Murat Belge
12 Ekim 2020 Pazartesi
HDP Kürt partisi, değil mi?  Öyle. İyi Parti de, “Türk” partisi. Dediğim şu durumu bu etnik (dolayısıyla “doğuştan”) kimlikler belirliyor. Oysa asıl sorun “demokrasi/faşizm” kutuplaşmasında. Bunu böyle görmemekte ya da görse de buna göre tavır almamakta direnen yurttaşlarımız var, sayıca az da değil.  Bu da zaten toplumun siyasi kültürü ve geleneklerinin sonucu. Bu nedenle, burada önemli bir “durduru”nun toplumun kendisinden geldiğini söylüyorum.  Düzenli seçimlerle iktidarın belirlendiği toplumlarda siyasi partiler toplumun derine inen yargılarına (ve önyargılarına) aldırış etmeden davranamazlar.
Tanıl Bora
7 Ekim 2020 Çarşamba
Ama kendi gündemine sahip olmadan, kendi gündemini kurmadan, kendi gündemiyle meşgul olmadan da, olmaz. İkinci noktayı tekrarlıyorum aslında - yani yapmak, eylemek: meselesini inatla takip etmek, sadece tekrar etmeyip derinleştirmek, yaygınlaştırmak için uğraşmak, başka meselelerle iğreti ve yüzeysel olmayan bağlantılar kurmak, başka sorunsallara tercümelerini yapmak, türlü türlü söylemenin yollarını bulmak, sadece anlatmayıp yankısını, cevabını, mukabelesini dinlemek…
Sezen Ünlüönen
5 Ekim 2020 Pazartesi
Kendi eylemini, kendi ilke ve değerleriyle uyumlu hale getirmek, edimlerini dünya üzerinde yarattığı sonuçlar üzerinden değerlendirmek yerine sürekli adı kah devlet, kah iktidar, kah kapitalizm olan bir odağa karşıtlık üzerinden kurulan bir nihilizm: kapitalizm üretkenlik “seviyor” diye işini yarım yamalak yapmayı, devlet tütün sevmiyor diye sigara içmeyi savunan;  “bireylerin eylemlerinin bir manası yok” diye geri dönüşüm çöpüne evsel atık atan bir devrimcilik çeşidi.
Ahmet İnsel
4 Ekim 2020 Pazar
Emek piyasasının esnekleştirilmesiyle, yarım zamanlı işlerde çalışma zorunluluğunun artması, ücretli emek ilişkisinin serbest meslek görünümüne çevrilmesi, hatta “sıfır süreli iş sözleşmesi” gibi, başta İngiltere olmak üzere gelişmiş Batı ekonomilerinde giderek yaygınlaşan uygulamalar (Ken Loach’un Ben, Daniel Blake filmi bu gelişmeyi ele alıyor), işsizlik tanımı içinde yer almayan işsiz sayısının hızla artmasına yol açtı. ABD’de resmi işsizlik oranı gerçek işsiz ordusunun takriben yarısını yansıtıyor. Diğer birçok ülkede de durum benzer. Ama gerçek işsiz sayısı azalsa da ücretler artmıyor çünkü bu ücret artışlarını savunacak sendikalar güçlerini kaybederlerken, şirket yoğunlaşmaları şirketlerin emek piyasasında daha da güçlenmelerine yol açıyor.
Erdoğan Özmen
30 Eylül 2020 Çarşamba
Şunu da eklemeliyiz demek ki: “Beden kayıt tutar” filan denilerek, bedeni, bedenin güçlerini ve acılarını öne çıkartan, “bedenin özgürleşmesine” vurgu yapan, söz karşısında bedeni yücelten çağdaş terapi biçimlerine ihtiyatlı yaklaşılmalıdır. O bağlamda terapinin vaat ettiği şeyi çoktan/zaten biz kendimiz yapmışızdır ve analizin/terapinin başlangıç noktası tam da burasıdır. Klasik psikanaliz ve psikanalitik psikoterapilerde analistin/terapistin seanslarda esas olarak dinleyici konumunda bulunması, sesiz kalması ve pek konuşmamasının bir sebebi de budur
Kemal Can
29 Eylül 2020 Salı
İyi Parti, seçmeni ile teşkilat ilişkisi en zayıf parti görüntüsünü hâlâ devam ettiriyor. Bunun elbette doğuş koşullarıyla çok yakın ilgisi var. Olağanüstü ve sıkıştırılmış bir takvim içinde, siyaset alanı kalmamış (açamamış) profesyoneller ile kendini ifade etme ihtiyacına cevap bulamamış seçmen kalabalıkları hızlı biçimde buluştu. Kendi sınırlarında epey ciddi bir başarı sayılabilecek bir de sonuç alındı. Fakat geçen sürede, tabanın partiye oy vermekten daha fazla dahil olma (sahip olma) iştahını kabartan bir süreç işlemedi. “Tabanının biçimlendirmesine en açık ama tabanının partiyi biçimlendirmeyi öncelik olarak görmediği şekilsiz bir parti” olarak kaldı.
Murat Belge
28 Eylül 2020 Pazartesi
Uygulandığı biçimiyle Komünizm, son kertede, bir 19. yüzyıl ideolojisiydi ve gerçeklik düzeyinde ilk kez olmak üzere deneniyordu. Ama bu Komünistler’in demokrat olmadıkları, olmamaları gerektiği anlamına da gelmez. “Bileşik kaplar” olgusunun gereği, Komünistler’in demokratikleşme dereceleri de, mücadele ettikleri toplumun demokratik kültürünce belirlenir. Onun için, diyelim Laos’taki Komünist’in demokrasi anlayışıyla Fransa’dakinin anlayışı arasında çok büyük mesafe olabilir. Bunlar hep sorunlar. Ama sonuç olarak, demokrasinin olmadığı bir yerde sosyalizmin, komünizmin de olmayacağı olgusu yokmuş gibi davranamayız.
Ahmet İnsel
24 Eylül 2020 Perşembe
Monetarist iktisat kuramının amentüsü olan, “enflasyon her yerde ve her zaman parasal bir olaydır” inancı, 2008 mali krizi sonrasında iyice batıl itikat konumuna düştü. Daha önce de somut iktisadi veriler ışığında doğrulanmamıştı. 2008 krizi sonrasında merkez bankalarının, esas olarak kamu borçlanması kâğıtlarını satın alarak dünya ekonomisine enjekte ettikleri devasa likidite, enflasyonu tetiklemedi. Dünya para stoku dünya gayri safi yurtiçi hasılasından çok daha hızlı büyüdü ama genel fiyat seviyesi artışı hemen her yerde bunun çok gerisinde kaldı.
Tanıl Bora
23 Eylül 2020 Çarşamba
Son olarak ABD’de siyahlara karşı “orantısız” polis şiddeti meselesi (“Black Matters”) bir defa daha alevlendiğinde yapılan tartışmalarda, toplumdaki silahlanmayla polisin silahlanma düzeyinin yüksekliğine dikkat çekildi. Sivillerin silah kullanma sıklığı ile polisin kolayca silah kullanmaya yatkınlığı, birbirini tetikliyor (silah mecazından kurtulamadık!) buna göre; vatandaşın pompalı tüfeğine davranma eğilimi ile polisin silah kullanmasının “normalleşmesi,” birbirini destekleyerek sarmal bir gelişme arz ediyor.
Mete Çubukçu
20 Eylül 2020 Pazar
İsrail’in Judeha ve Samara olarak adlandırdığı işgal altındaki Batı Şeria’nın tamamını,  ardından Golan’ı ilhakını içeren bir durumla karşı karşıyayız; imzalanan anlaşmayla bu ilhakları bir süreliğine durdurmak “lütfunda” bulunmak da normalleşmenin bir parçası. Filistin’i bir sorun olarak görmek istemeyen Arap ülkelerinin sayısı artıyor. Son 10 yılda Suriye, Yemen, Libya gibi ülkelerde olanlara bakılırsa, Arapların ya da Arap Birliği’nin Filistin meselesine yaklaşımları daha iyi anlaşılabilir.
Aksu Bora
17 Eylül 2020 Perşembe
Chung-Sook o yaşa kadar itilip kakılmanın, sömürülmenin, lağım basan bodrumda yaşamanın ne demek olduğunu öğrenmiş, bunlarla cinayet işlemeden başa çıkabilmiş bir adamken, koku mevzuunda ipler kopuyor. İstediği kadar yıkansın, kıyafet değiştirsin, çıkmayan o yoksulluk kokusunu patronunun bakışında gördüğünde, onu bıçaklıyor. Kokuyu bir metafor, sınıfsal farkın metaforu olarak görenler olmuş. Muhtemelen haklılar. Ama bir yandan da sınıfın kokusu bir metafor olamayacak kadar güçlüdür, bilirsiniz. Ona bakıp (onu duyup) başka bir şey düşünmek mümkün olmaz pek. Oradadır, kendisidir.
Barış Özkul
16 Eylül 2020 Çarşamba
Kendi güvenli mikro-kozmosunda şüphe çekmeden yaşamayı tercih ediyor. Çocuğunu kazançlı bir işe sokabildiğinde mutlu oluyor. Yeni bir anayasa talebinden ziyade cinsel gücü arttırıcı yeni bir ilacın piyasaya sürülmesi onu heyecanlandırıyor. Gerektiğinde diktatörün zulmüne ortak olabiliyor. İyi vatandaş akıllı birisinin demokrasi ve özgürlük gibi içeriği belirsiz kavramlar uğruna meslek hayatını riske atabileceğine, cezaevini ve işkenceyi göze alabileceğine inanmadığı için devrimcileri, demokratları ahmak yerine koyuyor. Bu dört dörtlük sinik tip diktatörlüğün normalleşme aşamalarından birini temsil ediyor.