Kenan Erçel
5 Nisan 2024 Cuma
Toplumda bu denli kötülük ve şiddet varken kolluk kuvvetlerinin, hapishanelerin asayiş açısından kaçınılmaz olduğu; suçun, onunla başetmeye yönelik kurumları gerekli kıldığı çok yaygın bir kanıdır. Sol fikriyat bu ezberi bozmaya, suç ile güvenlik aygıtları arasındaki tek yönlü nedensellik varsayımını sorgulatmaya çalışagelmistir. Zira güvenlik kurumları kendi bekaları için gereken suçu ve suçluyu üretmeye muktedirdirler. Hatta bu tespiti en uç noktasına götürürsek, suçlular olduğu için hapishaneler değil, hapishaneler olduğu için suçlular vardır denilebilir.
Tanıl Bora
3 Nisan 2024 Çarşamba
“Türkiye toplumunu bir arada tutan nedir?” 2010’da Toplum ve Bilim’de bu soru etrafında bir tartışma yürütmüştük. Suç ortaklığı, şiddet, klientalizm, borç-borçluluk üzerinde durulmuştu. O zaman yeterince işlenmeyen cevap adaylarından biri de, seçimdi. Bu yerel seçimlerde, bunun bir teyidini gördük. Bu toplumu, yani asgari bir müşterek sorumluluğa dayanan, asgari bir eşitlik içinde birlikteliği, -olduğu kadarıyla, diye eklemeliyiz-,  tutan ‘şeylerden’ biri, hem de önemli birisi, seçimdir. “Sistemin” güvencesidir, işleyen bir supaptır.
Işıl Kurnaz
2 Nisan 2024 Salı
Gerçekten de 31 Mart’tan sonraki ilk çağrısında siyasal iktidar, özeleştiri vereceğini söylese de bu özeleştirinin bir mekanizma ya da yüzleşme olmadığını biliyoruz. Çünkü siyasal iktidar için özeleştiri, ancak fark manipüle edilemeyecek kadar açık ara ya da kanun dolanılamayacak kadar kapalı olduğunda gündeme geliyor. Halbuki kanunu dolanabilecek bir yol bulunduğunda, bu yolun siyasal stratejilerinden imtina edilmeyen bir tarafgirlik, merkezden yerele tüm siyaseti kuşatmış bir fırsatçılık formuyla harekete geçiyor.
Işıl Kurnaz
29 Mart 2024 Cuma
Delik deşik haline gelmiş 1961 tarihli Seçimlerin Temel Hükümlerine İlişkin Kanun’dan, 12 Eylül mirası Siyasi Partiler Kanunu ile Mahalli İdareler Seçimi Kanunu’na kadar yamalarla dolu bir seçim mevzuatının, yerel siyaseti merkezin tahakkümüne çok daha açık haline getiren açıklarıyla, bu boşlukları doldurmaktan imtina edip bu boşluklardan siyasal manevra alanları çıkaran yüksek siyasetin tüm bunlarda bir sorumluluğu elbette var. Yerel, bugün yer’den başka bir şeyi imliyorsa, bu siyasete yerelden genele değil, genelden yerele bakılmasıyla da ilgili.
Erdoğan Özmen
27 Mart 2024 Çarşamba
Psikanaliz, en genel anlamıyla belirli ve özgül bir okuma biçimidir. En anlamsız/önemsiz görünen şeylerde bile, bastırılmış olduğu için dile gelmek, bir ifadeye kavuşmak için ısrar eden belirli anlamlara, anlam düğümlerine, anlam akıntılarına ulaşmak, onları keşfetmek ve belki de belirli biçimlerde sabitlemek üzere geliştirilmiş özgül bir okuma ve anlamlandırma biçimi.
Cuma Çiçek
21 Mart 2024 Perşembe
Barınma hakkı belediyelerin odaklanması gereken bir diğer mesele. Son yıllarda barınma sorunu esas olarak merkezi hükümete ve TOKİ’ye bırakılmış durumda. Depremden kaynaklı kentsel dönüşüm, yeniden imar gibi hususların kamusal alanda görece görünür olduğu bu günlerde herkes için barınma hakkı yaklaşımıyla yeni bir konut politikasına ve iyi deneyimlerin inşasına ihtiyaç var.
Tanıl Bora
20 Mart 2024 Çarşamba
Fakat Erdoğan'ın ve iktidar medyasının diline, iktidar havzasındaki sosyal medya neşriyatına baktığınız zaman, sevinme müjdesinden ziyade, sevindirmeme ikazına rastlarız. Sürekli dolaşımdadır. Seçimlerde çoğalır, fakat sair zamanda da eksik olmaz, 'sevindirmeyelim!' uyarıları. 2013 Kasım’ında Erdoğan, yine bir eleştirel mırıldanma seansı üzerine Bülent Arınç’a, “Düşman sevindirmeyelim” mesajı vermiş.
Işıl Kurnaz
19 Mart 2024 Salı
Kadınların özgürleşmesi kolektif olmalıdır çünkü sosyalist feminizm ne tek yönlü bir istikamet, ne de kendinde cevapları olan bir devlet modeli olarak kurgulanabilir. Daha ziyade umudun ütopik bir tahayyülünü andırır. Gerçekleşmesi namümkün bir ideolojik tahayyül olarak değil elbette, içindeyken dahi kat edilmesi gereken bir yolculuk olarak. Çünkü aşk ve sevgi, cinsiyet ve hepimizin arasındaki ilişkisel bağlar gibi bu sosyalist feminizm de bir emek meselesidir.
Murat Belge
18 Mart 2024 Pazartesi
AKP’nin siyasi davranışlarının “ahlaklı” olduğunu söylemek mümkün değil. Hangisine bakalım? Fotomontajla seçim kazanma stratejilerine mi? Göz çıkaran “kayırma” olaylarına mı? Parti çıkarı olarak belledikleri şeyi yapmak için her türlü ahlaki ilkeyi çiğnemeleri mi? Doğru olmadığını bile bile bir şeyleri inatla iddia etmelerini mi? Daha büyük, daha etkili davranışları var: açıkça söylüyorlar, “Bize oy vermezseniz seçtiğiniz belediye ile hava alırsınız” diyorlar.
Erdoğan Özmen
14 Mart 2024 Perşembe
İnsanın/insanlığın bütün hikayesinin çocuğun hikayesinde çoktan içerilmiş olması ne büyüleyici. Çeşitli biçimlerde tekrar edip duran bütün önemli örüntü, tema ve meselelerin; kayıp, ayrılık, yas, travma, keder, engellenme, yoksunluk, kastrasyon, yolculuk, arzu, özlem, ümit, mücadele, korku, özerklik, özdeşleşme, yenilgi ve zafer, nefret ve sevgi vb.nin en çıplak ve doğrudan halleriyle çocuklukta karşılaşılması ve kat edilmesi, o deneyimlerden mütemadiyen öğrenmemiz, zihinsel kapasitemizin böylece ortaya çıkması ve gelişmesi ne olağanüstü.
Ahmet İnsel
13 Mart 2024 Çarşamba
Birikim’in Şubat-Mart 2024 sayısı (sayı 418-419) yerel yönetimler konusunun ele alındığı yazılardan oluşan bir derleme kitap niteliğinde. Türkiye’de yerel yönetimlerin yönetim sorunlarını, yerel siyasetin niteliğini,  merkez ve yerel ilişkisinin dönüşümünü ve işleyişini klinik vaka titizliğiyle inceleyen yazı ve söyleşiler, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerin arka planına çiğ bir ışık tutuyorlar. Bu yazı ve söyleşilerin bir kısmı siyasallaşma ve siyasetsizleşmenin birbirini besleyen ve tamamlayan niteliklerine işaret ediyor.
Işıl Kurnaz
7 Mart 2024 Perşembe
Erkeği kim vurdu? Kadının yüzündeki sızıyı ve sanrıyı ihmal etmeden bakarsak, kadın okları saplayan mı yoksa saplanmış okları, sarıldığı adamın canının acısını giyinerek çıkarmaya çalışan biri mi? Fail olmanın mı, yoksa acı veren bir kurtarıcı olmanın mı yarasını taşıyor? Okları saplarken ya da çıkarırken, sol elinin durmaksızın bir kanamaya dönüşmesinden de acı duyuyor mu? Fiziksel bir acı mı bu, yoksa görünmeyen yerlerinin acısını mı taşıyor? Yani acı, bu tabloda nereye saklanıyor?