Kıbrıs’ta Çözüm Olmazsa, Ne Olur? Asım Akansoy ve Niyazi Kızılyürek’le Söyleşi (II)
9 Aralık 2016 Cuma
Bir Hınç ve Şiddet Tarihi kitabını bitirirken, hıncın olduğu yerde geçmişin hiçbir zaman geçmiş olmayacağını, hınç duygusunun biriktiği yerde gelecekteki yeni çatışmaların kaçınılmaz olabileceğinin altını çizmiştim. Bu çok önemli bir şey. Çözümsüzlük halinde Kıbrıs Rum toplumu, hınç biriktirmeye devam edecek. İstediği kadar küçük boylu olsun, hınç biriktiren bir Kıbrıs Rum toplumu hak taleplerinden asla vazgeçmeyecektir.
Kıbrıs’ta Çözüm - Hem Çok Yakın, Hem Çok Uzak: Asım Akansoy ve Niyazi Kızılyürek’le Söyleşi
8 Aralık 2016 Perşembe
Kıbrıs’ta iki toplumun liderleri arasında müzakerelerin tıkanmış gibi gözüktüğü bir anda, 1 Aralık akşamüzeri Lefkoşa’da, Asım Akansoy ve Niyazi Kızılyürek’le müzakere edilen çözüm modelini, bunun olası sonuçlarını ve çözüm olmaması durumda ne tür gelişmelerin olabileceğini konuştuk. Bu söyleşinin ertesi sabahı Nikos Anastasiades ve Mustafa Akıncı’nın 9 Aralık’ta İsviçre’de müzakere masasına yeniden oturacakları haberi geldi. Söyleşiyi iki bölüm halinde yayımlıyoruz.
Filler ve Bedenler
6 Aralık 2016 Salı
Daha uzun yaşamak, daha sağlıklı, kaliteli ve doğal bir yaşam sürmek veya daha estetik bir görünüme sahip olarak yaşamak isteği beden ve tibbi gelişmeleri böylelikle iç içe geçirmiştir. Fakat burada karşımıza çıkan daha estetik bir görünüme sahip olma arzusu bu sefer genel olarak bedenin değil, kadın bedeni üzerine yoğunlaşılmasına sebep olmuştur.
Tekno-Muhafazakârlığın Eleştirisi'ne Dair
4 Aralık 2016 Pazar
Muhafazakârlığın en temel eğilimi olan kültürelcilik, tekno-muhafazakârlıkta zirve noktasına ulaşıyor. Diğer bir deyişle klasik muhafazakârın kültürel üslubu, tekno-muhafazakârda kültürün toplumsal çatışmada bir araç olarak kullanılmasına dönüşüyor.
Piyanist Trivela Vurabilir mi?
3 Aralık 2016 Cumartesi
Ufak yaramazlıklarıyla, dinleyicilere ya da organizatörlere gösterdiği huysuzluklarıyla, kaprisleriyle bilinir Keith Jarrett. Fakat piyanistliği tutkuyla yapması onun olumsuz yönlerini görünmez kılar. Örneğin salondaki ses sistemine bulduğu kusur onun titizliğine, bir dinleyicinin öksürmesine sinirlenmesi işine olan saygısına kolaylıkla bağlanabilir ya da piyano çalarken mırıldanması özgünlük göstergesi sayılabilir.
Avrupa’dan Şanghay’a Gittikçe Silikleşen Çevre Politikası
1 Aralık 2016 Perşembe
Üç yıl önce Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde Putin ile bir araya geldiği bir toplantıda, Türkiye’nin elli yıldır AB kapısında olduğundan serzenişle bahsederek, “Ben diyorum ki Şangay İşbirliği Teşkilatı’na gelin, Türkiye’yi alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın. Biz bunun yanında Avrasya’daki ülkelerle ilgili serbest ticaret anlaşmasına da varız,” demesi işte o konforlu alana işaret ediyor.
Donald Trump Fenomenini Açıklayabilecek Tek Kişi İşte Bu Fransız Filozof
30 Kasım 2016 Çarşamba
Bir profesyonel güreşçi için enerji her şeydir. Profesyonel güreş hayranı birisi ne olup bittiğindense (veya bir olayın bir sonraki olayı nasıl doğurduğunun tutarlılığındansa), bir şeyler olduğu gerçeğiyle daha fazla ilgilidir. Bu noktada Trump sahneye çıkar. Kendisi televizyonun her karışındadır. Kamera önünde başaramadığı vakit, düpedüz programa telefonla bağlanır.
Tahir Elçi’siz Bir Yıl
28 Kasım 2016 Pazartesi
Bazı insanların hayatlarını yazarken, kullanabileceğiniz öyle çeşitli kelimeler vardır ki. Barış, demokrasi, insan hakları, vicdan ve daha çoğaltabileceğiniz, hepsi hayatlarındaki mücadeleden, davadan, konuşmadan, yazıdan beslenen onlarca kelime, tanım, sıfat kullanabilirsiniz. Aynı insanların ölüm hikâyelerini yazmaya sıra gelince, son yıllarda bu coğrafyada kullanabileceğiniz tek kelime yeterli olabilir: Linç! Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minare önünde uzanmış halini gören her insanın zihninde, Hrant Dink’in, Agos gazetesi önünde yatan hali belirdi.
Türkiye’nin Vazgeçilmezi Takrir-i Sükûnlar
28 Kasım 2016 Pazartesi
Türkiye’de sağ-muhafazakâr kanadın literatüründe en geniş yer kaplayan kavramların başını “sivilleşme” kavramı çeker. Bu cenahın sivilleşmeyi pelesenk haline getirecek denli kullanmasındaki amacı demokratik sivil toplumun inşasını aşağıdan yukarıya başlatarak kendi kendini yöneten bir organizasyon yaratmaktan ziyade siyaseten yukarıda rahat hareket edebilme imkânını yakalayabilme isteklerinden kaynaklandı her zaman.
AB’ye Giden İnce Uzun Yolun Sonu
24 Kasım 2016 Perşembe
Türkiye Avrupa Birliği’nin (AB) genişleme tarihinde benzeri olmayan bir üye adayı. 1959’daki ilk temas sonrasında yarım yüzyılı aşan son derece karmaşık, iki taraftan da kaynaklanan sorunlarla çok tahrip olmuş bir ilişkinin sonunda hala aday. Bugün bu bitmez tükenmez adaylık mutsuz sona gelmiş dayanmış gibi görünüyor.
OHAL Rejiminde İşçi Sınıfına Yönelik Yasalar
24 Kasım 2016 Perşembe
Ekonomik alandaki belirsiz ve geriye doğru bu gidişat, siyasi iktidarı daha fazla sermaye taleplerini ve gereksinimlerini karşılamaya dönük bir politika sürdürmesine neden oluyor. Halbuki ekonomik gelişme ancak üretim ekonomisinin kurulması, üretken yatırımların teşviki, üretimde bilim-teknolojinin temel alınması, gelir eşitsizliklerinin ortadan kaldırılması, işçi ve emekçi kesimlerin refah düzeylerinin yükseltilmesi ile mümkündür.
Siyasi Eylemden Kişisel Trajediye: Bir Eylem Nasıl İtinayla Depolitize Edilir?
22 Kasım 2016 Salı
Herkesin kaybedecek bir şeyleri vardır elbette ve kazanılacaklar çok uzak ve belirsiz görünür. Siyasi eylem fırtınalarla, mitik canavarlarla ve kaprisli Tanrıların oyunlarıyla dolu bir macera gibi takdim edilirken, ödenecek taksitler ve kiralar, bakılacak çocuklar ve emeklilikte bir Ege kasabasına yerleşme hayalleri arasında kimse Odysseus olmak istemez.
Anti-Entelektüalizmin Zaferi: Antik Roma’dan Ankara ve Washington’a Uzanan bir Serüven
21 Kasım 2016 Pazartesi
Başkanlık için Cumhuriyetçi adayların seçimi esnasında, Donald Trump diğer başkan adaylarının hiçbir biyografisini okumamıştı ve bunun hakkındaki sorulara ve “O iş bir gün ister,” cevabını vermişti. Okumak için zamanı yoktu çünkü; "Asla yapmadım, her zaman çok iş yapmakla meşgulüm, şimdi daha da önce hiç olmadığı kadar meşgulüm," diyordu.
Şuursuz Kalabalıklar
17 Kasım 2016 Perşembe
Kitle, âdeta başsız bir beden gibi, düşünmeden eylemde bulunan büyük bir bünyedir (12). Sınırsız bir eylem yeteneğiyle birleşen bir düşüncenin varlığı işaretlenemez. Eyleme ölçü verecek, onu başka eylemlerle, eylemin başlangıcı ve muhtemel sonuçlarıyla ilintili kılacak bir fikriyat bulunmaz; “düşüncesiz eller” işbaşındadır. Bu da kitlesel hareketlerin, çoğu zaman keyfî icralar olduğunu kanıtlar.
Trump, Taşra, Türkiye ve Söz
14 Kasım 2016 Pazartesi
Sözün tam olarak bizle ilgili olanı ifade etme olanağını taşıyan bir niteliği bulunuyor. Dili en kolaylıkla sözümüzde ifşa ediyoruz; diyoruz ya anadilimizde kendimizi yurdumuzda/evimizde hissetmemizi sağlayan bir yön bulunuyor. Konuşan, söze işaret eden dil, ben ve sen arasındaki karşıtlığı kaldırma çabasının bir ürünü olarak bizi bizleştiriyor gibi.
Medusa’nın Gülüşündeki Kadın
10 Kasım 2016 Perşembe
Ve yazmak, bedenlerinizi yazmak sizleri babanızın ve kocanızın topraklarından alıp kendi topraklarınıza götürecektir. Özgür olmak için, özgürleşmek için önce kafanızdaki babanıza, daha sonra hayatınıza toplum tarafından girmesi şart koşulan bir diğer erkek kocanıza meydan okumanız gerekiyor, işte o zaman “ben” olabilirsiniz. Aksi takdirde erkeğin ötekisi, eksik olanı, onun bir parçasından var olanı olmak zorunda kalacaksınız.
Birinci Ölüm Yıldönümünde: Gülten Akın
4 Kasım 2016 Cuma
Gülten Akın hayattayken, şiiri hakkında birçok kez söz aldım. Yer yer onu kuşkulandırdım, kızdırdım; ayrım, adlandırma ve tanımlamalarıma itiraz etmesine yol açtım. Hem onun, hem de kendi başıma dert oldum. Israr etmekten ilk vazgeçtiğim bir dönemde, bir gün beni aradı. O yıllarda, “cep” değil “ev” telefonu vardı; siz evde iseniz size telefonla ulaşılabilirdi.
Ucuz ve Pahalı Eğitim
2 Kasım 2016 Çarşamba
Mühendislik görevim gereği Almanya’ya dört yıl için gittiğimizde, kızım Bejan ikinci sınıfı tamamlamıştı. Hatta cuma günü karnesini almış, pazartesi Bremen’de tekrar okula başlamıştı. Almanya’da eyaletlerde her sene farklı zamanlarda yaz tatili başlar. Yıl içerisinde de üç kez on beş tatil olduğundan, yaz tatilleri kısadır; yaklaşık kırk beş gün sürer.
Devletin ve Ordunun İdeolojik Esiri: Sinema
31 Ekim 2016 Pazartesi
Siyaset ve militarizmde -hem militaristleşen siyasette hem de siyasallaşan militarizmde- vuku bulan hadiseler siyaset ve militarist alanlarla sınırlı kalmıyor. Normatif anlamda özerk olması gereken birçok alan, mutlak siyasal iktidar (devlet) ile militarizmin cisimleşmiş/kurumsallaşmış/ehlileştirilmiş hali olan ordunun tahakkümü altında olduğu için; bu her iki kurumda zuhur eden hadiseler doğrudan o alanlara da sirayet etmektedir.
Gürcistan Siyasal Sistemi, Seçimler Ve Öngörüler
28 Ekim 2016 Cuma
Devletin başına geçen Saakaşvili başlattığı reformlarla, aynı zamanda Gürcistan’ın dış politikasını AB, NATO ve ABD ekseni üzerinde proaktif hale getirmiştir. Çok kısa zamanda AB, NATO ve ABD ile sıkı ilişkiler geliştirdi ve dış politikasının Avro-Atlantik ekseni doğrultusunda geliştirdi. Saakaşvili’nin bu tutumu Rusya tarafından hoş karşılanmamıştır.
Yakala(n)mak
26 Ekim 2016 Çarşamba
Fotoğraf sanatçısı John Stanmeyer’in Cibuti sahilinde çektiği “Signal” (Sinyal) adlı bu fotoğraf Dünya Basın Fotoğrafları ödülünün 2013 yılı sahibi. Fotoğrafın hikâyesini okuduktan sonra baktığım haritalardan ve internet ansiklopedilerinden öğreniyorum: Kuzeydoğu Afrika’daki Somali yarımadasındaki Cibuti Cumhuriyeti’nin aynı adlı başkentinde yer alan bu sahil Aden Körfezi’ne bakıyor.
Arı Türkçenin Niçin, Nasıl ve Nereden Çıktığı
24 Ekim 2016 Pazartesi
Tanzimat’taki dil sadeleşmesi Tanzimat gazeteciliğinin, okuması yazması gayet sınırlı kalabalığa kolay ulaşma arayışından doğar –ulus bilincinden değil. Ancak kültürel Türkçülüğün ilk örnekleri bu dönemde verilir ki hepsi de gelecekteki Türkçülük akımını besleyecek kıymetli çalışmalardır. Ahmet Vefik Paşa Lehçe-i Osmanî adlı bir sözlük hazırlar, ayrıca Şecere-i Türkî çevirisi vardır.
Bir Değişim Hikâyesi ve Umut…
21 Ekim 2016 Cuma
Çetin’in değişim hikâyesi beni çok etkiledi. Hayvan haklarına dair, insanların değişiminin pek de öyle modellemeler üzerinden olmayacağını, o anda “dünya”nın başka bir yerinde, üstelik şiddet koşulları içerisinde birinin pekâlâ bu değişimi yaşayabileceğini düşündürdü. Bunun için her şeyin dört dörtlük falan olması gerekmiyormuş yani. Değişime dair umudumu, inancımı tazeledi.
Toplumdan Kitleye: Sosyal Sözleşme Üzerine Bir Tartışma
19 Ekim 2016 Çarşamba
Grup çıkarının farkında bireylerden oluşan Gemeinschaft (kelime dilimize genellikle cemaat şeklinde çevrilir ancak ben Almanca haliyle kullanacağım, zira biliyorsunuz ortalık karışık, ne olur ne olmaz), bu grup çıkarının kutsallaştırılması aracılığıyla yaratılan bir duygu-durum alanına işaret eder. Kan bağı, arkadaşlık ve komşuluk gibi yakın bireysel olgular üzerinden kodlanan birey davranışları bilinçdışı, dışavurumcu, samimi ve süreklidir.