Murat Belge
25 Aralık 2023 Pazartesi
Bu saldırının sergilediği “huşunet” bu kurumun bu kişilerin gözünde nasıl bir nefret nesnesi haline geldiğini gösteriyor. Ama “nefret nesnesi” Boğaziçi’nden ibaret değil elbette. Yüzümüzü ağartan, sevgiyle andığımız bütün eğitim kurumlarının değeri bu cephede böyle. Tarikatlar ve sivil toplum örgütleri üstüne fikirleriyle Milli Eğitim Bakanı’mız hepimize fikir veriyor. Boğaziçi’nin direnen öğretim elemanlarının gösterdiği sebat da AKP iktidarının onlar hakkında beslediği duyguların boşa olmadığını ilan ediyor.
Erdoğan Özmen
21 Aralık 2023 Perşembe
Bilinçdışı kıtasının bilimsel bilgiye açılması, bilinçdışının psikanalizin inceleme nesnesi olarak yeniden inşa edilmesi ölçüsünde, belki ondan daha çok bizzat düşüncenin zemin ve koordinatlarının yeniden çizilmesi ve oluşturulmasıdır. Psikanaliz, demek ki şeylerin gerçek durumuna ilişkin eksiksiz bir içgörü ve aydınlanma sağlamanın ve buna yönelik arayışın çok öncesinde bizzat o içgörünün sorunsallaştırılması ve yeniden tarif edilmesinin peşindedir. Bilinçdışının en radikal anlamıyla düşünülmesidir bu. Bir tür bilgisizlik, karanlık ve bilinmeyen bir kıtaya ilişkin bilgi eksikliği meselesi değildir bilinçdışı.
Işıl Kurnaz
19 Aralık 2023 Salı
Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm, hafızanın ve hayal gücünün kelimelerini harekete geçiriyor, üstelik bunu toplumsal ve kişisel bir hafızanın çeperlerinden merkeze doğru taşıyarak yapıyor. Bu taşımanın ne kadar yüklü olduğunu biliyoruz tabii, çamurun içinde yaşadığı için kirlenmek ve kirletmekten korkmayanların geride bıraktığı o yükü ve kiri bildiğimiz gibi.
Cuma Çiçek
17 Aralık 2023 Pazar
Osmanlı İmparatorluğu’nun hinterlandını hatırlatan bu konuşma esasında yayılmacı bir politikaya işaret ediyordu. AK Parti’nin ilk yıllarda “komşularla sıfır sorun politikası” ile formüle ettiği ve hem ekonomik hem de siyasi alanda Türkiye’yi bölgesel bir güce dönüştürmeye dönük arzularını ifade eden bu siyaset o dönem “yeni-Osmanlıcılık” kavramı etrafında çokça tartışıldı. İşin doğrusu bu siyasetle 2000’lerde komşularla yapılan ticaretin hacmi dikkate değer oranda büyüdü; sadece siyaset değil, büyük-küçük Türk sermayesi de bundan çokça faydalandı.
Tanıl Bora
13 Aralık 2023 Çarşamba
Kurak Günler’de de linçin çoğul dinamiğini görürüz. Genç savcı Emre ile yerel gazeteci Murat, idare-i maslahatı kurcaladıkları için nefret uyandırırlar. Savcı, bir Roman’ın şahitliğiyle eşraftan birini tutuklatmaya kalkar; yani adeta insan-altı gibi görülen, eşit addedilmeyen Roman kadını eşit hukuk öznesi gibi görerek, imtiyazlı/makbul vatandaşlık sözleşmesini ihlâl eder. Emin Alper eşitlik korkusu kavramıyla mühürlüyor bu durumu. Yerel gazeteci, yerel güç odağı ve iktidar partisi mensubu belediye başkanına muhalefetiyle zaten bozgunculuk timsalidir. ‘Dahası,’ savcı ve gazetecinin eşcinsel oldukları ‘şüphesinin’ dikenli çalı topağı, yuvarlanıp geliyordur.
Murat Belge
11 Aralık 2023 Pazartesi
“AKP’li ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi” diye bir cümle var, değil mi? Sık sık işitiyoruz. Muhalefetten birinin herhangi bir konuda verdiği önerge olduğunda bu cümle söyleniyor ve geçiyor. Muhalefet saçma şeyler mi söylüyor, yanlış şeyler mi söylüyor? Hayır, daha doğrusu ne söylediği zaten önemli değil. Önemli olan kimin söylediği. Onlar, muhalefet söylüyorsa, ne söylerse söylesin, cevabı “hayır” olmak zorunda. Yok sayacaksın onları; toplumu, onların olmadığı bir Türkiye’yi öğrenmek ve kabul etmek üzere eğitmeyi amaçlıyor.
Erdoğan Özmen
6 Aralık 2023 Çarşamba
Demek teorinin aşırılığı/fazlalığı, kliniğin alanını istilası, bir yüke/engele dönüşme ve deneyimi gölgede bırakma olasılığı karşısında da dikkatli olunmalıdır. Klinisyenin içinde çalıştığı ve düşündüğü teorik konjonktürü son kertede belirleyen, nihai referans, hizalanma ve müracaat noktası pratiktir çünkü. Karşılıklı olarak birbirini koyutlayan, önvarsayan, koşullayan, içeren/kapsayan, deyim yerindeyse diyalektik bir ilişki söz konusudur burada.
Cuma Çiçek
2 Aralık 2023 Cumartesi
Türkiye’de çatışma halkaları konusunda yurttaşlar büyük oranda bilgi sahibi, ancak bu sorunlarla kamusal alanda yüzleşmekten kaçınıyor, çoğu durumda sorumluluğunu inkâr ediyor. Bu noktada sorunlarıyla yüzleşmekten kaçınan bir toplumda sorunları dolaylı konuşmanın sanıldığının aksine çözüm üretmediğini, çözümü zorlaştırdığını ileri sürebiliriz. Açık bir yüzleşmeye davet eden ikinci yöntem bu anlamda yönetilmesi daha zor bir çerçeve sunsa da daha yüksek bir çözüm potansiyeli taşıyor.
Tanıl Bora
29 Kasım 2023 Çarşamba
Kitabın iki temel müdahalesinden biri, Türkiye’nin hafıza sahasını Fransa’yla karşılaştırarak; birincisi, mukayeseli bakışın lüzumunu, ikincisi, geçmişle hesaplaşmada ırkçılık ve sömürgecilikle yüzleşmenin lüzumunu vurgulamak.  Mukayeseli bakış, Türkiye’nin –sadece hafıza siyasetinde değil genel olarak– biricik, bambaşka, feci kendine özgü olduğu zehabından kurtulmak için lüzumlu. Irkçılık ve sömürgecilikle yüzleşmek, Göral’ın dikkat çektiği somut Kürt-Türk bağlamından öte, sömürgeci pratikler modern ulus-devletin yapısal bir veçhesini oluşturduğu için lüzumlu.
Ahmet İnsel
27 Kasım 2023 Pazartesi
Fransa’da aşırı sağın lideri ve belki 2027 başkanlık seçiminin galibi olacak Marine Le Pen’in “yeni çevreci medeniyet” önerisi de günümüz aşırı sağlarının bir kısmının siyasal tahayyül dünyalarını aydınlatıyor. Bu çevrelerin sık sık dile getirdikleri “filika ahlâkı”na göre, herkesi kurtarmaya çalışırsan, kimseyi kurtaramazsın. Dolayısıyla çevreci öncelikler bir etnik-medeniyetçi hiyerarşi içinde ele alınmalıdır!
Derviş Aydın Akkoç
26 Kasım 2023 Pazar
Toplu bir fotoğrafta kenarda ve hep bir adım geride duran kişidir Erdal Tosun. Bir romanın –sinemanın– başkişisi olmamıştır hiçbir zaman, istememiştir de sanki böyle bir şeyi, çoğun kenarın, kıyının insanıdır, sevmiştir bunu: merkezin göz alan, göz dolduran yerine talip değildir, galiba kenarın karizması yetmiştir ona. Bazı insanlar yağmuru sever… Bu dünyada bıldırcınlar vardır… Belli ki, entelektüel donanımını, yaşam vukufunu, ilgilerini, tecrübe zenginliğini şurasında bir mendil gibi taşıyanlardan o da.
Erdoğan Özmen
22 Kasım 2023 Çarşamba
Psikiyatr ve psikologların son zamanlarda felsefeye yönelik ilgi ve meraklarındaki artışı, bir tür “felsefe yapma” arzusunu nasıl anlamalıyız acaba? Bir tür diyalog ve etkileşim arayışı mıdır söz konusu olan? Öyle ise, bu arayışa yol açan hangi ihtiyaç ve eksikliklerdir? Hegel, Spinoza, Heidegger, Kierkegaard, Husserl, Levinas gibi farklı filozoflardan umulan nedir? Bu ilgi ve arayışın psikiyatri/psikoloji kliniğine ilişkin söylediği şeyi nasıl kavramalı ve nerede konumlandırmalıyız?