AfD, Irkçılık, Bilinç
2 Ekim 2017 Pazartesi
Konforlu bir edilgenliğe sahip oluyoruz, zira biz zaten olması gerekeni temsil ediyoruz ve üzerimize düşenleri yapıyoruz. Bilinç olarak efendiden üstün olduğumuzu varsaydığımız için de ilişkiyi çarpık algılıyoruz çoğu zaman. Hayat düzeyinde ilişkinin ezilen tarafında olduğumuzu ıskalıyoruz. Doğrunun taşıyıcısı olmaktan duyulan bir kibir de bunlara eşlik ediyor.
15. İstanbul Bienali Üzerine Notlar
1 Ekim 2017 Pazar
Başka ülkelerden katılan sanatçıların politik işlerine nazaran bienale Türkiye’den seçilen eserlerin politik tonunun az olmasına dair şu sıralar dönen eleştirilerde bir haklılık buluyorum. Erkan Özger’in çok etkili video çalışmasını bir kenara koyarsak geri kalan sanatçıların işlerinin tonu, son yıllarda kavgalı olmadığı hiçbir sınır komşusunun olmadığı bir ülkenin hali hakkında pek bir şey söylemiyor.
Büyük Anlatılar ve Etik Yükümlülükler
29 Eylül 2017 Cuma
Büyük anlatılara alışmıştık, gizliden gizliye güven veriyorlardı ve çetin ceviz çıkmışlardı; büyük anlatıları inşa edenler, yaşasalardı, büyük anlatıların takipçiliğine soyunan ardıl kuşakların kararlılığına hayranlık duyacaklardı. Büyük anlatılar sayesinde geleceğin belirli bir yörüngeye gireceği inancı söz konusuydu; kuram olarak yazılıp çizilenler bir gün mutlaka gerçekleşecekti, ne de olsa irade aracılığıyla tarihin akışı bizi oraya sürüklüyordu.
Quo Vadis, Europa?
27 Eylül 2017 Çarşamba
Şüphesiz AB’nin nasıl bir şey olacağı veya olması gerektiğiyle ilgili tartışmalar daima vardı. Fakat bu tartışmalar daima Birlik fikrinin az çok Avrupa Kamuoyu nezdinde pek de sorgulanmadığı zamanlarda yapılıyordu. AB ve geleceği verili kabul edilerek onun nasıl evrileceği üzerine tartışmalar yapılıyordu. Fakat mevcut tartışmalar başka bir iklimde yapılıyor.
Popülizme Karşı (II): Sol-Dönüşüm Örneği Olarak Venezuela’nın Sorunları
25 Eylül 2017 Pazartesi
Venezuela’da yaşananlar ve buradaki olaylara verilen tepkiler önemli bir sorunu bir kez daha gündeme getirdi. Bu sorun Soğuk Savaş zamanlarından bu yana uluslararası alanda hep bir ikilem olarak karşımıza çıkıyor. Sorunu şu şekilde formüle edebiliriz: “Öncelikli olan nedir? Temel haklar mı yoksa kamusal yarar mı?”
Popülizme Karşı (I): Adaletin Kaçınılmazlığı
22 Eylül 2017 Cuma
Gasset’nin kitabını yazdığı yıllar Avrupa’da liberal demokrasinin gerilediği ve zarar gördüğü 1920’lerin sonu ve 1930’ların başıdır. İki savaş arası olarak da bilinen bu dönemde faşizm dünyanın pek çok yerinde güçlenmiş ve zamanın ruhunu oluşturmuştur. Bu dönemde özgürlükler, faşistler tarafından peyderpey ortadan kaldırılmış ve “tekçilik” esaslı yönetimler kurulmuştur.
İzmir’in Hafızası
20 Eylül 2017 Çarşamba
Oysa İzmir ardı sıra büyük acıların yaşandığı “9 Eylül” günü bayram eder ve böyle bayramlar sağlıklı toplum inşa etmez. İzmir’in Büyükşehir veya yangın alanının ve yangın sırasında ölenlerin kemiklerinin üstünde oturan Konak Belediyesi, o günlerin büyük acısını da anmayı düşünür mü? Sadece sağlığımıza kavuşmak için olsun, bu acıyla yüzleşmeye çok ihtiyacımız var.
İnsanın Güzelliği Geleceğe Yansıyacak
18 Eylül 2017 Pazartesi
Geleceğin daha güzel günler getireceğini savunanların gerekçeleri insan ömrünün uzaması, ömrün uzamasını sağlayan sağlık teknolojisindeki ilerlemeler, refah seviyesinin artması, bilgiye sahip olan insan sayısının artması gibi başlıklar altında toplanabilir. En azından buraya yazdığım başlıkları açarak savunulara baktığımda, daha güzel günlerin geliş sebebi genellikle teknolojik aletlerde ve bunların kullanımında artış –yaygınlık- gelişme ile ekonomik gelişmişlikle temellendiriliyor.
Buenos Aires’te Bir Anıt
14 Eylül 2017 Perşembe
2008 yılında üç seneliğine Buenos Aires’e taşındım. Her gün daha ne olup bittiğini kavrayamadan gözlerimizin önünde bir çırpıda yeni bir gökdelenin dikildiği, lüks alışveriş merkezlerinin bütün boş alanları doldurduğu, her mahallede uluslararası bir kahve zincirinin dükkân açtığı İstanbul’un aksine, Buenos Aires, o dönem küreselleşmenin beraberinde getirdiği yeniliklerden daha nasibini almamıştı.
Mücahit Bilici’yle Söyleşi: "İstibdad her zaman riyakârlığı milli bir spor haline getiriyor”
11 Eylül 2017 Pazartesi
Eli kalem tutan veya fikirle meşgul insanlar olarak düşünmenin ve daha da önemli olarak hakikatin gücüne fazla inanıyormuşuz diye düşünüyorum. Ben bir hakikatin varlığına inananların, özellikle de buna binaen söze ve fikre güven ve mesai verenlerin, hakikatin varlığına inanmayan (en başta politik) müteşebbislerin karşısında naif ve çaresiz kaldıklarını düşünmeye başladım.
Teknoloji, İnsan, Bilimkurgu
6 Eylül 2017 Çarşamba
“Hiçbir yer” anlamına gelen “ütopya” sözcüğü, Thomas More’un Ütopya adlı eserine verdiği isimdir ve buradaki anlamıyla kullanılagelmiştir. Ütopyaların ortak ilham kaynağı, insanların adil bir toplumda mutlu yaşamaya layık oldukları inancıdır. Diğer ütopyalardan (Platon’un Devlet, More’un Ütopya, Campanella’nın Güneş Ülkesi) farklı olarak Francis Bacon’un Yeni Atlantis’i bilimsel ve teknolojik gelişmeler üzerine kurulmuştur.
Böyle Bir Şey Olabilir mi?
4 Eylül 2017 Pazartesi
Binlerce insanın işinde atıldığı, gazetecilerin tutuklandığı, en basit hak arama eyleminin yasaklı olduğu, reis-i cumhurun tek racon sahibi olarak kendisini takdim ettiği şu olağanüstü hal zamanlarında bu fotoğrafın manası (anlamı değil) nedir? Bu fotoğrafın CHP üyelerine, Kılıçdaroğlu takipçilerine ve onun Adalet Yürüyüşü’nde bir umut kırıntısı arayan milyonlara verdiği mesaj nedir?
Umutsuzluk: Bir Yol Arayışı
31 Ağustos 2017 Perşembe
Öte dünyanın kapısı bir kez açılınca, etrafımda insanlar gitmeye devam ettiler. Biz bir kısım eş dost evlerin kapı önlerinde ayakkabılar görmeye, belediye otobüsleriyle mezarlıklara gitmeye, cenaze evlerine yemekler taşımaya alıştık… Babaannemden öğrendiğim usulle helvalar kavurdum arkadaşlarımın seneyi devriyelerinde. Artık “nasıldı ama cenazesi” diye konuşmaya başlamıştık, mezarlıktan kovulana kadar çalıp söylediklerimiz oldu, sefamız olsun.
İdeoloji: Bedensel Rejimler Toplamı
28 Ağustos 2017 Pazartesi
İdeoloji bir “davranışlar kuramı” ve “yapmalar bilimidir”. İnsanın kulağının dibinde durup sürekli konuşan bir küçük adamdır. Kişiye sürekli bir şeyler telkin eder; onda bir davranış modeli geliştirmeyi hedefler ve bu modeli öteki insanlara, canlılara ve nesnelere uyarlamasını buyurur. Bu yönüyle ideoloji bir “bedensel rejimler toplamıdır”. Bedenin yönetimine dair yönergeler bütünüdür.
Ormana Gitmek Eve Dönmektir
24 Ağustos 2017 Perşembe
14 yıl önce kimilerine göre taşra, kimilerine göre “dağ başı” diye, doğayla iç içe kurulmuş işyerimde yaşamaya başladığımda bu tercihimi tuhaf bulan çok sayıda kişi, “Canın sıkılmıyor mu?”, “Kışları da burada mısın?” gibi sorular yöneltirlerdi. Belli ki şehirden uzak, doğaya yakın yaşamayı kendilerine yabancı ya da sadece yazlık bir aktivite gibi görüyorlardı.
Sevim Burak’tan Reha Erdem’e Yürüyen İğne
21 Ağustos 2017 Pazartesi
Filmde Nükhet Seza’nın öncelikle yeğeni Yekta’ya aktardığı bir anlatı nehri olduğunu görürüz. Nükhet Seza, bir müzik kutusu gibi kapağının açılmasını bekler sanki. “Babam Sırrı Bey,” der, “anlatmalı ya,” der, “Çamlıca,” der, “köşk,” der ve devam eder. Hep aynı şarkıyı çalıyormuş hissi uyandırır. Fakat başka başka meselelerin anlatısıdır bunlar.
Thomas Mann ve Siyasi Sorumluluk
18 Ağustos 2017 Cuma
Nihayetinde Mann, Almanya’nın “emblamatik” yazarlarından. Goethe ve Schiller’den sonra Al-man Geist’ını böyle bütünlüklü yansıtabilen bir başka yazar olmayabilir. 1936’da bir mektubunda “Wo ich bin?” sorusuna “Ist Deutschland” şeklinde cevap verebilecek kadar bağlı ülkesine. Ama kaba bir milliyetçilik yapmıyor asla. Onun Almanya’sı biraz Joyce’un İrlanda’sı veya Pasternak’ın Rusya’sı gibi.
“Öyleyse Onu Yazmalıydınız!”
17 Ağustos 2017 Perşembe
Kolombiyalı edebiyatçı Gabriel Garcia Marquez’in 90 yaşındaki gazeteci kahramanı, “Yazınız nerede?” diye soran yazı işleri müdürüne, “Bu defalık yok,” demişti, “bir kez olsun anlayış gösterin. O kadar zor bir gece geçirdim ki, sabah kalktığımda kafam sersem gibiydi.” Canı fena halde sıkılan yazı işleri müdürü ekşi suratıyla karşılık vermişti, “Öyleyse onu yazmalıydınız!"
Nuray Mert: Saflardaki Çatlak Ses
15 Ağustos 2017 Salı
“Akıl yürütme biçimi” olsa olsa en fazladan bir felsefi ekolü tanımlamaya yarayabilir, bir bilimi değil. Oysa Evrim kuramıyla anlaşılan muazzam bilgi ve pratik birikimi, pekâlâ bir bilimdir ve bilimin dik alasıdır. Bugün fizik, kimya gibi temel bilimlerin ne kadar geniş bir ampirik tabanı varsa, Evrim kuramının da en az o kadar vardır.
Zihni Dalgalandıran Bir Üstat
14 Ağustos 2017 Pazartesi
Le Guin, Zihinde Bir Dalga’nın “Benim Kütüphanelerim” parçasında, okuma eylemini şöyle kelimelere döker: “Kelimeler okyanusuna dalmak, aklın geniş tarlalarında aylak aylak dolaşmak, muhayyile dağlarına tırmanmak…” (s. 38). Cümlenin üzerini biraz kazıdığım, biraz da aklımdakileri kattığımda, iyi bir okuma deneyimi için, iyi bir kitabın ve yazarın, “kelimeleri, aklı ve hayal gücünü” maharetli kullanabilmesi gerektiğini söyleyebilirim.
"Donald Trump ve Sınıfın Geri Dönüşü": Francis Fukuyama ile Söyleşi
10 Ağustos 2017 Perşembe
“Bugün birinin eğitim düzeyi ile tanımlanan toplumsal sınıf, sayısız sanayileşmiş ve piyasa mantığının giderek yükseldiği ülkelerde, tek başına en önemli toplumsal yarılmaymış gibi görünüyor. Tam bu sırada bakıyoruz, Demokrat Parti “kadınların ittifakı, Afro-Amerikalılar, Hispanikler, çevreciler ve LGBT topluluğu gibi ekonomik odağını kaybetmiş kimlik politikalarının partisi konumunda”.
Katiller ve Devletler Üzerine Bir Çocukluk Öyküsü
7 Ağustos 2017 Pazartesi
Bir fotoğraf makinam olsaydı, Kenan Paşa’yla Çavuşesku geçerken fotoğraflarını çekerdim, diye düşünüyorum. Bu ikisinin örnek alınacak, çok sevilecek, makbul insanlar olduğunu zannediyorum. Öğretmenler, bayrak sallayarak sevgi gösterisinde bulunmamız için bizi –binlerce ilkokul öğrencisini– bir cumartesi günü bir araya getirdiğine göre, Kenan Paşa ve onun sevgili dostu Nikolay Amca çok iyi, çok güzel, çok doğru kişiler olmalı.
Metin Kurt Yalnızlığı
5 Ağustos 2017 Cumartesi
Bugünün şartlarında futbolcuların kazandığı paralar, hayat standartları ve buna karşın özellikle de ülkemizde yetişen çoğunun bitmek bilmez kibirli ve görgüsüz halleri düşünüldüğünde futbolculara karşı bir empati geliştirmek çok zor olsa da, yazarın oluşturduğu bu argümanın hakkını vermek gerek. Ayrıca, bu kitapta bir edebiyatçının imzasının olmasının da önemli olduğunu belirtmeliyim...
Kant’ın Aklı Akademiyi Aydınlatamadı
1 Ağustos 2017 Salı
Üç sene önce Kant’ın “Aydınlanma Nedir?” başlıklı makalesini okuttuktan sonra üzerine yazı yazmamız istenmişti, ben de cahil cesaretiyle olsa gerek Kant’ın “eleştirini dışarıda yap, işyerinde işini” anlamına gelen cümleleri okuyunca ya da o cümlelerden böyle bir anlam çıkarınca verip veriştirmiş, işyerinde gerekirse işi durdurarak eleştirinin yapılması gerektiğini, aksi takdirde gelişmenin olmayacağını örnekleyerek açıklamıştım.