“Hazreti Âdem Efendimize Küfretmek” Nasıl Bir Suçtur?
2 Şubat 2022 Çarşamba
Konuşmak istediğim, aslında sormak istediğim şeyler farklı: Eleştiri nerede biter, kanunda bahsedilen “dini değerleri alenen“ aşağılamak ve bu aşağılamanın “kamu barışını bozmaya elverişli olması durumu” nerede başlar? Dinî değerlerin “aşağılanması” ile kolayca bozulan “kamu barışı” insanlar evlerinin önünde hedef gösterildiklerinde de bozulmazlar mı?
Bir Yönetim Biçimi Olarak “Olayla İdare” ve Duygusal Üstünlükçülük Rejimi
1 Şubat 2022 Salı
“İktidar bu açıklamasıyla neyi hedefliyor? Gündem mi saptırıyor?” sorularının sanırım gözden kaçırmaması gereken şey şu: İktidar tarafından yapılan her açıklama, mobilize edilen her saldırı bir şeyler üretiyor ve bunların başında da duygular geliyor. Bıkkınlık, politik depresyon, sinizm, öfke, şaşkınlık, çaresizlik, korku bunlardan bazıları. Üretilen türlü argümanlarla aklınızla dalga geçilmesinin, “hain, yalancı, beceriksiz” gibi ifadelerle hakarete uğramanın ve küçük görülmenin duygusal ve bedensel bir maliyeti var.
Güçlünün Masasında Güçsüze Düşen! Arabuluculuk Sistemi
31 Ocak 2022 Pazartesi
Şimdilerde ise, aile kurumunun kutsallığı üzerine kurulu aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda da zorunlu arabuluculuk sistemine geçilmesinin planlandığı anlaşılmaktadır. Arabuluculuk sisteminin aile içi şiddeti görünmez kılacağı, eşitsiz ve güçsüz konumdaki kadını yargısal süreçlerin korumasından mahrum bırakacağı, patriarkal sistemin güçlü olduğu Türkiye’de kadını güvencesiz bırakacağı eleştirilerinin büyük haklılık payı vardır.
Brecht’te Göç, Sürgün ve Mültecilik
30 Ocak 2022 Pazar
İki mülteci yaptıkları bu sohbetlerde pasaport, erdem, cinsellik, eğitim, özgürlük, demokrasi gibi konularda ve –hiçbir yere gidemedikleri istasyonda sürekli söz ettikleri– farklı ülkeler hakkında düşündüklerini birbirlerine özlü (lakonik) biçimde aktarırlar. Değindikleri her konu ve bu konuyla ilgili kavramlar, bunlara ithaf edilen ideolojik anlam giderilinceye kadar en küçük ayrıntısına dek somutlaştırılır, bölünür, soyutlanır ve kendi karşıtına dönüştürülür.
28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı
28 Ocak 2022 Cuma
28/29 Ocak 1921 gece yarısından sonra, saat 1:30 dolaylarında hareket eden tekneye bindirildikleri söylenenlerin sayısı 15’tir. Öyle anlaşılıyor ki, bu sayı esas alınarak, katliamın kurbanları yıllar boyu hep “15’ler” diye anılmıştır. Ama artık, öldürülenlerin sayısını ve adlarını kesin olarak bilebiliyoruz. Suphi’nin partisinin içine sızmayı başarmış ajanlardan biri, bindirildiği tekneden sağ olarak karaya çıkartılarak serbest bırakıldığına göre, diğerleri sadece bir kere öldürülürken kaç kere öldürüldüğünü bilemediğimiz Suphi’nin eşi Maria’yla birlikte, katliam kurbanlarının tam sayısı 14’tür.
"Neyin Fırsat Penceresi?"
26 Ocak 2022 Çarşamba
Gerçekçi bir değişim formülü konusunda benim kafam oldukça karışık. Bunun bir nedeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yarattığı değişikliklerdir. Bu sistem gerçekten bütün devlet kurumlarını öyle bir değiştirdi ki bu kurumların istenen daha demokratik bir modele yeniden yerleştirilmeleri bence neredeyse imkânsız. Burada, önümüzdeki dönemde iktidara gelecek olanların “kurucu” bir perspektif sahibi olmaları ve ülkeyi sanki yeniden kuruyormuşçasına davranmaları gerekiyor.
Feminist Odalar (XV): Şiirden Bir Ülke Bahçesi - Gülten Akın Sempozyumu
24 Ocak 2022 Pazartesi
Fatma Aliye ile Virginia Woolf, Gülten Akın ile Louise Glück, Şirin Tekeli ile Gayatri Chakravorty Spivak sempozyumlarda tanışsalar ve arkadaş olsalardı, yaşadığımız dünya kesinlikle bugünden daha eşitlikçi bir dünya olurdu. Yalnızca feminist edebiyat eleştirisi ve feminist eleştiri açısından değil, kadınların sorunlarının tüm insanlığın sorunu olduğunu anlamak ve bugün üstlendiğimiz mücadele yükleri yerine daha neşeli ve umutlu bir dünyada yaşamak gerçekten mümkün olabilirdi.
Tahsin Yücel’in “Gökdelen” Ufkunda Neler Vardı?
23 Ocak 2022 Pazar
Yazımızın başlığı içinde geçen soruya gelirsek; soru şudur: Tahsin Yücel, 2000’li yılların başında yazdığı söz konusu romanında, gerçekte bilgisine sahip olamayacağımız 2070’li yıllar için bir düzen hayal etse de bunlar, 2023’ün eşiğinde olduğumuz bugünler için ne anlam taşır, bugünün hangi gerçekliklerine isabet eder? Bu yönüyle Gökdelen isabetli, başarılı öngörüler sunan bir distopik roman mı, yoksa dikkatli ve ayrıntılı realist gözlemlerle günceli iyi analiz etmiş bir roman mıdır?
Kendi Başına Var ve Kendi Kendinin Sebebi: Sezai Karakoç ve İkinci Yeni
21 Ocak 2022 Cuma
Ölümünün ardından konuşulanlar arasında onun antisemitist içerik barındıran yazıları, sola ve sağa yönelik kaba tasnifleri de bulunuyordu. Hem edebiyatı hem de politik görüşleri bakımından ilgi çekici olan Karakoç’un İkinci Yeni hareketine mensup bir şair olması ve İkinci Yeni şairlerinin genelinin dünya görüşü olarak Karakoç’a oldukça uzak olmaları ilgi çekici.
“Yeraltı İnsanı Hep Bizimle Birlikte Yaşıyor”
20 Ocak 2022 Perşembe
Yeraltı İnsanı’nın bir vakti var mı bilemiyorum? İnsanın kendiyle problem yaşaması ne zaman biter, o zaman geçersizleşir belki. Kapitalizmin kendine ve her şeye kadir varlıkları için yeraltı insanı olmak fuzuli, gereksiz gelebilir. Bu kıvranmalar her şeyi apaçık bilen, gören, duyan dört başı mamur kapitalist öznelliğe pek bir kaotik, belirsiz, çirkin gelebilir.
Hollywoodvari Bir Yüzleş(eme)me Hikâyesi: Kulüp
18 Ocak 2022 Salı
Tüm Hollywoodvari örneklerinde olduğu gibi, Yahudi Matilda, Raşel ve Rum Tasula’nın kurtarıcıları, Müslüman Türkler oluyorlar ve dizi sonunda, sanki onlar da bu kıyımın tarihsel suç ortakları değillermiş gibi, örneğin hem Çelebi, hem de Hacı, gözümüzde aziz mertebesine ulaşıyorlar.
COVID-19 ve Bagajda Mal
17 Ocak 2022 Pazartesi
“Aşı var, olsalardı yaşarlardı,” deyip geçemezsiniz. Beş ayı geçen bir zamanda her gün yüzün üstünde, haftada binin üstünde insanın ölmesine boş veremezsiniz. Herkesin bildiği sır olarak ölüm verilerinin üzerini örtemezsiniz. Omicron dalgasının tüm gücüyle estiği yeni yılda olabilecek azami halk sağlığı önlemlerini almak yerine, “herkes kendi riskini kendisi görsün ve ona göre kendisini korusun” demek gafletinde bulunamazsınız.
Marx’ın Maliye Konusunda Yazdıklarını Okumak Lazım
16 Ocak 2022 Pazar
Faiz ve sermaye olarak para getiren sermaye birikimi, hükümetler sayesinde kurumsal ve siyasal çok güçlü bir tabana yerleştirildi. O kadar ki, kriz dönemlerinde, hükümetler, bankaları ve yatırım fonlarını mutlaka kurtarmak zorunda kaldılar. Hiçbir hükümet ve bu gelişmeden zarar gören yurttaşlar da bu zorunluluktan kaçınamazdı. Şimdi, paradan oluşan sermaye birikimi ile gerçek anlamda sermaye birikimini ayırt etmemiz gerekir.
İşçi Göçünün 60. Yılı
15 Ocak 2022 Cumartesi
Türkiye ile Almanya arasındaki altmış yıllık işgücü anlaşmasının başarı tablosu vesilesine dönüşeceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Benim için Almanya'nın ne ölçüde bir göç ülkesi olduğu, onun, göç tarihiyle ne kadar incelikli ve özeleştirel başa çıktığında saklı. Böyle bir yıldönümü bağlamında bence bu daha ziyade ebeveynlerimizde teşhis edilen misafir işçi hastalıkları üzerine konuşmayı da içeriyor.
Gönüllü Riayet ve Türklük Sözleşmesi
14 Ocak 2022 Cuma
Ünlü, kendini Türk/Müslüman olarak kabul edenlerin, kendi üzerine düşünememe, kendini sorunsallaştıramama, duygularını ve düşüncelerini oluşturan faktörlerin dökümünü çıkaramama, imtiyazlarını görememe veya kabul edememe gibi çok önemli ortak paydalarda birleştiklerini savunur. Elbette bu, eleştirel bilincin, diyalektik düşünüşün askıya alınması da demek. Peki, böyle bir durumda, gönüllü riayet üzerine kurulmuş bir kimlik edinme sürecinin ve bunun içselleştirilişinin ardından, şimdiki iktidara karşı duyulan gönüllü riayetin ilgasından nasıl söz edilebilir?
Kısa Bir Değini: “Türkçe Tıp” Garabeti Üzerine
14 Ocak 2022 Cuma
Arkaik ve anakronik bir can çekişmeden farksız olan, tıp veya hekimlik dilinin Türkçeleştirilmesi girişimlerindeki koyu cehaleti, o bildik tözcülüğüyle “Öztürkçe” ideolojisini, Türkçülüğün Esasları’nın ikinci bölümünde öngörülen program kapsamında ve “ıstılah ve ıslah” yolundaki pedagojik türküyü ne kadar eleştirsek az. Bu meseleyi politika sularına demirlemeden ele almak da, bir o kadar olanaksız.
Mülteci Bedeni ve Mezarlıkları
13 Ocak 2022 Perşembe
Dağların, denizlerin, göllerin ve kimsesiz mezarlıklarının birer mülteci mezarlığına dönüşmesi mülteci krizinin önemli bir göstergesidir. Mülteciler önemli sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldıkları göç yollarında bulaşıcı hastalıklara, vahşi hayvan saldırılarına maruz kalmaktadırlar. Bunların yanı sıra güvenlik önlemlerinin hiçe sayıldığı teknelerde, mülteciler ölümle yüz yüze gelmektedir. Geçişlerin güvenlik güçlerine yakalanmadan gerçekleşmesi için dağ yollarını kullanan mülteciler donarak hayatlarını kaybetmektedir.
Şili'de Yeni Bir Başlangıç
12 Ocak 2022 Çarşamba
Boric gibi öğrenci hareketinden gelip parlamento ya da belediye yönetiminde yer alanların sayısı son yıllarda arttı. Örneğin geçen yıl Şili Komünist Partisi’nden (PCC) aday olup seçilen, Santiago Belediye Başkanı Irací Hassler bu kuşağın sembollerinden. Bu genç kuşak hem siyasette yeni şeyler söylüyor hem de giderek daha baskın bir rol oynuyor. Aynı zamanda on yıl öncesine kadar kıtada hakim anlayış olan Bolivarcı sosyalizm yaklaşımından farklı bir solu yeşertmenin yolunu arıyorlar.
"Toplumsal Dinamikleri Psikopatolojik Kavramlarla Anlamaya Çalışmak Önemli Yanılgılara Yol Açar"
9 Ocak 2022 Pazar
Neden narsisistler iktidarda? Çünkü Dünya halkları için gittikçe daha kaygı verici hale gelen dünya hali, geçmişin yaralarını deşiyor, yeni narsisistik yaralanmalara yol açıyor, toplulukların kurtarıcı arayışını harlıyor. “Kurtuluş”, “yeniden doğuş” vaat eden narsisistik liderlerin, “tek adam”ların yükselişi, şaşırtıcı değil.
Kieslowski’nin Rengi
8 Ocak 2022 Cumartesi
Evrenselliğe ilişkin zihnimi ilk kuşatan soru şu: Kieslowski, duyguların evrensel oluşuna inancını acaba hiç yitirmiş miydi? Cevabım ise bir temenniye bürünerek çok açık aslında: Sanmıyorum. Şüphesiz onun rengini evrensel bir bütün haline getiren, onun insana, hayata değgin her şeye sımsıkı tutunmasıydı.
“Çıkar Telefonunu Göster!” veya “Tetiklendim!”
6 Ocak 2022 Perşembe
Kızılderililer çok hızlı yürüdüklerinde durup ruhlarının onlara yetişmesini beklermiş. Türkiye’de de bir jenerasyonun ruhu hâlâ teknolojinin alıp başını gittiği, tüketim kültürünün yaygınlaştığı serbest piyasa ekonomisine yetişemedi. Yazdıklarımın bu insanların bir savunması olduğu düşünülmesin, daha çok bir tercüme gibi düşünebilirsiniz. Yani basitçe, “Çıkar telefonunu göster!” demek “Tetiklendim ve bununla baş edemiyorum,” demek.
"'Hayal Gücü Demokrasisi' İçin"
5 Ocak 2022 Çarşamba
Altı aydır Afganistan’da hayat mücadelesi veren yazarlar da odalarına kapanıp kitaplarını yazmak, başka şeylerle rahatsız edilmemek isterlerdi. Bizim insani, yani etik görevimiz bize muhtaç olanlara elimizi uzatmak ise, bugün bunu yapmaya çalışıyor, Myanmar, Belarus, Afganistan gibi yangın yerine dönmüş ülkelerdeki yazarları kurtarmanın yollarını arıyoruz. Gerçek anlamıyla, hayat kurtarmaya çalışıyoruz. Örneğin, yazdan bu yana elliden fazla yazarı aileleriyle birlikte Afganistan’dan çıkarmayı başardık.
Hasta/lık, Bir Ömür: “Dermansız”ın Meskeni
5 Ocak 2022 Çarşamba
Hastalık, belli açılardan “tarihsel” bir şeydir, sürece yayılır. Öyledir; hatta ani zehirlenmeler, akut tablolar, kalp krizleri de, evet, “hastalık”tan sayılmaz. Rahatsızlık veya maraz olarak hastalık, bir bakıma, tıp müessesesinin veya hastanelerin belli bir kronik erimde yapılandırıp armağan ettiği, iliştirip iliklediği bir şeydir. Tanılama ve dolambaçlı klinik karar prosedürleri üzerinden temin edilir.
Mültecinin Payı/“Hak”kı ve Şiddet
3 Ocak 2022 Pazartesi
Elbette kişisel öfkeler ve/veya diğer kişisel bir şeyler bir yerlerine yapışmış olabilir bütün bu fiillerin ancak esas dinamiğin, saikin, menşein buralarda bulunamayacağı aşikâr. Hatta tüm bu farklı yerlerde, hatta farklı zamanlarda tesadüf edilen emsallerin buluştuğu noktada ister istemez işaret edilen şey “kökensel”, “mitik” ya da “nesnel” şiddet. Tam da bu yüzden o “cani”ye bütün sorumluluğu yıkıp, duyarlılıklarımızı dile getirip, yasa metinlerinde değişiklik talep edip, “vicdan”ımız rahat öylece yerimizde oturamayız.