“Duyarın” Parodisi: “Komik mi bu şimdi?”
14 Aralık 2017 Perşembe
Parodileştirme ve dışlama pratikleri üzerinden daha rafine ve pekiştirilmiş bir yol izleyen duyar eleştirisi kendisini, benzer hedeflere yönelen fakat son kertede geleneksel cepheleşme politikasına dayalı aşırı sağ ve muhafazakâr siyasetten taktik anlamda ve söylemsel olarak ayrıştırıyor. Bu yönüyle de kimlik siyasetinin politik olmayan, ve bana kalırsa yanlış bir eleştirisi olarak varlığını sürdürüyor.
Küçük Bir Sene
12 Aralık 2017 Salı
Sen yuvadan düştüğünde diğerlerinin haberleşmek için kullandıkları yegâne araç; uzaklara gitmen gerektiğinde seni içine alacak olan, kendileri de uçmayı yeniden hatırlamaya çalışan titrek kanatlı göçmen gruplara katılmanı sağlayacak tek öğretidir o. Yerden uzaklaştıkça beraber hatırlayacağınız, hatırladıkça hızlanacağınız, bundan sonra ne zaman yere inip ne zaman tekrar yükseleceğinizi beraber kararlaştırmanıza olanak verecek tek güçtür.
“Bazen Suçlu Bazen Günahkâr”: Kaf Dağının Ardında Sergisi Üzerine Sanatçı CANAN ile Söyleşi
10 Aralık 2017 Pazar
Işığı belki kendiniz açacaksınız? “Anne!” diye seslenirsiniz ama anneniz bazen gelmez. Yetişkin olduğunuzda korkunuzla baş başa kalırsınız. Bu nedenle anne ışığı açan değil, ışığı açtıran olmalı diye düşünüyorum. “Korktuğunda git o düğmeye bas, ışığı aç,” demeli anne. Işığı açtığımızda göreceğiz ki bizi korkutan şey, mesela sadece bir yaprağın gölgesiymiş.
Parçalanmış Zamanların İzinde
6 Aralık 2017 Çarşamba
Muhalifin zamanı iki defa parçalanmış durumda. Muhalif, ilk olarak topluma kayıtlı olan ve silinemez bir zamansal parçalanmışlığı deneyimler. İkinci olarak da kendi zamanını kuramadığı ölçüde kendi zamanının bizzat parçalanmışlığı içinde kalır. Onca şikâyet, onca keder ve dert bu zamansal sıkışmışlığın yansımalarından başka ne olabilir ki!
Cemil Aksu İçin
4 Aralık 2017 Pazartesi
Cemil’in cömertliğini de unutmadık. Polis baskını sırasında dağılmış olan kütüphanesinden yolu Artvin’den geçen her araştırmacı, aktivist ve sanatçıya onlarca kitap ve makale vermesini, Artvin’de ve Hopa’da ısrarla yemek ısmarlamasını ve belki ilk kez tanışıyor olmamıza rağmen pek çoğumuza hiç düşünmeden evini açmasını hep minnetle hatırlayacağız.
Marcel Proust’un Sainte-Beuve'e Karşı’sı: Proust ve Edebiyat
3 Aralık 2017 Pazar
Proust, burada bir yazar olarak konuşmaz, hatta özellikle bir yazar olarak konuşmaz; daha çok bir okurdur; okuma ve yazmaya birliğini, yaşam ile bağını iade eder. Onu, yaşamın bir temsili değil, ama bir veçhesi olarak görmeyi savunur. Her şeyde olduğu gibi, yazmak da, bir yaşam pratiği olmadığında ehemmiyetini, yoğunluğunu yitirir.
Türkiye’de Seçim Hukuku Tartışmaları
1 Aralık 2017 Cuma
Türkiye, eğer TBMM bir erken seçim kararı almazsa, 2019’da çok önemli üç seçim yaşayacak; yerel seçimler, TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimleri. Bu seçimler öncesinde seçim mevzuatında esas olarak daha önceki seçimlerde ve halkoylamalarında tartışma yaratan konulara ilişkin düzenlemelerin yapılması gerekirdi. TBMM’ye sunulan teklif bu ihtiyacı karşılamaktan uzak.
Suudi Arabistan'da Ne Oluyor? Muhammed Bin Salman ve Reform Gündemi
28 Kasım 2017 Salı
Ekonomik boyutun üzerinde bir diğer can alıcı bir nokta, şehrin tanıtım filminde günümüz Suudi Arabistan’ında alışılmışın çok dışında olan, kadınlarla erkeklerin kamusal alanda sosyalleşmesi gibi görüntülere rastlanması. Muhammed Bin Salman’ın “radikal İslâmı bırakmak ve özümüzdeki ılımlı İslâma dönmek” üzerine olan açıklaması da bu istikamette bir adım gibi görünmektedir.
Herkes İçin Bienal, Hiç Kimse İçin Bienal
27 Kasım 2017 Pazartesi
Her tür anlatım aracı kendini “özne” kılmaya çalışır ve aynı zamanda her özne de bir anlatıma sahip olduğu inancına sahiptir. Ortay çıkan bu paradoks, toplumda “herkes” olarak nitelenen ve “üst bir akla” sahip olan insanların “hiç kimse” olan ve bir “niteliğe” sahip olmadığı öne sürülen insanlar için bir yaşam tarzı oluşturma çabasına “demokrasi” denilir.
“Milletin Adamı” Olmaktan Devletin Adamı Olmaya Giden Süreç: Bir Değişim mi?
24 Kasım 2017 Cuma
“Milletin Adamı”nın “Devletin Adamı” olması, “binlerce yıllık geçmiş”in vücut bulmasıdır. Bir çelişki içermez. Velhasıl, Tayyip Erdoğan’ın “millet”i devleti ile karşı karşıya gelmez. Nitekim 15 Temmuz darbesinde millete yapılan çağrıya cevap veren toplum, sokaklara çıkıp orduya karşı bir tepkiye yönelince, o ince çizgiyi hatırlatmak icap etmiştir.
“Kimse ‘Mevzuyu Kaşımayın,’ Demedi”: Sivas Kayseri: Türkiye’nin En Büyük Futbol Faciası Kitabı Üzeri
20 Kasım 2017 Pazartesi
Tanıklarla konuşmak için iki şehre de gittim. Bir tanığa ulaşmak için kurduğum bağlantılar ve yüz yüze geldiğimizde oluşan küçük meclisleri de düşünürsek, iki taraftan da epey insanla mevzuyu konuşmuş oldum. Kimse de “Bu mevzuyu kaşımayın,” demedi, hatta imada dahi bulunmadı. Aksine bugüne kadar doğru düzgün konuşulmamış olunmasından daha çok rahatsızlık duyulduğuna tanıklık ettim.
Uzun Sürmüş Bir İktidar Hikâyesi
14 Kasım 2017 Salı
Nüfus şişiyor, vasıfsız işçi kitlesi büyüyor, ucuz emek için Çin’le yarış var. İş kazalarında ölüm oranlarında zirvedeyiz. Kentler şişmiş, ha patladı ha patlayacak. Denizler, ormanlar yok ediliyor… Bunlar muhalefetin alanına girmiyor. Elhamdülillah hepimiz Ekonomi dininin mensuplarıyız; ortak paydamız neticede. Ucuz et de başladı mı, değmeyin keyiflere...
Gerçek Yaşam Yoldan Çıkınca Hemen Karşında
13 Kasım 2017 Pazartesi
Bu videoyu izlemeden bir gün önce okumaya başladığım Gerçek Yaşam (Alain Badiou, çev. Işık Ergüden, Sel Yayınları) adlı kitabın dikkatimi çekmesinin sebebi de benim bilinmezlikle yakın ilişkili gördüğüm, öngörülemez kavramını atfettiğim gençlikle ilgili oluşuydu. Yani kısacası benim için gençlik bilinemez/öngörülemezdir ve bu da devlet ve toplum mühendislerinden ana babalarımıza kadar herkese korku verir.
Lidersiz Popülizm: “Vatandaşçılığın” Yükselişi
10 Kasım 2017 Cuma
Vatandaşçılık bize, halka danışmanın modasının geçmiş, toplumun fikirlerinden uzak ve bunun hiper-bireycilik ile karakterize olduğunu, sonuç olarak insanların “halk” kavramını kendileriyle ilişkilendirmesinde zorluk çektiklerini göstermektedir. Bunun yerine, daha basit bir tanım buluyorlar; "vatandaş"ın halkın bireysel üyesi olduğunu. 'Halktan' ziyade vatandaşa yapılan atıflar, daha çoğulcu, daha çeşitlilik odaklı bir popülizm türü sağlar.
"Ölüm Varsa Ne Yok...": Yönetmen Pelin Esmer'le "İşe Yarar Bir Şey" Üzerine Kısa Bir Söyleşi
7 Kasım 2017 Salı
Rene Magritte’in bir tablosu vardır (le cap de tempetes), önde tabutu andıran yan yatmış bir ahşap sandığın içine kıvrılıp yatmış, uyuyan bir adam, sandığın hemen arkasında da tehditkâr kocaman bir kaya. Resmi yaptığı sıralar Magritte’in biraz depresif bir dönemde olduğu söylentisi dolaşırmış. Ressamı yakaladıklarında sormuşlar, o resmi yaparken hep ölümü mü düşünüyordun, diye.
İyi Bir Komşu (muyuz acaba?)
5 Kasım 2017 Pazar
Çarpık kentleşme ve kirliliğe direnen bitkiler ve deniz canlılarının örneklerini ve çizimlerini görüyoruz. İnsan merkezci (antroposentrik) yaklaşımımızdan dolayı çoğumuzun fark etmediği canlılar aslında bizim komşularımız; onlarla bir arada yaşıyoruz ama tükendiklerinin farkına varamıyoruz. Oksijen ürettikleri, büyük ve görünür oldukları için ağaçların katledilmesini fark edebiliyoruz ama daha küçük canlıların görünürlük savaşında hiç şansı yok.
Demokrasi ve Tütün Kontrolü
3 Kasım 2017 Cuma
Adolf Hitler’in tütün salgınını önleme konusunda etkili ve “gözüpek” uygulamaları düşünüldüğünde “başarılı” bir tütün kontrolü mücadelesinin otoriter bir yönetimin işareti sayılabileceği ya da -daha doğru bir ifadeyle- faşizan yönetimlerin tütün kontrolü alanında “başarılı” icraatlar sergileyebileceği iddia edilebilir. Peki ama bunun tersi de mümkün olabilir mi?
Erinç Seymen in Homo Fragilis’i (Kırılgan İnsan)
1 Kasım 2017 Çarşamba
Bu düşüncelerle Cihangir’in ara sokaklarından Galatasaray'a doğru yürürken, bir zamanlar önünden her gün geçtiğim ve sahipleriyle ahbaplık ettiğim dükkânların kapandığını görünce içimde baş gösteren kayıp duygusuna hazırlıklı değildim. Öğlenleri oturacak yer bulamadığımız esnaf lokantaları, kafeler, antikacıların bir bölümü, akşamları insanların balık istifi gibi birbirine yapışarak yemek yediği içkili restoranların bir kısmı gitmişti.
Karl Korsch ve Marksizmi Yeniden Düşünmek
29 Ekim 2017 Pazar
Ekim Devrimi’nin yüzüncü yılında, Korsch’u ve bu bağlamda Marksizmi yeniden okumak anlamlı olsa gerek. Reel sosyalist tiranlığın artık ortalarda olmadığı günümüz dünyasında, Marksizmi irdeleme çabası muhalif olma şanını yeniden kazanmıştır. Nasıl ki Marx sonrası hiçbir şey artık eskisi gibi değilse, Duvar’ın çöküşünden sonraki dünyada da Marksizm artık eskisi gibi olamaz.
Taşra Postası / Gariplere Kırtasiye
25 Ekim 2017 Çarşamba
Aklımın ermeye başladığı günden beri biliyorum ki okul için gerekli alışveriş babalar marifetiyle olurdu. Babalarla yapılan kırtasiye ve okul alışverişinde düzen şöyleydi. Babanın ahbabı olan bir esnaf vardır. Oraya baba selamıyla gidersin ve sana gerekli olan alınır. Bak dikkat isterim sana gerekli olan neyse bellidir. Senin seçim şansın yoktur.
Referandum, Kürtler, Türkler ve Sol
22 Ekim 2017 Pazar
Milletlerin kaderini tayin hakkı her koşulda desteklenir mi sorusundan girip, nihayetinde istedikleri bir devlet, “her devlet doğalında kötüdür”e bağlanan, Barzani’nin aşiret/mütegallibe ilişkilerinden dolanıp “süreç zaten demokrasi vaat etmiyor”a çıkan, dolayısıyla iyi niyetli bir ifadeyle “olsa da olur olmasa da olur”a bağlanan yaygın bir kanaat var.
Neden Le Mépris?
20 Ekim 2017 Cuma
Katil ile kurbanın, av ile avcının yer değiştirdiği... Bu yüzdendir ki Godard, erkekle kadın arasındaki ilişkiyi “le mépris” olarak kayda geçirir. Bu filmde erkeğin ve kadının dünya karşısında içine düştükleri durum, memesiz kalan bebeğin durumudur. Dolayısıyla da onlardan esirgenen meme, kötü meme, esirgeyen de kötü annedir.
Mağdurların Ve Madunların Öfkesi
18 Ekim 2017 Çarşamba
Öfke, bir hissediş/ duyumsayıştır, öncelikle. Bir şey olmuş -ya da, olmakta- ve o şey, bize, -bedendeki yansımaları ya da uyandırdığı değişimlerle- öfke yaşatmaktadır. Baldan tatlıysa da bazen; haddi, hududu zorladıkça (ölçüsüzleşip keskinleştikçe) kabına zarar verebilen bir hissediştir -sirke misali. Baldan tatlı olan, had aşıldığında, balataları yakacak olandır da.
Popülizme Karşı (III): Küresel Adalet İhtiyacı Işığında Hindistan ve Macaristan
16 Ekim 2017 Pazartesi
Bu kadar fazla dağıtılmamış güç tek elde toplanınca, toplumun buna verdiği tepkiler daha ağır ve daha ani olacak gibi duruyor. Bir anda tüm popülist rejimlerin düştüğüne tanıklık edebiliriz. Ancak benim önerim, güç paradoksunun sonuçlarını beklemektense, alternatif ol politikasıdır. Alternatif olabilmek için bunun bilgisinin sürekli üretiliyor olması dışında uygulanmaya konması gerekmektedir.