Tanıl Bora
24 Mart 2021 Çarşamba
HDP’yi kapatma teşebbüsüne paralel olarak, siyasal partiler yasasında onun “devamını” engelleyecek düzenlemelerden söz ediliyor. Yine mukayese cetvelimize bakalım: İspanya’da 2002’de yapılan Siyasal Partiler Yasası, hukuk ve siyaset bilimi literatüründe Latince “Lex Batasuna” adıyla anılmıştı: yani Batasuna yasası. Yani Batasuna’yı kapatmak, engellemek için yapılmış yasa. Siyasi partiler rejimini düzenleme adı altında, derdi gücü Batasuna olan yasa… Batasuna’yı mahvetmeye adanmış yasa. Mukayesenin püf noktası burada değil mi?
Sezen Ünlüönen
21 Mart 2021 Pazar
Yine de tweet atmanın, aşağı değil yukarı bakmanın, ritme göre zıplamanın suç olduğu bir yerde, Youtube’da eski Türkiye’yi özlemenin, Eurovision kayıtlarına bakıp ülkenin haline sinirden ağlamanın suç olmayacağının bir garantisi yok elbette. Yani bu isyan illa ki etkisiz, karşılıksız, bedelsiz, apolitik bir isyan olmak zorunda değil. Bunu da iktidarın hayatın her alanını denetim altına alma, muhalifliğin bütün kalelerine girme, bütün tersanelerini zaptetme arzusunun paradoksal bir sonucu olarak görebiliriz...
Aksu Bora
19 Mart 2021 Cuma
Gramsci’nin kültürel hegemonya analizine dayanan hegemonik erkeklik kavramı, erkeklerin toplumdaki egemen konumlarını meşrulaştıran pratiklere ve normlara işaret ediyordu. Nasıl Kadın adlandırması farklı kadınlık pratiklerinin üstünü örtüyor ve cinsiyetçi kadınlık idealini bir gerçeklikmiş gibi sunuyorsa, Erkek de farklı erkeklik pratiklerini “kadınsı”laştırarak, kadınların ezilmesini meşrulaştırarak, belirli bir erkeklik idealini empoze ediyordu. Kadın ve erkek “rol”lerinden bahseden sosyolojik yaklaşımlar, bu rollerin tamamlayıcılığını ima ederek cinsiyet farkını doğallaştırıyordu.
Derviş Aydın Akkoç
18 Mart 2021 Perşembe
Elbette haysiyet de zedelenir, hatta bazen fena dağılır, ama haysiyet uğradığı haksızlıklardan ötürü gurur gibi ortalığı ayağa kaldırmaz; zira kendi savaşını usulca sürdürür, yeniden ayağa kalkma mücadelesini asaletle buluşturur, kin tutmaz... Üstelik dağılmanın nedenleri üzerine tefekkür eder, efkârlanır; sorumlu tutulan hep dış dünya değildir, kendi suçlarını, yetersizliklerini hasıraltı etmez...
Erdoğan Özmen
17 Mart 2021 Çarşamba
Sanki asla müsaade etmeyeceğimiz, hiç rızamızın olmadığı bir şeyi söylemek için biz olmayan bir öteki, bir yabancı bizim sesimizi kullanmıştır. İçimizde bir öteki yer açılmış, tam içimizde bize tabi olmayan, bize karşı sorumlu da olmayan bir şey ortaya çıkmıştır. Kendimizde, benlik duygumuzda tekinsiz bir yarılma, bütünlük ve tutarlılık algımızı/yanılsamasını alt üst eden bir çatlak tam oradadır işte. (‘Kontrolsüzce’ söylenen şeyin bir anlamda  en derin arzularımızla ilişkili olabileceği, tam da o şeyi söylemeyi arzulamış olduğumuz hakikatini (“konuşan hakikattir” bahsini) şimdilik bir kenara bırakıyoruz).
Aybars Yanık
18 Mart 2021 Perşembe
Demokrasi, uğruna mücadele verilmesi gereken dinamik ve şekillendirilebilir bir süreç mi, yoksa toplumsal mücadeleleri ve politik çatışmayı teminat altına alan (alacak), “orada bir yerde” bulunan bir özgürlükler sahnesi mi? Başka türlü de sorulabilir: Demokrasi, iktisaden rasyonel ve konsensüse dayalı tercihlerle toplumun her kesiminin taleplerinin doyurulabileceği bir “genel idare” tekniği mi, yoksa toplumsal sınıfların sabitliğine değil, ilişkiselliğine dayalı, dolayımlanan bir mücadeleler pratiği mi?
Mete Çubukçu
16 Mart 2021 Salı
10 yıl boyunca tam anlamıyla kurtlar sofrasına dönen, bu kanlı iç savaşın kazananı yok. Esad savaşı kazandı diye düşünülebilir ama barışı kazanması zor görünüyor. Üstelik ortada ülkeden geriye kalan pek bir şey de kalmamış gibi. İdlib ve Fırat’ın doğusu dışında birçok noktada bundan sonra büyük çatışmaların olması beklenmiyor. Özellikle İdlib’deki radikal İslamcıları Rusya’nın rahat bırakmayacağı biliniyor. Ama bu yapıların ne olacağı da belirsiz. Fırat’ın doğusu ise nasıl bir pazarlığa sahne olacak, göreceğiz.
Tanıl Bora
10 Mart 2021 Çarşamba
Kudretli vezir Nizamülmülk’le güç rekabetine girişmiş Terken Hatun. Hatta onun ölümüyle sonuçlanan suikastta parmağının olduğuna, hatta hatta bunun için Hasan Sabbah’la işbirliği yaptığına dair rivayetler naklediliyor. Melikşah’ın ölümünden sonra da oğlu Mahmud’u tahta çıkarmak için tertiplere girmiş, evlilik ittifaklarıyla gücünü tahkim etmeyi denemiş, bunlarda başarısız olduktan sonra da öyle kolayca etkisizleşmemiş. 10 ilâ 12 veya 15 bin kişilik bir süvari birliği varmış ‘elinin altında,’ basbayağı bir ordu.
Murat Belge
9 Mart 2021 Salı
Tayyip Erdoğan’ın İslâm felsefesi alanında bir derinleşme geçirdiğini işaret eden herhangi bir gösterge yok. Zaten bu nedenle AKP’nin tepesiyle tabanı arasında ciddi bir uyum var. Bu uyumun temelinde bir “çıkar” uzlaşmasının yattığı belli oluyor. AKP bayağı uzun süren iktidar yıllarında kendisine tamamen bağlı bir seçmen kitlesi yaratmayı başardı. Bu uzun iktidarın daha erken aşamalarında seçmen sayısı daha kabarıktı. Bir süredir azalıyor. Ama öncelikle kötü giden ekonomiden ötürü azalıyor.
Erdoğan Özmen
3 Mart 2021 Çarşamba
Öğrendiğimiz ilk insanlık dersi, neredeyse etimize kazınan ilk bilgi, edindiğimiz ilk duygudur merhamet. İnsana güvenmeyi öğreniriz ilk, öteki insanın merhametli, şefkatli kucağına bırakmayı kendimizi, tasasızca, tedirginlik duymadan teslim olmayı. Merhamet, şefkat, vicdan ve eşduyum (empati) bir ve aynı kökten gelip ikinci bir deri oluyorsa bedenimize, bundandır.
Barış Özkul
28 Şubat 2021 Pazar
Aşiyan’a kapanıp Amerikan koleji havasını soluması Tevfik Fikret’i Türk milletinin “öz değerleri”nden koparmıştır. Bu da şiirine bir yapaylık getirmiştir: “Nefret duygusu, gururu ve içe dönük mizacı dolayısıyla Türk halkının din, gelenek, örf ve adetlerinden kopan Fikret’in hayata bakış tarzında sun’î ve mücerret bir taraf görülmektedir.” Kaplan burada “halkı küçümseyen, halktan kopuk aydın” klişesine yaslanırken alttan alta Fikret’in okuduğu okullara ve sosyal statüsüne karşı hıncını da ifade etmektedir. Bir nevi AKP öncesi bir “Boğaziçi ve elitizm” kompleksidir bu.
Kemal Can
26 Şubat 2021 Cuma
Yerel seçimde pek çok büyükşehir belediyesinin el değiştirmesi, iktidarın gerilim siyasetinden uzak kalınmasına, karşı blok seçmenine dokunulabilmesine veya onlara alerjik gelmeyen bir kampanya yürütülmesine bağlandı. Alınan sonuçta bunların çok önemli etkisi olduğu elbette doğru. Ancak belirleyici olan, dengeyi değiştiren ve sonucu mümkün kılan, “sakınma” duygusu değil de “olabilirlik” hissiydi galiba. Yapanların da izleyenlerin de sonradan farkına vardıkları bir histi bu.