Burası, Agora Meyhanesi…
30 Temmuz 2018 Pazartesi
“Sokaktaki adam” bir konuda fikirlerini söylüyor. Bir şeyler yaşamış, şikâyet etmiş, beğenmiş, ne olmuşsa olmuş. Mikrofon uzatılmış, anlatıyor. Oradan geçen başka biri de o adam gibi düşünmüyor. Olabilir. O da kendi fikrini söyleyecek. Ama bunun için beklemeye tahammülü yok. Vatandaş çünkü o. İleri geri konuşan adama haddini bildirmeden geçip gitmeyecek.
“Benim Güzel Kurultayım”: CHP’nin Arayışı
26 Temmuz 2018 Perşembe
24 Haziran seçimlerinden sonra CHP’de bir kez daha kurultay sesleri duyulmaya başladı. Muharrem İnce taraftarları imza toplama telaşında. Genel merkez ise olağanüstü kurultay için gereken imza sayısına ulaşılamayacağı inancında. Malum, söz konusu olan CHP ise kurultay arayışı hiç şaşırtıcı değil. Zira CHP tarihi bir kurultaylar tarihi aynı zamanda.
Demokrasinin Diğer Adı: İfade Özgürlüğü
25 Temmuz 2018 Çarşamba
Sonuç olarak, “kuvvetler ayrılığı” ilkesinden bile bihaber Türkiye yargısının “infial” gerekçesiyle Atatürk'e hakareti ya da “iktidar” gerekçesiyle Erdoğan'a hakareti suç sayması durumunda hukuku idealize etmemiz gerekmiyor ama aynı yolla ifade özgürlüğünü savunmamızın yolu açık. Başka türlü kimse ne güçlenebilir ne dayanışabilir ne derdini anlatabilir, ne de iktidara ve iktidarlara karşı koyabilir.
Mesele “Üç Beş At” Meselesi; Yaşam Hakkı Meselesidir
25 Temmuz 2018 Çarşamba
Faytonperverlerin bir de iktidarın çıkarlarına hizmet suçlaması var hayvan haklarını savunanlara. Bu artık zurnanın zırt dediği yer. Herhangi bir etik değer taşımadıklarına kanaat getiriyor insan iyice. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul mitinginde konuşmasına son dakikada eklendiği anlaşılan “faytonu kaldıracağız” vaadi bu kesimin mal bulmuş mağribi gibi ellerini ovuşturmasına yol açtı.
Bir “Tıp Felsefesi” İçin Derkenar (III): Antropoloji, Psikanaliz ve Edebiyat
25 Temmuz 2018 Çarşamba
Deleuze’ün “kritik ve klinik” namıyla maruf söz konusu projesinin temel sorunsalı, edebiyat ile yaşamın, yani “aşkın bir yargı prensibi değil, içkin bir üretim yahut yaratım süreci olarak” yaşamın münasebetinin nasıl kurulacağıdır. Nihayet saf içkinlik yaşamına varıldığında ise, sanat eseri yalnızca edebî veya metinsel olmaktan çıkarken yaşam da salt kişisel olmaktan çıkar ve klinik ile kritik aynı anlama gelir.
“Merkez” Dağılırken
23 Temmuz 2018 Pazartesi
Geçen hafta, Batı dünyasında epey ilginç siyasi gelişmelere sahne oldu. Bunlar elbette gazetelerden, haber sitelerinden okunabilir; tutarlı bir tartışma yürütmek adına kısaca üzerlerinden geçelim. ABD Başkanı Trump bir Avrupa turuna çıktı; önce devasa protestolarla karşılaştığı İngiltere’ye, ardından Vladimir Putin’le bir zirve gerçekleştirmek için Helsinki’ye gitti.
“Aslında…”yı Okumak yahut Edebiyat ve Sinema İlişkisini Yeniden Düşünmek
20 Temmuz 2018 Cuma
Ercan Kesal’ın “Aslında…” kitabı kudret ve zaaflarıyla senaryo ile yönetmenlik meselelerini ele alıp irdelemek bakımından oldukça faydalı. Keza kendisinin senaristliği ile edindiği deneyimler başlı başına önemli. Buna göre senaryo edebiyattan ibaret olmayıp, yönetmenin bakışıyla biçimlenen faklı bir yaratımdır. Kitapta, sinemanın kendine özgü anlatım dilinin farkında olmaksızın edebiyat uyarlamalarını göklere çıkaranların dikkatli bir şekilde okumaları gereken hayli pasaj var.
Gece, Gündüz ve İktidar
18 Temmuz 2018 Çarşamba
Geceyi düşünmek beraberinde gündüzü, zamanın kullanımını ve üretilme biçimlerini de düşünmemizi gerektiriyor. Gece ve gündüz arasındaki ilişkiyi tartışırken karanlık ve aydınlık, ölüm ve yaşam, kamusallık ve mahremiyet gibi kavramlar üzerinden de bir okuma pratiği geliştirmek gerekir. Meseleyi basitçe gün içindeki bir bölümlenme ve bu bölümlenmenin sunduğu veya yarattığı sosyallikler olarak kavramak yetersiz olur.
Gramsci Türkiye’de
16 Temmuz 2018 Pazartesi
İroni, hayatın insana nanik deme biçimidir. Hayata dair tüm tanımlarımızın illa ki gelip dayandığı iki kapının -hiçlik ve ebediyetin- arasında anlık bir cereyan gibidir. O cereyanı yakalayabilenler için önce melâli öğreten, sonra da kalenderliğe götüren bir ders, üşütürüz korkusuyla kapıları kapalı tutanlarda ise alaya alınma kaygısı yaratan iğneleyici bir yabancıdır.
"Oldu mu Bu Kurbanım?”: Hamdoş’un Ardından...
14 Temmuz 2018 Cumartesi
Bazı kayıpların ardından konuşmak zor, yazmak kifayetsizdir. Çünkü kaybettiğinizin hâlâ yanınızda, yakınınızda olduğunu sanır, birazdan onunla hemen karşılaşıverecekmişsiniz gibi tuhaf ve çocuksu bir hisse sahip olursunuz. İnanmak istemeyiz duyduğumuza, hatırladıklarımız kısa bir süreliğine perdeler hakikati ama ne fayda, gelen ölümdür ve çok sürmeden derin bir boşluk hissiyle baş başa kalır insan.
Lefkoşa Suriçi ve Ulus Baker Göçebeliği
14 Temmuz 2018 Cumartesi
Ulus üzerine ölümünden bu yana sayısız kez yazılıp çizildi. Dostları, öğrencileri, okuyucuları, dolaylı olarak etkilediği insanlar, bizler, onun veda etmeden gidişine -bir görüşe göre tükenişine/kendini tüketişine- bir yanıt arayarak, hem ince bir kızgınlıkla karışık özlemlerimize derman bulmak hem de Ulus'u anlatmak, anlatırken yeniden anlamak gibi sonu olmayan bir yolun yolcusu olduk.
Bir "Tıp Felsefesi" İçin Derkenar (II): Taşra, Hikâye ve Ötesi
15 Temmuz 2018 Pazar
Bilgin/bilgiç pozlarıyla "doktorluk"tan ziyade, hekimliğin bilgelik erdemlerinin neşvünema bulabileceği olanaklar, Hipokratik tıp anlayışına içkin gibi gözükmektedir. Biraz da anakronik olma riskini göze alan bir olanaklılık arayışı veya bir okuma biçemi ile ortaya serilebilir. Kökeni itibarıyla Hipokrat'a atfedilen "prognoz", izlem veya hastabaşı gözlem faaliyeti, onu bizatihi modern birinci basamak hekimliğin prototipi kılıyordu aynı zamanda.
Bir “Tıp Felsefesi” İçin Derkenar (I): Hippokrates Okumaları
12 Temmuz 2018 Perşembe
Dönemin Paris hastaneleri, yine döneme ait gravür veya oyma-taşbaskılardaki tabut taşıyan figürlerden de anlaşılabileceği gibi, “ölümün kapısı” haline gelmişlerdi. Neticede, fiziksel tanılar lezyonun bulunabilmesine yardım ederken, otopsi de önceki tanıların yeniden yorumlanabilmesini, değerlendirilebilmesini veya pekiştirilebilmesini sağlayan nihai bir gözlemsel yöntemdi. Spekülatif olan, patolojinin somut, dokunulabilir, görülebilir, tartılabilir fiziksel sonuçlarıyla ikame ediliyordu.
İslâmi Rönesans Çabalarının Jeopolitiği
10 Temmuz 2018 Salı
İslâm kültürünün topos’u, özgürlüğün ve sonucu kestirilemez diyalogların yeri olan açık bir kent meydanı olarak değil, esirgeyen ve kimliklendiren bir kapalı hacim, içerisinde barındırdığı çeşitliliklere belirli odaların tahsis edildiği bir hane olarak düşünülüyor. Hane ve çanak benzetmelerinin bir adım ötesine geçildiğinde ise İslâm kültürü bu kez başlı başına bir dünya, bir küre halini alıyor.
Direnişi Hatırlamak (III): Hepimiz Adına
9 Temmuz 2018 Pazartesi
Bir yıl öncesini, Yüksel Direnişi’nin en çok ses getirdiği o günleri hatırlamak istediğimde belli başlı birkaç imge karşılıyor beni: O küçük meydanı dolduran kalabalıklar, çiçekler, polis saldırıları, masal kitabı okumak için Yüksel’e gidenler, destekçilerden oluşan bir çemberin ortasında durmakta olan Nuriye ile Semih. Ancak bu hatıralar bana ait değil.
Soylulaştırma ve Seçkinler
6 Temmuz 2018 Cuma
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren -özellikle kent merkezlerinde- gözlenen değişimleri açıklamada kullanılan soylulaştırma (gentrification); 1950’lerde başladığı gözlenen, 1964’te İngiliz sosyolog Ruth Glass tarafından kavramsallaştırılan ve N. Smith’in (2006) ifadesiyle de 1980’li ve 1990’lı yıllardan itibaren küresel ölçekte yaygınlaşarak neoliberal şehirciliğin küresel stratejisi halini alan ve günümüzde de yeni kentleşme dinamikleri arasında kabul edilen kentsel bir süreç.
Yahya Kemal ile Ahmet Haşim Arasında
7 Temmuz 2018 Cumartesi
Tanpınar’ın, Yahya Kemal’in son dönemine ve Haşim’e genel olarak atfettiği, “şiiri feda etmek” ifadesi, şekle ya da manaya dile geleni teslim etmek, dünyevi bir kaygıya, şöhrete örneğin, teslim olmak anlamını taşır. Şiirin, belki de hiç dolmayacak boşluğunu, şiir-dışı bir kaygının etkisiyle zorla doldurmaya çalışmaktır. Tanpınar, kendi şiirinde de bazen bu şeklî dolduruşları yakalar.
“Mülteciler mi? Tarih Sorumluları Ortaya Çıkaracaktır”
4 Temmuz 2018 Çarşamba
Avrupa Birliği (AB) istikametinden şaşmıyor. Milliyetçiliğe veya İtalya, Avusturya, Polonya ve Macaristan’da olduğu gibi neofaşist hareketlere giderek daha fazla yüzünü çeviren Avrupa halkları, AB’nin yapılanma biçimini gitgide daha kabul edilemez buluyorlar. Avrupa’nın varoluşsal, demokratik ve siyasal krizi karşısında Emmanuel Macron’un “yeniden yapılandırma” teklifiyse var olan rahatsızlıkları körüklüyor.
Yakupyan Apartmanı: Ortadoğu’nun Çocuklarına Zulmü
2 Temmuz 2018 Pazartesi
Yakupyan Apartmanı, Kahire'de, kentin sosyal yaşantısının çeşitliliğinin merkezinde, Barok üslup ile tasarlanmış büyük bir apartmandır. Apartman sakinleri, her şehirde olduğu gibi burada da, şehrin karmaşık ilişkiler ağının bir yansımasını kendi içlerinde ve günlük ilişkilerinde taşımaktadır. Mısır’ın ülke ölçeğinde sahip olduğu sistemik özelliklerin apartman ölçeğinde de kendini göstermesi ilk bakışta şaşılacak şeydir.
Budalaların “Anti-emperyalizm”i
29 Haziran 2018 Cuma
Devletleri siyasal analizin merkezine koyan bu sol büyük bir otoriteryen eğilim gösteriyor. Bunun sonucunda dayanışma, herhangi bir toplumun baskı altındaki ve temel sosyal haklarından yoksun kişilerinden ziyade, zorba olsun ya da olmasın, (özgürlük uğruna verilen kavganın baş akötür olarak görülen) devletlere atfedilen bir şey haline gelir.
Demokrasi Tecelli Etti, Çoğunluğun Tiranlığı Kazandı!
29 Haziran 2018 Cuma
24 Haziran’da 59 milyon seçmen oy kullanmak için sandığa gitti. OHAL ortamında kurulan sandıklar her an patlayacak bir volkanın üzerine bırakılmış gibiydi. Otoriter siyasal yönetim uygulamasının ülkedeki muhalif kesimlerin bam teline şiddetle dokunduğu, siyasal kamplaşmanın ve sosyoekonomik buhranın gözlere perde çektiği bir ortamda demokrasinin pekiştirilmesi hiç de kolay bir iş değil.
Popülizm Savaşlarının Ön Saflarında
28 Haziran 2018 Perşembe
Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Jean-Luc Mélenchon bu sözleri Eylül 2010’da haftalık Fransız dergisi L’Express’e verdiği uzun bir röportajın sonlarında sarf etmişti. Vaktiyle bu çarpıcı ifade kamuoyunun dikkatini çekmek için kullanılmış olsa da Mélenchon’un sözleri şüphesiz Avrupa’da solun gideceği yön ile ilgili güçlü bir öngörü içeriyordu.
Türkiye Büyük Milliyetçi Meclis’i
27 Haziran 2018 Çarşamba
Türkiye’de ilk kez bütün partiler bir olup milliyetçiliğe sarılmışlardır. AKP, bundan sekiz ay öncesine kadar Meral Akşener muhalefetine karşı çözülmüş, güçsüz düşmüş bir durumda olan MHP ile ittifak yaparak onu Meclis’e taşımıştır; CHP yine benzer bir tavır içine girmiş, MHP içinde çözülmüş, varlık ve yokluk arasında çırpınıp durmuş olan İyi Parti’yi yanına almış ve onu Meclis’e sokmuştur.
Öğretmenlikten Sahnelere, Sahnelerden Sokaklara Uzanan Bir Yaşam: “Madam Marika”
25 Haziran 2018 Pazartesi
İşte Madam Marika, böyle bir çalışmaya benzer, kimi işleriyle rahatsız edip, aynı zamanda güldüren, bu ne saçmalıyor diye tekrar baktırıp, yaptığı üzerine düşündüren “camp” ve “kült” bir tipoloji. Madam Marika ile neden sokakta gösteri yapmaya başladığını, eşcinsel olduğu için İngilizce Öğretmenliği’nden atılma sürecini, pek çok kesim tarafından tepki gören “şeriatçı transseksüel” videosunu ve diğer konuları konuştuk.