ünitelerinde tutulduğunu, çocukların ailelerinden çeşitli gerekçelerle haksız gelir elde edildiğini, bu rezillikte bazı bebeklerin yoğun bakımlarda hayatını kaybettiğini ve tüm bunların mesleklerinin gereği yaşatmak olan sağlık çalışanları, hekimler tarafından yapıldığını insan aklı tasavvur edemiyor.
Taşra Blues
17 Ekim 2024 Perşembe
Hem uzak, hem de yakın taşrayı neo-liberalizmin işleyiş biçiminden, etkisinden ayrı düşünemeyiz. Merkeze taşınmak, bir anlamda akmak, kadim bir öykü elbette. Burada akla merkez neresidir sorusu geliyor ister istemez. Geçmişte İstanbul’du, Cumhuriyet’le birlikte Ankara. (Kimilerinin yeniden İstanbul olsun arzusu malum; bir türlü tatmin edilemeyen o fetih duygusuyla birlikte. Aslında onlar için mesele akmak değil, akın etmek galiba.) Ancak, yeni dönemde metropolleri de merkez saymayı düşünmek gerekiyor gibi görünüyor.
Millî Dış Politika Saflarında Yahut Hep Aynı Kalarak Değişim İstemek!
15 Ekim 2024 Salı
AKP’nin son yirmi yıldır yürüttüğü ve sahadaki yansımaları somut olarak görülen politikaların, zamandan, mekândan, ideolojiden ve en önemlisi sınıfsal ekonomi-politik ilişkilerden azade bir şekilde, CHP tarafından büyük oranda satın alınması ve milli olarak sahiplenilmesi, şaşırtıcı olmaktan uzak bir Türkiye klasiği. Yani, egemen güvenlik bürokrasisinin masaya getirdiği politika ve aksiyonların, muhalefetiyle iktidarıyla, hiçbir şüphe veya itiraza mahal vermeden, kabul gördüğünü, milli dış politika olarak savunulduğunu bir kez daha müşahede ediyoruz
Kadın Düşmanlığının Incel Yüzü
13 Ekim 2024 Pazar
Inceller gökten zembille inmediler. Patriyarka, tüketim kültürü ve ülke koşullarının bir ürünü olarak ortaya çıktılar. Öncelikle, küçük yaşlardan beri erkekler, toksik erkekliğin her nevi aparatıyla donanırlarsa, değerli ve seçilebilir olduklarına inandırılıyor. Kadınlara da çok yanlış ve tuhaf bir Alfa erkeklik değer olarak olarak benimsetiliyor. Seven erkeğin ağır derecede kıskanmasının şart olduğu, oturup uzun uzun sohbet edilecek biri olamayacağı, önemli olanın her türlü “güç” olduğu öğretilirken, şefkatin kapsayıcı gücü neredeyse tamamen devre dışı bırakılıyor.
Jahrein Vak’ası
12 Ekim 2024 Cumartesi
Ancak Sonuç'un en göze çarpan eylemi; kendisine hakaret eden herkese dava açması ve bunu adeta bir gelir kapısına dönüştürmesiydi. Burada pek ilginç bir şey yok gibi gözükebilir ancak kendisi de Twitter'da birçok kişiye hakaret ediyordu. Fakat hakaret ettiği hesaplar, siteye gerçek ismiyle kaydolmamış kişilerin hesaplarıydı. Böylece karşılıklı bir küfürleşmede bir tarafın kişilik haklarına yapılan saldırı hukuken suç teşkil ediyorken diğeri etmiyordu.
Esther Benbassa ve Jean-Christophe Attias’la söyleşi -  "Netanyahu Yahudileri tehlikeye atıyor!"
11 Ekim 2024 Cuma
Mevcut İsrail hükümetinin savaşının amacı "Büyük İsrail"dir, çünkü çoğu fanatik olan 500 bin yerleşimcinin yerleştiği Batı Şeria'da neler olduğunu unutmamalıyız. Bu aynı zamanda patlamaya hazır bir bombadır. Yerleşimcilerin bu varlığı ve yaydıkları terör, Filistinlileri topraklarından mahrum etmek ve iki devletli bir çözüm umudunu engellemek için tasarlanmıştır. Sadece bu yerleşimlerin basit bir haritasına bakın. Ve bugün silahlı olan bu yerleşimcilerin İsrail'in içine dönmesini kimin sağlayabileceğini öngörmek zor.
Gemi Batıyor, Seyrediyorlar: Kadınlar Öldürülürken Seyir ve Seyran
9 Ekim 2024 Çarşamba
Burası çok önemli. Çünkü kadın cinayetlerinde mağdurun “makbul kadın” olmasına göre hüküm kurma, yerli milli yasadır bu topraklarda. Başına gelen korkunç şeyleri izlemeye devam etmemiz için o kadının masum olması, erkekliğin kitabına göre şiddeti hak etmemiş olması gerekir. Biz burada kadınları şiddeti hak etmeyen makbul masumlar ve şiddete uğramasında kendi payı olan homo sacerler olarak ayırırız.
Narin’i Son bir Çıkış Arar gibi Aradık
30 Eylül 2024 Pazartesi
Fakat esas olarak, Tavşantepe’de bugünden sonra olayın aslı ne çıkarsa çıksın gördüğümüz şey, bir toplumun bireylerinin, “topluluk” lehine, topluluğun en küçük birimi olarak “aile” lehine hayatlarının ve haklarının gözden çıkarıldığıdır. Bunun devamında da “büyük bir aile” olarak toplum, koca bir ev olarak “ülke” yüceltmesi vardır. Aslında bunun hakiki bir yüceltme olduğunu söylemek de mümkün değildir.