Ayşe Şasa’nın Mektupları
16 Haziran 2018 Cumartesi
Ayşe Şasa, Engin Deniz Akarlı’ya 1991 yılının ilk yarısında “Sevgili Enginciğim” hitabıyla bir dizi mektup yazar. Bu mektuplar, bir yandan onun varoluş mücadelesini diğer yandan da o yıllardaki okuma serencamını, entelektüel ilgilerini ve dostluklarını ortaya koyar. Mektupların belirgin yönlerinden biri fikirlerden yola çıkmaları. Anlatacak o kadar şey birikmiştir ki, sözler cömert mektuplara sığmaz; hasbi telefonlara da uzanır.
Kovaladıkça Kaçan Hukuk Böceği misin?
14 Haziran 2018 Perşembe
“Kimsenin vakti yok, durup ince şeyleri düşünmeye,” demişti Gülten Akın. Belki kallavi şeyleri düşünmeye de vakti yok, hukuk gibi. Ama konu hukuksa sorun vakitsizlikten ziyade hukukun kendisine ilişkin olabilir. Başımız yargıyla derde girmediği sürece, hastalanmadığımız takdirde bedenimizde olup bitenlerle ilgilenmediğimiz gibi hukukla da muhatap olmayız.
Şimdi ve Burada: Dun
13 Haziran 2018 Çarşamba
Dun’da, biri Ermenistan’dan biri Türkiye’den iki dansçı, Ani kentinde dans ediyorlar. Kars’ta yer alan Ani’nin tarihi çok eskilere dayanıyor. Ortaçağ’a gelindiğinde kent, Ermenilerin egemenliği altındayken, daha sonra Bizans’ın eline geçmiş, 11. yüzyılda ise Büyük Selçuklular tarafından alınmıştır. Zaman içinde başka medeniyetlere de ev sahipliği yapan kent, 20. yüzyılda bir süreliğine Ermenistan topraklarındayken 1920’de Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmiştir.
Sanatçının Fil Dişi Kulesi ve Kozmos
13 Haziran 2018 Çarşamba
Değişen zaman “aktüel hayat”a yeni bir biçim verirken beraberinde kavramların da anlamını ve işlevini sarsıyor. Bu her “muğlak” dönemde tomurcuklanan durum, kavramları “şüphe”ye bulanmış sorulara tabi tutuyor ve “yeni yorum”larla boyutlandırıyor. Yaşadığımız “hızlı” hayat, XIX. yüzyılın “köhnemiş idea”larını “evrensel düzen” dışına itiyor; bu da, geçmişin fikir tortularını “yeni zaman” idrakinin üzerinden atmamızı kaçınılmaz kılıyor.
İki Fotoğraf: Kutsallık İllüzyonu ve Kentsel Dönüşümün Derinliği
11 Haziran 2018 Pazartesi
Türkiye’de imar faaliyetleri yıkım faaliyetleri ile ayrılmaz bir bütün teşkil ediyor. Öyle ki yukarıdaki alıntıda da görüleceği üzere Türkiye’deki ilk belediye imar faaliyetlerine bir yıkım ile başlamış. Özellikle İstanbul’un imar tarihine göz atıldığında hemen her yöneticinin imar faaliyetlerine öncül ve onunla birlikte çok büyük yıkımlar gerçekleştiği görülebilir.
Şeytanlaşmadan...
8 Haziran 2018 Cuma
Tüm bunlarla birlikte, öncelikle ve mutlak suretle kitlelere peşinden gidecekleri acil somut talepler ve bu taleplerin sloganlarını vermek gerekir. Zenginleştirilip çeşitlendirilmesi gerekirken anlamsızca vazgeçilen “Hak, Hukuk, Adalet!” sloganı yerine, tüm muhalefetin kendiliğinden bir talep olarak, aslında tekil bir hedefe odaklanmış, çözüm üretmeyen, bir nevi boş gösteren olan “tamam”a sarılmasındaki, onu sloganlaştırmasındaki politik hatayı şu noktada vurgulamalıyım.
Direnişi Hatırlamak (II): Çıplak Hayatların En Çıplağı
6 Haziran 2018 Çarşamba
Örgütlülüğün suç kabul edildiği, polise kimlik sormanın hadsizlik olarak görüldüğü bir dönemde sokakta var olabilmek için ihtiyaç duyulan meşruiyet; sokakta direnen insanların mükemmelen masum, örgütsüz ve kendilerinden başka herkes için zararsız oldukları fikrine dayanarak sağlanabilmiştir. Ancak bunun bedeli, örgütlü insanın suçlu insan olduğu yönündeki yaygın kabulün Yüksel Direnişi tarafından yeniden üretilmesi olmuştur.
Taşra Postası / Çiftçi'nin Derdi
4 Haziran 2018 Pazartesi
Babam ziraat mühendisiydi. Bir devrin gözde mesleği olan daha sonra sayısalı zayıf öğrencilerin çaresizlikten okuduğu bir bölüm mezunuydu yani. Babamın tarım, çiftçimiz, köylü üzerine tespitleri, hatta kitap çalışmaları vardı. Kitaplar basılmadı. Sadece daktilo edilip teksir ile çoğaltılmış ve hevesli ziraat mühendislerine verilmiş metinlerdi bunlar. Ve tabii yılların tecrübesi üzerine kendi okumaları sonunda babamla tarım meselesini uzun uzun konuşabilirsiniz.
Ezhel’de Saklı Olan
2 Haziran 2018 Cumartesi
Gösterilmemesi, gizlenmesi, saklanması istenen bir şey var Ezhel’de ama bu yalnızca uyuşturucu değil. Kendini ifade etme imkânı buldukça saklanmaya çalışılan, yükselen ve isyan eden yegâne şey alt-kültür. Kısılmaya çalışılan varoş mahallelerin sesi. Bu yükselişi yalnızca Ezhel ile değil, yükselen diğer rap müzisyenleriyle, örneğin Gazapizm ile de görüyoruz.
İşçinin Bedeni: Bir Sağlık İsyanı
1 Haziran 2018 Cuma
David Harvey, bedeni anlamanın doğru çerçevesi olarak Judith Butler tarafından teklif edilen “maddeye dönüş” savının, beden siyasetinin temel biçimi olarak “geçimlik ücret”le birlikte, yani ekonomi-politik bir içerik ve edim ile düşünülmesi gerektiğini söylüyordu; ona göre bu, tam da üretim, mübadele ve tüketim momentleri üzerinde etkileri olan bir sınıfsal meseledir.
Yargıç Dediğin: Boğaziçili Öğrenciler
30 Mayıs 2018 Çarşamba
Elbette her şey kâğıt üzerinde olabilir. Hiç değilse lafzen geçerli olan yargı bağımsızlığı ya da canımız ciğerimiz ifade özgürlüğü bir A4'ün yarısından fazla bir şey ifade etmeyebilir. Devlet/iktidar için bu kavramlar buruşturulup çöpe atılacak birer kâğıt ve mürekkep fazlası olarak da görülebilir. Ama adliyeler kale, yargıçlar asker olduğu sürece bu toplum nezdinde meşruiyetini kaybeder iktidar.
Kiarostami’den Sinemaya Veda: 24 Kare ve Sıradan Olanın Büyüsü
29 Mayıs 2018 Salı
24 Kare (2017) Kiarostami’nin kendisine yönelttiği iki soru ile başlar: Sanatçı, bir sahnenin gerçekliğini ne ölçüde göstermeyi amaçlar? ve Ressamlar sadece gerçekliğin bir karesini yakalarlar; peki bu ânın öncesi ve sonrasında neler vardır? Kiarostami’nin diğer filmlerinden de tanıdık olduğumuz bu meram, filmin başlangıç noktasını belirlemek ile birlikte 24 Kare bu merama adanmış bir yanıta dönüşüyor.
“Seçim Çağrısı”
29 Mayıs 2018 Salı
Temelsiz, erksiz bir düşünmeyi putlaştırmayı bıraktık. Ona hizmet eden felsefenin sonunu görüyoruz. Varlığın özüne ilişkin yalıncak sorgulamanın apaçık katılığının, upuygun güvenliğinin geri döneceğinden eminiz. Olanla tartışarak ya serpilme ya çökme yönündeki kökensel yüreklilik bir halk biliminin en içten güdüsüdür. Çünkü yüreklilik ileri götürür, yüreklilik olagelmişten koparır, yüreklilik alışılmamışa, hesaplanmaza yeltenir.
Böyle Dostlar…
28 Mayıs 2018 Pazartesi
Erdoğan-AKP’nin kimlik politikalarını derinleştirerek, yarattığı tahakkümü yıkmanın yolu karşı-kimlik politikalarıyla başarıya ulaşamaz. Devrimci siyaset, elbette sistem tarafından ezilen her kimliğin demokratik taleplerini programına ve eylemine katmalı, ancak Türk, Kürt, Sünni, Alevi, Hıristiyan, hangi kimlikten olursa olsun emekçilerin kapitalist sömürü düzenine karşı mücadelelerini birleştirmelidir. Aslında bu gerçek Erdoğan-AKP’nin on altı yıllık iktidarı boyunca yapılan seçimlerde alınan sonuçlarla gün gibi ortadadır.
Direnişi Hatırlamak (I): Yüksel Karakolu
27 Mayıs 2018 Pazar
Hatırlamak bizden bağımsızca var olan nesnel bir tarihi işaret etmek değil; onu kendimizle beraber yeniden kurmaktır. Bunu tanıdığımızda, hatırlamanın umudu ya da umutsuzluğu geçmiş zaman ile bugün arasındaki bir konumlanmanın ürünü olmaktan çıkar ve bizim yapıtımız haline gelir. Neticede her zaferde olduğu gibi her yenilgide de bizim payımız vardır.
Yaklaşan Haziran Seçimleri (III): Yeni Bir Cumhuriyet için Uzun Soluklu Bir Muhalefet
25 Mayıs 2018 Cuma
Türkiye’nin sembollere, güç siyasetine, milliyetçiliğe ve muhafazakârlığa dayalı baskıcı siyasal alanını dönüştürebilecek kudrette bir siyasal proje ortaya çıkmadığı müddetçe, muhalefetin, ne AKP’nin giderek şiddetlenen otoriterliğine karşı toplumda sivil bir direniş kapasitesi yaratabilmesi ne de sabra, kararlılığa ve örgütlülüğe dayalı dirençli bir muhalif siyaseti demokrasi taraftarları arasında hakim kılabilmesi mümkün görünmüyor.
Yaklaşan Haziran Seçimleri (II): Demokrasinin Geleceği ve Rejimin Dönüşümü
24 Mayıs 2018 Perşembe
Türkiye’de bugün artık, AKP tarafından kendisinin çoğunluğu temsil ettiği iddiasının meşruiyet zeminini sağladığı için benimsenen, çoğunluğun “belirlenmesi” işinin pür aritmetiğe indirgenmesi aşamasından, kuralların seçim sürecinde sürekli değiştirilerek çoğunluğu belirleme süreçlerine müdahale ve dolayısıyla da parlamenter sistemin temelini oluşturan maddi adalet ilkesinin tümüyle askıya alınması aşamasına geçiyoruz.
Âkif Emre’nin Dört Yazısı Üzerine
24 Mayıs 2018 Perşembe
Son kertede Anlayış dergisindeki bu dört yazı özelinde bakarsak, Âkif Emre’nin “hâkim düzenle ilişkisini koparan” siyaset yaklaşımı, kayda değer açılardan etkili, geçerli ve günceldir; özellikle Ortadoğu’daki gelişmeleri öngörülü bir biçimde çözümleyip eleştirmesi bakımından. “İmkânsız olanın imkânı”nı çekinik bir şekilde yoklamaya çalışan muhafazakârlık tartışmalarında ortaya koyduğu kimi temel fikirler faydalı ve derinliklidir.
Yaklaşan Haziran Seçimleri (I): Bir Sorun ve Çözüm Olarak Muhalefet
23 Mayıs 2018 Çarşamba
Etkili bir muhalefeti adım adım ve sabırla örgütlemek için gerekli olan kamusal aklı beraber inşa etmek adına hem nasıl bir demokratik Türkiye tahayyülüne sahip olduğumuzu hem bu seçimlerin sonucunda bizi neyi beklediğini hem de rejimini dönüşümü sürecinde mevcut seçimlerin sonuçlarının oynayacağı rolü ortaya koyacak bir siyasal kavrayışa sahip olmalıyız.
CHP’ye Dair Notlar: Değişimi Arzulamak, Mahalleden Çıkmamak
21 Mayıs 2018 Pazartesi
Gelinen süreçte, ülkenin gidişatına dair mutlaka bir şeyler yapılması gerektiğine inanan, parti yönetiminin bu yönde daha cesaretle karar alması konusunda ısrarlı taleplere sahip, elinden geleni yapmaya hazır, kaygılı ve öfkeli olan CHP’li seçmenlerin Türkiye’nin siyasal atmosferini ve kaderini etkileyecekleri muhakkak. Bunun hangi yönde olacağını görüp yaşayacağız.
Birleşik Krallık, İşçi Partisi, CHP
20 Mayıs 2018 Pazar
Türkiye dönemeçte, her siyasi oluşum, her siyasi parti kendisini bu yeni koşullarda yeniden tanımlamak, netleştirmek zorunda. Bu durum çok doğal olarak CHP için de geçerlidir. “Biz Cumhuriyet’i oluşturan kurucu partiyiz” söylemi tarihsel bir doğru olsa da bu saptama yeni koşulları tanımlayan, yeni sorunları çözümleyen, yeterli bir yanıt ve açıklama değildir.
Dr. Rıza Türmen ile söyleşi: "Enkazı kaldırmak, yeniyi inşa edebilmek, yaratabilmek lazım"
18 Mayıs 2018 Cuma
Yani öteki, senden olmayan, senin dışında olan, senin öteki diye gördüğünle diyalog kurmayı öğrendiğin, insanların bunu öğrenebildiği, dışıyla temas edebildiği yeni bir diyalog kültürü yerleştirmek lazım. Türkiye’de lidere ve güce tapınma şeklinde bir lider kültü var. Oysa, lidersiz ya da liderlerin rolünün küçültüldüğü, buna karşılık halkın rolünün büyüdüğü bir demokrasiyi, katılımcı bir demokrasiyi kurmayı düşünmeliyiz.
Deizm Tartışmaları Üzerine
16 Mayıs 2018 Çarşamba
Birçok tarih felsefesi metinleri veya siyaset kuramları, toplumsal, siyasal dönüşümleri, devrimleri ya da karşı-devrimleri kalabalıklara mal etmezler. Bu kitapların yazarı mütefekkirler, dönüştüren icraatları genelde kapalı bir topluluk, bir klik, inanmış bir zümre, dirençli militanlar, eylemciler veya gizli örgütlere atfederler. Sonra iş işten geçtikten sonra egemenler, halka, kitleye dönüp, “her şeyi siz yaptınız” derler.
Oyun Bitti: İmar Affı Üzerine
14 Mayıs 2018 Pazartesi
Yasadışı yapılaşma olgusu yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın çeşitli ülkelerinde de karşılığı olan bir problem. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası birçok ülkede sanayileşmenin de artmasıyla köyden kente yoğunlaşan göçler yasadışı yerleşime neden oldu. Bu bakımdan yaklaşık aynı zamanlarda Türkiye’de de bu göç dalgasının etkisiyle gecekondu diye tabir edilen yapılaşmalar ciddi şekilde arttı.