Aybars Yanık
28 Kasım 2021 Pazar
İnsanlar zaman zaman gerçek hayatta kaybettiklerini, popüler kültürde arıyorlar. Kurgu murgu dinlemeden, aslında oralarda oldukları gibi değil, olmak istedikleri gibi var olmak istiyorlar. Bayramda en şık kıyafetleri giydirilen çocuklar gibi çıkmak istiyorlar izleyicinin/diğerlerinin karşısına. Onca pisliğin içinde parlamak, kötü adamın kendilerinden değil, başkalarından; mazlumun başkalarından değil, kendilerinden olmasını istiyorlar.
Işıl Kurnaz
27 Kasım 2021 Cumartesi
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmaları yapılırken, sanırım en çok açığa çıkan şey şuydu: Hukuk, içini politikayla ve siyasi tutumla doldurmadığınızda yani hukukun politik bir pozisyonu olmadığında, kocaman bir boş gösterendi ve teknik bilgiden öteye geçemiyordu. Tarafsızlığın her zaman kast edildiği anlamı taşımadığını, bazı durumlarda tarafsız kalmanın bizatihi kendisinin, ilkelerden ve haklardan yana taraf olmamak anlamına geldiğini gösteriyordu bu.
Erdoğan Özmen
24 Kasım 2021 Çarşamba
Korkunç ve ürkütücü güçlerin istihdam edildiği karanlık bir alan olarak tasvir edilen bir bilinçdışı kavramından ve ona yaslanan herhangi bir tedavi pratiğinden nasıl bir yarar umabiliriz ki? Tehdit edici ve istenmeyen duygu ve düşüncelerin bastırılarak depolandığı bir mahzen ya da cadı/şeytan benzeri varlıkların cirit attığı ve fokurdadığı karanlık ve tuhaf bir kazan gibi tahayyül edilen bir bilinçdışı psikanalizden ziyade bir tür gizemciliğin konusu olabilir ancak.
Derviş Aydın Akkoç
21 Kasım 2021 Pazar
“Aslında çok iyi biliyorum” bir kapanışa, geçmişten süzülüp gelen bir bitiş duygusuna yönelir, tutucu ve statükocudur; buna mukabil “ama gene de” ise bir açıklığı, henüz başlamamış bir başlangıcı, bilinmezlerle yüklü bir imkânlar düzlemini gözüne kestirir; her ne kadar sonu hüsranla neticelenecek olsa da… Aynı anda hem kesinliğin hem de belirsizliğin çatışmalı bir şekilde işler halde olduğu bir zeminde insan çoğun çapraşık dolaşık yollara sapar; nesnesine yaklaşmamak, yaklaştığını sandığında ondan uzaklaşmak için türlü jestler icra eder.
Emel Uzun
18 Kasım 2021 Perşembe
Kadınların her gün yok edildiği bu ülkede her akşam televizyonda hak arayan bir güçlü kadınlar hikayeleri izliyoruz yani.  İronik değil mi? Tam bu dizilerden birini izlerken, sosyal medyaya Çilem’in cezasının Yargıtay tarafından onaylandığı haberi düştü. Yıllarca şiddet gördüğü kocasını, kendisini fuhuşa zorladığı için, canını kurtarmak için öldürmüştü Çilem. Elbette bu hikâye böyle bitmeyecektir. Erkek adalete karşı verilen bu kolektif mücadele bir mutlu sonu hak eder.  Çünkü Çilem de dedi ya; “Biz kadınlar, ‘Kirpiğimiz yere düşmesin’ diye omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz” …
Tanıl Bora
17 Kasım 2021 Çarşamba
Evveliyatına bakarsak, bir siyasî etik kavramı olarak hoşgörü, din menşelidir. 16. yüzyılda Avrupa’da mezhepler arasındaki ihtilâfı ‘idare etmek’ için gelişti, sonra hukuksallaştı. Avrupa’da oluşmakta olan modern devletler bünyesinde, farklı dinî toplulukları bir arada yaşayabilir hale getirmenin icabı olarak benimsendi. Aralarında bir karşılıklı tahammül tesisine çalışılanlar, esasen Hıristiyanlığın mezhepleri idi. Zamanla, hoşgörünün ufku genişledi, en azından ona genişletmeye çalışanlar oldu.
Murat Belge
16 Kasım 2021 Salı
Şu anda iktidarda bulunanların davranış üslupları da Kılıçdaroğlu’nun bu ılımlı tavrına karşılık “şahin” politikasını savunanları “haklı gösteren” bir durum olabilir. Ama bütün bu tür aksaklıklara rağmen halkın çoğunluğunun Kılıçdaroğlu’nun ne dediğini anlayacağını ve bunu onaylayacağını sanıyorum. Özellikle iktidarın ısrarla sürdürdüğü kavgacı, saldırgan dil ve yarattığı gergin ortam insanları Kılıçdaroğlu’nun benimsediği tavra yakınlaştıracaktır diye düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi bir “sosyal-demokrat” parti olarak kurulmamıştı. Böyle bir rol oynamayı planlamamıştı. Altmışlı yıllarda koşullar bu rolü benimsemesine yol açtı.
Ahmet İnsel
15 Kasım 2021 Pazartesi
Günümüz otoriter veya otokratik rejimlerinin tipik örneklerini Macaristan’da Orbán, Türkiye’de Erdoğan, Hindistan’da Modi yönetimleri oluşturuyor. Bu ülkelerde seçimler Rusya’da Putinizm'in düzenlediği seçim parodisinden farklılar. Zaten Rusya’nın son gelişmeler ışığında seçimli otokrasi kategorisinde değil, açık diktatörlük olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü yaygınlık kazanıyor. Belarus ise ayan beyan bir diktatörlük. Buna karşılık, Orbán on bir yıldır iktidarda ve üst üste üçüncü kez seçildi. Modi 2014’ten beri iktidarda, 2019’da yeniden seçimleri kazandı. Erdoğan malum.
Barış Özkul
14 Kasım 2021 Pazar
Demirtaş'ın kendine özgü empati tanımının Efsun'daki birinci etkisi çoklu anlatımın zenginliği iken ikincisi karakterlerin rol ve kılık değiştirmekte tökezleyip başarısız olmalarının bir negatif bilgelik olarak altının çizilmesi ... Efsun, Selahattin Demirtaş'ın keskin zekâsı ve mizah duygusunun yalnız siyasetle sınırlı olmadığını gösteren oldukça başarılı bir roman. Demirtaş'ın edebi empati çabasının ve kabiliyetinin, siyasi bir empati çabası ve kabiliyetiyle alakası olduğunu, daha doğrusu bunların birbirini tamamladığını düşünüyorum. Böyle bir yazarın bugün hapiste olması Türkiye'nin, hepimizin utancı.
Işıl Kurnaz
13 Kasım 2021 Cumartesi
Yerel siyasete ilişkin AKP politikası, HDP’nin kazandığı 65 yerel belediyeden 48’inin kayyumla yönetilmesinden açığa çıkan bir şey. Bunun bizatihi kendisi, eylem ve söylem alanını gasp etmiş bir siyasal iktidarın, yerelde kimi görmek istediğini ve kimi, o yerelin dışına çıkarmak istediğinin kanıtı. Öte yandan hem Sayıştay raporları hem İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin artık ört bas edemediği raporlara göre yolsuzluk, iltimas, ihaleye fesat karıştırma, ranta dair şikâyetler sonucunda, belediyelere atanan 9 kayyum daha önce görevden alınmış.
Erdoğan Özmen
10 Kasım 2021 Çarşamba
Psikanalitik teoriye göre bütün semptomlar esasında iyileşme girişimidir. İlk bakışta ızdırabımızın kaynağı gibi görünen fobi, obsesyon ya da konversiyon semptomları, ya da unutkanlık, sakarlık, dil sürçmesi gibi bilinçdışı oluşumları, ya da tekrar edip durduğumuz bazı ilişki örüntüleri belli bir anlamda önceki iyiliği ve sağlığı geri kazanma hamleleridir. Her semptom bir temsilin/tasarımın aracılığı ve yardımıyla kaybedilmiş olan ruhsal hakimiyeti yeniden tesis etmenin aracı ve vesilesidir. Bir temsil/tasarım söz konusu olduğu ölçüde de demek ki, her semptom Öteki ile ilişki içinde oluşur.
Tanıl Bora
3 Kasım 2021 Çarşamba
Psikanalistlerin, felsefecilerin, edebiyatçıların bahsettiği, anlık sonsuzluk hissini sezdirenden, kemale ermenin doygunluğunu veren ruhsal yaşantıyı anlatandan farklı bir anlamda, küçük ebediyet… Gelgeç bir son anlamında, kısa ömürlü bir nihâîlik anlamında, küçük ebediyet… Esnaf ufkuna sığan bir nihâî sonuç tasavvuru, göz kırpmıyor mu tabirin içinden? Günlük muhasebe kapanışını yapan Z raporunun ‘dökümünü’ verebileceği bir son tahlil/son kerte…