Meta-modernizm: Kısa Bir Giriş
5 Aralık 2019 Perşembe
Meta-modernizm, naif modernist ideolojik pozisyonlara geri dönüşü imlemekten ziyade çağımızın hem modernizmin hem de post-modernizmin bakış açıları arasındaki salınımla nitelendiği kanaatindedir. Bunun, samimiyetle ironi, yapısökümle yapıcılık, duygusuzlukla duygulanım arasında salınan ve sanki böyle bir şey başarılabilirmiş gibi bir tür aşkın pozisyona erişmeye kalkışan nevden bir bilinçli naiflik, pragmatik idealizm ve ılımlı fanatizm olarak belirdiğini görüyoruz. Meta-modern kuşak, aynı anda hem ironik hem de samimi olabileceğimizi, birinin diğerini ille de eksiltmediğini anlıyor.
Hayırlı Cumalardan Bereketli Cuma’ya, Ayin, Tören ve Kültür Endüstrisi
3 Aralık 2019 Salı
Kültür endüstrisi, dinî ve ulusal bayramların metotlarını kendi çıkarlarına adapte etmekte gecikmedi; hem de bizzat bu bayramlardan bazılarını kendisi için dönüştürerek: Black Friday de tıpkı Noel gibi kültür endüstrisinin kendi çıkarları için dönüştürdüğü bayramlardan birisi oldu. İlginç olanı kültür endüstrisinin, birer dinî (Hıristiyan) bayram olan Thanksgiving (ve ertesi günü Black Friday) ve Noel'i Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Hıristiyan olmayan toplumlara da yayabilme becerisidir.
Bu Kasları Emek Emek Şişirdim!
1 Aralık 2019 Pazar
Peki sosyal medyada vücut çalışırkenki görüntülerini, kaldırdıkları ağırlıkları, alnından ter akan kareleri paylaşan erkekler acaba bu saldırıları savuşturmak için mi böyle davranıyor, bu görüntüleri yayınlıyorlar? Şüphesiz sadece bunun için değil. Beğenilmek, belki kendi beğendiği kişiye kendisini göstermek, hatta kimilerini kıskandırmak, yaptıklarıyla “düşman çatlatmak” da vardır çorbada.
Siyanür müdür Öldüren?
29 Kasım 2019 Cuma
İncitici olan buna alışmak, bir süre önce belki adliye polis marifetiyle yansıtmaktan alıkonulduğumuz duyarlıkları kaybetmek, daha fenası farkına varmaksızın bunlardan vazgeçmemizdir. Bireysel ve kolektif tam hak eşitliğine dayalı, dikey ilişki modellerinin uzağında, karnaval neşesi taşıyan yeni bir toplum inşasının, aynı zamanda alışmamakla, ezilenler dünyasına seçenekler sunan eleştiri kültürünü toplumsallaştırabilmekle de ilgisi olmalı.
Bir Sinema Destanı: Costa-Gavras’ın Anıları
28 Kasım 2019 Perşembe
Costa-Gavras, çağdaş politik sinemanın en önemli yönetmeni. Yunan asıllı Fransız sanatçı, Kazancakis’den ödünç aldığı başlıkla (Gitmesi mümkün olmayan yerlere git) seksen altı yıllık özyaşam öyküsünü 517 sayfalık kitapta anlatmış. Kendisi aynı zamanda senaryo yazarı da olduğu için, bir bakıma kendi çocukluk, gençlik ve meslek hayatının filmini çekmiş bu kitapta. Her satır çok görsel, çok sinematik.
Edebiyatta İnsest’e Ek
27 Kasım 2019 Çarşamba
Soruyu yineleyelim: Şemseddin Sami, romanına neden bir “insest motifi” ekleme ihtiyacı duydu? “Tragedyayı ağırlaştırmak için aklına gelen en ağır şey” belki buydu, evet, ama tragedyayı ağırlaştırmayı neden istedi? Şemseddin Sami’nin çok bilinçli bir tercihle, romanında “sadece kötü olduğu için” bir karaktere yer vermeyişinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Zaten ilk bakışta kötü -veya sevimsiz- diyebileceğimiz iki kişi var: Hacı Baba ile Ali Bey.
EURO 2020: UEFA’nın Kara Üçlemesi ve Pan-Avrupa
25 Kasım 2019 Pazartesi
2020 penceresinden bakıldığında görülen manzarada yeni stadyumlar, yeni metro ağları ya da yeni köprüler yok. Avrupa’nın kurucu mitini andıran, 1960 yılına ait bir resim var. Devletler ve toplumlar arasında, tarihten gelen rekabetleri unutmadan, ortak bir Avrupalılık bilinci yaratmak isteyen ilk projenin güncellenmiş, renklendirilmiş hali.
Benzerlikleri ve Farklılıklarıyla Peronculuk ve Chávezcilik
24 Kasım 2019 Pazar
Örgütsel düzlemde, Peronculuk ile Chávezcilik arasındaki en büyük fark, ilkinin köklerinin Peron tarafından ustaca tesis edilmiş ve desteklenmiş bir sendikal harekete dayanmasıydı. İşçi temelinin bu gayet sağlam örgütlenmesi, sosyo-ekonomik gelişmeler ve ülkenin kısmen sanayisizleşmesi günümüzde onun rolünü biraz azaltmış olsa da, başkanın ülke dışında olduğu ya da muhalefet dönemlerinde hareketin devamlılığını sağladı.
Çağdaş Öznellik Biçimlerimiz: Normal İnsanlar
22 Kasım 2019 Cuma
Acımasız piyasa mantığı her şeyi belirliyordur artık, zenginliğin, onaylanmanın son derece önemli olduğu büyük bir şehirde ve iletişim ağında genç olmanın acısını keşfeder her ikisi de. Connell “Marianne Sheriden benim gibi birini ne yapsın,” derken, Marianne da roman boyunca taciz edilir, şiddet görür, patalojikleştirilir, suçluluk duyar, kendine yönelik şiddet eğiliminde olur.
Bir Atı Anlatabilmek: Atlar Faytonlar İçin mi?
20 Kasım 2019 Çarşamba
Bugün sokak ortasında birisinin bir insanın ağzına bir demirle baskı uygulayarak, sırtına kırbaç vurarak, kalçalarını sert bir cisimle dürterek Çin’deki çekçekçiler gibi arabayı çektiğini görsek bunu yapana müdahale ederiz. Ama bir arabacı aynı şeyleri bir ata uyguladığında kılımız bile kımıldamıyorsa nedeni ya atların canının acımadığını düşünmemiz ya da o acıya karşı artık kayıtsız kalmış olmamızdandır.
Kötülük Fiili
18 Kasım 2019 Pazartesi
Kötülüğü isimler ve sıfatlarla sürekli betimlemenin ve kötülük eyleyenin kendi fiilini kanıksamasına yol açmanın da gereği yoktur. Evet, biliyoruz ki dil de bir çeşit inşa etme/yaratma edimidir ancak bu dil betimleyici olmaktan çıkmalı ve harekete geçirici olmalıdır, artık. Elbette bu konu, çok su götürür, zengin çağrışımları olan bir konudur.
Feminist Odalar (I)
15 Kasım 2019 Cuma
Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda’yı yazdığı günden bu yana kitabı, kadınların edebiyattaki yeri üzerine bir başyapıt olarak güncelliğini koruyor. “Oda” mefhumuna yakından bakmanın; başlangıcı ve bazen geri dönülen yeri simgelemesi açısından, düşünsel doğurganlığı temsil ettiğini kabul ediyoruz. Belki de daha çok yorumlama hareketini başlatan mekân olarak “Oda”… Kendi üzerine katlanan, dönen, düşünsel eylemin yordamı…
Yoksulluğun Yeniden Keşfi
14 Kasım 2019 Perşembe
Damgalayıcı nitelikteki sosyal yardımlar, insanların onurunu zedeleyerek neredeyse bir cezaya dönüşüyor. Özel yardımlara başvurmak ise, içinde bulunduğumuz dönemde ifşa edilmeyi gerektiriyor. Ancak “sesinizi duyurabildiğiniz” takdirde, ancak ne kadar müşkül durumda olduğunuzu binlerce, milyonlarca insanın önünde itiraf edebildiğiniz takdirde yardıma mazhar olabiliyorsunuz. Bu itiraf aynı zamanda başkalarının merhametine muhtaç olduğunuzun itirafı.
Hitler Üzerine Notlar’ın Düşündürdükleri
13 Kasım 2019 Çarşamba
Savaşlar, sadece savaş sırasında insanların psikolojisinin bozulmasına neden olmuyor. Yenilenlerin de adil bulacağı barış anlaşmalarıyla sonuçlanmayan savaşlar ve çatışmaların kötü anıları lanetli bir miras olarak gelecek nesillere aktarılıyor. Erasmus, Deliliğe Övgü’de “Savaş insanlara değil, insanlıkla ilgisi olmayan canavarlara yakışır,” demiş. Bu benzetme biraz abartılı bulunabilir, ancak savaşın insanları canavarlaştıran ortamlar yarattığı tespitine sanırım daha az itiraz olur.
Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm
12 Kasım 2019 Salı
AKP iktidarında, dinsel olan o kadar dünyevileşti, dünyevi olan o kadar dinselleşti, pek çok hayati kaynak gibi din de AKP ve neoliberalizm için o kadar kolonize edildi ki, ahaliye şükredip tevekkül edecek bir yer bile kalmadı. İşte bu yüzden insanlar, kaybetmiş/tutunamamış insanlar gibi değil de, sevdiklerini ve kendilerini kapıya dayanmış düşmana teslim etmek istemedikleri zamanlardaki gibi, intihar ediyorlar veya sevdiklerini öldürüyorlar.
Berlin Duvarı Yıkılalı 30 Yıl Olmuş
11 Kasım 2019 Pazartesi
Evet, özgürlükleri pahasına eşit yaşatılan insanlar, özgürlüğe koşarken karşılarına çıkan duvarları yıkabiliyorlardı ama, eşitlikleri pahasına özgürleşen (ya da özgürleştirilen) insanlar da, özellikle dünya nimetlerinden aldıkları pay kısıldığında, gerisin geriye “eşitliğe” değil, “faşizme” -ya da son dönemde kullanılan kibar ifadesiyle “sağ popülizme”- koşabiliyorlardı.
İntiharın Yoksulluğu
10 Kasım 2019 Pazar
İntihar, yoksulluk kaynaklıysa eğer, tepeden tırnağa bir yoksullaşma sürecinin eylemidir. Yaşam topyekûn yoksul kalmıştır, yoksullaşmıştır; zihin yoksullaşmıştır, kalp yoksullaşmıştır, zaman yoksullaşmıştır. En basit haliyle, yarının kendisi ve fikri yoksullaşmıştır çünkü bugün zaten -yaşanıyorken- yoksuldur. Yarının varlığına, başlangıcına, bitimine bizi götürebilecek herhangi bir duygu bulamayız, duygular yoksullaşmıştır.
Şili’de Post-neoliberal Dönüşümün Koşulları
9 Kasım 2019 Cumartesi
Son protestolarda öne çıkan sloganlardan biri, yeni nesilde korkunun nasıl ortadan kaybolduğunu açıkça gözler önüne seriyor: “Bizden o kadar çok şey aldılar ki, korku da onlardan biriydi” (Nos quitaron tanto que nos quitaron el miedo). Eşitsizlik ve adaletsizliğin, güvencesizliğin, bütün bunları daha da derinleştiren yolsuzlukların kaynağı olan neoliberal sistemden demokratik bir çıkış yolu olabileceği yönündeki inancı kıran da bu korkunun ta kendisi.
“Sanat Başka Bir Yere Gidiyor ve Siyaset Onu Yakalamak Zorunda”: Jacques Rancière ile Söyleşi
8 Kasım 2019 Cuma
Kişisel olmayan bir alan olarak öznellik alanını yeniden çerçevelendirmeye çok daha fazla yöneliktir. Belli bir tarzda, tekinsizliğin etkiler açısından siyasi yorumu her zaman bir tür müzakeredir. Sanat başka bir yere gidiyor. Ve siyaset onu yakalamak zorunda. Mesele, sanatçıların siyasi olmak için yapmaları gereken şey değildir; meselenin tersine çevrilmesi gerekir: Siyasi öznelerin sanatla nasıl bir ilişkisi vardır?
Asistanlık: "Hüzünlü Bir Yok Oluş Hikâyesi"ne Mütevazı Bir Katkı
6 Kasım 2019 Çarşamba
Sihirli bir değneğim olsa yapacağım ilk şey, 50/d garabetiyle zaten geleceksiz, güvencesiz çalışan araştırma görevliliğini kaldırmak, doktora öğrencilerini dünyada olduğu gibi burslu öğrenci statüsüne geçirmek olurdu. Diğer yandan ideal bir uygulamanın Türkiye şartlarında neye dönüşeceğini biliyoruz. Sıralamalarda ilk sıralarda yer alan vakıf üniversitelerinin doktor adayı asistanlarını üç kuruşa nasıl sömürdüğü herkesin malumu.
Kültür Siyasetin Aracı mı?
4 Kasım 2019 Pazartesi
Terry Eagleton’ın Kültür adlı kitabı, modern birey için kaçınılmaz sorulardan biri olan “Kültür nedir?” etrafında, sosyolojik bir zaviyeye tabi yazılmış. Kendisi, esasen İngiliz edebiyatı ve kültür kuramcısı olan Eagleton’ın birey merkezliliğin egemenliğinden rahatsız olduğu kesin. Düşünür, aşırı bir narsisizmin hat safhada olduğu şu günlerde kültür kavramının kendisini dogmatik kabuğundan çıkarıp yeniden toplumsal hale getiriyor.
Faşist ve Devrimci Miras Arasında Şili
2 Kasım 2019 Cumartesi
1970’lerden beri neoliberalizmin laboratuvarı gibi kullanılan Latin Amerika ülkesi Şili Pinochet diktatörlüğü döneminde sadece siyasal değil, ekonomik olarak da saldırıya uğradı. CIA destekli bir darbeyle yönetimi ele geçiren Pinochet sadece zorba iktidarı ile polis devleti kurmadı, aynı zamanda sağlık hizmetleri ile ulusal eğitimi metalaştıran, kamu kaynaklarını yağmalatan bir neoliberal teknisyenlik icra etti.
Ötekinin Gölgesi
31 Ekim 2019 Perşembe
Toplumların neyi hatırlayacağına ya da neyi unutacağına her türlü iktidar odağı karar veriyordu. Bu yüzden bir ülkenin tarihine bakacaksak eğer sadece popüler tarihine değil, kişisel tarihlere, ötekileştirilmiş azınlıkların tarihine de bakmak gerekir. Bu sebeple Benjamin’in önermesiyle tarihçi, (tarihsel maddeci-entelektüel-bilincinde olan-belki de bir fotoğrafçı) “tarihin tüylerini tersine fırçalamayı kendisi için görev sayan” kişi olmalıdır.
Düşünmeme Sanatına Karşı: Slavoj Zizek’in İki Kitabı
29 Ekim 2019 Salı
Zizek’in fikirleri “tartışmalı” olmayı sürdürseler de eleştirel düşünceden başka ne beklentimiz olabilir? Filozoflardan beklediğimiz kamuoyunun onaylandığı fikirleri daha sofistike biçimde tekrar etmeleri değildir şüphesiz; tersine, o fikirlerin geçtiği onaylanma süzgecindeki zayıflıkları açığa vurmaları ve alışılmadık, radikal potansiyelleri değerlendirmeleri değil midir onların yazdıklarını bir pazar gazetesi köşe yazarından veya televizyonun kanaat teknisyenlerinden ayıran?