Kültür Siyasetin Aracı mı?
4 Kasım 2019 Pazartesi
Terry Eagleton’ın Kültür adlı kitabı, modern birey için kaçınılmaz sorulardan biri olan “Kültür nedir?” etrafında, sosyolojik bir zaviyeye tabi yazılmış. Kendisi, esasen İngiliz edebiyatı ve kültür kuramcısı olan Eagleton’ın birey merkezliliğin egemenliğinden rahatsız olduğu kesin. Düşünür, aşırı bir narsisizmin hat safhada olduğu şu günlerde kültür kavramının kendisini dogmatik kabuğundan çıkarıp yeniden toplumsal hale getiriyor.
Faşist ve Devrimci Miras Arasında Şili
2 Kasım 2019 Cumartesi
1970’lerden beri neoliberalizmin laboratuvarı gibi kullanılan Latin Amerika ülkesi Şili Pinochet diktatörlüğü döneminde sadece siyasal değil, ekonomik olarak da saldırıya uğradı. CIA destekli bir darbeyle yönetimi ele geçiren Pinochet sadece zorba iktidarı ile polis devleti kurmadı, aynı zamanda sağlık hizmetleri ile ulusal eğitimi metalaştıran, kamu kaynaklarını yağmalatan bir neoliberal teknisyenlik icra etti.
Ötekinin Gölgesi
31 Ekim 2019 Perşembe
Toplumların neyi hatırlayacağına ya da neyi unutacağına her türlü iktidar odağı karar veriyordu. Bu yüzden bir ülkenin tarihine bakacaksak eğer sadece popüler tarihine değil, kişisel tarihlere, ötekileştirilmiş azınlıkların tarihine de bakmak gerekir. Bu sebeple Benjamin’in önermesiyle tarihçi, (tarihsel maddeci-entelektüel-bilincinde olan-belki de bir fotoğrafçı) “tarihin tüylerini tersine fırçalamayı kendisi için görev sayan” kişi olmalıdır.
Düşünmeme Sanatına Karşı: Slavoj Zizek’in İki Kitabı
29 Ekim 2019 Salı
Zizek’in fikirleri “tartışmalı” olmayı sürdürseler de eleştirel düşünceden başka ne beklentimiz olabilir? Filozoflardan beklediğimiz kamuoyunun onaylandığı fikirleri daha sofistike biçimde tekrar etmeleri değildir şüphesiz; tersine, o fikirlerin geçtiği onaylanma süzgecindeki zayıflıkları açığa vurmaları ve alışılmadık, radikal potansiyelleri değerlendirmeleri değil midir onların yazdıklarını bir pazar gazetesi köşe yazarından veya televizyonun kanaat teknisyenlerinden ayıran?
Taşraya Sığamama Hali: Kız Kardeşler
25 Ekim 2019 Cuma
Kız Kardeşler, taşrayı merkezin, merkezi taşranın gözünden göstermek yerine, bu ikilinin karşılaşmasını görünür kılabilmeye ve gerçeği gerçekle düzeltmeye çalışır. Baba Şevket, kendi yoksunluğunu çocukları çekmesin diye, çocuklarını tekrar şehre göndermenin yollarını arar. Çünkü taşrada boğazı kesilerek öldürülen çobanlar, eşkıya olduklarını düşündüğümüz iki muhafız, fısıltıların duyulduğu cinli bir ortam olarak tasvir edilen maden ocakları vardır.
“Hayvan Hakları Konusunda Göstermelik Adımlar Atılıyor”: Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu’ndan Burak Özgüner ile Söyleşi
22 Ekim 2019 Salı
Elbette hayvanlara zarar veren insanların gelecekte bir insana zarar verebilme ihtimali yüksek, belki de zarar vermişlerdir bile, bunu bilemiyoruz. Fakat “bugün hayvana, yarın insana” şeklinde bir argüman üzerinden gitmemek gerekiyor. Bu çok insanmerkezci bir yaklaşım. Hayvan da hakları olan, hisleri olan, canı yanan bir varlık. Canı yanan bir varlığa zarar verebilen, gözünü kırpmadan kesebilen insan toplumun içinde rahatça gezememeli.
“Hukuk ve Adalet Partisi artık daha güçlü bir demokratik yetkiye sahip”: Ernst Hillebrand ile Polony
21 Ekim 2019 Pazartesi
PiS, seçim kampanyası boyunca, çok sert bir retorikten kaçınmaya çalıştı ve sosyo-politik meseleleri ön plana alarak etkili bir koruyucu kollayıcı parti görüntüsü vermeye özen gösterdi. Sıradan vatandaşın, sessiz çoğunluğun, ortalama Polonyalının esenliğini ve mutluluğunu dert eden bir parti… Gelgelelim bu ortalama Polonyalı, ideolojik mücadelelere çok da yüz vermez, daha ziyade politikaların elle tutulur iktisadi ve toplumsal sonuçlarıyla alakadardır.
Portekiz’de Sosyalist Zafer: Geleceğe Dair Dersler, Mesajlar
21 Ekim 2019 Pazartesi
Ekonomik ve toplumsal eşitsizliklere karşı çıkmak ve Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesini hakkıyla yürürlüğe koymak yalnızca ortak pazar ve Euro bölgesinin herkes için çalışır hale gelmesini sağlamak için değil, iklim krizi ve dijitalleşme gibi yeni yeni ortaya çıkan zorluklara bir cevap üretebilmek için de kritik bir öneme sahiptir. Bizi bekleyen yıllarda ortak hedefimiz ve arzumuz buna yönelik olmalıdır.
Harold Bloom: Eleştirinin Canavarı
19 Ekim 2019 Cumartesi
Bloom’un edebiyata yaklaşımını fazla “Batı-merkezci” veya “elitist” bulanlar oldu. Kanonu yeniden düşünmek gibi kavramlar ortaya atıldığında Bloom, tıpkı kendinden önce Leavis gibi, edebiyatın yüceliğini sorgulamaya açan bu yaklaşımlara büyük bir öfkeyle saldırdı. Batı Kanonu eserinde buna “Hınç Okulu” (“School of Resentment”) ismini verdi. Bloom’a göre iyi edebiyat “dâhilerin” yaptığı bir işti.
Benzeştirmenin Dayanılmaz Hafifliği
18 Ekim 2019 Cuma
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından geriye doğru baktığımızda, kaba bir hesapla, son iki yüz- üç yüz yılı, insanlığın genel anlamda bilgilenmek, özgürleşmek, eşitlenmek, adalet arzusuna karşılık bulmak, yerel ve genel despotik yapılara karşı korunmak ve elbette her konuda ilerlemek ve karanlık geçmişin tasallutundan kurtulmak için yoğun bir uğraş içinde olduğunu ve başkaldırılarda bulunduğunu görürüz.
KHK'lıların Muhalefeti: KHK'lılar - Bir Muhasebe (2)
16 Ekim 2019 Çarşamba
KHK ile ihraç edildikten sonra deneyimleri birbirinden o kadar çok farklılaşan bir kesimden bahsediyoruz ki… Masal anlatıcısı olan da var, şarkıcı olan da; inşaatta çalışan da var, bez bebek ya da nohutlu pilav yapıp sokakta satan da. Mersin’de bir grup KHK’lı akademisyenin açtığı Kültürhane ve Eskişehir’de açılan Uçurtma Kitap Kafe adlı mekânlar da bu sürecin güzelliklerinden.
1402'den KHK'lara: KHK'lılar - Bir Muhasebe (1)
15 Ekim 2019 Salı
12 Eylül sonrası işlerinden çıkarılanlar, sıkıyönetim rejiminin kademeli olarak kalkmasıyla beraber işlerine son verilen bölgelerdeki İdare Mahkemelerine müracaat ettiler ve bir kısmı iade edildi. 2016 sonrası KHK’lıları için ise yargı yolu kapalı. İlk inceleme, kurulan OHAL Komisyonu eliyle yapılıyor. Komisyona yapılan kişisel başvurunun aleyhte sonuçlanması sonrasında yargı yoluna başvurulabiliyor.
Mûsikî ve Hüzün: Fahrettin Çimenli'nin Müziğine Bir Bakış
13 Ekim 2019 Pazar
Geçen yıl 16 Ekim’de kaybettik Fahrettin Çimenli’yi. İçimize yerleşen melâle ardında bıraktığı mûsikî mirası dışında hiçbir şey ecza olamayacak, biliyorum. Ama yine de “kültürel iktidar” teranesiyle “toplumsal algı”yı yönlendirme gayesinin güdüldüğü şu siyasal iklimde Çimenli’nin hayatı boyunca duruşundan hiç taviz vermeyişinin ne kadar değerli ve haysiyetli olduğunu -sanırım ölümünden duyduğum ağrıyı hafifletmesini umarak- zikretmeden edemiyorum.
Son Güzellik Bükücü: Gucci
11 Ekim 2019 Cuma
Birkaç yıldır, özellikle kadın kozmetiklerinde “bedenime değil, aklıma bakın” ya da “kimseyi takma, hayatını yaşa” sloganları bangır bangır beynimize kazınıyor. Artık reklamlarda çoğunlukla elmas gibi parlayan saçlardan ya da dudaklardan, hülyalı hülyalı bakan sarışın ve anoreksik kadınlardan ziyade spor yapan, buluş yapan, atar yapan ya da gecenin bir köründe süslenip püslenip sokağa fırlayan kadınları görüyoruz.
Duyguların Hukuki Politikası
9 Ekim 2019 Çarşamba
Yalan, bulunduğu bedenin şeklini alarak da kendini kamufle edebilir. O vücuttan, o dilden, o bedenden, o zihinden çıkar, insan şekline bürünür ve kendisini hakikat gibi sunar. Bazı yalanlar beyazken, bazılarının sinsiliği, kurgulanmışlığı, eğretiliği, kurnazlığı da buradadır. Hukuk diliyle konuşarak söylenen savunma yalanlarının tehlikesi, tam da yalanın o bulunduğu bedenden çıkarak hâkimlerin kapsama alanına girmeye çalışmasındadır.
Organik Olmayan Yaşam Düzleminde Edebiyat
4 Ekim 2019 Cuma
Deleuze, Spinoza’da karşılaştığımız kudretli olma halini pürtüklü uzam, kaygan uzam ve rizom kavramlarıyla betimleyerek yaratımın varoluşu aşan bağlamda bir “güç” ile ifade edilemeyeceğini, tersine yaratmanın varoluşa içkin olduğunu söyler. Nitekim düşünce kendi mahreminde mekândan duygulanır ve kimi zaman “kaygan” kimi zaman “pürtüklü” soyut mekânlara -ya da bu ikisinin değişebilir bir karışımına- bağlı olarak işler.
İvan İlyiç’in Ölümü Üzerine Bir Deneme
1 Ekim 2019 Salı
Rus edebiyatının en büyük yazarlarından birisi olan Lev Nikolayeviç Tolstoy’un, epik ve tragedyaya yakın tarzdaki romanlarından hariç, küçük çaptaki romanı İvan İlyiç’in Ölümü’nü okurken etkilendiğim şey ölümün yoğun baskısının sade bir şekilde betimlenmesiydi. Daha sonra Ulus Baker’in yukarıdaki sözlerinin gerçekliğini irdelerken romanda ölümün, ev, vatan gibi temalarla birlikte çizilmiş sınır çizgilerinin üzerinde dolaştığını hissettim.
Şantiye Yazıları: Felsefi Ivır Zıvır
28 Eylül 2019 Cumartesi
Kitapta, çoğunlukla kent hayatı ve kent insanının yaşama biçimi, kültürü üzerine şekillenen denemeler var. İnsanın dünya üzerindeki ilk ânından bugüne değin bir “tarihsellik vurgusu” denemelerin her zaman taşıyıcı yüklerinden birini oluşturuyor. Bu vurguyla birlikte sıkıntı, keder, varoluş gibi genel kavramları sorgulamayı seven bir kategori var yazarın evreninde.
Karaciğerim, Kaslarım ve Ben: Günümüz Tıbbî ve Terapötik Ethosu Üstüne [II]
26 Eylül 2019 Perşembe
Gerçekten de bugüne bugün, şer cephesini “damar sertliği” [ateroskleroz], “insülin [ve/veya leptin] direnci” ve “inflamasyon”un oluşturduğu bir “yaşam tarzı tıbbı” şebekesi söz konusudur. Alkol kullanımı, sigara içimi, “narkotik madde” suiistimali, stres, kafein ürünleri, tuzlu ve doymuş-yağlı yemekler, şişmanlık, karbonhidrat, hareketsizlik, zührevî hastalıklar, endüstriyel gıdalar ile giden, oradan “heteroseksüel-olmayan” cinsel edimlere dek uzanan bir sakıncalar listesi oluşturulur.
Karaciğerim, Kaslarım ve Ben: Günümüz Tıbbî ve Terapötik Ethosu Üstüne [I]
25 Eylül 2019 Çarşamba
Hakikat-sonrası ahvale yaraşacak ölçüde, muazzam boyutlarda ve çoğu kere bilim-dışı zırvalıklara meyleden bir sağlık tüketimi furyasının tam ortasındayız. Bu, 1980’lerin başına dek uzanan bir silsilenin devamı. Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Para Fonu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti; evet bütün bu majüsküllü organizasyonlar “reform” tasallutu altında eşgüdümle bunu istedi.
İktidarın Dışavurumu Olarak Şiddet
23 Eylül 2019 Pazartesi
Modernizmin birçok yönden içerdiği Aydınlanmacı etkilere rağmen bizim toplumumuzun hâlâ bir kan toplumu olduğunu düşündüren birçok veri bulunduğunu söyleyebiliriz. Modernizm öncesi toplumlarda olduğu gibi şiddet bizde hâlâ amaca götüren en önemli ve işlevsel araç olarak kutsanır. Şiddetin dolaysızca kullanıldığı geç modernleşmiş toplumlarda işlerin, işleyen açısından, şiddetin kestirmeden amaca ulaştıran işlevi aracılığıyla kolaylıkla halledildiğini gözlemleyebiliyoruz.
RTÜK Üyesi Faruk Bildirici ile RTÜK, Medya ve Sosyal Medya Üzerine: “Mücadelenin Kendisi Kazanmaktan
19 Eylül 2019 Perşembe
Teyit.org gibi doğrulama organizasyonlarının işlevi zamanla daha çok artacak ve onlara daha çok ihtiyaç duyacağız gibi görünüyor. Fakat biz gazetecilerin onlara iş bırakmamasında, kendi evimizi temizlemeye çalışmamızda yarar var. Bu öncelikle medyanın okur ve izleyici karşısındaki güvenilirliği ile ilgili. Yalan ve yanlıştan arınamayan medyanın güvenilir olmasını, dolayısıyla da hayatiyetini sürdürmesini bekleyemeyiz.
Kral Süleyman’ın Madenleri ve Ekolojik Modernleşme
17 Eylül 2019 Salı
Ekolojik modernleşmenin öne sürdüğü “Yeşil kapitalizm” gerçekten ekolojik sürdürülebilirlikle bir arada düşünülebilir mi ve endüstrileşmenin yoğunlaştırdığı ekolojik problemler, “yeşil kapitalist” programlarla çözülebilir mi? Kapitalizmin gelecek kuşakları, doğayı veya diğer toplumları gözetme ve düşünme gibi bir amacı var mıdır yoksa üretilen teoriler sadece gelişmiş devletlerin kendi gerçeklikleri ve çıkarları doğrultusunda mı kurgulanmıştır?
Oyun Oynamayı Politik Düşünmek:  Queer Olympix Deneyimi
15 Eylül 2019 Pazar
Endüstriyel oyunların kuralları kesin olarak emredici ve tartışılmaz nitelikler içerir. Tartışılsa veya değiştirilse dahi mihmandarları daima beyaz hetero erkekler olmuştur. Örneğin modern olimpiyat oyunlarının kurucusu Baron Pierre de Coubertin, yarışması gereken hakiki olimpik kahramanlarını yetişkin erkek birey olarak tanımlamıştır. Kadınlar, oyunlarda ancak şampiyon erkeklere ödül sunma merasiminde var olabilir.