Barış Özkul
26 Kasım 2020 Perşembe
Mahalli’nin komplocu tezlerini Türkiye’de ve dünyanın başka yerlerinde kabul edecek birileri muhakkak çıkar. Zion Protokolleri gibi bir uydurma metne bile inananlar hâlâ var. Ancak Mahalli’nin niyeti eğer İsrail devletinin işgaline karşı Filistin’in haklı mücadelesine destek olmaksa, bunun “soykırım yalanı” gibi laflarla bezeli bir Holokost reddiyesi ve anti-Semit klişeler ile yapılamayacağı, sonuçta amaçlananın tam tersi bir etkinin ortaya çıkacağı söylenebilir. Filistin’in haklı taleplerini savunmanın yolu tarihin alenen tahrif edilmesi değildir.
Aybars Yanık
26 Kasım 2020 Perşembe
Siyasetin olanaklılık koşulu bazen hâkim öğretileri, ideolojik dolayımı, gündelik hayatın rutin akışını kesintiye uğratmasında yatar. Malum, semboller ve sloganlar gücünü buradan alır. Ters köşe yapmasından, anlık kesintiler üretebilmesinden ve sonra o kesintiyle meydana gelen boşluğun doldurulmasından güç alır. Bir kıvılcım bazen daha önce ihtimal dahilinde görünmeyen bir siyasete kapı aralar ve boşluğu doldurmak siyasetin mümkünlük mertebesi durumuna gelir.
Erdoğan Özmen
25 Kasım 2020 Çarşamba
Kendini ideolojiler-sonrası olarak takdim eden günümüz toplumunun ideolojisi de bir bakıma belli bir psikolojik bakışı/anlayışı hakim kılarak, toplumsal/politik meselelerin yerine o anlayışı ikame ederek, o anlayışa yaslanarak işliyor, enerjisini/gücünü buradan temin ediyor. Bireyi bütün bağ ve ilişkilerinin dışında izole bir varlık olarak konumlandıran, dikkat ve merakını bu tekil bireyle sınırlayan, bir ilişkiye odaklanacaksa bile bunu en iyi ihtimalle özne ile bedeni arasındaki ilişkiden ibaret gören bir psikoloji bu.
Murat Belge
23 Kasım 2020 Pazartesi
Bu bana Erdoğan’ın muhaliflerinin de aklına girmiş olduğunu düşündürüyor. “Güçlü” kavramı onun dünyasının olumlu kavramı. Böyle olunca onun kendi için kurduğu düzeni kaldırmak isteyenler kendi önerdikleri nesnenin de “güçlü” olacağını ima etmiş oluyorlar. Oysa ben şu iktidar döneminde yaşananlardan sonra, ne önereceksek, “güçlü” olmamasını taahhüt etmeliyiz diye düşünüyorum.
Menderes Çınar
22 Kasım 2020 Pazar
Bugün Erdoğan’a methiyeler düzen diğerlerinin aksine kendisinin Erdoğan’la bir menfaat değil dava ve gönül ilişkisi olduğunu ve bu ilişkinin dava noktasında ölümüne bir ilişki olduğunu ifade etti. Böylece, hem kötü ekonomi yönetiminin bir davaya hizmet olduğunu, bu davayı anlamadığımız için kötü saydığımızı iddia ederek, yönetimini bir erdem haline getirdi, hem de akrabalıklarının kendisini davanın has adamı yaptığını ifade ederek kendisine muhtemelen parti içinden de yönelen eleştiriler karşısında yerinin sağlamlığını vurguladı.
Ahmet İnsel
19 Kasım 2020 Perşembe
Somut suçu değil, iktidarın siyasal amaçla işaret ettiği suç kılıfı giydirilmiş eylemleri, sözleri soruşturan ve kovuşturan ceza yargısı, iktidarı elinde tutan gücün emrinde bir vurucu silah olarak çalışır. İktidarın hoşuna gitmeyenin suç, hem de ağır suç, düşmanca davranış ilan edilmesiyle hayata geçirilir. Ortada somut delil olması gereği yoktur. Kendinden menkul kanaatler, birbiriyle tamamen alakasız fiilleri birleştiren hayali amaçlar arasında araya sıkıştırılan bazı değerlendirmeler, suçlamanın esas gerekçesini ele verir. İktidardaki kişinin, zümrenin veya kliğin kendine tehdit olarak gördüğü eylemlerin tarif edilmesidir bu.
Tanıl Bora
18 Kasım 2020 Çarşamba
Daha da sık kullanılan kalıp, aslında rastladığım en istikrarlı kalıp, “aile faciası”dır. “Kadın yüzünden” gerçekleşen vakalardan farklı olarak, sadece kadınların kurban olduğu olaylarda kullanılmış. ‘Olan aileye oluyor, asıl kurban aile’ duygusu yayılıyor bu anlatımlardan. Bu da, İstanbul Sözleşmesi karşıtlarının retrospektifi. Birkaç örnek aktarayım. Başlık: “Beyoğlunda dün geceki aile faciası.” (Akşam, 14 Ocak 1948) Olay: Tesviyeci Hüseyin, geçimsizlik nedeniyle evden ayrılıp bir akrabasının yanına taşınan karısı Fikriye’yle yolda karşılaşmış, “ters cevap” alınca bıçaklamış.
Kenan Erçel
13 Kasım 2020 Cuma
ABD seçim sisteminin bir azizliği olarak Demokrat adayın ülke genelinde rakibinden milyonlarca daha fazla oy almasına karşın yine de kıran kırana geçen mücadelenin fotofiniş heyecanı da ilgiyi katmerledi. Trump’ın “renkli” şahsiyeti, mızıkçılığı ve öngörülemezliği de merakın dozunu artırdı. Sosyal medya üzerinden küresel gelişmelere erişimin kolaylaşması da bu ilgide bir rol oynamış olsa gerek. İlaveten, Türkiye’de bir türlü gelmek bilmeyen erken seçim beklentisinin yarattığı siyasal enerji birikimine geçici bir mecra olmuşa benzer ABD seçimleri: Donald Erdoğan versus Ekrem Biden.
Erdoğan Özmen
11 Kasım 2020 Çarşamba
Özellikle “Kadın Cinselliği” (1931) metninde pre-ödipal dönemi ve anneye bağlanmayı öne çıkaran Freud (nitekim bu dönemin ve anneyle ilk bağın/bağlanmanın önemini geç fark ettiğini teslim edecektir), bu yeni içgörülerden sonra ödipal anlatıda erkek çocuk açısından herhangi bir değişiklik yapmayı düşünmez. Sadece, pre-ödipal dönemin ‘tabiatı’ gereği anne asıl ebeveyn konumundadır ve varoluşu çocuğun pasif arzu nesnesi olmakla sınırlı değildir artık.
Sezen Ünlüönen
9 Kasım 2020 Pazartesi
Peki o halde nedir bu İspanyolca sözlerin anlamı? Burada biri diğerinden daha merhametli iki yorum mümkün bence. İlki ve daha merhametsiz olanı şu: Ezhel, şarkılarındaki İspanyolca kullanımında, bir azınlık, bir göçmen, yabancı bir “ana kültür”e adapte olmak zorunda bırakılmış bir madun gibi değil, başka kültürlerle yüzeysel bir ilişki kuran bir sömürgeci gibi davranıyor.
Evren Balta
6 Kasım 2020 Cuma
Amerikan sağı tarafından giderek radikalize edilen, Amerikan solu ile bağları kopan/koparılan, öfke ve hayal kırıklığı dolu bu seçmen grubu ile Trump birbirlerini keşfedeceklerdi. Başarısızlığı, beceriksizliği, konuşamaması, gereksiz yere böbürlenmesi ve her şeyden önemlisi müesses nizam olarak görülen gruplar tarafından aşağılanması bu öfkeli seçmenlerin onu kendilerinden biri olarak bağırlarına basmalarını sağlayacaktı. Müesses nizam onunla alay ettikçe, onlar onu daha da çok sahiplenecekti.
Aksu Bora
5 Kasım 2020 Perşembe
Carrington’da hafif hiçbir şey yok. Yazarın yanında durup onunla birlikte parçalanabilirsiniz. Eğlenceli bir tecrübe değil. O kendi gerçekliğini yazıyor çünkü, dünyaya bakıp gördüğünü değil. Tıpkı Kraliyet Davetiyesi hikâyesinin Harikalar Diyarı’nı Alice’in gözünden anlatması gibi. Hiç eğlenceli değil. Bütün iş gözde bitmiyor da ondan sanırım. Alice, Harikalar Diyarı’nı seyretmemişti, onun içine düşmüştü.