Yakala(n)mak
26 Ekim 2016 Çarşamba
Fotoğraf sanatçısı John Stanmeyer’in Cibuti sahilinde çektiği “Signal” (Sinyal) adlı bu fotoğraf Dünya Basın Fotoğrafları ödülünün 2013 yılı sahibi. Fotoğrafın hikâyesini okuduktan sonra baktığım haritalardan ve internet ansiklopedilerinden öğreniyorum: Kuzeydoğu Afrika’daki Somali yarımadasındaki Cibuti Cumhuriyeti’nin aynı adlı başkentinde yer alan bu sahil Aden Körfezi’ne bakıyor.
Arı Türkçenin Niçin, Nasıl ve Nereden Çıktığı
24 Ekim 2016 Pazartesi
Tanzimat’taki dil sadeleşmesi Tanzimat gazeteciliğinin, okuması yazması gayet sınırlı kalabalığa kolay ulaşma arayışından doğar –ulus bilincinden değil. Ancak kültürel Türkçülüğün ilk örnekleri bu dönemde verilir ki hepsi de gelecekteki Türkçülük akımını besleyecek kıymetli çalışmalardır. Ahmet Vefik Paşa Lehçe-i Osmanî adlı bir sözlük hazırlar, ayrıca Şecere-i Türkî çevirisi vardır.
Bir Değişim Hikâyesi ve Umut…
21 Ekim 2016 Cuma
Çetin’in değişim hikâyesi beni çok etkiledi. Hayvan haklarına dair, insanların değişiminin pek de öyle modellemeler üzerinden olmayacağını, o anda “dünya”nın başka bir yerinde, üstelik şiddet koşulları içerisinde birinin pekâlâ bu değişimi yaşayabileceğini düşündürdü. Bunun için her şeyin dört dörtlük falan olması gerekmiyormuş yani. Değişime dair umudumu, inancımı tazeledi.
Toplumdan Kitleye: Sosyal Sözleşme Üzerine Bir Tartışma
19 Ekim 2016 Çarşamba
Grup çıkarının farkında bireylerden oluşan Gemeinschaft (kelime dilimize genellikle cemaat şeklinde çevrilir ancak ben Almanca haliyle kullanacağım, zira biliyorsunuz ortalık karışık, ne olur ne olmaz), bu grup çıkarının kutsallaştırılması aracılığıyla yaratılan bir duygu-durum alanına işaret eder. Kan bağı, arkadaşlık ve komşuluk gibi yakın bireysel olgular üzerinden kodlanan birey davranışları bilinçdışı, dışavurumcu, samimi ve süreklidir.
İran’ın “İffetsiz” Kadınları
17 Ekim 2016 Pazartesi
Queer kuramın öncü isimlerinden Judith Butler’in Cinsiyet Belası adlı kitabıyla tanışmayanımız yoktur. Bu tanışıklık, cinsiyetin performatif yapısına ve toplumsal cinsiyet meselesine dair kuramsal ve pratik anlamda çözüm odaklı ilgi duyan ya da bunlara ilişkin her iki bazda da mücadele yürüten çoğumuz için geçerlidir. Yani bu belaya bulaşmayanımız hemen hemen yoktur gibi.
Kayıp Zamanın İzinde’nin Güncelliği
16 Ekim 2016 Pazar
Aşağı yukarı yetmiş ile seksen yıllık bir sürenin ardından Türkçeye çevrilme şansı bulabilmiş Proust. Haliyle Proust bizim için yeni sayılır. Proust, elli dokuz yıl yaşıyor ve Kayıp Zamanın İzinde’yi yazmaya otuz dokuz yaşından itibaren başlıyor. Yakalanan Zaman adını verdiği son cilt, ölümünden (1922) beş yıl sonra 1927’de yayımlanıyor.
Sermaye Olarak Kavramlar
13 Ekim 2016 Perşembe
Kavramlar olmaksızın kendini ifade etmek mümkün değil. Kavramlar, özellikle spesifikleş(tiril)en kavramlar, bir şeyi uzun uzadıya anlatmak yerine, kısa ve öz olarak anlatmayı sağlayan araçlardır. Kavrama ihtiyaç duyarız, çünkü somut gerçekliğe, bütün zenginliği ve çeşitliliği içinde, doğrudan temas etmemiz, onu doğrudan algılamamız mümkün değildir. Kavram böylece, somut gerçekliğin “ikinci en iyi” özeti gibidir.
Budala, Burası Postane! (Budalo, Ovo je Pošta)
11 Ekim 2016 Salı
Bosna ve Hersek halklarını bütüncül bir bakış açısıyla tahakküm altına alıp onların yaşanmışlıklarını bir tarafa koyan ve hepsini birer piyon olarak resmeden stratejistlerin ya da siyasi aktörlerin bu alarmist tutumları bizatihi gerginliğin sebebini oluşturuyor. Birçok ülkede benzer örneklerine rastladığımız bu “büyük resmi görebiliyorum” havası, bahsi geçen ülke içerisinde yaşayanlara tedirginlik katıyor ve korku salıyor.
Postmodern Bir İktidar Yöntemi Olarak “Kayyım”
10 Ekim 2016 Pazartesi
İngilizcede bir deyiş vardır, Türkçe karşılığı mealen “hasara hakaret eklemek” (“adding insult to injury”). Yakın dönemde hayatımıza giren kayyım olgusunu gayet özlü bir şekilde ifade ediyor bu deyiş. Belediyelerin ya da gazetelerin tasfiyesi yetmiyor; tüzel kişiliği ve hatta kimi çalışanları baki kalan bu kurumlar, onlara el koyanların hizmetine sokulup muhalif olageldikleri bir siyasetin gönülsüz ev sahipliğine mecbur ediliyorlar.
Bozkırda Mobilet
9 Ekim 2016 Pazar
Ankara’dan, merkezde yer alıp da taşra olan, olabilen bir yerden yola çıkarak bozkırın daha da bozlaşacağı bir mekâna doğru ilerliyorsun. Basitçe, gezip görmekten gayri gayen yok. Her şeyin aynılaştığı bir yerde, ilgini çekecek bir şeyin çıkmaması ihtimalini düşünüyorsun. Çünkü, “labirentlerin en beterinde, silindikçe oluşan bir labirentte, çöle benzer bir yerde, bozkırda[sın].
Hastalık ve İhlal
7 Ekim 2016 Cuma
Bir insanın, kamuya, tüm insanlara “özel” durumundan söz etmesi nedir? Özel-kamusal ayırımının çoktan bir belirsizlik mıntıkasına girdiğini hatırlayacak olursak, “bedene” ilişkin konuşmalar, hepimize bir bedenimiz olduğunu yeniden anımsatıp sonra da her birimize bazı sorumluluklar yüklemez mi? Başkalarının hastalıkları, yeme alışkanlıkları/tercihleri/zorunlulukları hakkında bir bilgiye sahip olmamızın anlamı sahiden nedir?
Mesafe
5 Ekim 2016 Çarşamba
Filozof “Önemli olan yolda olmaktır,” derken tam olarak bunu mu kastediyordu emin değilim. Ama bildiğimi sandığım bir şey var: Kalpleri kırık, aralarındaki gönül bağları kopmaya yüz tutmuş, kuşkunun ve önyargının esiri olmuş iki toplum arasındaki mesafe öyle hafriyatla, kamyonla, köprüyle, tünelle falan aşılamaz. Bir ülkede ölüm sıradanlaşmış, bomba kültürü meşrulaşmışsa...
Halkın Sinesi
3 Ekim 2016 Pazartesi
Her ne kadar halk, toplum, millet ve kitle kavramları birbirine kimi zaman karşıt anlamlar edinse de, özellikle azınlık ya da birey esasına yaslanmayan bu gibi toplaşmalara güven duymayan, asıl değer yaratıcı olanın, kendi şuuruna sahip topluluklar veya bireyler olduğuna inanmış bir düşüncenin varlığı erken Cumhuriyet yıllarında ilgi görür.
"Bebek Katili Veganlar"
30 Eylül 2016 Cuma
Geçtiğimiz haftalarda İtalya’da veganların ihmali nedeniyle yitirilen bebekler kamuoyunda bildik tepkilere yol açtı. Bebekleri vegan olarak yetiştirmenin, bir iki istisnai örneği genelleştirerek, insanlık suçu olduğuna dair tezler duyar olduk. Bu mesele, diyetetiğin, kamu sağlığının ve eko-siyasetin topluma radikalleşmeden nasıl anlatılması gerektiğine dair birçok ipucu barındırıyor. Bu nedenle önemli.
"Eril Göz"ün Tahakkümü
28 Eylül 2016 Çarşamba
Başbakanın “normal adamlar”a yönelik, kuralsızlık yapan kadınlara tepkinizi mırıldanarak gösterin tembihi de onun “babacan” tutumundan ileri gelir! Elinde köteği, kuralsızlıklarda bulunan kadınları sıra dayağından geçiren “babacan” toplumun eğitim bilinciyle anlam dünyası şekillenen başbakandan eleştirel bir patriarkal yorum da beklenemezdi doğrusu! Yıldırım’ın, “normal” erkeklerin başını sıvazlayan sözleri, Türkiye’nin ciddi bir sistemsel sorun içerisinde olduğuna işaret.
Queer Siyaset ve Marksist Sol: Mücadeleye Dair Bir İlham Madenini Eşerken
26 Eylül 2016 Pazartesi
Queer siyaset, LGBTİ aktivizmini aşan bir içleme sahip olsa da, bu yazıda onunla sınırlı kullanmayı seçtiğimi deklare ederek başlayayım. Queer Marksizm tabiri yerine başlıkta “ve” bağlacına yer verebilmem, ancak bu sayede mümkün olabilecekti nitekim. O ki Türkiye’de Queer Marksizm üstüne (hemen) hiç yazılmadı… Olanaklı bir başlangıç fitili ise yakınlarda tutuşturulacak.
Sonuncu Jön
23 Eylül 2016 Cuma
Akan, 1970 yılındaki Ses dergisi yarışmasından birinci çıktıktan sonra ilk olarak 1971’de Filiz Akın ve Ekrem Bora’nın başrolleri paylaştığı “Emine” adlı filmde görünmüş, ikinci filmi “Beyoğlu Güzeli” ve yine aynı yıl bir kez daha Hülya Koçyiğit’le “Vefasız”da, “Melek mi Şeytan mı”da Türkan Şoray’la, “Solan Bir Yaprak Gibi”de Fatma Girik’le başrolleri paylaşmıştır. “Eeee, ne var ki bunda?” diye sorabilirsiniz. Buyurun anlatalım.
Bakur Belediyelerinde Müstemleke Yönetimi
22 Eylül 2016 Perşembe
20 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hal ile ilgili Bakur ve dolayısıyla Kürtlerle ilgili iki husus üzerinde duracağım. Bunlardan ilki, askerî bir darbe olmaksızın tüm ülke sathında ilan edilen olağanüstü halden sonra, ekseriyetle sosyal medyada, Kürtlerin olağanüstü hal(ler) ile olan tanışıklığı dahilinde yer yer latife barındıran mukayeseler. Evvela Türk devletinin Bakur’da uyguladığı olağanüstü hal(ler) bir “tedbir” olarak değil, bir yönetim biçimi olarak icra edilmiştir.
Dilma’dan Sonra Lula’dan Önce
21 Eylül 2016 Çarşamba
Brezilyalılar, 2 Ekim’de yapılacak yerel seçimlere hazırlanırken, ülke genelinde sosyalist adayların Haziran Günleri’nden miras kalan forum geleneğini sürdürdüğünü ve meydanları dolduran geniş forumlarda katılımcı siyaset anlayışının yerleşmeye başladığını gözlemlemek mümkün. Ağustos boyunca süren olimpiyat oyunlarında sıklıkla duyulan “Fora, Temer” (Temer, defol) sloganını halihazırda süren paralimpik oyunlarında da aynı sıklıkla duyabilirsiniz.
"Kürtlerin Dillerine Karşı Tutumu"
19 Eylül 2016 Pazartesi
Kamusallaşmadığı için sadece arkaik bir değerle sınırlı kalıp yok olmaya yüz tutan ölü dillerin diriltilmesi için ülkelerin çeşitli türlerde ulusal dil politikalarına gittikleri görülür. İsrail’in İbraniceyle olan bu yönlü ilişkisi iyi bir örnektir. Yeni kurulan İsrail devletinin, sadece din adamlarınca kullanıldığından ibadet dili haline getirilen İbraniceyi devletin resmî dili haline getirdiği görülür.
Üçlü Kalkınma İşbirliği
16 Eylül 2016 Cuma
Üçlü Kalkınma İşbirliği Modeli Uluslararası Kalkınma İşbirliği alanına gerçekten yeni ve daha eşitlikçi bir yaklaşım getirmekte midir? Bunun ampirik bir soru olduğunu teslim etmemiz gerekir. Yani, Üçlü Kalkınma İşbirliği Modeli’nin getirdiği yenilikler ya da sürdürdüğü gelenekler, ancak detaylı bir saha araştırması sonucunda ortaya çıkabilir. Üçlü Kalkınma İşbirliği Modeli tartışması yeni olduğundan bu alanda bir açık vardır.
"Almanya, Almanya Kalacak"
10 Eylül 2016 Cumartesi
AfD´nin yükselişi, Almanya´nın birleşmesi sonrası kurulan doğudaki yeni eyaletlerde sağ popülizme açık siyasi zeminle açıklanabilir olmaktan uzak. Zira Alman kamusal yayın kuruluşu ARD için düzenli kamuoyu araştırmaları hazırlayan Infratest dimap Enstitüsü´nün eylül ayı siyasi eğilimler araştırması, bir Federal düzeyde bir seçim gerçekleştirilse AfD´nin ülke çapında %14´lük oy oranına ulaşarak üçüncü büyük siyasi parti konumuna erişeceğini gösteriyor.
İzmir Hatırlıyor! Geçmişi Unutmuyor!
9 Eylül 2016 Cuma
Yüzleşme Atölyesi, geçmişi genellikle İzmir özelinde sorguluyor. Çünkü İzmir, Ermeni Soykırımı da dahil, geçmişin acı hakikatlerinin üstüne “zafer” ile sünger çekilen şehirdir. İzmir, İttihat ve Terakki şebekesinin 31 Mart 1909’da başlattığı yürüyüşünü 9 Eylül 1922’de “taçlandırdığı” şehirdir. Bu özelliğinden ötürü, İttihatçı geçmişin unutulan ve unutturulan kirli işlerinin gelip düğümlendiği ve “kurtuluş” perdesi ardında aklanıp paklanmaya çalışıldığı yerdir.
Köprü Nereye Bağlanacak?
6 Eylül 2016 Salı
“Ulusun gerçek sahibi olmak” bütün toplumsal eşitsizliklerin üzerini örterek ve diğer bütün erdemleri tali bırakarak kendinden menkul bir erdem olmayı sürdürüyordu. AK Parti de geçen yıllar içerisinde hem kendi iktidarını, hem de seçmeninin toplumsal iktidar pastasındaki payını “millet”i yeniden tanımlayarak büyüttü. Böylece, ulusçuluğu da her geçen gün biraz daha pekişti, daha aşikâr hale geldi.