Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Hareketlere Kısa Bir Bakış: Macaristan, Polonya ve Türkiye Örnekleri
25 Şubat 2022 Cuma
İncelediğimiz ülkelerdeki, siyasi rejimlerin karakterinin de bir parçası olarak değerlendirebileceğimiz toplumsal cinsiyet karşıtı siyasetin pratikleri çarpıcı düzeyde benzerlikler barındırıyor. Bununla beraber toplumsal cinsiyet karşıtı siyasetin, yalnızca milliyetçi muhafazakâr grupların din/inanç unsuru temelli örgütlü kampanyaları olarak değil, küresel ölçekte de yükselen neoliberalizm ve sağ popülizm ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sermaye, Emek Sömürüsü ve Müşteri Hükümranlığı Sarmalında Market İşçisi Olmak
24 Şubat 2022 Perşembe
Görüşme yapılan işçilerin anlatılarında da markette çalışmanın güçlüklerinin bedensel yorgunluğun ötesinde işçiler ile müşteriler arasında kurulan ilişkinin onur kırıcı ve aşağılayıcı bir biçimde yaşanmasından kaynaklandığına ilişkin ifadelere çokça tanık oluyoruz. Bu ilişki işçilerin kendilik algılarında duygusal-sembolik şiddet yaratabiliyor. Sorun sadece işin “stresli”, “ağır” ve “zor” olarak adlandırdıkları koşullarına karşılık asgari ücret almaları değildir; özsaygılarına yönelen bir tehditle de karşı karşıyadırlar.
YÖK’ün “Müşteri Garantili” Üniversite Anlayışı Bir “Yükseköğretim Simülasyonu” Yaratıyor
22 Şubat 2022 Salı
YKS barajının kaldırılması, yolcu garantili havalimanları, müşteri garantili otoyollar ve köprüler gibi üniversitelere de öğrenci garantisi vermenin bir yoludur. Bu garanti söylenildiği gibi sadece vakıf üniversitelerinin patronlarını değil, ikinci öğretim ücreti nedeniyle taşra üniversitelerinin hocalarını ve ilahiyat gibi öğrenci kontenjanında sınır tanımayan fakülteleri de sevindirir.
Otoriter/Demokratik Siyaset Tartışmalarının Arka Planı
21 Şubat 2022 Pazartesi
Kemalizm’i demokrasiye bükme çabalarını yadırgamak tabidir, ancak 90’lı yıllarda, demokratikleşmenin önündeki engelin kökeninde bu tarihsel olgunun yattığını iddia etmek, yukarıda da işaret etmeye çalıştığım gibi, bence siyasi bir şaşılıktı. Bu siyasi şaşılığın altını çizmemizin nedeni, Kemalizm’i otoriterlik ithamlardan azade kılmak değil, kalkış noktası bu zeminden hareket eden demokratikleşme iddialarının ve çabalarının yel değirmenleri ile savaşmaya benzemesidir.
Sloganlaşanın Melankolisi: Kurşun Uykusu
20 Şubat 2022 Pazar
Kişi, Birsel’in enstalasyonunu gördüğünde tam olarak hangi kayba işaret ettiğini bilmese bile işin bir kayba işaret ettiğini hissedebilir. Kaybedilenin nasıl bir iletişim, nasıl bir toplumsal bağ olduğu tam olarak anlaşılmasa da katılaşan beden kalıplarının ölümü andıran bir katılaşmaya işaret ettiği de hemen anlaşılabilecektir. İfade özgürlüğünü yasaklamalar üzerinden düşündüğümüz sürece iletişim, içerik, toplumsal bağ, eleştiri hep bu ölümü andıran katılaşmaya yakın durmak zorunda kalır.
“Altı"lı Zirve, İttifaklar ve Seçimler Üzerine Bazı Notlar
18 Şubat 2022 Cuma
Millet İttifakı HDP ile açık ve örgütsel bir ittifaka giremese bile, gevşek ve örtük bir ittifakı tesis etmekten imtina edecek pozisyonda da değildir. Tüm ekonomik krizlere, uluslararası konjonktürün AKP ve müttefikleri aleyhine dönmesine vb. rağmen Millet İttifakı açık ara Cumhur İttifakı’nın önünde değildir ve yaklaşan seçimler Millet İttifakı için çantada keklik değildir.
Geçmiş Referandumu: 4 Mayıs 1937
17 Şubat 2022 Perşembe
Dersim'de 4 Mayıs 1937 tarihini yaşayanlar ve ezilenler ile iktidarın hâkimiyetini, biçtiği kimlik kalıbını kabul ederek Türklük Sözleşmesi'ne sığınıp özgürlük hissiyatıyla o gün plan yapanlar, yataklarına kolektif suçun bir parçası olduğunu düşünmeden huzur içinde girenler, böyle ailelere mensup olanlar, geçmiş kliniğinde evvelleri ile aynı şekilde, aynı ruh haliyle yüzleşmezler.
Platform Kapitalizminin Tekerlerine Çomak Sokan Kuryeler ve Esnaf Kurye İdeolojisinin Alaşağı Edilişi
15 Şubat 2022 Salı
Bizler, yani tüketiciler, platform kapitalizminde sadece “sipariş ver” veya “sepete at” düğmesine basan bireyler değiliz. Verdiğimiz bilgilerle, uygulamalarda ve web sitelerinde bıraktığımız etkileşimlerle, beğenilerimiz, paylaşımlarımız ve retweetlerimizle algoritmaları beslerken aslında değer üretiyoruz. Yani yemek ısmarlamak ya da film izlemek üzerinden kurulan tüketici-üretici ilişkisinin ötesinde bir durumla karşı karşıyayız.
Herkeste Olan Vintage
14 Şubat 2022 Pazartesi
Bir giydiğini bir daha giymemek, en azından aynı kıyafetle görünmemeye özen göstermek artık sadece ünlülere ya da “sosyete”ye has bir alışkanlık olmaktan çıktı. Bir giydiğimizin yüzüne ertesi sene bakmadığımız, “moda” denilen şeye ayak uydurma çabalarımızla dolaplarımızı şişirdiğimiz bu çağda, vintage kıyafetler nerede duruyor, bu hengamenin içinde nasıl bir yer açıyor kendisine? Ve vintage, seri üretimin, hızlı tüketimin, kısacası tüketim toplumunun elinde neye dönüşüyor?
Edebiyat, Sanat ve Kültürde Âdem ile Havva
13 Şubat 2022 Pazar
Aydınlanma Çağı’yla birlikte “İlk Günah” miti ve bunun sonucunda cennetten kovulma hikâyesi artık çok farklı okunmaya başlar. Aynı zamanda aydın bir ilahiyatçı olan Johann Gottfried Herder, “İnsan, yaratılışın ilk özgür bırakılan kişisidir; o, dik durmuştur,” der. Psikanalist ve sosyolog Erich Fromm dünyanın bu en güçlü mitini şöyle yorumlar: İnsan bağımsız olmalıdır, hatta Tanrı’dan bile bağımsız olmalıdır. Öte yandan Hegel de mitteki yılanı insanın bilgi için duyduğu susuzluğun bir sembolü olarak görür.
GIG Ekonomisi ve Direniş: İşçiler “Kısa Süreliğine” mi Tarih Sahnesine Çıkıyor?
10 Şubat 2022 Perşembe
İşçiler direnişlerinin temeline zammı alırken, GIG işçiliğini de hedef almayı başardılar. Statüsüzlüğün ve istihdamsızlaştırmanın karşısında durarak yeni bir yol açtılar. Toplu iş sözleşmesinde anlaşmazlık durumunda işçi sınıfının bir silahı haline gelen iş bırakmanın meşruiyetini tekrar hatırlattılar. Bu kazanımdan ve iş durdurmadan etkilenen işçiler, iş bırakmaya başladılar.
Pandeminin Sonu Nasıl Gelir?
9 Şubat 2022 Çarşamba
Pandemilerin sonunu getirecek olan dünyayı, doğayı bu denli tahrip etmemektir. Madencilik, endüstriyel hayvancılık, daha fazla enerji saplantısı sürdüğü müddetçe salgınlar çağından çıkış olmayacak. Kazanç yerine yaşamı, sürdürülebilir kalkınma yerine sürdürülebilir geleceği ikame etmedikçe pandemilerden pandemi beğeneceğiz önümüzdeki yıllarda. Çünkü dünya, insanı ve insan uygarlığının şekillendirdiği kapitalizmi artık taşıyamıyor.
"Fiilî Grevler: Bir Eşik Atlama Fırsatı"
8 Şubat 2022 Salı
Ufak bile olsa bir kazanım elde edebilen her işçi direnişi, katılımcılarında olumlu bir iz bırakır elbette. İnsanlar gerçekten de eylemden öğrenir, eylem sayesinde dönüşür, bir düzeyde bir sınıf bilinci kazanır. İşçi sınıfının kitlesel düzeyde bilinçlenmesi için bundan başka bir aracımız, yolumuz yok. Benim kitapta pek çok işçiden duyup alıntıladığım gibi: “Anlatmakla olmuyor, yaşamak lazım!”
Şili Halkları Pinochet Rejimiyle Hesaplaşabilecek mi?
7 Şubat 2022 Pazartesi
Boric ve ekibini çok zor zamanlar bekliyor. Hele hele şu an Peru'da Devlet Başkanı Castillo'nun düştüğü ibretlik, iktidar olamama ve sağa savrulma durumunu göz önünde bulundurursak Şili'yi de değiştirmenin hiç kolay olmayacağı rahatlıkla görülebilir. Fakat önemli olan bunun için hep birlikte mücadele edecek olmaları. Lafı bu konuda Boric'in söyledikleriyle bitirelim: Bir yol haritamız var, ancak bu yolda bir uçurum karşımıza çıkarsa, yorucu ve zor olsa da onu aşmanın bir yolunu arayacağız...
Kendini Bulma Labirentinde "Hep Sondan Başlar"
6 Şubat 2022 Pazar
Hep Sondan Başlar’daki réunion asırlar boyu sosyal yapılara ve normlara sirayet eden yıkıcı bir erkeklik algısı ve cinsel saplantılı seremonilerin modern bir uygulaması olarak görülebilir. Kullanılan açık üslup okura romanın bu yıkıcılığa açık bir eleştiri olduğunu düşündürtüyor. Suat haricinde şu sıralar “toksik” olarak adlandırılan erkekliğin bir başka yorumuna Timur karakterinin gençlik hatıralarında yeniden rastlarız.
İdeal Mesafe: İki Şafak Arasında
4 Şubat 2022 Cuma
İş kazası gibi bir meselede, yönetmen kolaycılık yapıp mağdur üzerinden hikâyeyi anlatabilir ve izleyiciyi filmin içine kolayca çekebilirdi. Ama bu kolaycılığa düşmeyip risk alıyor. Yaşananları dışarıdan, başka bir gözle takip ettiriyor izleyiciye ve karakterler ile izleyici arasındaki mesafeyi öyle iyi ayarlıyor ki, böyle bir olayın, olayı yaşamayan ama duyan kişiler için gelip geçici olabileceğini, belki de üzerinde biraz konuşulup unutulacağını, en azından bunun da bir ihtimal olduğunu mükemmel biçimde aktarıyor.
“Hazreti Âdem Efendimize Küfretmek” Nasıl Bir Suçtur?
2 Şubat 2022 Çarşamba
Konuşmak istediğim, aslında sormak istediğim şeyler farklı: Eleştiri nerede biter, kanunda bahsedilen “dini değerleri alenen“ aşağılamak ve bu aşağılamanın “kamu barışını bozmaya elverişli olması durumu” nerede başlar? Dinî değerlerin “aşağılanması” ile kolayca bozulan “kamu barışı” insanlar evlerinin önünde hedef gösterildiklerinde de bozulmazlar mı?
Bir Yönetim Biçimi Olarak “Olayla İdare” ve Duygusal Üstünlükçülük Rejimi
1 Şubat 2022 Salı
“İktidar bu açıklamasıyla neyi hedefliyor? Gündem mi saptırıyor?” sorularının sanırım gözden kaçırmaması gereken şey şu: İktidar tarafından yapılan her açıklama, mobilize edilen her saldırı bir şeyler üretiyor ve bunların başında da duygular geliyor. Bıkkınlık, politik depresyon, sinizm, öfke, şaşkınlık, çaresizlik, korku bunlardan bazıları. Üretilen türlü argümanlarla aklınızla dalga geçilmesinin, “hain, yalancı, beceriksiz” gibi ifadelerle hakarete uğramanın ve küçük görülmenin duygusal ve bedensel bir maliyeti var.
Güçlünün Masasında Güçsüze Düşen! Arabuluculuk Sistemi
31 Ocak 2022 Pazartesi
Şimdilerde ise, aile kurumunun kutsallığı üzerine kurulu aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda da zorunlu arabuluculuk sistemine geçilmesinin planlandığı anlaşılmaktadır. Arabuluculuk sisteminin aile içi şiddeti görünmez kılacağı, eşitsiz ve güçsüz konumdaki kadını yargısal süreçlerin korumasından mahrum bırakacağı, patriarkal sistemin güçlü olduğu Türkiye’de kadını güvencesiz bırakacağı eleştirilerinin büyük haklılık payı vardır.
Brecht’te Göç, Sürgün ve Mültecilik
30 Ocak 2022 Pazar
İki mülteci yaptıkları bu sohbetlerde pasaport, erdem, cinsellik, eğitim, özgürlük, demokrasi gibi konularda ve –hiçbir yere gidemedikleri istasyonda sürekli söz ettikleri– farklı ülkeler hakkında düşündüklerini birbirlerine özlü (lakonik) biçimde aktarırlar. Değindikleri her konu ve bu konuyla ilgili kavramlar, bunlara ithaf edilen ideolojik anlam giderilinceye kadar en küçük ayrıntısına dek somutlaştırılır, bölünür, soyutlanır ve kendi karşıtına dönüştürülür.
28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı
28 Ocak 2022 Cuma
28/29 Ocak 1921 gece yarısından sonra, saat 1:30 dolaylarında hareket eden tekneye bindirildikleri söylenenlerin sayısı 15’tir. Öyle anlaşılıyor ki, bu sayı esas alınarak, katliamın kurbanları yıllar boyu hep “15’ler” diye anılmıştır. Ama artık, öldürülenlerin sayısını ve adlarını kesin olarak bilebiliyoruz. Suphi’nin partisinin içine sızmayı başarmış ajanlardan biri, bindirildiği tekneden sağ olarak karaya çıkartılarak serbest bırakıldığına göre, diğerleri sadece bir kere öldürülürken kaç kere öldürüldüğünü bilemediğimiz Suphi’nin eşi Maria’yla birlikte, katliam kurbanlarının tam sayısı 14’tür.
"Neyin Fırsat Penceresi?"
26 Ocak 2022 Çarşamba
Gerçekçi bir değişim formülü konusunda benim kafam oldukça karışık. Bunun bir nedeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yarattığı değişikliklerdir. Bu sistem gerçekten bütün devlet kurumlarını öyle bir değiştirdi ki bu kurumların istenen daha demokratik bir modele yeniden yerleştirilmeleri bence neredeyse imkânsız. Burada, önümüzdeki dönemde iktidara gelecek olanların “kurucu” bir perspektif sahibi olmaları ve ülkeyi sanki yeniden kuruyormuşçasına davranmaları gerekiyor.
Feminist Odalar (XV): Şiirden Bir Ülke Bahçesi - Gülten Akın Sempozyumu
24 Ocak 2022 Pazartesi
Fatma Aliye ile Virginia Woolf, Gülten Akın ile Louise Glück, Şirin Tekeli ile Gayatri Chakravorty Spivak sempozyumlarda tanışsalar ve arkadaş olsalardı, yaşadığımız dünya kesinlikle bugünden daha eşitlikçi bir dünya olurdu. Yalnızca feminist edebiyat eleştirisi ve feminist eleştiri açısından değil, kadınların sorunlarının tüm insanlığın sorunu olduğunu anlamak ve bugün üstlendiğimiz mücadele yükleri yerine daha neşeli ve umutlu bir dünyada yaşamak gerçekten mümkün olabilirdi.
Tahsin Yücel’in “Gökdelen” Ufkunda Neler Vardı?
23 Ocak 2022 Pazar
Yazımızın başlığı içinde geçen soruya gelirsek; soru şudur: Tahsin Yücel, 2000’li yılların başında yazdığı söz konusu romanında, gerçekte bilgisine sahip olamayacağımız 2070’li yıllar için bir düzen hayal etse de bunlar, 2023’ün eşiğinde olduğumuz bugünler için ne anlam taşır, bugünün hangi gerçekliklerine isabet eder? Bu yönüyle Gökdelen isabetli, başarılı öngörüler sunan bir distopik roman mı, yoksa dikkatli ve ayrıntılı realist gözlemlerle günceli iyi analiz etmiş bir roman mıdır?