Derviş Aydın Akkoç
17 Ekim 2021 Pazar
Aralıklar, çatlaklar, yutkunmalar eşliğinde söz çatıldıkça zaman üzerindeki belirsizlikler de çekilir: Özsoy’un parçalarında şimdiye musallat olan bir yakın geçmiş çizgisi vardır; unutuşa hayıflanmanın, hatırlamaya katlanmanın zembereğini o kurar. Özne iki kuvvet, hatırlama ve unutma, geçmiş ve şimdi sarkacında salınım halindedir, bu kilitlenmede gelecekse neredeyse yoktur. Sözgelimi “Telefondaki Ses” öyküsünün Latif’i: çalkantılı ruhu bilinmez bir kâbusla cebelleşirken kulaklarında daima “geçmişin gürültüsünü” duyar.
Işıl Kurnaz
16 Ekim 2021 Cumartesi
Cezasızlık, bir hak ihlalinin bırakın cezalandırılmasının engellenmesini, henüz ilk adımda yani soruşturmaya izin verilmemesiyle ortaya çıkan sistematik bir siyaset. Suçun faillerinin bulunmasının, yargılanmasının söz konusu olmadığı bir politika biçimi. Artık adalet hakkından, adaleti aramaktan, bir hak ihlalinin esasından önce, çok daha şekli bir meseleyi konuşuyoruz bu yüzden: Korunan failleri, soruşturulmasına izin verilmeyen kamu görevlilerini. Devletin sorumluluğu bahsinin bizzat devlet tarafından nasıl sahipsiz bırakıldığı meselesi. Bu yüzden artık mağdurun adalete erişebilmesinin bir hak olmasından önce, cezasızlıkla nasıl mücadele edileceğini hesaba katıyoruz.
Emel Uzun
14 Ekim 2021 Perşembe
Bugün koşullar o günden çok farklı. Aynı araştırmayı bugün yapsak Türk milliyetçiliğinin büyük ötekisinin artık değişmekte olduğunu ya da en azından çoğullaştığını tespit etmek zor olmayacaktır. Siyasi iktidar düzeyinde odak hala aynı, ama sıradan insan açısından ön sıra artık net bir biçimde “Suriyeliler” ve “Afgan”lara ait. Artık namusu korunması gereken vatan toprağı, Suriyeliler ve Afgan’lar ile “dolmuş” iken, Kürtlere yönelmiş dikkat sıradan insan düzeyinde bir miktar dağılmış gibi görünüyor.
Erdoğan Özmen
13 Ekim 2021 Çarşamba
Düşünce tarihindeki büyük epistemolojik kopuşlara ne çok şey borçluyuz. Onlar sayesinde düşünme biçimlerimizde ortaya çıkan dönüşümler, o güne değin düşünülemez olana ilişkin edindiğimiz yeni keşif ve içgörüler, düşünme ve ifade etme kapasitemizdeki genişlemeler, insana ve dünyaya ilişkin kavrayışımızda ortaya çıkan yeni olanaklar, önümüzde açılan yeni yollar, yeni biçim ve nedensellik bağlarının icadı ve kurulması, kör karanlığın ve gölgeli alanların gerilemesi, ışığın ve aydınlığın artması, yeni arayışların belirmesi… insanlığımızı ve dünyamızı radikal biçimde değiştiren bu armağanların tümünü o kopuşlara borçlu değil miyiz?
Barış Özkul
10 Ekim 2021 Pazar
Abdulrazak Gurnah, düne kadar tanınmış ya da çok okunan bir yazar değildi. Örneğin Nobel ödülü açıklandıktan sonra Almanya’da Gurnah romanlarının 2010’dan beri yeni baskılarının yapılmadığı ortaya çıktı. Neredeyse kırk yıldır yazan Gurnah’ın ismini ben de ilk kez 2013’te Murat Belge’den işitmiştim. Murat Belge, daha o zamanlar, Gurnah’ın parlak bir yazar olduğunu söylüyordu – bir dersinde onu okuttuğunu da kendisinden dinlemiştim. Dolayısıyla beklenmedik bir gelişme olarak Nobel Edebiyat Ödülü’nün Gurnah’a verilmesi çok kişiyi şaşırtsa da onun yazdıklarını eskiden beri ilgiyle takip eden eleştirmenler vardı.
Kenan Erçel
8 Ekim 2021 Cuma
Şensoy’a dair hatırladığım ilk tartışma konusu onun Akbank reklamlarında oynamasıydı. Ve belli ki oynamakla kalmamış, metin yazarlığını da yapmıştı. Kendisinin yanısıra o zamanki eşi Derya Baykal, çocukları ve Ortaoyuncular’dan sahne arkadaşları da yer almıştı o reklamlarda. 90’lı yıllar nostaljisi yapmaya gerek yok ama o zamanlar bir tiyatro sanatçısının, yazarın reklamlarda boy göstermesi yadırganmıştı. Hele Şensoy gibi muhalif kimliğiyle bilinen bir şahsın reklamla, üstelik bir banka reklamıyla tezatlığı garipsenmişti. “Evler oturanlardır!”dan “Ev bankacılığı”na…
Tanıl Bora
6 Ekim 2021 Çarşamba
Beri yandan, seçim etütlerinden alıştığımız “kararsızlar partilere dağıtıldığında” ifadesi, kararsızların , -en azından aralarından bazılarının-, büsbütün de kararsız olmadığını, bir tarafa meylettiklerini düşündürür bize. Hatta kimi siyaset bilimciler ve kamuoyu araştırma uzmanları, kararsızların bir hayalet kategori olduğu kanısındalar. Onlara bakılırsa, kararsızların büyük bir bölümünün aslında niyeti bellidir de, son bir nazlanma aşamasındadır, küçük bir dürtük bekliyordur. Ve tabii, kararsızlar pastası dediğinizin kreması var, pandispanyası var, harcı, kabuğu var...
Murat Belge
4 Ekim 2021 Pazartesi
Hal böyleyken adamın biri çıkıp “Ben bu gidişi beğenmiyorum” diyorsa tuhaf bir durumla karşı karşıyayız. Bu adam bir düşman olduğu, düşmanlar adına konuştuğu için böyle şeyler söylüyor olabilir. Yani casustur, ajandır, haindir, öyle bir şeydir. Ya da aklından zoru vardır, onun için böyle konuşmaktadır. Delidir, ruh hastasıdır. Birinci kategoridense hemen yok edilmesi gerekir; ikinciye giriyorsa acele tımarhaneye kapatmalı. Sovyetler Birliği’nde rejimden hoşnut olmayanlara karşı söylediğim iki yöntem de uygulandı.
Işıl Kurnaz
2 Ekim 2021 Cumartesi
Barınma ile aile olmak arasındaki o ilişkiyi düşündüren şey bununla ilgili biraz, ev sahiplerinin evlerini kiraya verdiklerinde sanki kiracıları da kiraladıklarını düşünmeleri gibi, haberde öyle söylüyordu ev sahibi: “Biz öğrenciye kiraya verelim ama geceleri müzik dinliyorlar, eve geç geliyorlar, 4 yıllık fakülteyi 6 senede bitiriyorlar. Ben artık evi sadece aileye veririm.” Sadece evini kiralamıyor ev sahibi, karşılıklı bağımlılığımızın hiç farkında değil, kendisini, kendi “aile değerlerini” kiracılara dayatarak evini sanki bilâbedel lütfediyor.
Erdoğan Özmen
29 Eylül 2021 Çarşamba
Ötekiyle aramızdaki bağ ve ilişkiyi tek taraflı, tek yönlü bir muhtaçlık, bağımlılık ve edilgen olarak değil karşılıklı bir bağımlılık, ortaklaşa bir keşif ve yaratma edimi olarak kavramalıyız demek ki. Bu özgünlük, bu bağlantılı ve birlikte oluş ve karşılıklılık hali ve buna ilişkin temsiller ve kavramlar oluşturma kapasitesi insanın en önemli üstünlüğü ve mucizesi sayılmalıdır. Kendiyle sınırlı, kendi üzerine kapalı, hep kendine dönen ve kendini referans alan, kendinden ibaret bir varoluş değildir bizimkisi. Bu nedenle, tek tek bireylere emir kipinde seslenen şu ahir zaman sloganlarına kolayca kapılıvermemizde bir tuhaflık yok mu...
Derviş Aydın Akkoç
26 Eylül 2021 Pazar
Ticaret sahasında vuku bulan duygulanımlar, türlü his ve konum alışlar, sözümona ticaret dışı addedilen insani ilişkilerde vuku bulmuyor mudur? Madem yaşamın başlıca aktörlerinden biridir ticaret, konuşma ve dinleme süreçleri neden ondan azade olsun. Ticaret hukuku değilse de, ticaret ahlakı icabı; derdini anlatma talebinde bulunan bir kişinin yaşadığı saklı bir utanç, verilen zahmetten duyduğu bir mahcubiyet olmalı bir yerlerinde: tavırlarında, titrek bakışlarında, kaşınan avuçlarında…
Tanıl Bora
22 Eylül 2021 Çarşamba
Zamanın kelimelerinin hepsi gibi, “noktasında”nın kullanımı da milliyetçi-muhafazakâr ortamla sınırlı kalmıyor, yayılıyor, sızıyor. Akademide, mesela,  “tarih yazımı noktasında,” “Bourdieu noktasında simgesel şiddetin ne olduğu…,”  “Bellah, Amerikan İç Savaşı’nın sivil din noktasında çok büyük bir önemi olduğunu ifade etmektedir,” falan diye yazabiliyorlar. 2020 Şubatı Antalya’da CHP kadın kolları başkanı Nilüfer Deveci, “Antalya’nın kadın noktasında çok fazla sorunu olduğunu “ söylemiş. Haberci “kadınlar”ı duyunca otomatikman “kadın noktasında” diye aktarmış da olabilir. Bir hekim, internet sayfasında “burun estetiği noktasında kendisini kanıtlamış plastik cerrahlara” başvurulması gerektiğini salık veriyor.