Tanıl Bora
6 Ekim 2021 Çarşamba
Beri yandan, seçim etütlerinden alıştığımız “kararsızlar partilere dağıtıldığında” ifadesi, kararsızların , -en azından aralarından bazılarının-, büsbütün de kararsız olmadığını, bir tarafa meylettiklerini düşündürür bize. Hatta kimi siyaset bilimciler ve kamuoyu araştırma uzmanları, kararsızların bir hayalet kategori olduğu kanısındalar. Onlara bakılırsa, kararsızların büyük bir bölümünün aslında niyeti bellidir de, son bir nazlanma aşamasındadır, küçük bir dürtük bekliyordur. Ve tabii, kararsızlar pastası dediğinizin kreması var, pandispanyası var, harcı, kabuğu var...
Murat Belge
4 Ekim 2021 Pazartesi
Hal böyleyken adamın biri çıkıp “Ben bu gidişi beğenmiyorum” diyorsa tuhaf bir durumla karşı karşıyayız. Bu adam bir düşman olduğu, düşmanlar adına konuştuğu için böyle şeyler söylüyor olabilir. Yani casustur, ajandır, haindir, öyle bir şeydir. Ya da aklından zoru vardır, onun için böyle konuşmaktadır. Delidir, ruh hastasıdır. Birinci kategoridense hemen yok edilmesi gerekir; ikinciye giriyorsa acele tımarhaneye kapatmalı. Sovyetler Birliği’nde rejimden hoşnut olmayanlara karşı söylediğim iki yöntem de uygulandı.
Işıl Kurnaz
2 Ekim 2021 Cumartesi
Barınma ile aile olmak arasındaki o ilişkiyi düşündüren şey bununla ilgili biraz, ev sahiplerinin evlerini kiraya verdiklerinde sanki kiracıları da kiraladıklarını düşünmeleri gibi, haberde öyle söylüyordu ev sahibi: “Biz öğrenciye kiraya verelim ama geceleri müzik dinliyorlar, eve geç geliyorlar, 4 yıllık fakülteyi 6 senede bitiriyorlar. Ben artık evi sadece aileye veririm.” Sadece evini kiralamıyor ev sahibi, karşılıklı bağımlılığımızın hiç farkında değil, kendisini, kendi “aile değerlerini” kiracılara dayatarak evini sanki bilâbedel lütfediyor.
Erdoğan Özmen
29 Eylül 2021 Çarşamba
Ötekiyle aramızdaki bağ ve ilişkiyi tek taraflı, tek yönlü bir muhtaçlık, bağımlılık ve edilgen olarak değil karşılıklı bir bağımlılık, ortaklaşa bir keşif ve yaratma edimi olarak kavramalıyız demek ki. Bu özgünlük, bu bağlantılı ve birlikte oluş ve karşılıklılık hali ve buna ilişkin temsiller ve kavramlar oluşturma kapasitesi insanın en önemli üstünlüğü ve mucizesi sayılmalıdır. Kendiyle sınırlı, kendi üzerine kapalı, hep kendine dönen ve kendini referans alan, kendinden ibaret bir varoluş değildir bizimkisi. Bu nedenle, tek tek bireylere emir kipinde seslenen şu ahir zaman sloganlarına kolayca kapılıvermemizde bir tuhaflık yok mu...
Derviş Aydın Akkoç
26 Eylül 2021 Pazar
Ticaret sahasında vuku bulan duygulanımlar, türlü his ve konum alışlar, sözümona ticaret dışı addedilen insani ilişkilerde vuku bulmuyor mudur? Madem yaşamın başlıca aktörlerinden biridir ticaret, konuşma ve dinleme süreçleri neden ondan azade olsun. Ticaret hukuku değilse de, ticaret ahlakı icabı; derdini anlatma talebinde bulunan bir kişinin yaşadığı saklı bir utanç, verilen zahmetten duyduğu bir mahcubiyet olmalı bir yerlerinde: tavırlarında, titrek bakışlarında, kaşınan avuçlarında…
Tanıl Bora
22 Eylül 2021 Çarşamba
Zamanın kelimelerinin hepsi gibi, “noktasında”nın kullanımı da milliyetçi-muhafazakâr ortamla sınırlı kalmıyor, yayılıyor, sızıyor. Akademide, mesela,  “tarih yazımı noktasında,” “Bourdieu noktasında simgesel şiddetin ne olduğu…,”  “Bellah, Amerikan İç Savaşı’nın sivil din noktasında çok büyük bir önemi olduğunu ifade etmektedir,” falan diye yazabiliyorlar. 2020 Şubatı Antalya’da CHP kadın kolları başkanı Nilüfer Deveci, “Antalya’nın kadın noktasında çok fazla sorunu olduğunu “ söylemiş. Haberci “kadınlar”ı duyunca otomatikman “kadın noktasında” diye aktarmış da olabilir. Bir hekim, internet sayfasında “burun estetiği noktasında kendisini kanıtlamış plastik cerrahlara” başvurulması gerektiğini salık veriyor.
Murat Belge
20 Eylül 2021 Pazartesi
Bugün, “globalizasyon var elimizde. Varlığının başlıca kanıtı da yukarıda anlattığım hikâye: ucuz emek! Bu bize, sosyalizmin sorularına kapitalizmin verdiği cevapların niteliğini gösteriyor. Al sana “Enternasyonal”! Sermayenin ve sermayedarların dünyasında “kazanç” dışında kavramların ve olguların uzun boylu bir önemi yok. Marx’ın ve ona yakın düşünenlerin insanlığın birliği, barışı, dayanışması için mutlaka gerekli gördükleri şey onların gözünde bir kazanç kapısı. Kazandırıyorsa tamam, bu kadarı yeter.
Derviş Aydın Akkoç
19 Eylül 2021 Pazar
Kapitalist toplumun ilkeleri yaşama gücünün yanı sıra, bireyin elindeki son kaynak olarak ölme gücünü de sömürgeleştirmek, ilaç-terapi-reklam sarmalıyla gasp etmek üzere işliyordur. İnsan akıl ve delilik, normal ve anormal arasındaki bir “tutuk araf”a kapatılmıştır. Sona ilişkin vurguda bu tutukluğun çözülmesi, bertaraf edilmesi de istenir. Nitekim Erdoğan’ın ölüm etrafında ördüğü söyleminde, intihar anlatılarında kapitalizmin işleyişine karşı haklı bir itiraz yükselir, yaşamının denetimini ve değerini yitirmiş bir öznenin elinde hiç değilse olası yaşam biçimlerini ters açılardan bile olsa duyuracak kimi ölüm imgeleri olmalıdır.
Işıl Kurnaz
18 Eylül 2021 Cumartesi
Harro ve Libertas, Nazi iktidarına karşı mücadele eden iki aşık. Schulze-Boysen-Harnack Direniş Örgütü diye bilinen, daha sonra Kızıl Orkestra diye adlandırılacak bir direniş grubunun kurucusu, birbirlerinin eşi ve aşığı, yol arkadaşı ve suç ortağı. Anti-faşist mücadeleye destek için istihbarat toplayan, direnişi herkesin olduğu geniş zeminlere yaymaya çalışan, hayatı tehlikede olanlara yardım eden, esneyen, hatta bazen kendilerine “gevşeyen bir grup” diyen bir örgüt. Anti-faşizmin suç olduğu yerde Harro ve Libertas, suç ortaklığı ve yol arkadaşlığı yaparken, Harro kurumların içinden uzun yürüyüş dediği bir yolu seçiyor, yani legalleşerek devletin içine sızmayı tercih ediyor.
Sezen Ünlüönen
17 Eylül 2021 Cuma
Ama bence diziyi böyle okumak, ’68 kuşağını çiçek tarhlarını tarumar eden çocuklar olarak görmek, kilise reformunu sonradan görmelik saymakla eşdeğer; muhafazakarlığı sağduyu sanmak yani. Nitekim hikayeyi “tatlış ve karizmatik öğretmen; saldırgan, cahil ama ‘duyar kasan’ öğrencilere karşı” diye anlamak, bence dizinin (belki de istemeden) gözler önüne serdiği esas mevzuyu kaçırmak demek. O mevzu da şu: çokça konuşulan beşeri ilimler krizi, üniversitenin ticarileşmesi, akademinin prekarlaşması, bilginin araçsallaştırılması kadar öğretmenlerin öğrencilere bir şey öğretebilmek otoritesini hızla yitirmesiyle de alakalı.
Aksu Bora
16 Eylül 2021 Perşembe
Darbeyle ilgili tanıklıkların, anıların, siyasal analizlerin ve hatta edebiyatın bile uzağından dolaştığı bir boşluk bu. Hiçbir derli toplu, bütünlüklü hikâyenin dile getiremeyeceği türden, çok parçalı bir gerçeklik - gerçekliğin ancak anlatıldığında varolduğunu kim söylemiş ki, işte, anlatılmadığında da orada. Büyük bir çukur olarak. Hikâyenin bütünlüklü olmayışı “herkesin 12 Eylül’ü kendine” demek değil, tersine, herkesin 12 Eylül’ünün hikâyesini birbirine bağlayarak, ancak öylelikle yeniden başlayabiliriz demek. Bu bağları örerek hafızayı yeniden kurabiliriz demek.
Erdoğan Özmen
15 Eylül 2021 Çarşamba
Benliğe yayılan haz ve neşe için illa ki kendinden çıkmanın, ötekine açılmanın, uzanmanın gerekmesi, bu ileri geri salınımın, ortaklaşa yaratılan ritmin, bu harikulade dansın ancak sözcüklerin yatağında mümkün olması ne güzeldir. Bu genişleme ve çoğalmanın tınısı… Onun bir de bedene kaydolması… Demek dürtüyle karşılaşmanın yol açtığı gerilim artışını eksiltmenin, törpülemenin yoludur sözcükler, hikayeler. Yine de geride bir artık, tam kapanmayacak bir aralık, bir yarık kalacaktır ama.